Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Boğazları’nın Mevcut Hukukî Statüsü Işığında Alternatif Kanal Tartışmaları: Hukukî Yaklaşım

Alternative Channel Discussions in the Light of Current Legal Status of the Turki̇sh Straits: The Legal Approac

Fevzi Topsoy

Sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik önem nedeniyle tarih boyunca egemenlik mücadelesine sahne olan Türk Boğazları, günümüzde İstanbul Boğazı’na paralel olarak yapılması planlanan alternatif bir kanal ile gündeme gelmektedir. Geçmişte Türk Boğazları’nın can, mal ve çevre güvenliğine yönelik bir takım önerilerin ileri sürüldüğü hatta stratejik olarak Türk Boğazları’nı baypas etme girişimlerinin olduğu bilinmektedir. Etüt çalışmalarının bile iki yıl alacağı oldukça yüksek maliyetli yeni kanal projesinin, başta ekonomik olmak üzere hukukî, siyasî, askerî ve ekolojik pek çok yönden değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda çalışmada, yeni kanal projesinin hayata geçirilmesi durumunda İstanbul Boğazı’ndaki gemi trafiğinin azaltılmasına olan olumlu katkıları tartışılarak mevcut hukukî statüye muhtemel etkileri analiz edilmiştir.

Boğaz, Türk Boğazları, Kanal, İstanbul Kanalı (Kanal İstanbul), Geçiş Rejimi, Gemi Trafiği.

The Turkish Straits has become scene for the struggle of severity throughout the history due to their geopolitics and geostrategic importance. Nowadays, building an alternative canal in parallel to the Istanbul Strait is on the agenda. It is known that one of the aims of this very high costly new canal project, for which even the survey works will take about two years, is to ensure the safety of life, property and environment in the Turkish Straits. In this context, we discuss the positive contributions of the new canal project towards reducing the ship traffic in the Istanbul Strait and analyze the possible effects of the new canal to the current legal status of the Turkish Straits.

Straits, Turkish Straits, Canal, Istanbul Canal, Passage Regime, Vessel Traffic.

GİRİŞ

Türk Boğazları’nda1 uğraklı veya uğraksız geçiş yapan gemilerin tür, ebat ve sayısı ile tehlikeli yük taşımacılığındaki artışın can, mal ve çevre güvenliğini tehdit eder boyuta ulaşması2, özellikle 20. Yüzyılın sonlarına doğru, geçiş güvenliğini tehdit eden risk faktörleri ile alınması gereken önlemlerin yoğun şekilde tartışılmasına neden olmuştur. Bu dönemde hukukî, idarî ve teknolojik nitelikli rasyonel veya radikal pek çok önlem dile getirilmiş bunlardan bir kısmı hayata geçirilmiştir3. Önerilen radikal önlemlerden birisi de Marmara Denizi’nin yapay bir kanal ile Karadeniz’e bağlanması fikri olmuştur4.

Aslında Karadeniz’i, yapay bir kanal ile Akdeniz’e bağlama projelerinin çok daha eskilere, hatta Osmanlı İmparatorluğu’na kadar geriye uzandığı iddia edilmektedir5. İlk girişimin Kanunî Sultan Süleyman (1520-1566) tarafından başlatılan kanal projesinin; Marmara Denizi’ni, Sapanca Gölü ve Sakarya Nehri’ne dolayısıyla Karadeniz’e bağlamayı hedeflediği, ekonomik ve askerî amaçlı projeye benzer girişimlerin sonraki altı Padişah6 döneminde de yapıldığı bildirilmektedir7. II. Dünya Savaşı sonrasında ise Türk Boğazları üzerinde istediği ayrıcalığı elde edemeyen SSCB’nin, Burgaz Nehri vasıtasıyla Dedeağaç üzerinden Ege Denizi’ne açılmayı planladığı ancak başarılı olamadığı, 1990’lı yıllarda ise bu projenin Yunanistan’ın, Ren-Main-Tuna iç suyolunu8 Ege Denizi’ne bağlayarak gerçekleştirmeyi planladığı belirtilmektedir9.

İstanbul Boğazı’ndaki deniz trafik yükünü hafifletme özellikle tehlikeli yük taşıyan gemi geçişlerini azaltma -hatta tamamıyla ortadan kaldırma- amacıyla alternatif yapay bir deniz yolunun açılması fikri tekrar gündemde bulunmaktadır. Fizibilite çalışmalarının bile iki yıl alacağı bildirilen oldukça yüksek maliyetli projenin, bölgeyi kültürel ve ekonomik anlamda değiştirmesi yanında, bir şekilde, Türk Boğazları’nın mevcut hukukî statüsünü de tartışmaya açması muhtemel gözükmektedir.