Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kolluğun Zor ve Silah Kullanma Yetkisi Özelinde Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Sınırın Aşılması ve Hata

Exceeding the Limit and Mistake in the Causes of Complying with the Law Regarding the Specific Authorization of Law Enforcement About Using Force and Weapon

Hakan AYYILDIZ

Kamu düzeninin sağlanması ve korunmasından sorumlu olan kolluk, bu görevini yerine getirirken çeşitli yetkilerle donatılmıştır. Kolluğun sahip olduğu yetkilerden belki de en önemlisi zor ve silah kullanma yetkisidir. Zira bu yetkinin kullanımı ile başta insanın en temel hakkı olan yaşam hakkı olmak üzere çeşitli temel hak ve özgürlüklere müdahale edilmesine kadar ulaşabilen ciddi sonuçlar doğabilmektedir. Hukukun genel bir prensibi olarak kamu görevlisine verilen yetki, sorumluluğu da beraberinde getirir. Dolayısıyla kolluk bu yetkisini kullanırken sınırsız bir özgürlüğe sahip değildir. Öte yandan kolluğun, karşılaştığı bir olayda tüm şartları gerçekleşmesine rağmen hareketsiz kalarak ya da ihmal göstererek zor ve silah kullanma yetkisini kullanmaması da sorumluluğu gerektirir. Buradan hareketle denilebilir ki, eğer kolluk zor ve silah kullanma yetkisini mevzuata uygun olarak kullanmazsa birtakım hukuki yaptırımlarla karşılaşması söz konusu olacaktır. Bu çalışmada kolluğun zor ve silah kullanma yetkisinde sınırı aşması ve bu yetkiyi kullanırken hataya düşmesi halleri Türk ceza hukuku bağlamında incelenecek, bunun neticesinde bazı tespit ve değerlendirmelere yer verilecektir.

Zor Kullanma, Silah Kullanma, Aşırı Güç, Hata, Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Sınırın Aşılması.

The law enforcement, who is responsible for ensuring and protecting the public order, is equipped with several powers while fulfilling his duty. Perhaps, one of the most important authorities of law enforcement is the authority to use force and weapons. Because, with the use of this authority, serious consequences may arise, which can reach up to the interference of several fundamental rights and freedoms, especially the right to life, which is the most fundamental right of human beings. As a general principle of law, the authority given to a public official, also brings responsibility. Therefore, the law enforcement does not have an unlimited freedom while using this authority. On the other hand, not using his authority of using force and weapon by showing negligence or staying inactive, despite in a situation where all conditions were happened, are also under the responsibility of the law enforcement. From this point of view, it can be said that if the law enforcement does not use his authority to use force and power to use weapons in compliance with the regulatory, he will face some legal sanctions. In this study, the cases where the law enforcement officers exceed the limits of the authority to use force and weapons and make mistakes while using this authority will be examined within the context of Turkish Criminal Law, and as a result of this some determinations and assessments will be included in the study.

To Use Force, To Use a Weapon, Excessive Power, Mistake, Exceeding the Limit in the Causes of Complying with the Law.

Giriş

Günümüzde devletlerin önemli görevlerinden birisi özgürlük ve güvenlik dengesini sağlayabilmektir. Devlet bu maksatla, insanların temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarına imkân sağlarken kamu düzeninin bozulmamasına da gayret eder. Kuşkusuz kamu düzeninin sağlanmasında veya bozulan kamu düzeninin yeniden tesis edilmesinde devletin elindeki en önemli unsurlardan bir tanesi kolluktur. Bu konuda kolluğun elindeki en önemli araç ise zor ve silah kullanma yetkisidir.

Zor ve silah kullanma yetkisi kullanılırken zaman zaman kolluğun inisiyatif aldığı, hareket şeklini kendisinin takdir ettiği durumlar da bulunmaktadır. Bu yetki, doğası gereği temel hak ve özgürlüklere müdahale etme özelliği barındıran ve bazı durumlarda kişinin yaşam hakkının ihlal edilmesine varacak sonuçlara yol açabilen bir yetkidir. Bu sebeple kolluk tarafından son derece dikkatli ve mevzuatla çizilen sınırlar içerisinde kalınarak kullanılması gerekir. Zira sınırın aşılması durumunda kolluğun hukuki sorumluluğu doğabilecektir.

Kolluk personeli açısından çok ciddi sonuç ve yaptırımlar doğurabilecek zor ve silah kullanma yetkisi özelinde hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması veya hataya düşülmesi halleri hukuki açıdan ele alınırken bazı sorun alanlarıyla ve tartışmalı konularla karşılaşılmaktadır. Bu çalışmada bu sorun alanlarına ve tartışmalara temas edilmeye çalışılmış, bu bağlamda ilk bölümde genel olarak kolluğun zor ve silah kullanma yetkisi incelenmiş, ikinci bölümde bu yetkinin kullanımı özelinde hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması hali ile Türk Ceza Kanunu (TCK)’daki düzenleme ele alınmış, üçüncü bölümde ise Türk Ceza Hukuku’ndaki hata kavramı ele alınarak bu kavramın zor ve silah kullanma yetkisi açısından geçerliliğine değinilmiş ve son olarak ilgili konu başlıklarına ilişkin bazı tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir.

I. Kolluğun Zor ve Silah Kullanma Yetkisi

Kolluk, tanımı itibariyle öğretide üzerinde uzlaşı sağlanamamış, geniş bir kavramdır. Bir tanıma göre kolluk, iç güvenlik hizmetlerini yerine getiren teşkilattır. Bu kapsamda kolluğun kollama adı verilen iki çeşit görevi vardır. Bunlar “suç öncesi görev” ve “suç sonrası görev” olarak adlandırılır. Suç öncesi görevler de koruma, önleme ve yardım görevleri olarak ifade edilebilir. Suç sonrası görev ise suç ve suçluların araştırılmasıdır. Kolluğu fonksiyonel anlamda açıklayan bir başka tanıma göre ise kolluk, aslında bir işlevi ifade eder. Bu işlevin iki yönü bulunmaktadır. Bunlar: korumak ve araştırmaktır. Koruma ile anlatılmak istenen toplumun suça karşı korunmasıdır. Bu husus da önleme ve yardım suretiyle gerçekleştirilir. Araştırma işlevinden kasıt ise suçu ve suçluyu araştırmaktır. Günümüzde kolluk kavramı genel olarak hem kamu düzeninin sağlanması ve korunması için yürütülen faaliyetleri hem de bu faaliyetleri bizzat gerçekleştiren teşkilatı (görevlileri) ifade etmektedir1 .

Kolluk, gerek idari (suç öncesi) gerekse de adli (suç sonrası) kolluk faaliyetlerini icra ederken birtakım önemli yetkilerle donatılmıştır. Bunlardan belki de en önemlisi zor ve silah kullanma yetkisidir. Esasen bu yetki kolluk personelini diğer kamu görevlilerinden ayıran çok önemli bir unsurdur. Yukarıda ifade edildiği gibi bu yetki kamu düzeninin sağlanması ve korunması ile yakından ilgilidir. Bir görüşe göre kamu düzeninin korunması bir anlamda kolluğun varlık nedenidir2 .

Zor ve silah kullanma yetkisi, temel hak ve özgürlüklere getirilen bir sınırlama niteliği taşımaktadır. Anayasanın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların kanunla yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Anayasanın 15. maddesinde3 ise hangi gerekçe ile olursa olsun sadece kolluğun değil devletin diğer organlarının da müdahale edemeyeceği bir alan belirlenmiş ve bu alanın sınırları çizilmiştir4 .

Zor ve silah kullanma yetkisi ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları incelendiğinde bu yetkinin kullanımı neticesinde başta yaşam hakkı olmak üzere işkence ve kötü muamele yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı gibi birbirinden farklı birçok hakkın ihlaline dair kararlar verildiği görülmektedir5 . Ayrıca iç hukukta bu yetkinin kullanımı sonucu doğabilecek ceza sorumluluğuna ilişkin olarak Yargıtay tarafından verilen kararlar da yön gösterici olmaktadır. Ülkemizde kolluğun zor ve silah kullanma yetkisine başvurduğu durumlara dair istatistikler incelendiğinde genel olarak dört başlığın ön plana çıktığı görülmektedir. Bunlar: a) Yakalama, tutma, şüpheli ya da tutuklunun kaçma girişiminin önlenmesi b) Kolluk görevlisine direnme, saldırma c) Yasa dışı toplantı ve gösterilerin dağıtılması d) Kurtarma ve terörle mücadele operasyonlarıdır6 .

Türk hukukunda kolluğun zor ve silah kullanma yetkisini düzenleyen genel bir kanun bulunmamakta, bu durum da bu yetkinin mevzuatta dağınık bir şekilde farklı farklı düzenlemelerde ele alınmasına yol açmaktadır7 . Söz konusu düzenlemeler incelendiğinde bazılarında sadece kolluğun silah kullanma yetkisinin düzenlediği ve zor kullanma yetkisinden bahsedilmediği8 ; bazılarında ise zor ve silah kullanma yetkisinin birlikte düzenlendiği görülmektedir9 . Ayrıca bazı düzenlemelerde kolluğa tanınan zor ve silah kullanma yetkisi açıkça o kanun hükmünde düzenlenmeyip başka bir mevzuata atıf yapılmak suretiyle belirlenmiştir10 .

Zor ve silah kullanma yetkisi ile ilgili olarak ele alınması gereken bir diğer konu bu iki yetkinin birbiriyle ilişkisi ve birbirinden bağımsız yetkiler olup olmadığıdır. Belirtmek gerekir ki, silah kullanma yetkisi zor kullanma yetkisinin bir aşamasını oluşturur ve doktrinde yer alan görüşler de bu yöndedir11 . Her ne kadar yukarıda belirtildiği üzere mevzuattaki düzenlenme şekli dağınıklık arz etse de kolluğun zor ve silah kullanma yetkisine ilişkin temel dayanak PVSK’dır. Bu kanunun 16. maddesi “zor ve silah kullanma” başlığı ile kolluğun zor ve silah kullanma yetkisini düzenlemektedir. Kanunun isminde her ne kadar “polis” ifadesi geçse de 25. maddenin yaptığı atıfla Jandarma personeli ve yine SGKK’nın 5. maddesinin yaptığı atıfla da bir diğer genel kolluk birimi olan Sahil Güvenlik personeli PVSK’daki yetkilerle donatılmışlardır12 .

Her ne kadar PVSK’nın mevcut düzenlemesi bu şekilde olsa da eleştiriye açık durumlar da mevcuttur. Örneğin Jandarma personeli PVSK m.25 ve Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliği (JTGYY) m.42/113 hükümleri uyarınca zor ve silah kullanma yetkisini kullanmaktadır. Fakat kanaatimizce bu düzenlemeler yeterli olmayıp, geliştirilmeye muhtaçtır. Zira PVSK m.25’in lafzından bu kanunda yazılı vazifelerin yapılması ve yetkilerin kullanılması sadece Polis teşkilatı bulunmayan yerlerde ve tüm Jandarma personeline değil il, ilçe ve bucak jandarma komutanları ile jandarma karakol komutanlarına bırakılmış anlamı doğmakta, örneğin ihtiyaç durumunda Jandarma’nın Polis bölgesinde görevlendirilmesi halinde bu yetkileri kullanıp kullanamayacağı noktasında tereddütler oluşturmaktadır. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliği taşıyabilecek bir yetki olan zor ve silah kullanma yetkisinin bir yönetmelik hükmü (JTGYY m.42) ile Jandarma’ya verilmesi uygun değildir. Bu yetkinin açık bir şekilde ve bir kanun düzenlemesi ile verilmesi hukuki açıdan daha uygun olacaktır. Buradan hareketle tüm genel kolluk birimlerini kapsayan ayrı bir kanun yapılmasının ise daha kalıcı bir çözüm olacağını değerlendirmekteyiz.

Zor kullanma, kanunlarca belirlenmiş kamu görevlilerince kamu düzeninin bozulmaması veya bozulan kamu düzeninin yeniden tesis edilmesi maksadıyla zorunlu durumlarda yine kanunda belirlenmiş şartlara uygun ve orantılı bir şekilde eşya veya kişiler üzerinde kullanılan maddi ve manevi güç olarak tanımlanabilir. Bir görüşe göre zor kullanma yetkisi, kamu görevlilerine verilmiş ve en yanlış anlaşılan ya da yanlış anlaşılmaya müsait yetkidir14 . Öyle ki kolluğun zor kullanma yetkisine dair gerekçesi ve gerekli veriler ortaya konulmadığında kolluk ve toplum arasında güvensizlik oluşacağı ve her iki tarafın da kendi anlatılarını geliştirmek zorunda kalacağı ifade edilmiştir15 .

PVSK m.16/1’de kolluğun zor kullanabilmesi için gerekli olan şartlar sıralanmıştır16 . Bu şartlar göz önünde bulundurulduğunda silah kullanma yetkisinin, zor kullanmanın son çaresi olarak başvurulabilecek ve en son (üst) aşamasını oluşturan17 ve düzeni bozan kişiyi saldıramaz veya kaçamaz hale getirmek amacıyla kullanılabilen bir yetki18 olduğu anlaşılmaktadır. Türk hukukunda bu yetki, en detaylı ve temel teşkil edecek şekilde yine PVSK’nın 16. maddesinin yedinci ve devamındaki fıkralarında düzenlenmiş olup diğer bazı kanunlarda bu yetki ya yüzeysel şekilde düzenlenmiş19 ya da doğrudan başka kanunlara atıf yapılmakla yetinilmiştir20 . Kanun koyucu söz konusu PVSK düzenlemesinde silah kavramından ne anlaşılması gerektiğini açıklamamış, bir tanım yapmamıştır. Buna karşılık gerek TCK gerekse de Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’te yapılan silah tanımlarından21 hareketle silah kavramının ateşli silahlardan daha geniş bir anlama sahip olduğu fakat PVSK’daki düzenlemeler ve kanunun gerekçesi dikkate alındığında silah kullanma yetkisi bağlamında silah kavramından ateşli silahların anlaşılması gerektiği görülmektedir22 .

Zor ve silah kullanma yetkisini düzenleyen PVSK’nın 16. maddesinin altı ve devamındaki fıkralarında silah kullanma yetkisinin şartları, şekli ve sınırı belirlenmiştir23 . Burada dokuzuncu fıkradaki düzenleme ayrı bir önem arz etmektedir. Dokuzuncu fıkrada kolluğun direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi durumunda teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebileceği belirtilmiştir. Doktrinde bu fıkra, dilinin özensiz olduğu noktasında eleştirilmiştir. Buna göre saldırıya teşebbüs eden kişi artık saldırıya başlamıştır. Öyleyse burada bir saldırı tehlikesinin değil, saldırının etkisiz kılınması söz konusu olacaktır. Öte yandan fiilen saldırıya başlamamış ancak başlayacağı muhakkak olan bir saldırıda bulunacak kişiye karşı saldırı tehlikesini bertaraf edecek ölçüde bir müdahalede bulunulabilir24 . Kanaatimizce “fiilen saldırıya başlamamış ancak başlayacağı muhakkak olan bir saldırı”yı tespit etmek uygulamada oldukça zor ve hukuki sorumluluk doğuracak bir durum oluşturabilir. Bunun yerine “somut deliller ve emarelere dayalı olarak fiilen saldırıya başlamamış ancak başlayacağı muhakkak olan bir saldırı” ifadesi bir alternatif olabilir.

Yukarıdaki açıklamalardan hareketle kolluğun zor kullanma halleri:

i) Kanunun hükmünü icra (örneğin CMK m.90/1-2, PVSK m.16,17, 2911 sayılı Kanun m.24,25),

ii) Yetkili merciin emrini yerine getirme (örneğin hakkında yakalama veya tutuklama emri bulunan veya hakkında zorla getirme kararı bulunan bir kimseyi yakalama),

iii) Meşru savunma hali (TCK m.25/1),

iv) Zorunluluk hali (TCK m.25/2) olarak ifade edilebilir.