Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kabahatler Kanununda Düzenlenen Kast, Taksir ve Hata Halleri Üzerine Bir İnceleme

A Study on Intent, Negligence and Fault Regulated by 
Misdemeanors Law

Batuhan Aktaş

2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunuyla, ceza hukuku açısından birçok köklü değişiklik meydana gelmiştir. Kabahatler hukuku da bu süreçten etkilenmiş ve 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununda yer alan kabahatlerin birçoğu 5326 sayılı Kanunla ayrıca düzenlenmiştir. Yeni Kabahatler Kanununun kabulüyle birlikte, artık Ceza Kanununda benimsenen genel hükümlerin, kabahatler açısından uygulama imkânı kalmamış ve kabahatler hukuku başlı başına bir disiplin halini almıştır. Bununla beraber, kabahatler hukuku multidisipliner bir alan olduğundan, ceza hukukuna ait bazı temel kavramların kabahatler açısından değerlendirilmesi gerekliliği doğmuştur. Bu kavramların başında, ceza hukukunda büyük önem atfedilen kast, taksir ve hata halleri gelmektedir. Kastın, taksirin ve hatanın; Kabahatler Kanununda nasıl düzenlendiği ve kabahatler açısından nasıl uygulama bulacağı çalışmanın konusunu oluşturacaktır. Ancak konunun daha iyi anlaşılabilmesi adına kabahat kavramı ve kabahatlerin genel yapısı üzerinde kısaca durulacaktır.

Kabahatler Hukuku, Kabahatler Kanunu, Kast, Taksir, Hata, Manevi Unsur, Kabahatlerin Manevi Unsurları.

Numerous radical changes in terms of the penal code have been introduced by the Turkish penal code which has entered into force in the year 2005. Law of misdemeanor has also been affected by this process and many of the misdemeanors which were included in the former Turkish Penal Code no. 765 have also be regulated separately by the law no. 5326. The enforcement of the general provisions, which have been adopted by the penal code, from the point of view of the misdemeanors have become impossible along with the acceptance of the new law of misdemeanor, and the law of misdemeanor has become a discipline on its own. Since the law of misdemeanor is a multi-disciplinary field the need has arisen to evaluate some basic concepts belonging to the penal law from the point of view of misdemeanors. The concepts of deliberation, negligence and fault, to which great importance is attached in the penal code, are the most important ones of those concepts. This study aims at examining how the states of deliberation, negligence and fault are regulated by the law of misdemeanor and the manner in which they are applied from the point of view of misdemeanor. However we shall briefly touch upon the concept of misdemeanor and the general structure of misdemeanors for the sake of ensuring a better understanding of the subject.

Law of Misdemeanor, Misdemeanor Act, Deliberation, Negligence, Fault, Spiritual Factor, the Spiritual Components of the Misdemeanors.

I. GİRİŞ

Günümüzde her toplum açısından yasak olarak kabul edilen ve kanunkoyucu tarafından cezai müeyyideye tabi tutulan ağır haksızlıklar mevcuttur. Bunlar söz gelimi; adam öldürme, ırza geçme, hırsızlık gibi o toplumda yaşayan herkes açısından infial duygusu oluşturacak yasaklı eylemlerdir. Hatta suç olarak adlandırılan bu eylemlerin yasaklanması ve cezalandırılması hukuki normlardan öncesine dayanmaktadır. Bununla beraber, bazı davranışlar ise toplumsal ve kişisel değerler üzerinde ağır bir zarar ve tehlike hali yaratmadıkları gibi bu davranışların barındırdıkları haksızlık unsuru da suçlara nazaran daha azdır1. Bu tarz fiillerin, suçlarla birlikte düzenlenmemesi ve haklarında herhangi bir yaptırım uygulanmaması veya daha az yaptırım uygulanması fikri Almanya’da 18. Yüzyılda taraftar bulmuş; ancak yapılan tartışmalarla2 başlayan kodifikasyon hareketleri nihayete erememiştir3.

20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise liberal ve insancıl akım4 ceza hukukunda da etkisini göstermiş ve hürriyeti bağlayıcı cezaların, yalnızca ağır suçlar bakımından uygulanması gerekliliği üzerinde durulmuştur5. Ayrıca ağır bir haksızlık içermeyen kabahat nev’indeki fiillerin hantal ceza yargılamasını daha da ağırlaştırması ve bu tür ufak haksızlıkların cezanın son çare (ultimaratio) ilkesiyle bağdaşmaması, bu fiillerin ceza kanununun dışında bırakılması gerektiği düşüncesini yaygınlaştırmıştır6. Bu düşünceler ışığında suç olmaktan çıkarma eğilimi7 önemli bir ivme kazanmış ve Almanya’da 1952 tarihli Düzene Aykırılıklar Kanunu8 (Gesetzüber Ordnungswidrigkeiten) kabul edilmiştir.

Türk hukukunda ise 765 sayılı eski Ceza Kanunu zamanında suçlar; cürümler ve kabahatler olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmaktaydı. Bu ayrımın ölçüsü ise eylem karşısında öngörülen yaptırım unsuruydu9. Bununla birlikte, yine eski TCK’nın 526’ncı ve 584’üncü maddeleri10 arasında düzenlenen suçların da “Kabahat” başlığı altında toplanması dağınık bir sisteme neden olmaktaydı. Nitekim ceza hukukunda başlayan reform hareketleri sonucu 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununda kabahatlere yer verilmemiş ve kabahatler 5326 sayılı ayrı bir Kanunla düzenlenmiştir. Kabahatler Kanunu tüm kabahatleri bünyesinde toplamamış olmasına rağmen, başka kanunlarda da düzenlenen kabahatler açısından genel kurallar ortaya koymuştur11. Bu nedenle, 5326 sayılı Kanun genel kanun niteliğindedir.