Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İdari Yargılama Hukukunda Sözlülük Usulü ve Tanık Dinlenebilmesi Hakkında Kısa Bir Değerlendirme

Une Courte Appréciatition Sur La Procédure de l’oralité et l’audience de Témoin en Contentieux Administratif

İdari yargılama usulünde, geleneksel olarak, yazılılık ilkesi hâkimdir. Bu durum, idari yargının, daha doğrusu idari uyuşmazlıkların niteliği ile doğrudan ilgilidir. Bu nedenle, mahkemeye yöneltilmiş her türlü talebin dilekçe ile yani yazılı şekilde yapılması gerekir. Ancak yargıcın yargılama ve karar verme sürecindeki rolünü tahkim etmek ve adil yargılanma ilkesini pekiştirmek için sözlü yargılama usulünü etkinleştirmek ve işlevsel kılmakta yarar bulunmaktadır. Bu durum, hiç kuşkusuz, yargıcın yargılamanın tarafları nezdindeki meşruiyetini de arttıracaktır.

İdari Yargı, Yazılı Yargılama İlkesi, Duruşma, Sözlü Yargılama Usulü, Tanık.

En contentieux administratif, l’instruction est, tradionnellement, écrite. Il va sans dire, il existe certainement entre la qualité de juridiction administrative et le caractère écrit de la procédure un lien étroit et naturel. A cause de cela, les conclusions des parties et tous leurs moyens doivent faire l’objet de mémoires écrits. Pourtant, pour l’efficacité le role du juge et notamment “procès équitable”, il faut modifier le role du juge ou bien la physinomie de procès administratif. L’intégration â part entière de l’oralité dans le procès administratif aurait contribué au renforcement de la légitimité du juge administratif, auprès de l’administration, comme des administrés.

Le Contentieux Administratif, La Procédure écrite, l’audience, la procédure orale, le témoin.

Usul esası takip eder1. Bu nedenle, yargılamanın konusu ile usulü birbiriyle uyumlu olmak zorundadır2. Gerçekte, uyuşmazlığın esasına karşılık gelmeyen bir yargılama usulünün kendisinden beklenen yarar ve işlevi gerçekleştirmesi beklenemez3. Bu nedenle, uyuşmazlıkların niteliğine göre, yazılı, sözlü ve ikisinin karmasından oluşan değişik yargılama usulleri kabul edilmiştir. Örneğin ceza yargılaması esas itibariyle sözlü, medeni yargılama ise yazılılık ilkesinin ağır bastığı ve fakat sözlülük ilkesinin de hayli önemli bir yer teşkil ettiği, karma esasa dayanmaktadır4. İdari yargılama usulü ise sözlülük usulüne tamamen yabancı olmamakla birlikte, esas itibariyle yazılı şekle tabidir. Nitekim 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 1 inci maddesine göre, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.5

İdari uyuşmazlıkların, idari işlem, eylem ve sözleşmelerden kaynaklandığı göz önünde bulundurulduğunda, idari yargılama hukukunun yazılı biçimde olması son derece doğal ve hatta zorunludur. Çünkü idari uyuşmazlıkların konusunu teşkil eden idari sözleşmeler yazılı şekle tabi olduğu gibi, zımni red hali dışında, idari işlemler de kural olarak yazılı şekle tabidir. Keza, idari eylemler için de dava açmadan önce idareye başvuru zorunluluğu bulunduğundan (İYUK, m. 13, AYİMK, m. 43), başvuru üzerine verilen red kararı yazılıdır. Zımni red kararları ise varsayım olarak aynı mahiyete sayılmaktadır. Dolayısıyla, esasen sonuçta bütün idari uyuşmazlıklar, yazılı ya da öyle varsayılan birer idari işlem yahut karardan kaynaklanmış olacağından, bunlara karşı açılacak davaların yazılı şekle tabi olması, deyim yerindeyse, eşyanın tabiatından kaynaklanan bir zorunluluktur.

Bu zorunluluk, her şeyden önce, davanın açılması sırasında kendisini gösterir. Çünkü bir idari davanın konusu ve çerçevesinin sözlü olarak ifade edilmesi ve kayıt altına alınabilmesinde imkânsızlık ölçüsünde bir güçlük bulunmaktadır. Buna, idarenin cevap hakkını kullanırken karşılaşacağı güçlüğü de eklemek gerekir6. Dolayısıyla, idari yargıda dava ve cevap hakkının esasen dilekçe ile yani yazılı şekilde kullanılması gerekir. Bunun için yasal bir düzenleme bulunmasına dahi gerek bulunmamaktadır7.