Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Borçlar Kanunu’na Göre İlan Yoluyla Ödül Sözü Verme

Publicly Promised Remuneration in the New Turkish Code of Obligations Number 6098

Cem AKBIYIK

İlan yoluyla ödül sözü verme, 6098 Sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 9. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Bu çok özel borç kaynağı, 818 Sayılı eski Borçlar Kanununun 8. maddesinde de az çok aynı biçimde yer almaktaydı. Bu maddeye göre, bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür. Ancak madde yeniden düzenlenirken, başlığında ve içeriğinde ödüllü yarışma vaadinde bulunan kimseden söz edilmemiş olması önemli bir eksikliktir. Hükmün devamında, ödül sözü veren sonucun geçekleşmesinden önce sözünden cayarsa, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlü kılınmış; ayrıca bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamının ödülün değerini aşamayacağı, eski metne göre daha açık olarak vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra, eski maddeden farklı olarak vaatte bulunanın edimin gerçekleşmesini engellemesi durumunda yine aynı şartlarda giderim borcu altında olduğu da belirtilmiştir. Böyle olmakla birlikte maddede, edim birden çok kişi tarafından gerçekleştirildiği takdirde, ödülün kime verileceği ile ilgili bir düzenlemede de bulunulması doğru olurdu.

İlan Yoluyla Ödül Sözü Verme, İlan Yoluyla Ödüllü Yarışma Vaadi, Tek Taraflı İşlem, Edimin Yerine Getirilmesi, Giderim.

Publicly promised remuneration is regulated in Article 9 of the new Turkish Code of Obligations Number 6098. This special obligation source, is based on Article 8 of the old Code of Obligations number 818. According to this article, a person who publicly promises a reward in exchange for the performance of an act, must pay in accordance with his promise. Besides this, a person who publicly promises a prize competition should have been clearly regulated in the title or inside of the new article. If this person withdraws his promise before performance has been made, he must reimburse one or more persons incurring expenditure in good faith on account of the promise up to the maximum amount promised unless he can prove that such person could not have provided the performance in question. In addition to that old legislation, if promisor restrains the performer from performing his act, he would also reimburse expenditure in good faith on account up to the maximum amount promised. On the other hand, it should have been regulated who receive the reward in the new article in case more than one person performs the act.

Publicly Promised Reward, Publicly Promised Prize Competition, Unilateral Act, Performance of an Act, Reimbursement.

GİRİŞ

6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunu, “İlan yoluyla ödül sözü verme” başlığı altında 9. maddesinde, günümüzdeki yaşam koşullarına uygun olarak kişilere tek taraflı bir hukuksal işlemle borç ilişkisi kurma yetkisini tanımak gereğini duymuştur. Bu yönüyle kurumun, borç ilişkilerinin kural olarak iki ya da çok taraflı hukuksal işlemlerden doğacağı şeklindeki genel anlayışa önemli bir istisna getirdiği kabul edilmesine karşın, buna ilişkin maddenin sistematik yerinin sözleşmenin kuruluşuna ilişkin hükümler içinde yer alması yadırgatıcı sayılabilir. Hemen eklemek gerekir ki, 1926 tarihli eski Borçlar Kanunu’nun 8. Maddesinde de, “İlan suretiyle vuku bulan vaatler” başlığı altında, bu borç kaynağına aynı sistematik içerisinde yer verilmiş olduğu için geçmiş dönemde öğreti ve uygulamanın konuyu ele alış biçimi, yeni dönem açısından da önemini korumaya hiç şüphesiz devam edecektir.

Bilindiği gibi hukuksal işlemin geçerli olarak meydana gelebilmesi (borç doğurabilmesi) için tek bir kimsenin irade beyanı yeterli ise, o hukuksal işleme “tek taraflı hukuksal işlem” adı verilmektedir. Ancak, özellikle yirminci yüzyılın başına kadar tek taraflı irade açıklamasından borç ilişkisinin doğabileceği fikri, hukuk tarihi boyunca uzun tartışmalara sebep olmuş ve reddedilmişti. Daha açık belirtmek gerekirse, Roma Hukuku’nun “ex nuda pollicitatione nulla actio nascitur” (sadece pollicitatio hiç bir dava hakkı doğurmaz) kuralı nedeniyle, bu hukuk sisteminin etkisi altında kalan Alman Pandekt Hukuku ile İngiliz ve Fransız Medeni Hukuk sistemlerinde, tek taraflı irade açıklamasının bir borç ilişkisinin doğumuna yol açabileceği fikri kabul görmemiştir1.

Modern hukuk sistemlerinin doğuşu ile birlikte, özellikle de geçen yüzyılın sonlarına doğru Alman ve İsviçre Hukuklarında kendini kabul ettiren yeni görüşler, tek taraflı irade açıklamalarına da hukuksal bir bağlılık, bir borç ilişkisi ortaya koyma olanağı tanınması gerektiğini kabul ettirdiler2. İşte bu tarihsel gelişim doğrultusunda modern kanunlaştırma hareketlerinin bir sonucu olan İsviçre / Türk Borçlar Kanunları gibi bu sistemi koruyarak onu revize eden yeni Türk Borçlar Kanunu da, inceleme konumu oluşturan ve tek taraflı irade açıklaması ile bir borç ilişkisinin doğumuna yol açabilen bu durumu, 9. maddesinde yeniden hüküm altına almış oldu.