Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un Mülkiyet Hakkı Açısından Değerlendirilmesi

The Evaluation of Law on Prevention of Financing Terrorism Regarding the Right to Property

O. Korkut Kanadoğlu

Terörizmin finansmanına karşı yürütülen hukuki mücadele, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından farklı bir önem kazanmıştır. Terörizmin finansmanına ilişkin birçok uluslararası sözleşmeye taraf olan ve kanunlarında bu yönde düzenlemeler yapmış olan Türkiye açısından hukuki durum, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun ve bu Kanun’un uygulanması için çıkartılan Yönetmelik sonrası yeni tartışmalara açık hale gelmiştir. Bu bağlamda mahkeme kararı olmaksızın idari kararlarla kişilerin malvarlıklarının dondurulabilmesi, hukuk devleti ve onun yansıması olan belirlilik ilkesi açısından sorunlara yol açabilecek ve kişilerin mülkiyet hakkını ihlal edebilecektir.

Terörizmin Finansmanı, 5549 sayılı Kanun, Kara Para Aklama Suçu, Mülkiyet Hakkı, Hukuk Devleti, Belirlilik İlkesi.

The legal actions that have been taken against financing of terrorism have become more important after 9/11 attacks. In Turkey, which is one of the signatory states of several international conventions on fighting against financing terrorism and has made some legal arrangements on this issue, legal situation has become more disputable after the enactment of Law No. 5549 on Prevention of Laundering Proceeds of Crime and its applicable regulation. In this context, the possibility to freeze the assets of ones not by a court decision, but by an administrative decision could cause some problems related to rule of law and the principle of clarity and definiteness which is seen as a reflection thereof. Therefore, right to property of involved ones could be violated.

Financing of Terrorism, Law No. 5549, Crime of Money Laundering, Right to Property, Principle of Clarity and Definiteness.

I. KANUNUN ARKA PLANI

Amerika Birleşik Devletleri’ne 11 Eylül 2001 tarihinde yapılan saldırının ardından terörizmin finansmanı konusu geniş ölçüde tartışılan bir olay haline gelmiştir ve sıklıkla da kara para aklama ile birlikte anılmaktadır.1 Bu konuda özellikle, büyük bölümü İslami örgütlerin veya derneklerin bağış parası toplaması, terörizmi destekleyen devletlerin ayırdığı kaynaklar ile kredi kartı dolandırıcılığı ve uyuşturucu madde suçluluğu yoluyla gerçekleştirilen etkinlikler göz önünde bulundurulmaktadır.2

1999 tarihli Birleşmiş Milletler Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Sözleşme, 27 Eylül 2001 tarihinde ülkemiz tarafından imzalanmış ve 10 Ocak 2002 tarihinde de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından uygun bulunarak iç hukukumuzun bir parçası hâline gelmiştir. Sözleşme, terörist amaçlara hizmet edeceğinden şüphelenilen veya terör suçlarının işlenmesi için kullanılan veya kullanılması için oluşturulan fonların veya bu suçlardan temin edilen kazançların tespiti, dondurulması, el konulması, müsaderesi ile suç faillerinin kovuşturulması ve cezalandırılmasına yönelik gerekli ve etkili önlemlerin oluşturulması ve devletler arasında uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi amacıyla cezai, hukuki ve idari tedbirler alma yükümlülüğü getirmektedir.3 Sözleşme bu geniş kapsamıyla, eşitsiz uluslararası ilişkiler ortamının istikrarı ile ilgili ideolojik bir referans özelliğini de taşımaktadır.4

Türkiye, terörizmin finansmanıyla mücadele alanında, bugüne kadar, sözü edilen Sözleşme’nin yanında, Birleşmiş Milletler bünyesinde kabul edilmiş ve Anayasa'nın 90. maddesi hükmü karşısında mevzuatımızın bir parçası hâline gelmiş olan 10 adet uluslararası sözleşmeye de taraf olmuştur. Ayrıca, 16 Mayıs 2005'te Varşova'da kabul edilen ve 1 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe giren Terörizmin Önlenmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi dâhil olmak üzere, Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanmış sözleşmeler de imzalanmıştır.