Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İnsan Haklarının Evrenselliği –
 Dworkin’in Görüşü ve Eleştirileri

Caridad Velarde Queipo de Llano


Bu makale, insan haklarının liberal anlayış tarafından sunulan bazı problemleri ve çelişkilerini ana hatlarıyla özetleme girişiminde bulunacaktır. Ronald Dworkin’in çalışmasını, liberal yaklaşımın paradigmatiği olarak kabul etme düşüncesi yaygındır. Bu düşüncenin, Hakları Ciddiye Almak (Taking Rights Seriously)1 yayınından doğmasına karşın, belki de komüniteryan görüşlerin eşlik ettiği güncel tartışmalar sebebiyle önemi şimdi vurgulanmaktadır; ki bu görüşlerin bazıları iyi bilindiği üzere, liberal evrenselciliğin karşısında gibi görünen bir çokkültürcülüğü destekler ya da onun soyutlamalarını tamamlamaya çalışır.2

Komüniteryan duruştan liberalizm üzerine tartışma, ahlaki, siyasi ve hukuki düşüncenin ana meselelerini etkilemiştir. Bu makalenin konusu, daha özel olarak, komüniteryan duruşun bireyi (dolayısıyla onun haklarını) evrenselci biçimde kavrayışıdır ki, liberalizm bu kavrayışın aydınlatılmış kökenlerinden beslenmeyi sürdürmektedir. Bu duruşa karşı yapılan temel eleştiri evrenselciliğin bir soyutluk içermesidir, çünkü belirli ya da kendine özgü bir şey olarak insan varlığına karşılık, gerçekliği olmayan birey kavramı kullanışlı değildir.3

Yalnızca haklar düşüncesinin değil liberalizm fikrinin kendisinin özü de modernliğin sonucu olarak hoşgörü fikridir. Hoşgörü, dinlerle doğrudan bağlantılı olarak ve bir gereklilik biçiminde ortaya çıkmıştır. Paradoksal bir şekilde hoşgörü, verili olmayan bir şey olarak doğmuştur, ancak bunun aksine, hoşgörünün öğrenilmiş olması gerekir. Bunun nedeni, toplumsal niteliğine rağmen insanoğlunun her kültürel tezahürünün, birlikte yaşamanın nasıl öğrenileceğinin gerekliliğini göstermiş olmasıdır. Bu meselenin neden olduğu sorulardan biri, hoşgörü kavramının insana ilişkin evrenselci görüşle bağdaşabilir olup olmadığıdır. Bu, çelişkili görünebilir, çünkü liberal hoşgörü, farklı nitelikteki yüksek hayat standardı anlayışlarının uyumlu bir şekilde bir arada var oluşu anlamına gelir. Liberalizm, bir teori olarak yaşam tarzına ilişkin belirli bir yol önermese de, uygulamada bunu yapar. Ve dahası bu daha iyi yaşam anlayışı, diğer fikirlerle bağdaşmaz niteliktedir (yani Batıya özgü bakış açısından kaynaklı olarak biz, hoşgörünün sınırlarını arama eğilimindeyizdir). Aynı şekilde, kültürel bir çevre ile bağlantısı olmayan bir bireyle çalıştığını varsayan gerçeklikle birlikte, soyutlamaya ve netice kopukluğuna gönderme yapan eleştiri, komüniteryan yazarların başlıca iddialarından biridir. Tüm bu varsayımlarla birlikte, bu makale, çözümü zor problemlere yönelik bir yaklaşımdan daha fazlası olma niyetinde değildir, çünkü az da olsa bu yaklaşımlar, hiçbir zaman tek anlamlı olmayan kavramların üstesinden gelirler ve kolayca sınırlandırma yapan ekollere ait değildirler.