Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Depremin Seçim Çevreleri Üzerindeki Etkileri

Effect of Earthquakes on Constituencies

Emine KARACAOĞLU

Seçim halkın yönetime katıldığı en önemli araçlardan birisidir. Yöneticileri değiştirmek gerekli olan oy hakkı için verilen mücadelelerle günümüz demokrasilerine ulaşabildik. Ülkelerin geleceğinin emanet edileceği iktidar değişimlerinin aracı olan seçim güvenli, adil, eşit yapılabilmeli ki hem halkın gerçek iradesi ortaya konabilsin hem de meşruluk tartışmaları yapılmasın. Dolayısıyla öncelikle bu süreç hukuken güvence altında olmalıdır. Seçim sistemlerinin oy hakkından seçim sonuçlarına kadar her aşamayı kapsadığını hatırda tutarsak, mevcut sorunlu alanlarda yapılacak değişikliklerle bu sürecin daha sağlıklı işlemesi sağlanabilir. Bu çalışmada depremin var olan seçim çevrelerinin eşit temsili sorununu belirginleştirdiği, bir kez daha eşit temsil edilmeyen seçim çevreleriyle seçime gidildiğine dikkat çekilecek, bir kez daha bu alanda düzeltmeler yapılaması gerektiği vurgulanacaktır.Sorunun tam olarak anlaşılabilmesi için önce seçim çevresi türleri, milletvekillerinin seçim çevrelerine dağıtılması, Türkiye’de uygulanan dağıtım/paylaştırma yönteminin neden temsilde eşitlik sorunu ortaya çıkardığı, deprem nedeniyle yer değiştirmelerin bu eşitsizliği hem göç alan hem de veren iller bakımından nasıl etkilemiş olabileceği üzerinde durulacaktır.

Seçim Çevreleri, Seçim Çevrelerinin Eşitliği, Depremin Seçim Çevrelerine Etkisi, Doğal Afetlerde Seçimlerin Yönetimi, Doğal Afetlerde Seçmen ve Oy Hakkı Sorunu.

Election is one of the most important means by which people participate in government. We have been able to reach today’s democracies through the struggles for the right to vote necessary to change administrators. Elections, which are the means of changes in power to which the future of the countries will be entrusted, must be held safely, fairly, and equally, so that the true will of the people can be revealed and there will be no debates about legitimacy. Therefore, first, this process must be legally secured. If we keep in mind that election systems cover every stage from voting rights to election results, this process can be ensured to function more smoothly by making changes in existing problematic areas. In this study, it will be pointed out that the earthquake highlighted the problem of equal representation of existing electoral districts, that elections were once again held with electoral districts that were not equally represented, and it will be emphasized once again that corrections should be made in this area.To fully understand the problem, we will first focus on the types of electoral districts, the distribution of Member of Parliaments to electoral districts, why the distribution/sharing method applied in Turkey creates a problem of equality in representation, and how displacements due to the earthquake may have affected this inequality in terms of both the receiving and sending provinces of immigration.

Electoral Districts, Equality of Electoral Districts, Effects of Earthquakes on Constituencies, Election Management at Natural Disasters, Voters and Right to Vote Issues in Earthquakes.

I. TÜRKİYE’DE SEÇİM ÇEVRELERİNİN EŞİTLİĞİ SORUNU

Şimdiye kadar yapılan sınıflandırmalarda 3 tür seçim çevresine rastlamaktayız: Tek milletvekilinin seçildiği, örneğin İngiltere ve ABD’de uygulanan, tek isimli seçim ki bu seçim çevresi zorunlu olarak çoğunluk formüllerinin1 uygulanmasını gerektirir. İkincisi Türkiye’de de uygulanan çok isimli seçimde esas itibariyle seçim çevresinden birden fazla milletvekili çıkar, nispi temsil ya da çoğunluk formülleri uygulanabilir. Üçüncüsü ise milli çevre, tüm ülke tek seçim çevresidir ve zorunlu olarak nispi temsil formülü uygulanır. Milli çevrede milletvekilleri tüm ülke düzeyine dağıtıldığından her bir sandalyenin aynı oranlarda oy ile seçilmesi sağlanmaktadır2 . Milli çevre uygulamasında ayrıca diğer çevrelerde ortaya çıkan millet/seçmen temsili tartışması önemini yitirmektedir.

Seçim çevrelerinin temsil eşitliği en basit ifadeyle aynı sayıda yurttaşa aynı sayıda milletvekili tahsis edilebilmesidir. Seçim çevrelerinin coğrafi bütünlüğünü koruma gereği hem tek isimli hem de çok isimli geniş çevrede bu oranın sağlanabilmesini olanaklı kılmamaktadır. Çok isimli geniş çevrede ise çevrenin, Türkiye’de olduğu gibi, il bazında ele alınması halinde il nüfuslarının çok değişken olması nedeniyle temsil eşitliği iyice bozulmaktadır. Öte yandan nüfusun her yıl itibariyle güncellenebilmesi nedeniyle, seçim çevrelerinden çıkacak milletvekili sayısındaki değişimler seçim yılına yansıtılabilmekte, böylece mevcut milletvekili tahsis sisteminden kaynaklanan eşitsizliğin beslenmesi ve büyümesi engellense de iller arasındaki nüfus farklılıkları eşitsizliğin kaynağını oluşturmaya devam etmektedir.

Seçim çevrelerinin temsil eşitliğini 3 seçim çevresi içinde sadece, niteliği gereği milli çevrenin tam olarak sağlayabildiği söylenebilir. Diğer iki seçim çevresinde ister istemez aynı sayıda nüfusa aynı sayıda milletvekili düşmeyecektir.

Seçim çevrelerinin belirlenmesine ilişkin sorunların çözümü, bulunan çözümlerin kabul edilebilirliği her zaman tartışma konusu olmuştur3 . Seçim çevrelerinin eşit temsilinden sapmayı ifade eden, yapay seçim çevreleri oluşturulmasını, açıklayan bir terim var: gerrymandering4 . Massachusetts Valisi Elbridge Gerry’nin 1812 yılında kendi partisine avantaj sağlamak için komşu seçim çevrelerinin sınırlarını değiştirmesi sonucunda seçim literatürüne girmiş bir kavramdır. Bu terim, Elbridge Gerry örneğinde olduğu gibi kasıtlı olarak oyların yönünü belli bir parti lehine, dolayısıyla diğerinin aleyhine güvence altına almak için seçmen kaydırması amacıyla seçim çevrelerinin sınırlarının değiştirilmesini5 , seçmen kayıtlarının/nüfus artışlarının güncellenmemesi ya da geç güncellenmesi nedeniyle seçim çevrelerinin eşit temsil edilmemesine (İngiltere Manchester/Old Sarum örneği6 ve Türkiye’deki 10 yıllık sayımları7 ); nüfus ya da oy veren seçmenlerin yerleşim yerlerinin il yapılarak ödüllendirildiği (ilçe olan Adıyaman, Sakarya’nın; Nevşehir’in il olması)8 veya ilçe yapılarak cezalandırıldığı (Kırşehir)9 , 1957 seçimlerinde seçmenin oyunu almak için tekrar il yapılmış) ya da yerleşim yeri taşınarak seçmenin cezalandırıldığı (Abana ilçe merkezi olmaktan çıkarılması ve Bozkurt-Pazaryeri İlçesine taşınması)10 , seçim dönemlerinde olağan olmayan nüfus taşımaları yapılmasıyla (Bayburt11 ) milletvekili dağıtımında daha fazla milletvekili alınmaya çalışılması vb. uygulamadan örneklerle genişletilebilir.

Seçim çevrelerinin güncellenememesinin mutlaka gerrymandering amacı içerdiği anlamına gelmese de ortaya yapay sonuçlar çıkarmaya elverişli olduğundan bu kavramını simgelediği sonucu üretebilmektedir. Örneğin Birleşik Krallık’ta 2010’da bu yana seçim çevreleri güncellenememiş, güncelleme girişimleri de sonuçlandırılamamıştır. Böylece bu sonuç belki partiler lehine ya da Birleşik Krallık örneğinde olduğu gibi, bölgeli yapılanmada bazı bölge/bölgeler lehine, dolayısıyla diğerlerinin aleyhine sonuç üretebilmektedir. 650 milletvekilinden oluşan Birleşik Krallık parlamentosunun milletvekillerinin dağıtımı için çalışan Galler, İngiltere, İrlanda ve İskoçya seçim çevrelerinin büyüklüğünün tespiti için oluşturulan komisyonlar (Boundary Commissions12 ) 2023 yılında çalışmalarını başarıyla sonuçlandırmıştır13 . Bu Komisyon raporunda gösterildiği üzere, bütün Birleşik Krallık seçim çevrelerine ayrılmış; yeniden dağıtım sonucu İskoçya’nın (2 temsilci kaybı) ve özellikle Galler’in (8 temsilci kaybı) seçim çevrelerinin güncellenmemesinden kaynaklı aşırı temsilini düzeltme imkanı ortaya çıkmıştır14 . Komisyon raporunda bazı istisnalar dışında seçim çevrelerinin oluşturulmasındaki seçim kotası (ortalama seçmen sayısı) 73.393 kişi olarak saptanmıştır. Doğaldır ki seçim çevrelerinin bütünlüğü ve büyüklük farklılıkları doğal olarak mutlak eşitliği sağlamaya elvermemektedir; bu nedenle seçim çevreleri makul standart sapmalar çerçevesinde en küçük 69.724 ile en fazla 77.062 aralığında olmak üzere belirlenmiştir15 .

Yukarıda da belirtildiği üzere artık gerrymandering teriminin sadece seçim çevrelerinin eşit temsil edilmediği ve bu soruna çözüm getirilmemesi hallerinde değil16 , başka bir ifadeyle, sadece seçim çevrelerinin sadece siyasi amaçlarla değil ama eşitsizlik yaratan uygulamaların yıllar boyunca düzeltilmemesini de gerrymandering durumu olarak görmek gerekir. Seçim çevrelerinin eşit temsil edilmediği görüldüğü halde bunu düzeltmeyen siyasi irade, bundan menfaat sağlıyor demektir. Unutmayalım ki “yöneticiler yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumludur17 .”

Seçim çevrelerinin temsil eşitliğini sağlamanın ilk adımı, milletvekillerinin seçim çevrelerine adil dağıtımıdır. Bu dağıtımı mutlak şekilde sağlayabilmek mümkün olmayabilir. Türkiye’de seçim çevrelerinin il olarak belirlenmesi nedeniyle iller arasındaki nüfus farklılıkları, mevcut milletvekili dağıtım yönteminden kaynaklanan eşitsizliklerini beslemektedir.

Türkiye’de seçim çevrelerinin temsil eşitliği sorunu uzun sürelerden bu yana tartışılan bir sorun. Benzer durum 1961 Anayasası döneminde de vardı ama 1982 Anayasası dönemindeki milletvekili dağıtım sistemi bu eşitsizliği biraz daha arttırdı18 . Seçim çevrelerinin nüfus yoğunluk farklılıklarının yarattığı eşitsizliği ortaya koymadan önce sorulması gereken ilk ve öncelikli soru seçim çevrelerinin nüfusa ilişkin verilerinin güncel olup olmadığıdır.

Nüfus değişikliklerinin yansıtılması bakımından günümüz mevzuatı geçmişe göre daha elverişli ve günceldir. Geçmişte, nüfus sayımının 10 yıl gibi uzun aralıklarla yapıldığı zamanlar ortaya çıkan daha büyük eşitsizlikler19 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi yöntemine geçişle yıllık bazda güncellenebilmekte (25.04.2006 tarih ve 5490 sayılı Kanun), her yılın son günü ortaya çıkan verilerin Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ilan edilmesinin ardından Yüksek Seçim Kurulu illerin çıkaracağı milletvekili sayısını hesaplayarak yayınlamaktadır. Nitekim 03 Mart 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 71 sayılı Yüksek Seçim Kurulu kararı ile milletvekili dağıtımı gerçekleştirilmiştir20 . Ancak aşağıda da görüleceği üzere seçim yılında doğal afetler ya da şiddet kaynaklı, yani savaş ya da benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkması halinde ani ve hızlı nüfus değişiklikleri seçim çevrelerinin temsil eşitliği sorununu katmerleştirebilir.

Seçim çevrelerinin belirlenmesinde ve belirlenen seçim çevrelerine milletvekillerinin dağıtılmasında nüfus ya da seçmen sayısı (yukarıda da belirtildiği üzere örneğin Birleşik Krallık) gibi farklı ölçütler belirlenebilir. Milletin temsilini öngören nüfus ölçütünün uygulandığı Türkiye’de seçim çevresi ülkenin bütünü olmasa da başka bir ifadeyle milletvekilleri il bazlı bölünmüş seçim çevrelerinden seçme yeterliliğine sahip kişilerin oyu ile belirlense de milletvekilleri Anayasanın 80. maddesine göre: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler.” Milleti esas alan nüfus esasına göre yapılan dağıtımda seçilen milletvekillerinin temsil yükümlülüğü kendisini seçenler ya da seçim çevreleri değil millet olarak belirmektedir. Burada şöyle bir soru acaba mevcut dağıtım yöntemini eşitsiz de olsa haklılaştırıp önemsizleştirmez mi? Madem dağıtım “millet” ve temsil “millet” üzerinden gerçekleşmektedir o halde kaç milletvekilinin nereden geldiğinin ne önemi var?

Böyle de olsa öncelikle psikolojik faktör gereği seçim çevresi nüfusu ve seçmenleri seçilen milletvekillerinin özel olarak kendi bölgeleri ile ilgilenmelerini, kendi sorunlarını gündeme getirmelerini, çözmek için çaba sarf etmesini son derece önemsemektedir. İkinci olarak, seçim çevreleri eşit olmadığı için çok çıkarması gereken az az çıkarması gereken çok çıkardığından seçmenlerin verdiği oyun değeri temsilciye dönüştürülürken daha az ya da daha çok değerli olmaktadır. Yani eşit oy ilkesi üzerinde sonuç doğurmaktadır. Üçüncü olarak seçim çevreleri eşit olmadığı için seçim sonuçlarının partilerin elde ettikleri milletvekilli sayısı üzerinde yansıması olabilmekte, dolayısıyla yasama organındaki güçler dengesini değiştirebilmektedir.

Milletvekili dağıtımında bazı unsurlar öne çıkmaktadır21 . İlk unsura göre: “Özel kanunlarındaki çevre ayırmaları saklı kalmak şartiyle, seçimlerde her il bir seçim çevresidir.” (298 sayılı Seçimlerin temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 3. madde) Buna göre elimizde 81 il seçim çevresi bulunmaktadır.

İkinci unsur: çıkaracağı milletvekili sayısına göre bazı illerin iki veya üç seçim çevresine ayrılabilmesidir: 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 4. maddesinin 5. ve devamındaki fıkralarında bulmak mümkündür. Buna göre; “çıkaracağı milletvekili sayısı 18’e kadar olan iller, bir seçim çevresi sayılır. Çıkaracağı milletvekili sayısı 19’dan 35’e kadar olan iller iki, 36 ve daha fazla olan iller üç seçim çevresine bölünür22 .” Bu dağıtım sonrası seçim çevresinin sayısı 2023 yılı için 87 olarak belirmektedir.

Üçüncüsü ki eşitliği bozan ilk unsur budur: temsilcisiz kalmasın diye her ile baştan bir milletvekili verilmesidir (2839 sayılı Kanun md.4/1). 81 il bu şekilde il nüfuslarına bakılmadan dağıtılmaktadır. Geride kalan 519 milletvekilinin büyük bir kısmı nüfusla orantılı olarak, eşit temsile göre seçim çevrelerine dağıtılmaktadır (2839 sayılı Kanun md.4/2)

Temsil eşitsizliğini arttıran dördüncü unsur ise, dağıtılamayan milletvekillerinin nüfusu milletvekili çıkarmaya yetmeyen iller ile artık nüfus bırakan iller bakımından büyüklük sırasında göre dağıtılmasını, son milletvekillinin verilmesinde iki ya da daha fazla ilin eşit nüfus veya artık nüfus göstermesi halinde, bunlar arasında ad çekilmesini öngörmektedir (2839 sayılı Kanun md.4/3 ve 4).

Özetle nüfusa bakılmaksızın baştan bir milletvekili verilmesi ve nüfusu milletvekili çıkarmaya yetmeyen illerin bir de artık nüfus sıralamasına girmesi temsil eşitsizliğini arttırmaktadır.

Seçim çevrelerinin temsil eşitliği bir de aynı olmadığı için seçim çevrelerinin seçmenleri bakımından ortaya çıkmaktadır. Seçimden önce milletvekili dağıtım nüfusa, seçim sonrası milletvekili paylaştırması ise seçime katılan seçmen sayısına göre yapıldığından gerçek anlamda bir milletvekilini seçen nüfus farklılıklarının illerden illere büyük değişiklikler göstermesidir. Başka bir ifadeyle eşitsizlik bir milletvekiline düşen nüfus ile bir milletvekilini seçen nüfus farklılığı ile daha da artmaktadır. Bunun örneklerine aşağıda yer verilecektir.

Seçim çevrelerinin temsil eşitsizliği sorunu 1961 Anayasası döneminde de söz konusuydu, ancak 1961 dönemindeki dağıtım sistemi 1982 dönemine göre daha az eşitsizlik yaratmaktaydı. Eşitsizliği saklayan ilk neden il sayısının daha az olması (1980 yılında 67 il vardı, şimdi +15 il daha var. Bu illerin daha büyük illerden ayrılma ile geldikleri ve görece daha az nüfusu sahip oldukları hatırda tutulmalıdır); diğeri ise baştan milletvekilliği verilmemesidir. Açıkta kalan milletvekilliklerinin dağıtımında ise, önce nüfusu milletvekili çıkarmaya yetmeyen illere bir milletvekili verildiğinden, dağıtımda nüfusu milletvekili çıkarmaya yetmeyen iller en fazla bir milletvekili ile yetinmektedir23 .

Bu kısımda 31 Aralık 2022 nüfus verilerine göre 1961 ve 1982 milletvekili dağıtım yöntemi gösterilmeye çalışılmıştır. Seçim çevrelerinin temsil eşitliği sorunu 1961 dönemi ve 1982 dönemi örnekleri üzerinden somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Aşağıdaki örnekler büyük ve daha küçük iller arasından rastgele seçilmiştir. Hem seçim çevresinin temsil eşitsizliğini gösterebilmek hem de aynı zamanda 1961-1982 Anayasalarında uygulanan milletvekili tahsis yöntemi sonuçlarının altını çizmek amacıyla örnek sayıları fazlaca alınmıştır.