Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Borçlar Kanunu ve Viyana Satım Sözleşmesi Perspektifinden Çelişen Genel İşlem Şartları

The Battle of the Forms under the Turkish Code of Obligations and the CISG

Erdem Büyüksağiş

Genel işlem şartları – özellikle bunların hukuki denetimi – tüketici hukuku kapsamında hemen her yönüyle irdelenmiştir. Tarafların tacir olduğu sözleşmelerde (B2B) yer alan kayıtların birbiriyle çelişmesi hâlinde uygulanacak hukuk ise, henüz bir çalışma konusu yapılmamıştır. Sorunu dolaylı da olsa ele alan Viyana Satım Sözleşmesi’nin artık ülkemizde de yürürlüğe girmiş bulunması, çelişen genel işlem şartlarına rağmen sözleşmenin geçerli sayılıp sayılamayacağı konusunun üzerinde durulmasını gerekli kılmaktadır. Bu makalede, tarafların objektif ve sübjektif tüm esaslı unsurlarda anlaşmış olmasının sözleşmenin kurulmuş kabul edilebilmesi için bir zorunluluk olup olmadığı, sözleşmenin çelişen genel işlem şartlarına rağmen kurulmuş sayılması halinde, hangi tarafın öne sürdüğü genel işlem şartlarının sözleşmeye dâhil sayılacağı ve genel işlem şartlarının ortaya çıkardığı boşluğun nasıl doldurulacağı hem Türk Borçlar Kanunu, hem de Viyana Satım Sözleşmesi bakımından irdelenmektedir.

Genel İşlem Şartları, Çelişen Genel İşlem Şartları, Sözleşme Serbestisi, Sözleşmenin Yorumlanması, Sözleşmede Boşluk Doldurma, Viyana Satım Sözleşmesi.

Standard terms – particularly their judicial control – have been the subject of several studies. The solution to the battle of the forms arising out of conflicting terms, namely in B2B transactions, has nevertheless not been studied in great detail in Turkish law. It is worth examining this issue, which can often lead to contractual disputes as to whether a contract exists or not. Moreover, the recent adoption of the Vienna Sales Convention by Turkey is another reason to consider the battle of the forms from the perspective of the Convention, since it offers a general solution to the issue. In this article, I will compare the solutions of the Convention and those of the Turkish Code of Obligations in various ways. For instance, I will try to answer such questions as whether a contract exists and, if so, whose boilerplate terms, those of the offeror or the offeree, will survive a transaction where multiple forms with varying terms are exchanged.

Standard Terms, The Battle of The Forms, Freedom of Contract, Contract Interpretation, Gap-Filling, CISG.

I. GİRİŞ

Bir sözleşmenin objektif esaslı unsurları, o sözleşmenin çekirdeğini meydana getirir; dolayısıyla, sözleşmenin karakterini belirler.1 Tarafların sözleşmede üstlendiği karşılıklı roller (ör. bir satım sözleşmesi söz konusuysa, satıcı ve alıcının satma ve satın alma iradeleri) ve edimin içeriği (ör. satılanın belirleyici özellikleri) sözleşmenin objektif esaslı unsurlarındandır.2 Tarafların yan edimleri gibi objektif esaslı olmayan unsurlar ise, sözleşmenin objektif ikincil unsurlarını teşkil eder ve taraflarca aksi öngörülmediğinde yedek hukuk kurallarına göre sözleşmenin içinde yer alırlar veya hâkim tarafından işin özelliğine göre belirlenirler. Bununla birlikte, objektif ikincil nitelikteki bir unsur, hâl ve şartlar veya sözleşme kurulurken yapılmış bir beyan sonucu sözleşmenin sübjektif esaslı unsuru hâline gelebilir;3 örneğin, sözleşme henüz kurulmadan önce satıcı, bedel zamanında ödenmezse ihtara gerek kalmaksızın alıcının temerrüde düşeceğine ilişkin bir şartı karşı tarafa sözleşmenin zorunlu unsuru olarak teklif edebilir.

Sözleşmenin unsurlarına ilişkin bu tanım ve ayrımlar sözleşmenin kurulup kurulmadığının tespitinde önem arz eder. Türk Borçlar Kanunu (BK)'nun 2. maddesinin 1. fıkrası bir karine öngörmektedir: taraflarca sözleşmenin objektif unsurları üzerinde uyuşulmuş olması sözleşmenin kurulduğuna delalet eder (favor negotii).4 Ancak, taraflardan biri, üzerinde anlaşma olmayan objektif ikincil bir hususa sözleşme görüşmeleri sırasında sübjektif esaslı unsur sıfatını kazandırıldığını kanıtlayabilirse, bu karineyi çürütebilir ve sözleşmenin kurulmamış olduğunu, başka bir ifade ile yokluğunu iddia edebilir; çünkü, doktrinde genel kabul gören anlayışa göre sözleşmenin kurulmuş sayılması, tarafların objektif ve sübjektif tüm esaslı noktalarda anlaşmış olmasını gerektirir.5

Bu makalenin amacı, derslerde anlatılan, ders kitaplarında ve bilimsel makalelerde yer bulan yukarıda ana hatlarını çizdiğimiz düşünceyi çelişen genel işlem şartları açısından sorgulamaktır.6 Şöyle ki: Taraflar çoğu zaman sözleşmenin esaslı unsurlarını müzakere etmekle yetinir ve detayları genel işlem şartları ile düzenlemeyi yeğlerler;7 çünkü, zaman darlığı ve mali külfetin azaltılması, subjektif sözleşmesel unsurların tarafların genel işlem şartı içeren belgelerinde düzenlenmesini gerekli kılar.8 Fakat taraflar, bazen ifaya başlandıktan sonra gönderilen ve zaman zaman yabancı dilde yazılmış genel işlem şartlarını okumazlar.9 Bu genel işlem şartları birbiriyle örtüşmediğinde, - örneğin satılan malın teslim zamanını, satılanın hasar ve yararının ne zaman alıcıya geçeceğini, uyuşmazlık hâlinde başvurulacak çözüm yolunu veya temerrüd hâlinde alıcının ve satıcının haklarını düzenleyen şartlar birbiriyle çeliştiğinde (battle of the forms) - tarafların objektif ve sübjektif tüm esaslı noktalarda anlaşmış olmasının sözleşmenin kurulmuş kabul edilebilmesi için bir zorunluluk olup olmadığı bizce tartışmaya değer bir konudur.10 Ayrıca, çelişen genel işlem şartlarına rağmen sözleşme kurulmuş sayılırsa, hangi (tarafın) genel işlem şartlarının sözleşmeye dâhil sayılacağı veya daha genel bir ifadeyle çelişen genel işlem şartlarının ortaya çıkardığı boşluğun nasıl doldurulacağı da irdelenmelidir.