Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’ne Taraf Olmayan Devletlerin Vatandaşları Bakımından Yargı Yetkisi: Vladimir Putin Davası

Jurisdiction of the International Criminal Court over Nationals of Non-States Parties to the Rome Statute: The Case of Vladimir Putin

Bilge ERSON ASAR

17 Mart 2023 tarihinde Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Başkanlık Çocuk Hakları Komiseri Maria Lvova-Belova hakkında tutuklama emri çıkartılması üzerine, uzun zamandır tartışılan Roma Statüsü’ne taraf olmayan devletlerin vatandaşları üzerinde UCM’nin yargı yetkisini kullanması meselesi, hele ki bu yetki görevde bir devlet başkanı üzerinde kullanılmak istenince, tekrar alevlenmiştir. Görevde oldukları sürece her türlü eylem ve işlemleri bakımından yargı bağışıklığına sahip olan devlet başkanlarının yargılanabilecekleri tek yer yetkili bir uluslararası ceza mahkemesi olabilir. Ancak bir uluslararası ceza mahkemesi, yargılama yetkisine sahip olsa bile, bu yargılamayı gerçekleştirmek o kadar kolay mıdır? Politika ile hukukun; devletlerin çıkarları ile hak ve yükümlülüklerinin, adalet bulma arayışı ile güç yarışının birbirine karıştığı konulardan biri olan bu mesele, iş Putin gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGÜK) daimi üyelerinden olan bir devletin, 20 yılı aşkın süredir başındaki kişinin yargılamasına gelince, daha büyük handikaplar yaratmaktadır. Bu çalışma, Mahkeme’de UCM Statüsü’ne (Roma Statüsü) taraf olmayan bir devletin görevdeki başkanının yargılanması ve Roma Statüsü’ne taraf devletlerin UCM ile iş birliği yükümlülüklerinin önünde uluslararası hukukta kabul edilen bağışıklıkların bir engel teşkil edip etmeyeceğini ele almaktadır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Yargı Bağışıklığı, Putin, Devlet Başkanı, Yargı Yetkisi, Güvenlik Konseyi, Rusya, Roma Statüsü, Ömer El Beşir.

On 17 March 2023, the International Criminal Court (ICC) issued arrest warrants against President Vladimir Putin of the Russian Federation and Presidential Commissioner for the Rights of the Child Maria Lvova-Belova, reigniting the long-standing debate on the ICC’s jurisdiction over nationals of states that are not parties to the Rome Statute, especially when this jurisdiction is intended to be exercised over a sitting head of state. A competent international criminal court may be the only place where heads of state, who enjoy immunity from prosecution for all their acts and transactions while in office, can be tried. But even if an international criminal court has jurisdiction, is it that easy to carry out such a trial? This is one of those issues where politics and law, the interests of states and their rights and obligations, the pursuit of justice and the competition for power are intertwined, and when it comes to the prosecution of a person such as Putin, who has been ruling a permanent member state of the UNSC for over two decades becomes more challangeing. This study examines whether immunities recognized under international law would constitute a bar to the jurisdiction of the Court to try the incumbent Head of State that is not a party to the ICC Statute (Rome Statute) and to the obligations of states party to the Rome Statute to cooperate with the ICC.

International Criminal Court, Immunity, Putin, Head of State, Jurisdiction, Security Council, Russia, Rome Statute, Omar El Bashir.

GİRİŞ

Rusya’nın Kasım 2013’ten beri kriz halinde olduğu komşusu Ukrayna’ya 24 Şubat 2022’de saldırması, tüm dünyada büyük şok yarattı. Devletlerin bu saldırıya verdikleri tepkilerden biri de, Roma Statüsü’ne taraf devletlerin UCM’nin yetkisini tetiklemeye yönelik başvuruları oldu. Bunu yapabilmelerini sağlayan şey ise, Ukrayna’nın ülkesinde gerçekleşen olayların UCM’nin yetkisine girmesiydi. Ukrayna, Roma Statüsü’ne taraf bir devlet olmamakla birlikte, Statü’nün 12/3 maddesi uyarınca, topraklarında meydana geldiği iddia edilen Roma Statüsü kapsamındaki suçlar konusunda Mahkeme’nin yargı yetkisini kabul ettiğine ilişkin iki bildirimde bulunmuştur. Ukrayna Hükümeti tarafından 9 Nisan 2014 tarihinde yapılan ilk bildirimde, 21 Kasım 2013 ile 22 Şubat 2014 tarihleri arasında Ukrayna topraklarında işlendiği iddia edilen suçlarla ilgili olarak UCM’nin yargı yetkisi kabul edilmiştir1 . 8 Nisan 2015’teki ikinci bildirimde ise Ukrayna, bu süreyi 20 Şubat 2014 tarihinden itibaren Ukrayna topraklarında işlendiği iddia edilen suçları kapsayacak şekilde ucu açık olarak uzatmıştı2 . Böylece Mahkeme, Ukrayna’daki durum bağlamında 21 Kasım 2013’ten bu yana işlendiği iddia edilen suçlar bakımından yetkili kılınmıştır.

28 Şubat 2022 tarihinde UCM Savcısı, Ukrayna’daki durumla ilgili olarak, Ofis’in ön incelemesinden kaynaklanan önceki sonuçlarına dayanarak ve Mahkeme’nin yargı yetkisine girdiği iddia edilen yeni suçları kapsayacak şekilde bir soruşturma başlatmak için yetki isteyeceğini duyurmuştur3 . 1 Mart 2022 tarihinde Ofis, Litvanya Cumhuriyeti’nden bir taraf devlet başvurusu almıştır. 2 Mart 2022 tarihinde, buna 39 devlet de ortak başvuruyla katılmışlardır4 . 2 Mart 2022 tarihinde Savcı, alınan başvurular temelinde Ukrayna’daki durumla ilgili bir soruşturma başlattığını duyurmuştur5 . Bu başvurularla verilen genel yargı yetkisine uygun olarak ve soruşturmanın odağına halel getirmeksizin, durumun kapsamı, 21 Kasım 2013 tarihinden itibaren herhangi bir kişi tarafından Ukrayna topraklarının herhangi bir yerinde işlenen geçmiş ve mevcut tüm savaş suçları, insanlığa karşı suçlar veya soykırım iddialarını kapsamaktadır6 .

Savcılığın 22 Şubat 2023 tarihli başvurularına dayanarak, Ön Soruşturma Dairesi II (ÖSD), Ukrayna’daki durum bağlamında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Vladimirovich Putin ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Ofisi Çocuk Hakları Komiseri Maria Alekseyevna Lvova-Belova7 hakkında çocukların yasadışı sınır dışı edilmesi ve Ukraynalı çocukların Ukrayna’nın işgal altındaki topraklarından Rusya’ya yasadışı transferi8 yoluyla Roma Statüsü madde 8(2)(a)(vii) ve 8(2)(b)(viii) uyarınca savaş suçlarından sorumlu olduğuna inanmak için makul gerekçeler olduğuna karar vererek, 17 Mart 2023 tarihinde tutuklama emri çıkartmıştır9 . Putin’in üzerine atılı suçlar açısından sorumluluğu hem bireysel cezai sorumluluk hem de üstün sorumluluğu kapsamında belirlenmiştir10 .

Rusya, UCM’nin yargı yetkisini herhangi bir yolla kabul etmemiş olduğundan Rusya’nın BM temsilcisi kararı hukuken hükümsüz ve geçersiz olarak nitelendirmiştir11 . Dahası, Rusya’da bu kararı veren UCM Savcısı Karim Khan ve üç Mahkeme yargıcı hakkında ceza davası açıldığı ve ardından da UCM savcısı hakkında tutuklama kararı çıkartıldığı haberlere yansımıştır12 . Eylül 2023’te de UCM’nin Başkanı, yardımcısı ve yargıçlarından biri hakkında Rusya tarafından tutuklama emri çıkartılmıştır13 . Ayrıca Duma’da Rusya’nın çıkarlarını koruyan suçlara bağışıklık sağlayan bir yasa kabul edilmiştir14 . Başından beri taşların karşılıklı biçimde ileri sürüldüğü Rusya-Ukrayna arasındaki uyuşmazlığın batı cephesindeki son hamlelerinden olan UCM’nin tutuklama kararı, başarıyla sonuçlanacağı şüpheli olmakla birlikte, çocukların bir savaş ganimeti olarak görülmemesine yönelik bir mesajı da içinde barındırması yönüyle önemli bir adım olarak addedilmektedir15 .

Mahkeme’nin Putin hakkında çıkarttığı tutuklama kararının düşündürdüklerini şöyle bir örnek kuş bakışı olarak görmemize yardımcı olacaktır: Düşünün ki on devlet bir araya gelmiş ve bir andlaşma yapmışlar; bu andlaşma neticesinde ülkelerinde işlenen veya vatandaşları tarafından ülke dışında işlenen uluslararası suçları yargılamak üzere uluslararası bir mahkeme kurulmasını öngörmüşler; bu mahkemenin detaylı hükümler içeren kurucu andlaşması resmi sıfatı konu dışı bırakan dolayısıyla bağışıklığı yok sayan hükümler içermekteymiş; sonra günün birinde bu devletlerin biriyle komşusu arasında savaş çıkmış; uluslararası suçlar işlenmiş. Bu durumda kurdukları mahkeme, andlaşmaya taraf olmayan devletin vatandaşlarını yargılayabilir mi? Peki işlenen suçlarla, bireysel cezai sorumluluğu ilişkilendirildiğinde bu mahkeme, komşu devletin başkanını yargılayabilir mi? Mahkemenin komşu devlet başkanı ile ilgili tutuklama emri çıkarttığını varsayalım. Andlaşma tarafı devletler, komşu devlet başkanını uluslararası hukukta yerleşik kabul edilen kişisel bağışıklığına rağmen tutuklayıp mahkemeye teslim etme yükümlülüğü altında olurlar mı? Andlaşmayı yapan devlet sayısı 2 olsaydı verilecek cevap değişir miydi? Peki sayı 123 olduğunda farklı bir cevap verilebilir mi?

İşte bu tutuklama kararının ortaya çıkardığı temel bir hukuki soru ve bu soruyu cevaplayabilmek için çözümlenmesi gereken alt sorunlar bulunmaktadır. Buradaki temel soru şudur: uluslararası hukukta Roma Statüsü’ne taraf bir devletin, üçüncü bir devletin16 devlet başkanını UCM’nin tutuklama kararına istinaden tutuklayarak UCM’ye teslim etme yükümlülüğü var mıdır? Bu soru altında dört konunun çözümlenmesini gerektirmektedir. Birincisi UCM’nin üçüncü devletlerin vatandaşları üzerinde yargılama yetkisi bulunur mu? İkincisi devlet başkanlarının UCM nezdinde bağışıklıkları var mıdır? Üçüncüsü devletlerin iş birliği konusuna ilişkindir. Taraf devletler, mahkemenin üçüncü devletlerin vatandaşları hakkında aldığı tutuklama kararını uygulamakla yükümlü müdür? Dördüncü ise bir önceki sorunun ikinci soruyla olan ilişkisi bağlamında ortaya çıkar. Şayet taraf devletler tutuklama ve teslim etme yönünde bir iş birliği yükümlülüğü altında iseler, bu yükümlülük üçüncü devletlerin başkanlarının bağışıklığına saygı yükümlülüğü ile çatıştığında o devlet hangi yükümlülüğünü yerine getirecektir?

Bu çalışma, UCM’nin Putin’i yargılaması konusuna ilişkin olarak ortaya çıkan bu hukuki meseleleri ele almaktadır. Ukrayna da tıpkı Rusya gibi, Roma Statüsü’ne taraf bir devlet değildir ancak bildirim yoluyla UCM’nin yetkisini tanımıştır. Peki Rusya’nın ne böyle bir bildiriminin bulunması ne de diğer yollarla yargı yetkisinin tanınmış olması karşısında UCM yetkisini etkin biçimde kullanabilecek midir?

Çalışmada ilk olarak UCM’ye yargı yetkisinin varlığı ve yetkinin tetiklenmesi ele alınacaktır. Ardından devlet başkanlarının yargı bağışıklığı konusunda Roma Statüsü’nün öngördüğü kurallar değerlendirilecektir. Sonrasında taraf devletlerin Mahkeme’nin aldığı tutuklama kararı neticesinde Mahkeme ile iş birliği yükümlülüğü konusuna girilecektir. Bu kısımda önce iş birliği yükümlülüğü genel hatlarıyla ele alındıktan sonra üçüncü bir devletin devlet başkanına yönelmiş bir tutuklama kararının taraf devletlerin iş birliği yükümlülüğü ile yargı bağışıklığına saygı arasında çıkan çatışmanın nasıl çözüleceği incelenecektir. Tüm bunlar yapılırken, Sudan Eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in Mahkeme önündeki süreçlerine değinilerek bir çıkarımlarda bulunulacaktır.

I. UCM’NİN YARGILAMA YETKİSİ VE ÜÇÜNCÜ DEVLETLER

Her uluslararası mahkemenin yer bakımından (ratione loci), zaman bakımından (ratione temporis), kişi bakımından (ratione personae) ve konu bakımından (ratione materiae) olmak üzere farklı yönlerden yetkisi bulunmaktadır. Uluslararası mahkeme, bunların her biri bakımından yetkili olduğunu tespit ettikten sonra önüne getirilen bir uyuşmazlığı ele alabilir. UCM için de durum böyledir17 . Öte yandan, bu yönlerin ele alınabilmesi için ön koşul olarak Mahkeme’nin yargılama yetkisinin doğması gereklidir. Bir uluslararası mahkemenin yargılama yetkisinin doğabilmesinin ön koşulu, “tanınma” olarak da ifade edebileceğimiz bir işlemin yapılmasıdır. Bu, kimi zaman mahkemenin kurucu andlaşmasına taraf olmakla “otomatik” olarak gerçekleşebildiği gibi; kimi zaman kurucu andlaşmaya taraf olmayan devletler açısından ad hoc yetkilendirme yoluyla olabilir.

Mahkemenin yetkisinin doğması ile yetkinin tetiklenmesi birbirinden farklıdır. Çünkü yetkinin doğması, mahkemenin bir olayı ele alabilmesi için ön koşulun sağlanıp sağlanmadığıyla ilgilidir. Yetkinin tetiklenmesi ise, ön koşul sağlandıktan sonra belli bir uyuşmazlığın, harekete geçmesini sağlamak için mahkemenin önüne getirilmesini gerektirir. Örneğin UCM’nin yetkisinin doğması, yetkisinin tanınmasına bağlıdır. Şimdi UCM’nin yargılama yetkisi ve yetkinin tetiklenmesi durumlarına kısaca değinelim. Buradaki temel amacımız, üçüncü devletlerin UCM ile ilişkisini temellendirmektir.

UCM’nin tamamlayıcılık ilkesine dayanan18 yargılama yetkisinin doğabilmesi konusundaki temel yetki kuralı Roma Statüsü’ne taraf olunmasıdır. Statü’ye taraf bir devlet açısından yükümlülükler, olayın ülkesinde gerçekleşmesinin yanında diğer devletlerde işlenen uluslararası suçlar bakımından, mahkemeye yardım etme biçiminde de ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte UCM’nin yetkisi, Statü’ye taraf olmakla sınırlandırılmamıştır.

Temel yetkinin ilk istisnası, Roma Statüsü’ne taraf olmayan bir devletin, 12/3 hükmü19 çerçevesinde ülkesinde veya hava veya deniz araçlarında20 gerçekleşen bir durumla21 ilgili UCM’nin yargı yetkisini kabul etmesidir. Buna ad hoc kabul de denilebilir. Bu kabul, ülkesinde işlenen suçlara ilişkin olduğundan, üçüncü devlet vatandaşları da ilgili suç(lar) bakımından şüpheli olmaları halinde UCM’nin yetkisine tabi olacaklardır. Devlet egemenliğinin bir yansıması olarak ülkesellik ilkesinin yani bir devletin kendi ülkesi üzerinde münhasıran yetkili olmasının bir sonucu olarak bir devletin, ülkesinde işlenen suçlarla ilgili yargılama yapabileceği kabul edilirken; bu yetkiyi uluslararası andlaşmalar yoluyla devretmesi de yine devlet egemenliğinin bir parçası olarak görülmektedir. İşte 12/2a hükmü bakımından ülkesellik ilkesi ile yargı yetkisine sahip devlet, bu yetkisini Roma Statüsü’ne taraf olmak yoluyla UCM’ye devretmiş kabul edilmektedir22 . Böyle bir durumda Statü’ye taraf olmayan devletlerin vatandaşlarının UCM’ye taraf devletlerin ülkesinde işlenen bir suçla itham edilmeleri halinde, bu kişiler üzerinde taraf devletlerin ülkesel cezai yargı yetkisine sahip oldukları kabul edilmekte ve bu yetki UCM’ye devredilmiş olmaktadır. Bu konuda vatandaşlık devletinin rızası da aranmamaktadır23 .

İkinci istisna ise taraf olmayan bir devletin, vatandaşının işlediği suçla ilgili olarak yargı yetkisinin tanınmasıdır24 . Bu durum vatandaşlık devletinin rızasına dayandığından, ilgili devletin böyle bir yargılamaya rızasının varlığı esastır.