Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Deniz Yoluyla Taşımalarda Yük Sigortalarına Uygulanacak Hukuk ve Sigorta Sözleşmesinde Yer Alan Hukuk Seçiminin Sigortalı Açısından Bağlayıcılığı Sorunu

Applicable Law to Marine Cargo Insurance and the Effect of Choice of Law for the Claims of Assured Companies Law

A. İpek SARIÖZ BÜYÜKALP

İrade serbestisinin bir görünümü olan hukuk seçimi, “sözleşmenin nispiliği” ilkesine dayanmaktadır. Tarafların karşılıklı irade beyanları temelindeki geçerli bir hukuk seçimi yalnızca sözleşmenin taraflarını bağlamaktadır. Bununla birlikte, hukuk seçimi içeren bir sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunan üçüncü kişilerin durumu somut olayın şartlarına göre tartışma yaratabilmektedir. Bu özel durumlardan bir tanesi, deniz yoluyla taşımalarda yük sigortalarından doğan taleplere ilişkindir. Ülkeler arası mal satımında, malın deniz yoluyla taşınması ve bu taşıma sırasında yükün/malın sigortalanması ticari hayatın işleyişi çerçevesinde kaçınılmazdır. Malın yüklendiği yer ile boşaltılacağı yerin farklı ülkelerde bulunması nedeniyle kanunlar ihtilafı alanına giren bu tür sigorta sözleşmelerinde sigorta ettiren ile sigortacı arasında kararlaştırılan hukuk seçiminin, anılan sözleşmeye dayalı olarak sigortacıdan talepte bulunan malın sahibi sigortalıyı bağlayıp bağlamayacağı ya da hangi şartlarla bağlayabileceği, yabancılık unsurlu bu tür sigorta sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda önemli bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk hukukunda “tam üçüncü kişi yararına sözleşme” olarak nitelendirilen bu sigorta ilişkilerinde üçüncü kişinin hukuk seçimi ile bağlı olması borçlar hukuku ile kanunlar ihtilafı hukuku bağlamında farklı yaklaşımlar doğurabilecek niteliktedir. Diğer taraftan, sigorta sözleşmelerinin bir “yığın sözleşmesi” olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bir tarafın, diğer tarafça hazırlanan standart sözleşmeye “katılması” veya genel işlem şartlarında olduğu gibi ilgili şartları sözleşmenin karşı tarafı ile müzakere etmeksizin kabul etmesi ve hukuk seçiminin de bu şartlar içinde yer alması durumunda, hukuk seçiminin geçerliliği bakımından bazı sorunlar ile karşılaşılabilmektedir. Bu çalışmada, deniz yoluyla taşımalarda yük sigorta sözleşmelerinde yer alan hukuk seçiminin sigorta sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunan sigortalı bakımından ifade ettiği anlam ve bu seçimin bağlayıcı olup olmadığı sorusunun cevabı aranacaktır.

Deniz Yük Sigortaları, Uygulanacak Hukuk, Hukuk Seçimi, Genel İşlem Şartları, Üçüncü Kişi Yararına Sözleşme.

The choice of law is based on party autonomy only binding on the parties of the contract due to the “privity of contract”. However, the situation of third parties making a claim based on a contract involving choice of law may be controversial, one of which concerns claims arising out of marine cargo insurance contracts. In international sale of goods, the carriage of goods by sea and its insurance during the transportation are inevitable business transactions. This kind of insurance is subject to conflict of laws due to its nature: the place where the goods are loaded and unloaded are located in different countries. Thus, we will be faced with a serious question: Is the choice of law agreed between the policyholder and the insurer in these contracts will bind the assured, who will probably be the owner of the goods and claim the indemnity? The fact that the third party is bound by the choice of law in such relationships, which are characterized as “third party beneficiary contract” in Turkish law, may lead to different approaches in the context of the law of obligations and conflict of laws. Moreover, it should not be noted that insurance contracts are “bulk contracts”. If one party “joins” the standard contract prepared by the other party without “negotiation”, some problems may arise in terms of the validity of the choice of law. In this study, the meaning of the choice of law for the assured in marine cargo insurance contracts will be sought.

Marine Cargo Insurance, Conflict of Laws, Choice of Law, Standard Forms of Contract, Third Party Beneficiary Contract.

GİRİŞ

Yabancılık unsuru taşıyan özel hukuk işlem ve ilişkilerinde uygulama alanı bulan 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un1 (MÖHUK) sözleşmelere uygulanacak hukuka ilişkin kanunlar ihtilafı kuralları arasında sigorta sözleşmelerine özgü bir düzenleme yer almamaktadır. Sigorta sözleşmelerinde milletlerarası yetkiyi düzenleyen 46. maddenin kabulü karşısında, kendine özgü birçok sorunu içinde barındıran sigorta sözleşmelerinin kanunlar ihtilafı hukuku bakımından da ayrıca değerlendirilmesi ve diğer sözleşme tiplerinden bağımsız bir düzenlemeye tabi kılınmasının gerekli olduğu düşünülebilir. Bununla birlikte, sigorta sözleşmelerini, sözleşmelere uygulanacak hukuku belirleyen genel hükümden (MÖHUK m. 24) ayırmama düşüncesinin altında bazı nedenler yatmaktadır. Hayat, sağlık, mal ve sorumluluk sigortaları gibi farklı sigorta türleri bakımından korunan menfaatler arasındaki dengenin kurulmasındaki zorluklar ve MÖHUK’ta yer alan bağlama kurallarının düzenlenmesinde yararlanılan Avrupa Birliği (AB) hukuku mevzuatının izlediği yöntemin Türk hukukunda benimsenemeyeceği gibi bazı çekinceler sigorta sözleşmelerine uygulanacak hukukun MÖHUK m. 24’ten ayrı bir kanunlar ihtilafı kuralı çerçevesinde düzenlenmesine engel teşkil etmektedir2.

Gerçekten de Roma Konvansiyonu’nda3 yer alan kanunlar ihtilafı kurallarının yerini alan ve sözleşmelere uygulanacak kanunlar ihtilafı kurallarının yeknesaklaştırılması amacı ile kabul edilen Akdi Borç İlişkilerine Uygulanacak Hukuk Hakkındaki Roma I Tüzüğü4, 7. maddesinde sigorta sözleşmelerine uygulanacak hukuka ilişkin ayrıntılı ve sigorta hukuku bakımından bir hayli karmaşık ve teknik bir düzenleme içermektedir. Roma I Tüzüğü’nün 7. maddesinde, belirli bir prim karşılığı sigortacının yükümlendiği riski başka bir sigortacıya (reasürör) devrettiği reasürans sözleşmeleri kapsam dışı bırakılarak, sigorta sözleşmesinin konusunu oluşturan riskin büyüklüğü ve bulunduğu ülke bakımından ayrıma gidilmiştir5. Buna göre, AB ülkelerinin sınırları içinde veya dışında gerçekleşecek büyük rizikoları içeren sigorta sözleşmeleri -ki bu sözleşmeler Hayat Dışı Sigortacılık Faaliyetlerine Başlatılma ve Yürütme ile İlgili Kanun, Tüzük ve İdari Düzenlemelerin Koordinasyonuna İlişkin Kuralları içeren 24 Temmuz 1973 tarihli 73/239/EEC sayılı Yönerge’nin6 5/d maddesinin uygulama alanına giren sözleşmelerdir- için 3. maddede yer alan hukuk seçimine ilişkin genel kurala atıf yapıldıktan sonra, bu tür sigorta sözleşmelerinde hukuk seçiminin yer almaması halinde, sigortacının mutad meskeninin bulunduğu ülke hukukunun uygulama alanı bulacağı düzenlenmiştir. Ayrıca, büyük rizikolara ilişkin sigorta sözleşmelerinde kaçış klozuna da yer verilmiş, sözleşme ile başka bir ülke hukukunun daha sıkı ilişkili olması halinde bu ülke hukukunun uygulanacağı hüküm altına alınmıştır (Roma Tüzüğü m. 7/2). Reasürans sözleşmeleri dışında kalan ve m. 7/2’nin uygulama alanına girmeyen sigorta sözleşmelerine uygulanacak hukuk hakkında ise sınırlı bir hukuk seçimine yer verilmiştir (Roma Tüzüğü m. 7/3)7.

Roma I Tüzüğü m. 7/3’te düzenlenen sınırlı hukuk seçimi aynı maddede yer alan başka bir düzenleme ile esnetilmiştir. Buna göre, m. 7/3’te 5 farklı bent halinde yer alan hukuk seçimi imkanı, sigorta sözleşmesinin kurulduğu sırada riskin bulunduğu (m. 7/3-a), sigortalının mutad meskeninin bulunduğu (m. 7/3-b), sigortalının ticari, sınai veya mesleki bir faaliyet sürdürmesi ve sözleşmenin bu faaliyetlere ilişkin farklı üye ülke sınırlarında bulunan iki veya daha fazla riski güvence altına aldığı sigorta sözleşmelerinde bu üye ülke hukuklarından birinin veya sigortalının mutad meskeninin bulunduğu ülke hukukunun (m. 7/3-e) cevaz vermesi halinde esnetilebilecektir. Roma I Tüzüğü m. 7/3’ün uygulama alanına giren sigorta sözleşmelerinde hukuk seçiminin yapılmamış olması halinde objektif bağlama kuralı, sözleşme kurulduğu sırada rizikonun bulunduğu üye ülke hukukudur8.