Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Fikri Mülkiyet Hukukunda Cezai Korumanın Gerekçesi

İlhami GÜNEŞ

Fikri ve sınai hakların korumasında görülen önemli sorunlardan biri de tecavüz halinde uygulanması olası ceza hükümlerinin şiddet ve ağırlığıdır. Nitekim bir marka ihlali eyleminde 27000 yeni liradan 46000 yeni liraya varan adli para cezaları veya 2 yıldan 4 yıla varan hapis cezaları veya her ikisine birden; bir telif korsanlığı eyleminde 50000 yeni liradan 150000 yeni liraya kadar adli para cezası veya 2 yıldan başlayan hapis cezalarına veya her ikisine birden hükmedilebilmektedir.Oysa yine mülkiyete karşı işlenen adi hırsızlık suçunda 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası söz konudur. Böyle olunca özel mülkiyetin kendine özgü formlarının bu yolla korunmasını sorgulamak uygulamacıların konuya yaklaşımları açısından kaçınılmaz bir gereksinim olmaktadır.

Tekelci Hakkı, Fikri Mülkiyet Hakları, Haksız Eylem,, Korsanlık, Patent Hakkı.

Giriş

Fikri mülkiyet haklarının işletilmesi hukuk alanında bir koruma gereksinimini kaçınılmaz kılmaktadır. Kamu otoritesi tanıdığı tekelci hak yasa ile tanınırken, geçerliliği süresince bu hakka gerekli destek ve korumayı da sağlamak durumundadır. Bunun yolu da elbette hakkın ihlali karşısında tespit, men, eski duruma getirme, tazminat ve iptal davalarının açılabilmesidir. Hukuki alandaki çareler rekabet halindeki sınai aktörler için karşılaşılması doğal ve beklenen olaylardır. Ancak, ihlallerin aynı zamanda suç ve çeşitli para cezalarından dört yıla kadar hapse varan ceza yaptırımları söz konusu olmasından dolayı durum sorgulanmalı, hem ceza adaleti dengeleri hem de cezai korumayı haklı kılan ortam irdelenmelidir.

Kapitalist toplumlarda, mülkiyeti ihlalci ve dürüst olmayan kullanımlardan korumak sıklıkla ceza hukukunun önemli bir işlevi olarak kabul görmüştür. Bu rol, geleneksel olarak gerçek veya tüzel kişiye ait olan somut mülkiyet formları ile bağlantılıdır. Bununla birlikte, sınai süreçteki gelişmenin intihal, taklit ve yararlı bilgilerin saptırılarak kullanımının artışıyla katlanması, fikri ve sınai mülkiyet olarak bilinen yeni soyut hakların tanınması ve yasalaştırılmasına yol açtı. Bu gelişmeler hem uluslar arası hem de ulusal düzeyde gerçekleşti. 1851’deki Büyük Serginin sonucu olarak ortaya çıkan yaygın intihal –eser hırsızlığı– olgusu Sınai Mülkiyetin Korunması İçin Paris Birliğinin ve aynı on yıl içinde Bern –telif– Birliğinin kurulmasına sebep odu.1

Fikri Mülkiyet Haklarının Doğası

Fikri mülkiyet hakları hakkın kötüye kullanımı istisnası dışında mutlak hak doğası ve özellikleri taşır. Bu mülkiyet haklarının hakkın tecavüze uğraması olgusundan etkilenmeleri de haksız fiil biçiminde tanımlanabilir. Özde mülkiyete karşı işlenen haksız eylemlerle ilgilenmekteyiz. Hakkı devreden ile devralan arasında ve lisans veren ile lisans alan arasında görülen davalar, fikri mülkiyet hakkına tecavüz üzerine temellenmediğinden ve anlaştıkları sözleşme koşullarının çiğnenmesine dayandığından daha ziyade borçlar hukuku konusudur. Bu da sözleşmenin ihlali davasına götürür. Tecavüz eylemleri lisans sahiplerine de hak doğurabilir. Bununla birlikte, ancak hakkın sahibi ileri sürülen tecavüzü dava konusu yapabilir. Ayrık olarak, tekelci lisans alan dava açabilir.2 Fikri mülkiyet hakları mutlak karakterleri ve güçlü tekelci hak özelliklerine karşın biteviye devam eden haklardan değildir. Toplum ve hak sahibi birey ilişkisi ve çıkar dengesi süre bakımından olduğu gibi içerik yönünden de düzenlenmiştir. Yukarıda belirtildiği gibi marka ve coğrafi işaret, yenilenen sürelerle devam ettirilirken diğer sınai haklarda koruma konusu bilgi veya fikir bir süre sonra serbestçe yararlanmaya açık hale gelmektedir. Örneğin, patent koruma süresi olan 20 yılın sonunda ek süreler de söz konusu değilse usul patentine konu olan ilaç artık serbestçe her üretici tarafından üretilebilir olmaktadır. Tescilli bir ürün tasarımı 25 yıllık nihai süre (5 yıllık yenilemelerle) dolduğunda artık koruma bitecek herkes izin almaksızın tasarımı kullanabilecektir. Yazarının ölümünün üzerinden 70 yıl geçtikten sonra kitabı artık telif koruması dışına çıkacak mali açıdan yükümlülük olmaksızın kullanılabilecek, yayınlanabilecek; yabancı eser ise izin gerekmeden çevrilip yayınlanabilecektir. Ancak manevi hak koruması, ileride açıklanacağı gibi süreye bağlı değildir.