Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay’ın Son Kararlarından Hareketle, Tedarik veya Tarife Fiyatının Altında Satışların TTK m. 55/1-a(6) ve m. 55/1-e Hükümleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Analysis of the Sales Below Supply or Tariff Price in Terms of art. 55/1-a(6) and art. 55/1-e of TCC in Light of the Recent Decisions of the Court of Cassation

Gökmen GÜNDOĞDU

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m.55/1-a(6) hükmü, tedarik fiyatının altında yapılan satışları haksız rekabet olarak nitelemiştir. Benzer şekilde TTK m.55/1-e hükmü de rakipler hakkında da geçerli olan iş şartlarına aykırı eylemleri bir haksız rekabet hali olarak görmüştür. Son yıllarda özellikle de artan gıda enflasyonu karşısında, başta ekmeğin fiyatı olmak üzere bir takım temel mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki artış geniş halk kitlelerinin ana gündem maddelerinden biri olmuştur. Bunun sonucu olarak da fiyat unsuru daha çok tartışılır hale gelmiş ve bu tartışma uygulamaya da yansımıştır. Yargıtay, TTK m.55/1-a(6) hükmü uygulamasında tedarik fiyatının altında satış unsurunu çoğu zaman maliyetin altında satış olarak yorumlamış ve sonuçta tedarik fiyatının üstünde olsa dahi maliyetin altındaki (zararına) satışları da haksız rekabet olarak nitelemiştir. Öte yandan esnaf ve sanatkâr odaları ile ticaret odaları tarafından belirlenen fiyat tarifelerini “iş şartı” olarak gören mahkeme, tarifelerin altında yapılan satışları da “iş şartına uymama” olarak değerlendirmiştir. Bu çalışmada, tedarik veya tarife fiyatının altındaki satışların haksız rekabet boyutuna ilişkin Yargıtay uygulaması analiz edilmiş, uygulamanın eleştirisi yapılmış ve daha isabetli bir yargı uygulaması için çözüm önerileri sunulmuştur.

Haksız Rekabet, Tedarik Fiyatının Altında Satışlar, Fiyat Tarifesine Aykırılık, İş Şartlarına Uymama, Yargıtay Uygulaması.

Art.55/1-a(6) of the Turkish Commercial Code No. 6102 (TCC) defines sales below the supply price as unfair competition. Similarly, Article 55/1-e of the TCC considers acts contrary to the conditions of business, which are also applicable to competitors, as a form of unfair competition. In recent years, especially in the face of increasing food price inflation, the increase in the prices of certain basic goods and services, especially the price of bread, has become one of the main agenda items of the public. As a result, the price element has become more debated, and this debate has also been reflected in practice. In the application of art.55/1-a(6) of the TCC, the Court of Cassation has often interpreted the element of sales below the supply price as sales below the cost, and as a result, even if it is above the supply price, sales below the cost (at a loss) are also considered as unfair competition. On the other hand, the court considered the price tariffs determined by the chambers of craftsmen and artisans and chambers of commerce as a “condition of business” and considered the sales made below the tariffs as “non-compliance with the condition of business”. In this study, the practice of the Court of Cassation regarding the unfair competition dimension of sales below the supply or tariff price has been analysed, the practice has been criticised and solution suggestions for a more accurate judicial practice have been presented.

Unfair Competition, Sales Below Supply Price, Non-Compliance with Price Tariff, Non-Compliance with Business Conditions, Practice of the Court of Cassation.

I. Giriş

Enflasyonist bir ekonomiye sahip olan Türkiye’de, enflasyon son yıllarda yukarı doğru ivmelenmiş ve buna bağlı olarak da birçok mal veya hizmetin fiyatı bundan etkilenmiştir1 . Üretim maliyetindeki artışlar da üreticileri fiyat artırmaya yöneltmekte; böyle olunca da özellikle satın alma gücü aynı oranda artmayan kitleler nezdinde başta temel ihtiyaç maddeleri olmak üzere mal ve hizmetlerin fiyatı daha önemli hale gelmektedir.

Ortalama bir tüketicinin satın alma kararını oluştururken esas aldığı en önemli etmenlerden biri fiyattır. Dolayısıyla işletmeler, koşullar elverdiği ölçüde fiyat avantajı sunmayı önemli bir rekabet aracı olarak görmektedirler. Elbette ki bu çerçevede elverişli koşullar ile kastedilen sadece işletmesel parametreler değil aynı zamanda mevzuat hükümleridir2 .

Fiyatı konu alan birçok eylem, haksız rekabetin konusunu oluşturabilir. Rakibin fiyatlarını kötülemek [TTK m.55/1-a(1)], kendi fiyatları hakkında yanlış açıklamalar yapmak [TTK m.55/1-a(2)] veya fiyat karşılaştırması yapmak [TTK m.55/1-a(3)] bu hallere örnek olarak verilebilir3 .

Fiyat üzerinden haksız rekabetin gündeme gelebileceği diğer haller arasında, tedarik fiyatının altında satış yapmak [TTK m.55/1-a(6)] ve fiyat tarifesine aykırı satış yapmak suretiyle iş şartına uymamak (TTK m.55/1-e) yer almaktadır. Tedarik fiyatının altında satış yapmak tek başına bir haksız rekabet hali olmamakla birlikte, seçilmiş bazı ürünleri birden çok kez tedarik fiyatının altında sunup bunu reklamlarda özellikle vurgulayan bir kimse, müşterilerinde, diğer ürünlerin de ucuza satıldığı yönünde bir algı yaratabilmekte ve böylece onları yanıltarak haksız bir şekilde kendine çekebilmektedir4 . Aynı şekilde, rakipleri fiyat tarifesine uygun satış yaparken kendisi bu tarifeye uymayan bir kimse de, bu iş şartına uymayarak bu eyleminden kendisine bir rekabet avantajı yaratabilmektedir5 .

Bu çalışmada öncelikle anılan TTK hükümleri konu bağlamında analiz edilecek ve bu haksız rekabet hallerine ilişkin genel bilgiler verilecektir. Ardından da Yargıtay’ın konuya ilişkin güncel kararları incelenecek; önce Yargıtay’ın her iki hüküm arasında kurduğu ilişki, ardından da her bir hükme ilişkin uygulaması değerlendirilecek, sorunlar tespit edilip çözüm önerileri sunulacaktır. Bağlamdan kopmamak ve çalışmayı amacı ile sınırlayabilmek adına, konunun rekabet hukukuna ilişkin yönlerine sadece zorunlu olduğu ölçüde ve çok genel hatlarıyla değinilecektir.

TTK m.54/2 “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” diyerek haksız rekabetin genel tanımını ortaya koymaktadır. TTK m.55’te ise uygulamada sıklıkla karşılaşılan haksız rekabet halleri sınırlayıcı olmamak kaydıyla sayılmıştır. TTK m.55/1-a/6’da kısaca tedarik fiyatının altında satış yapmak; TTK m.55/1-e hükmünde de iş şartlarına aykırı davranmak birer haksız rekabet hali olarak nitelenmiştir. Yargıtay uygulaması incelendiğinde, bu bağlamdaki kararlara konu ihtilafların büyük bir çoğunlukla ucuza ekmek satışından ve az sayıda da olsa berber ücretlerinden kaynaklandığı gözlemlenmekte; eylemin, davanın dayanağına göre TTK m.55/1-a/6 kapsamında “tedarik fiyatının altında satış” kapsamında tartışıldığı; aynı zamanda fiyat tarifesinin altında satış yapılması halinde de bu tarifenin bir iş şartı olarak nitelenmesi suretiyle TTK m.55/1-e bağlamında konunun ele alındığı görülmektedir.

Bu çalışmada öncelikle anılan TTK hükümleri konu bağlamında analiz edilecek ve bu haksız rekabet hallerine ilişkin genel bilgiler verilecek; ardından da Yargıtay’ın tedarik fiyatının veya tarifenin altında satış yapılmasına bu hükümleri nasıl uyguladığı incelenecek ve devamında Yargıtay uygulamasının genel değerlendirmesi yapılacaktır. Bu değerlendirmede mesele, haksız rekabet hukuku çerçevesinde ele alınacaktır. Bağlamdan kopmamak ve çalışmayı amacı ile sınırlamak adına, konunun 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’a6 ilişkin yönlerine sadece zorunlu olduğu ölçüde ve çok genel hatlarıyla değinilecektir.

II. Haksız Rekabet Kavramı

Haksız rekabet kavramı TTK m.54-63 hükümleri arasında düzenlenmektedir7 . TTK m.54 hükmü, ilk fıkrada haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacını; ikinci fıkrada ise haksız rekabetin tanımı ortaya koymaktadır.

TTK m.54/1 hükmü uyarınca TTK’nın bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Buna göre, saf, bozulmamış, manipüle edilmemiş ve dürüstlük kuralını temel alan bir rekabet ortamının tesisi bu hükümlerin temel amacıdır8 . Böylesine bir rekabet ortamının tesisinde “tüm katılanların” menfaatinin gözetildiği, yani sadece rekabet ortamının özneleri (rakipler) için değil, müşteriler, tüketiciler, çalışanlar, tedarikçiler ve hatta genel ekonomik düzende kamu gibi tüm katılanların menfaatine olacak şekilde dürüst ve bozulmamış rekabet ortamının tesisinin amaçlandığı kanun koyucu tarafından hükümde özel olarak vurgulanmıştır.

TTK m.54/2 uyarınca bozulmamış rekabet ortamına katılan herkes, bu ortamdaki tüm aktörlerin dürüstlük kuralına göre hareket edeceğine güvenme hakkını haizdir ve bu piyasada dürüstlük kuralına aykırı hareket edilmesi halinde bu güven zedelenmiş olur ve bu haksız rekabettir9 .

Bir eylemin haksız rekabet sayılabilmesi için tarafların dar anlamda rakip olmalarına, yani aynı sektörde faaliyet göstermelerine gerek yoktur10 . Zira, dürüst ve bozulmamış rekabet ortamına duyulan güvenin, rakip olmayanlar tarafından da zedelenmesi mümkündür. Aynı şekilde failin bu eylemi neticesinde bir menfaat elde etmiş olması da eylemin niteliği için önemsizdir. Devamla, failin kusuru da eylemin haksız rekabet niteliği için gerekli değildir11 . Kusur, sadece TTK m.56/1 uyarınca açılacak tazminat davaları için bir koşul olarak karşımıza çıkmaktadır. Benzer şekilde eylemin haksız rekabet niteliği için mağdurun bu eylemden bir zarar görmesi de gerekli değildir. Zarar, haksız rekabet sebebiyle açılacak tazminat davası için bir koşul olup eylemin haksız rekabet niteliğinin tespiti için zarar görme ihtimali dahi yeterlidir12 .

Kanun koyucu, TTK m.54’te haksız rekabetin genel teorisini verirken, TTK m.55’te ise uygulamada sıklıkla karşılaşılan haksız rekabet hallerini saymıştır. Hükmün lafzından da anlaşıldığı gibi bu sayma sınırlayıcı değildir; örnekseme kabilindendir. TTK m.55’te yapılan sayımın sınırlayıcı olmaması sebebiyle, TTK m.55’te düzenlenmeyen eylemler, TTK m.54 çerçevesinde değerlendirilebilecek ve koşulları varsa eylem haksız rekabet teşkil edebilecektir13 .

TTK m.55’e aykırı olduğu saptanan bir eylem için ise artık tekrar TTK m.54/2’ye göre bir değerlendirme yapmaya gerek yoktur14 . Nitekim böyle bir eylemin dürüstlük kuralına aykırılığı açıktır. Dolayısıyla böyle bir eylem doğrudan haksız rekabet sayılacaktır ve TTK m.55’e aykırı bu eylem TTK m.54/2’ye evleviyetle aykırı olacaktır15 . Aynı şekilde, bir eylemin TTK m.55’te sayılan özel haksız rekabet hallerinden biri ile örtüşmesi ve fakat hükümde aranan özel koşulların bulunmaması sebebiyle TTK m.55 uyarınca haksız rekabet değilse, kanaatimizce artık bu eylem özelinde tekrar genel hükme dönüp TTK m.54 bağlamında bir değerlendirme yapılmamalıdır16 . Zira belirli bir eylemin haksız rekabet niteliği özel koşullara bağlanmışsa ve bu özel koşullar da somut olayda gerçekleşmemişse, artık TTK m.54/2’deki genel ilkeye müracaat etmeye gerek olmamalıdır.

III. TTK m.55/1-a(6) Bağlamında Tedarik Fiyatının Altında Satış

Öğretide kısaca “tedarik fiyatının altında satış” olarak adlandırılan17 bu haksız rekabet hali TTK m.55/1-a/6’da düzenlenmekte ve hükümde sayılan koşullar altında eylem, bir haksız rekabet hali olarak sayılmaktadır. Hükme göre “Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur.

Bu hüküm, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda18 (eTTK) açıkça yer almayan19 , 6102 sayılı TTK ile hayatımıza giren yeni bir hükümdür. İsviçre’den iktibas edilen bu düzenlemenin mehazı UWG art.3/1-f’dir.

Her ne kadar hükümde tedarik fiyatının altında satış yapmak bir haksız rekabet hali olarak nitelenmiş ise de, hükmün bir fiyat kontrol mekanizması öngörmediği göz ardı edilmemelidir20 . Hükmün lafzı, göstermelik bir ürünle aldatmayı engellemesi sebebiyle, müşterileri korumayı amaçlayan ve salt bu amaca odaklanan bir hüküm olarak algılanmaya elverişlidir21 . Ancak hükmün amacının bunun ötesinde olduğu, bir yandan müşterileri korurken diğer yandan dürüstlük kuralı çerçevesinde faaliyet gösteren rakiplerin menfaatinin de bu hükümde gözetildiği ifade edilmelidir22 .