Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İmar Hukukunda “Yüksek Yapı” Kavramı ve Yüksek Yapıların (Gökdelenler Dahil) Yıkımında Karşılaşılabilen Bazı Hukukî Sorunlar

Oğuz SANCAKDAR

I. GİRİŞ

İnsanoğlu, varoluşundan günümüze değin “yükselme” özlemi içinde olmuş, sözgelimi tapınaklar yüksek inşa edilmiş, yüksek olan şey kutsal ve bazen de destansı olarak değerlendirilmiştir1. Yüksek dağlara kimi kez kutsallık verilmiş, dünyanın çeşitli kentlerinde yüksek yapılar bazen ihtiyaç ve bazen de teknoloji gösterisi ve imaj oluşturma adına yükselme amaçlanmıştır. Yüksek yapılar, öncelikle Amerika’da daha sonra giderek Avrupa ve uzak doğu ülkelerinde kendisini göstermiştir. Örneğin ABD’deki Manhatten, İstanbul’da Maslak gibi bölgeler ve yine Dubai, Singapur vs. ülkelerde de yüksek yapılar giderek belirginleşmiştir.

Yüksek yapıların diğer yapılardan farklı olarak; yakın ve uzak çevresini, fiziksel çevreyi, kent dokusunu ve kentsel alt yapıyı etkiler niteliği bulunmaktadır. Yüksek yapıların çevresinde “Kamu İmar Hukukunda Komşuların Korunması” (Nachbarschutz im öffentlichen Baurecht)2 yönüyle ve yine sözgelimi güneş ışığından yararlanmayı engellemesi nedeniyle doğrudan veya dolaylı etkileri de bulunmaktadır.

Gökyüzü devletin hüküm ve tasarrufu altındaki “hava kamu malı”(domaine public aérien)3 bağlamında sahipsiz kamu malları kategorisindedir. Bu tür kamu malına yüksek yapı yapılması izni ile kamu malından özel yararlanma söz konusu olmaktadır. İmar planına dayalı olarak idarece verilen yapı izni ve sonrasındaki kullanma izni de dahil olmak üzere yararlanmanın mülkiyete dönüştürülmesi ile artık geçici değil, sürekli nitelikli bir mülkiyet hakkı doğmaktadır. Bu durum sonuçta yükseklikten kaynaklanan manzaranın kazandırdığı4 bir rant da oluşturduğundan, bu rantın kamu yararını sağlayan ve koruyan hukuki bazı dönüşlerinin (mâli yükümlülükler, sosyal alt yapı ve teknik alt yapı imkânları oluşturma, yeşil alanı artırma vs.) sağlanması önemlidir.