Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Basın Hukukunda İmpressum Yükümlülüğü ve İhlali

The Obligation and Violation of Impressum in Press Law

Aras TÜRAY

İmpressum yükümlülüğü bugüne kadar Türk doktrininde bağımsız bir çalışmaya konu olmamıştır. Ancak basın faaliyetlerinde bu yükümlülüğünün ihlalinin bir suç olarak düzenlenmesi çalışmayı yapmamızdaki pratik kaygıyı oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra 5187 sayılı Basın Kanunu’ndaki tabirle zorunlu bilgileri göstermeme suçunun, doktrindeki hakim görüşün aksine yayım sonrası değil, yayım öncesi basın düzenine karşı bir suç olduğunu düşünmekteyiz. Bu husus da çalışmayı yapmamızdaki teorik kaygıyı oluşturmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızda impressum yükümlülüğünün karşılaştırmalı hukuktaki durumu, Türk hukukundaki gelişimi ve içeriği ele alınmıştır. Ayrıca impressum yükümlülüğünün ihlali halinde oluşacak suçun değerlendirilebilmesi bakımından basın suçları ve ilgili suçun basın suçlarıyla ilişkisi de değerlendirilmiştir.

Basın, Basın Hukuku, İmpressum, Künye, Basın Suçları, Basın Düzenine Karşı Suçlar, Yayım Öncesi, Yayım Sonrası.

The obligation of impressum has not been studied as a main subject in Turkish law doctrine up to now. We became practically motivated to exercise this study since violation of obligation of impressum is regulated as a crime. Besides this, it is our theoretical motivation to propose that the crime of not to show obligatory information, as defined in Press Code (Law no. 5187) is a pre-publication crime against press order, on the contrary to the dominated doctrinal opinion which defines the crime as a post-publication crime against press order. Within this regard, in the first part of this study situation at comparative law, its development within Turkish law and the context of the obligation of impressum as a crime will be explained. In the second part of study general types of press crimes will be analyzed in order to determine the type of the crime of not to show obligatory information among press crimes.

Press, Press Law, Impressum, Marking Tag, Press Crimes, Crimes Against Press Order, Pre-publication, Post-publication.

I. BASIN HUKUKU BAĞLAMINDA İMPRESSUM YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Basın düşüncenin açıklanmasında bir araçtır. Basın kavramı, gazete, dergi, kitap gibi iletişim araçlarını ifade eden bir kavram olarak günümüze kadar kullanılagelmiştir1. Ancak bilgisayarların, televizyonların ve hatta son yıllarda akıllı telefonların ortaya çıkması gibi teknolojik gelişmelerin de etkisiyle düşüncenin açıklamasında kullanılan araçlardan hangilerinin basın kavramı kapsamında değerlendirilebileceği üzerine doktrinde tartışmalar başlamıştır. Bu kapsamda geniş ve dar olmak üzere iki tür basın kavramı ortaya çıkmıştır. Geniş anlamda basın yazılı, görsel ve işitsel bütün kitle iletişim araçlarını kapsamaktayken, dar anlamda basın gazete, dergi, kitap gibi sadece yazılı iletişim araçlarını kapsamaktadır2. Yine “yazılı basın” teriminin gazete, dergi, kitap, “internet basını” teriminin internet, “sözlü veya elektronik basın” teriminin radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarını ifade ettiği görüşü de doktrinde benimsenmektedir3.

Kanaatimizce modern iletişim araçlarının basın kavramı kapsamında düşünülmesi ciddi sorunlara yol açabilecektir. Basın kavramıyla bir arada düşünülmesi gereken basın özgürlüğü, aslında gazete, kitap, dergi gibi basılı iletişim araçları göz önünde tutularak gelişmiş ve bugünkü halini alabilmiştir4. O halde teknolojik gelişmelerle şekillendirilecek bir basın kavramı, işlevsel olmayacaktır. Zira bu takdirde, gazete, kitap, dergi gibi iletişim araçları için şekillenmiş normlar, söz konusu iletişim araçlarından çok daha farklı mahiyette olan modern iletişim araçları için de kullanılacaktır. Bu kapsamda basın kavramının gazete, kitap, dergi gibi basılmış eserleri kapsadığını, internet, televizyon, radyo gibi modern iletişim araçlarını ise kapsamadığını düşünüyoruz5. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.10’da da herkesin ifade özgürlüğüne sahip olduğu ve bu özgürlüğün resmi makamlar karışmaksızın haber ve düşünce alma ya da verme özgürlüğünü de içerdiği belirtilmiştir. Bu durumda basın hürriyetinin de resmi makamlar karışmaksızın haber ve düşünce alma ya da verme özgürlüğünü içerdiği kabul edilmelidir. Ancak hükmün devamında devletin radyo, sinema ya da televizyon işletmelerini bir izne bağlı tutmasına cevaz verilmiştir. Eğer radyo, sinema ve televizyonun basın kavramı içinde bulunduğu kabul edilirse, bu durum hem ilgili sözleşmenin mantığı ile bağdaşmayacak6 hem de basını veya basının bir kısmını devlet iznine tabi hale getirebilecektir. Ancak basının devlet kontrolünde olması günümüzde terk edilmiş bir modeldir. Ayrıca etimolojik bir değerlendirme yapılacak olursa, Türkçedeki “basın” sözcüğünün karşılığı olan, İngilizcede “the press”, Fransızcada “la presse”, Almancadaki “die presse” ve İtalyancadaki “la stampa” kelimeleri, gazete, dergi ve kitap gibi iletişim araçları için söz konusu olan “basmak” fiilinden türemiştir7.

Gerek etimolojik çıkarımlar gerek basın özgürlüğünün gelişimi ve durumu nedeniyle biz, “basın” kavramının sadece basılmış eserleri kapsadığı, diğer iletişim araçlarının ise basını da kapsayan kitle iletişim kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyiz.