Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kanunname-i Ticaretten Türk Ticaret Kanunu’na Tacir Kavramı: Objektif Sistemden Modern Sisteme Dönüşüm

The Concept of Merchant from the Code of Kanunname-i Ticaret to the Turkish Commercial Code: Transformation from the Objective System to the Modern System

Fevzi TOPSOY

Tarihsel süreç içerisinde ticaret kanunları farklı esaslar üzerine inşa edilmiştir. Bunlardan sübjektif sistem taciri, objektif sistem ticari iş ve işlemleri, modern sistem ise ticari işletmeyi esas almıştır. 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret’in objektif sisteme göre hazırlandığı bilinmektedir. 1956 tarihli TTK ile 6102 sayılı TTK ise modern sistem esas alınarak hazırlanmıştır. Bu sistem farklılığı, tacirin farklı şekilde tanımlanması sonucunu doğurmuştur. Bu çalışmada tacir kavramının, 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret’ten, 6102 sayılı TTK’ya kadar dönüşümü incelenmiştir.

Tacir, Ticari İş, Objektif Sistem, Modern Sistem, Ticari İşletme.

In the historical background commercial codes had been built on different systems. Of these, the subjective system is based on the merchant, the objective system is based on commercial business, and the modern system was based on the commercial enterprise. It is known that 1950 Kanunname-i Ticaret had been legislated on based subjective system. The 1956 Turkish Commercial Code and the Turkish Commercial Code numbered 6102 were prepared based on the modern system. This system difference of the Commercial Codes has resulted to the different definition of the merchant. In this study, the transformation of the concept of merchant from the 1850 Kanunname-i Ticaret to the Turkish Commercial Code numbered 6102 was examined.

Merchant, Commercial Business, Objective System, Modern System, Commercial Enterprise.

GİRİŞ

Türkiye’de hukuk alanındaki modern değişimin (özellikle Medeni Hukuk reformu), Cumhuriyetin bir eseri olduğu tartışmasızdır. Bununla birlikte aynı değerlendirmeyi ticaret hukuku açısından yapmak, özellikle, ticaret hukuku alanındaki tüm gelişmenin Cumhuriyetin kazanımlarının bir sonucu olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Zira ilk Ticaret Kanunu, 1850 yılında, Cumhuriyetten çok önce yürürlüğe konulmuştur.

Türkiye’de ticaret hukukunun bu farklı gelişimi hakkında çok farklı sebepler ileri sürülebilir. Kuşkusuz bunların içinde en önemlisinin Osmanlı Devleti’nde ticaretin yabancıların (özellikle Avrupalı tacirlerin) kontrolünde olması1 olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Zira uğraşmak zorunda kaldığı pek çok iç ve dış sorunlara rağmen, Osmanlı Devleti’nin önceliğini ticaret kanununa vermesinin ana sebebi, Avrupalı tacirler ile yerli tebaa arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak özel usul kurallarının belirlenmesine yönelik dış baskıdır2 . Yine sonraki dönemde uluslararası sözleşmeler yoluyla ticaret hukukuna ait pek çok kurumun yeknesaklaştırılması da bunda önemli etken olmuştur. Bu açıdan şer’i hukukun hâkim olduğu Osmanlı Devleti’nde kabul edilen ilk kanunlardan birisinin 1850 tarihli “Kanunname-i Ticareti Berriye (1850 tarihli Kanunname-i Ticaret)”3 olması ve Cumhuriyet Dönemi’nde de en çok değişen temel kanunun Ticaret Kanunu olması şaşırtıcı değildir.

Tüm bu uluslararası gelişmelere rağmen ticaret kanunları “milli” bir özellik taşır. Her devlet ticaret hukukuna ait kuralları belirlemede egemenlik hakkına sahiptir. Tarihsel süreç içerisinde ise ticaret kanununun hangi esas alınarak inşa edileceği; bazen bir sorun bazen bir tercih şeklinde ortaya çıkmıştır4 .

Genel olarak ticaret kanunlarının hazırlanmasında; sübjektif, objektif ve modern sistem şeklinde üç temel sistemin esas alındığı bilinmektedir. Bunlardan sübjektif sistemde özne olarak “tacir” esas alınmış ve ticaret kanunu tacir tanımına giren kişiler hakkında uygulanmıştır. Objektif sisteme göre hazırlanan kanunlarda ise “ticarî muamele (ticari iş)” esas alınmış; tacir olup olmadığına bakılmaksızın, ticari iş veya işlemde bulunan herkes kanun kapsamına dahil edilmiştir5 .

Türkiye’de ilk ticaret kanunu olan 1850 Kanunname-i Ticaret’in aynen iktibas edilmiş olması, kanunun hangi sistem üzerine kurulacağı tartışmasının yaşanmasını engellemiş; mehaz 1807 tarihli Fransa Ticaret Kanunu’nun esas aldığı objektif sistem kendiliğinden kabul edilmiştir. Derleme bir kanun olan 1926 tarihli 865 sayılı Ticaret Kanunu (1926 tarihli TK)’nda6 da objektif sistem esas alınmıştır7 .

İlk olarak 1942 tarihli İtalyan Medeni Kanunu’nda uygulandığı bilinen modern sistem ise, “ticari işletmeyi” esas alır8 . Modern sistemi esas alan kanunlarda ticari iş, tacir, ticari dava gibi diğer kurum ve kavramlar, kural olarak, ticari işletme esas alınarak tanımlanır. 1956 tarihli 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (1956 tarihli TTK) ile 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (6102 sayılı TTK) modern sistem esas alınarak hazırlanmıştır.

Görüldüğü üzere Türkiye’de uygulanan dört ticaret kanunu farklı sistemler esas alınarak hazırlanmıştır. Tacir kavramı da bu sebeple farklı şekilde tanımlanmıştır. Bu çalışmada tacir kavramının, 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret’ten, 6102 sayılı TTK’ya kadar dönüşümü incelenmiştir. Kanunların tacir kavramına yaklaşımı ve özellikle uygulamada farklılık ve benzerlikler olup olmadığı sorusuna cevap aranmıştır.

I. TERMİNOLOJİ

Tacir teriminin, Arapça “tcr” kökünden üretilen “tācir (ticaret yapan)” sözcüğünden Türkçeye girdiği hususunda tartışma yoktur. Bu sözcüğünün ise Aramice veya Süryanice aynı anlama gelen “tagārā” veya “taggārā” sözcüğünden Arapçaya girdiği bilinmektedir. “Tagārā” sözcüğünün de Akatça “alıp satma, ticaret yapma” anlamındaki “makāru” sözcüğünden türetilen “tamkāru” sözcüğünden alıntı oluğu bildirilmektedir9 .

Tacir sözcüğü kullanılan en eski Türkçe kaynağın, İslam Fıkhı konusunda melik ve sultanlara bilgiler vermek üzere 1387 yıllarında Mısırda yazılan “İrşadü’l-Mülûk ve’s-Selâtîn” olduğu bilinmektedir. Kıpçak Türkçesiyle şerh edilen eserin zekât ve öşür vergisiyle ilgili bölümlerde “tacir” sözcüğü aynen kullanılmıştır10 . İlk ticaret kanunumuz 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret’te ise tacir sözcüğünün yerine, çoğul anlama sahip “tüccar” terimi tercih edilmiştir11 . Bu anlamda tacir teriminin Türkçede gerek hukuki (fıkıh) anlamda gerek günlük hayatta ticaretle uğraşan kişileri göstermek üzere kullanıldığını söylemek yanlış olmayacaktır.