Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Fikri Mülkiyet Hukukunda Mevcut Olan Tazminat Hesaplama Yöntemleri Arasındaki Seçim Hakkı: Alman Federal Mahkemesi’nin Bir Kararının Türk Hukuku ile Birlikte Değerlendirilmesi

The Right to Choose between Methods of Calculating Compensation in Intellectual Property Law: An Evaluation of a Decision by the German Federal Court in Comparison with Turkish Law

M. Yasir YETİMOĞLU

Fikri mülkiyet hakkına saldırı halinde, hak sahibinin uğramış olduğu zararın tazminine yönelik olarak Alman hukukunda üç farklı hesaplama yöntemi mevcuttur: Somut Hesaplama Yöntemi, Lisans Örneksemesi ve Tecavüz Edenin Elde Ettiği Kazanç. Bu üç yöntemden herhangi birini seçme hakkı, fikri mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibine aittir. Alman Federal Mahkemesi’nin 25 Eylül 2007 tarihli kararında hak sahibinin katılmalı istinaf başvurusunda bulunmasının ve davalının kendi istinaf başvurusunu çekmesinin, hak sahibinin seçim hakkına etkisi ele alınmaktadır. Bu çalışmada, karara konu olay özetlendikten sonra, sırasıyla olaya ilişkin Bölge ve Yüksek Eyalet Mahkemesi kararlarına kısaca değinilecek, ardından Federal Mahkeme Kararı ele alınacaktır. Son olarak hak sahibine tanınan seçim hakkının kapsamı ve sınırı Alman ve Türk hukuku ile birlikte ele alınacaktır.

Fikri Mülkiyet Hukuku, Tazminat Hesaplama Yöntemleri, Seçim Hakkı, Hak Sahibinin Seçimi.

In case of infringement of an intellectual property right, there are three different calculation methods in German law for the compensation of the damages suffered by the right holder: Specific Calculation Method (Actual Damages), License Analogy and Infringer’s Profit. The right holder has the right to choose any of these three methods. The decision of the German Federal Court of 25 September 2007 deals with the effect of the right holder’s cross appeal and the defendant’s withdrawal of his own appeal on the right holder’s right of choice. In this study, after summarizing the case, the decisions of the Regional and Higher Regional Court will be briefly discussed, followed by the Federal Court’s decision. Finally, the scope and limits of the right of choice granted to the right holder will be discussed together with German and Turkish law.

Intellectual Property Law, Methods of Calculating Damages, Right to Choose, Selection of the Right Holder.

Giriş

Alman Federal Mahkemesi’nin yerleşik içtihadına göre, fikri mülkiyet hakkı saldırıya uğrayan hak sahibi kendisine tanınan seçim hakkını davanın başında kullanmak zorunda değildir. Hak sahibi yargılama devam ederken de seçim hakkını kullanabileceği gibi, seçmiş olduğu hesaplama yöntemini değiştirebilir de. Yerleşik Federal Mahkeme içtihadına göre, hak sahibine tanınan seçim hakkı, ancak üç hesaplama yönteminden biri kapsamında ileri sürülen talebin karşılanması ya da bir mahkeme kararı ile kesin olarak hükme bağlanması halinde sona ermektedir. Alman Federal Mahkemesi’nin 25 Eylül 2007 tarihli kararı,1 hak sahibine tanınan söz konusu seçim hakkının kullanımına ilişkindir. Federal Mahkeme’nin bu kararı doğrudan hak sahibine tanınan seçim hakkının kapsamı ile ilgili olması nedeniyle öncelikle karara ilişkin yargılama aşamaları ve Federal Mahkeme kararı ele alınacaktır.

I. Karara Konu Olan Olay Özeti

Davacı, “0 529 221” numaralı Avrupa patentinin ve “91 10 457” numaralı Alman faydalı modelinin ihlali nedeniyle “Kazancın iadesi” hesaplama yöntemine göre tazminat talep etmektedir. Davalı, davacının iddiasına göre fikri mülkiyet haklarının ihlalini teşkil eden “HL II 1417” adlı kırma makinesi üretmekte ve pazarlamaktadır.

Bu nedenle, 4 O 29/97 sayılı davada davalı aleyhine Düsseldorf Bölge Mahkemesi nezdinde saldırının önlenmesi ve hesapların sunulması talebi ile tazminat sorumluluğunun tespiti için dava açmıştır. 07.04.1998 tarihinde talebe uygun olarak müdahalenin meni ve hesapların sunulmasına karar verilmiştir. Ayrıca mahkeme davalının tazminat sorumluluğun olduğunu belirtmiş ve saldırı nedeniyle hak sahibinin uğramış olduğu zararının telafi edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Davalı ilerleyen süreçte davacıya kendisi tarafından üretilmiş olan makinelerin satımı ve kiralanması ile ilgili bilgi sunmuştur. Sunulmuş olan bilgilere göre elde edilen ciro 5.642.052 Mark’tır. Davalı, masrafların düşülmesi ile elde ettiği kazancın 242.829,17 Mark olduğunu belirtmiştir.

Tarafların devam eden görüşmelerde uygun bir lisans bedelinde anlaşamamaları üzerine, hak sahibi, lisans örneksemesi yoluyla hesaplama yapılarak, elde edilen cironun %6’sı olan 333.367 DM maddi tazminatın faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Buna karşın davalı %0,5-1 arasında bir oranın ölçülü olacağını iddia etmiştir.

Düsseldorf Bölge Mahkemesi 30.03.2000 tarihli kararı ile, elde edilen cironun %5’inin lisans bedeli olarak uygun olacağını belirterek davalının 280.473,60 Mark’ı faizi ile ödemesi gerektiğine karar vermiştir.

Davalı bu karara karşı %1 lisans oranının uygun olacağını belirterek süresi içinde istinaf yoluna başvurmuştur. Davacı, 18.04.2000 tarihli bir yazılı beyanla, ilk talebini (333.367 Mark) yineleyerek katılmalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Davacı, 31.08.2001 tarihli bir beyanla, istinaf yargılaması sırasında, hesaplama yöntemini değiştirmek istediğini ve artık tecavüzde bulunanın kazancının iade edilmesini talep ettiğini açıklamıştır. Davacı 17.06.2002 tarihli bir başka beyanında bir önceki beyanında seçmiş olduğu hesaplama yöntemine dayanarak (kazancın iadesi) talebini toplam 410.569,73 (803.004,60 Mark) Euro’ya yükseltmiştir. Davalı bunun üzerine 24.06.2002 tarihinde istinaf başvurusunu geri çekmiştir.

Davacının 10 Ağustos 2002 tarihli talebinin ardından davalı, ilk derece mahkemesi kararının (4 O 288/99) icrası için 199.419 Euro ödemiştir.

Davacı, yasal süresi içerisinde - yani tazminat talebi ile ilgili kararın henüz kesinleşmediği bir zamanda hesaplama yöntemini değiştirdiğini - tazminat hakkını mütecavizin kazancının iade edilmesi yöntemine göre ileri sürdüğünü beyan ettiği görüşündedir. Bunun sonucu olarak, 30.3.2000 tarihli kararın sadece kısmi bir hüküm olduğu ve tazminat talebinin yalnızca bu kararda hükme bağlanan kısmının kesinleştiği görüşündedir. Dolayısıyla, uğramış olduğu diğer zararlar için tazminat talep etmekte serbest olduğu görüşündedir.

Davalı davanın reddini talep etmiştir. Davalı, 4 O 288/99 sayılı davadaki istinaf başvurusunu geri çekmesinin ardından, 30 Mart 2000 tarihli ilk derece mahkemesi kararının kesinleştiğini ve bu nedenle davacının aynı ihlal eylemlerine dayanarak tazminat ödenmesi için yeni bir dava açamayacağı görüşündedir. Ayrıca davacıya tanınan tazminat hesaplama yöntemleri arasındaki seçim hakkının kesinleşmiş olan kararla, ama her halükârda Ağustos 2002’de davacının kendisine yapılan tazminat ödemesini koşulsuz olarak alması ile tükenmiş olduğunu ileri sürmektedir. Bu nedenle mevcut davanın reddedilmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

II. Düsseldorf Bölge Mahkemesi Kararı

Düsseldorf Bölge Mahkemesi Hukuk Dairesi ilk olarak davanın kabul edilebilirliğine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Saldırıya uğrayan hak sahibine tanınan tazminat yöntemleri arasındaki seçim hakkı, tazminat talebinin borçlu tarafından yerine getirilmesi ile veya üç yöntemden biri ile hesaplanan tazminat hakkı ile ilgili mahkeme kararının kesinleşmesi ile sona ermektedir. Alacaklı talep miktarını kısmen kabul eden ilk derece mahkemesinin kararına karşı istinaf başvurusunda bulunmamışsa veya sadece katılmalı istinaf başvurusunda bulunmuşsa, bugüne kadar devam eden davayı kısmi dava ilan ederek ve kalan haklarını kendisinin seçtiği yeni hesaplama yöntemine göre talep ettiğini bildirerek seçim hakkını kullanabilir. Bu talebin dikkate alınabilmesinin şartı, alacaklının borçlunun istinaf başvurusunu geri çekmesinden önce bu talebini bildirmesidir.

Zarar gören tarafından seçilen bir hesaplama yöntemine göre tazminat talebinin yerine getirilmesi, başka bir hesaplama yöntemine geçişi engellemektedir. Ancak mevcut davada bu söz konusu değildir, çünkü davacı hesaplama yöntemini kendisine tanınan tazminat kararının kesinleşmesinden önce değiştirmiştir. Bu sebeplerle Düsseldorf Bölge Mahkemesi 03.05.2005 tarihli ara kararıyla davanın kabul edilmesine karar vermiştir.2