Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Çağrı Yoluyla Hisse Senedi Toplanmasında Çıkarma ve Satma Hakkı

Examination of Squeeze out and Sell out Principles in Takeover Laws

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinde mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlaştırma çalışmaları birçok alanda devam etmektedir. Bu alanlardan birisi de sermaye piyasası mevzuatının uyumlaştırılmasıdır. 2007 tarihli Müktesabın Uyumlaştırılması Programında, 2009 yılı içerisinde yeni bir Sermaye Piyasası Kanunu (SerPK) yapılması ve Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) tarafından yeni kanuna dayanılarak yapılacak bazı tebliğ değişiklikleri ile ve AB mevzuatının Türk Hukuk mevzuatı ile uyumlaştırılması planlanmıştır. Uyumlaştırılması gereken mevzuattan birisi de sermaye piyasası ve şirketler hukuku alanında birçok yenilik getiren Çağrı Yoluyla Hisse Senedi Toplanması Hakkında Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Direktifi (AB Çağrı Direktifi)’dir. Bu makalede AB Çağrı Direktifi ile getirilen yeniliklerden olan “çıkarma ve satma hakları” inceleme konusu yapılmıştır.

Bu makalede ilk kısımda çıkarma ve satma hakkına ilişkin genel prensipler incelenerek çıkarma ve satma hakkının hukuki ve ekonomik temelleri incelenecektir. İkinci kısımda çıkarma ve satma hakkının AB Çağrı Direktifi tarafından düzenleniş şekli ve üye ülkelerin kendi takdir sınırları içinde ne gibi uygulamalar getirdikleri örnekleme yapılarak incelenecektir. Üçüncü kısımda, çıkarma ve satma hakkının düzenlenmesindeki genel tartışma başlıkları incelenecektir. Son kısımda, Türkiye’deki mevcut kurallar ve planlanan değişikler incelenerek muhtemel değişikliklere yönelik görüşler bildirilecektir. Makale genel bir değerlendirme ile sonuçlandırılacaktır.

Sermaye Piyasası, Çağrı Yoluyla Hisse Senedi Toplama, Çıkarma Hakkı, Satma Hakkı,

Capital Market, Takeover Law, Squeeze Out, Sell Out.

I. GİRİŞ

19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra doğan modern şirketler hukuku sürekli bir değişim içinde olmuştur. Şirketlere yönelik ilk düzenlemelerde mümkün olmayan şirket birleşme ve devralmaları, şirketlerin diğer şirket hisselerini devralmalarına izin verilmesinden itibaren genel kabul gören bir uygulama haline gelmiştir.1 20. Yüzyılın başındaki basit şekillenmiş bir yapıdan 21. yüzyıldaki karmaşık ve küresel yapılanmış şirketler hukuku yapısına ulaşılmıştır. Bu süreçte şirketler hukukunda daha çabuk ve sıkça el değiştiren hisse sahipliği yapısı ortaya çıkması ile şirketlerdeki halka açık hisse sahibi sayısı büyük artış göstermiştir.2 20. Yüzyıldaki bir diğer önemli gelişme de şirket hisselerinin başka bir şirket tarafından satın alınmasına izin verilmesi ile birlikte hem gerçek kişilerin hem de tüzel kişilerin şirket hissedarı olma hakkına haiz olmuş olmasıdır.3 Bu durumda şirket birleşme ve devralmalarında azınlık hisselerinin durumunun değerlendirilmesi hukuki bir sorun olarak doğmuştur. İşbu sorun küreselleşen dünyada şirketlerin birleşme ve devralma hareketlerinin en üst seviyeye ulaşması ve aynı zamanda şirket hisse sahipliği yapılarının çeşitlenmesi sonucu daha karmaşık hale gelmiştir. Aynı zamanda bu durum güncel bir ikilemin doğmasına da neden olmuştur. Bir yanda düzenleyicilerin şirket hisse sahiplerinin haklarını koruması için gerekli önlemleri almaları gerekirken diğer yandan da ülkeler modern ekonomik düzenin bir gereği olarak şirket birleşme ve devralmalarını kolaylaştırıcı bir sistem kurmak zorunluluğundadırlar. Bu yeni ekonomik yapının ihtiyaçlarının sağlam temellere dayandırılmış bir hukuki altyapı ile yeni kurum ve uygulamalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Konunun gerek girift yapısı gerekse de birçok hukuk sistemini aynı anda ilgilendirmesi nedeniyle AB bu alanda düzenlemeler koymuştur. Bu alan AB’de son yılların düzenleme gerektiren önemli konularından birisi olarak ortaya çıkmıştır.

21. yüzyılın küresel yapısından şirketler hukukundaki en karmaşık konularından birisi uluslararası ve ulusal şirket birleşme ve devralmalarıdır. Son yıllarda oluşan ekonomik canlanma ile birlikte birleşme ve devralmaları destekleyen kamu politikalarının bir sonucu olarak şirket birleşme devralmalarında çok büyük artışlar olmuştur. Avrupa’da 2006 yılında meydana gelen birleşme ve devralmaların toplam değeri 700 milyar Avro civarındadır.4 Dünyada ise 2007’de meydana şirket birleşme ve devralmaların toplam değeri 1.637 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.5 Bu durumun çarpıcı örneklerinden bir kaçına değinecek olursak, çelik üretim alanında Arcelor ve Mittal şirketlerinin birleşmesi, enerji alanında Suez-Gaz de France ve E.ON-Endesa birleşmeleri dünya çapında etki doğuran birleşme ve devralmalar olarak büyük yankı uyandırmışlardır.6 2008 ve 2009 yıllarında yaşanan küresel ekonomik kriz nedeniyle bir daralma olmuştur.7 Fakat küresel kriz nedeniyle yaşanan bu etkiler konunun ekonomik ve yasal temellerinin incelenmesinin önemini azaltmayacak, aksine bu incelemeleri daha önemli kılacaktır.

Bütün bu gelişmelerin AB Hukuku üzerindeki etkisi incelendiğinde görülecektir ki AB uzun yıllardır birleşme ve devralmaları etkin kılmaya çalışan bir hukuk sistemi kurarken diğer taraftan da azınlık hisse sahiplerini koruyan bir hukuk sistemi kurma çabası içindedir. Bu çabanın en önemli ürünlerinden birisi ise Çağrı Yoluyla Hisse Senedi Toplanması Hakkında Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Direktifi8 (AB Çağrı Direktifi) olmuştur. AB Çağrı Direktifi birleşme ve devralma alanında birçok yenilik getirmiş ve AB üye ülkelerde konuya uygulanan hukuku uyumlaştırma yolunda ilerleme kaydetmiştir.9 Bu makalede bizim inceleme konumuz AB Çağrı Direktifi ile düzenlenen ve ayrıca üye ülkelerin kendi şirketler hukuku sistemlerinde de yer bulan çıkarma ve satma kurumları ve bu kurumlara yönelik önemli başlıkların Türkiye’deki mevcut uygulamalarla ve değişiklik önerileriyle karşılaştırılması olacaktır. Türkiye’de AB müktesebatının uyumlaştırılmasına ilişkin programda 2009 yılında yeni bir Ticaret Kanunu ile birlikte SerPK’da değişiklikler planlanmıştı. Daha sonra, AB Çağrı Direktifi’nin ve böylece çıkarma ve satma haklarının da SPK’nın mevzuatta yapacağı değişikliklerle birlikte Türk hukukuna girmesi planlanmakta idi.10 Her ne kadar 2009 yılı için planlanan değişiklikler yapılmamış olsa da uyumlaştırma süreci devam etmektedir.