Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk Ceza Kanunu Kapsamında Düşünceyi Açıklama Özgürlüğü

Ceren YILDIZ

I. GİRİŞ: BİR ‘GARİP’(!) DÜŞÜNCE

Düşünme, bireyin zihinsel etkinlikleriyle dış uyaranlar arasında kurduğu bağlantıdır. Düşünce, dış uyaranlara yanıt olarak gelişen düşünme eyleminin ürünüdür. Düşünce özgürlüğü ise kişilerin bir düşünceye sahip olma ve bunu ifade ederken herhangi bir baskı altında kalmama hakkını ifade eder. Düşünme insanın iç dünyasında kalan ve dış dünyaya açıklanmadığı takdirde herhangi bir etki yaratmayan bir eylemse, bunun ürünü olan düşüncenin özgürlüğünden nasıl bahsedilebilir? Bu aşamada düşünce özgürlüğünün bir değer taşıyabilmesi için sadece özgürce düşünme olanağının değil, aynı zamanda düşünceleri özgürce açıklama olanağının da tanınması gerekir. Ancak bu şekilde düşünce, bir “anlam” teşkil eder ve toplumu ilgilendiren bir hale gelir. Dolayısıyla, hukuki düzenlemelerde yer alan “düşünce özgürlüğünün” yersiz bir terim ve yersiz bir düzenleme olduğunu, olsa olsa bunun “düşünceyi açıklama özgürlüğü” şeklinde ifade edilebileceğini düşünüyoruz. Zira düşünce eylemi sonucunda ortaya çıkan ‘düşünce’ ürünü, özgün yapısı itibariyle kendi özgürlüğünü beraberinde getirmekte; insanın düşüncesini dilediği şekilde ve nitelikte açıklaması özgürlüğü aslında bir hukuki düzenleme gerektirmeyecek denli insana özgü bir davranışı nitelemektedir.

Düşünceyi açıklama özgürlüğünün gerçekleşebilmesi için, düşünme yeteneğini ortaya koyan bir bireye, bu düşüncenin ifade edilebilmesi için çeşitli araçlara, en önemlisi de bunların bir anlam taşıyabilmesi için demokratik bir topluma ihtiyaç duyulmaktadır. Bireylerin ve toplumların gelişmesi ise bu düşüncelerin özgürce ifadesine bağlıdır. Dolayısıyla burada birey ile toplum arasında karşılıklı menfaatlerden bahsedilebilir. Gelişmiş demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsuru, ‘düşünceyi açıklama özgürlüğü’ dür. Korkularak sınırlandırılmaya çalışılan düşünceler, aslında toplumun gelişmesine katkıda bulanacak en değerli unsurlardır. Zıt fikirlerin çatışmasından doğan yeni fikirler olmadan toplumun gelişemeyeceği aşikârdır. Ünlü İrlandalı yazar ve şair olan Oscar Wilde‘ ın da bu konuda isabetli olarak belirttiği gibi ’Düşünceyi açıklama özgürlüğü asıl amacına, hiç kuşkusuz tedirginliği kışkırttığı ve hoşnutsuzluk doğurduğu, dahası bireyleri hiddete sürüklediği takdirde amacına ulaşır ve topluma hizmet etmiş olur.’

AİHM' nin 10. maddeye ilişkin inceleme yaptığı kararların sonuçlarına ve davalı devletlere göre dağılımına bakıldığında, çoğunlukla gelişmiş ülkelerin, 10. maddeyi daha az ihlal ettikleri görülmektedir. Düşünceyi özgür bırakan devletlerin gelişmiş olduğu, düşüncelere pranga vurmuş devletlerin ise olduğu yerde saymaya devam ettikleri görülmekte; devam edeceklerini söylemek de kehanet sayılmamalıdır.