Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Muhakemesi Kanununda Yeni Bir Kurum Olarak Sulh Ceza Hakimliği

Penal Magistracy of Peace, as a new Institution in the Code on Criminal Procedure

Durmuş TEZCAN

TBMM tarafından çıkarılan ve yasa tekniği ile bağdaşmayan torba kanunlardan biri olan 18/6/2014 tarih ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ceza ve ceza muhakemesi mevzuatında da bir takım değişikliklere gidilmiştir. Bu değişikliklerden Ceza Muhakemesi açısından en önemli olanı ise, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılıp, ceza mahkemelerini asliye ceza mahkemeleri ile ağır ceza mahkemelerine dönüştürülmesi ve koruma tedbirleri için ise, münhasıran görevlendirilmeleri halinde başka işlere bakmayacak olan sulh ceza hâkimlikleri oluşturulmasıdır.

Ceza Muhakemesi Kanunu, Sulh Ceza Mahkemelerinin Kaldırılması, Sulh Ceza Hakimlikleri.

A series of changes have been made by the Grand National Assembly of Turkey with respect to the legislation of criminal and criminal procedure by a new code named “The Code on Amendment of Turkish Criminal Code and of Some Other Codes” (No. 6545 and Date 18/6/2014), an omnibus bill which does not comply with the technique of law-making. Among these changes, the most important one is the abrogation of penal courts of peace and converting them to criminal courts of first instance and high criminal courts and the establishment of penal magistracies of peace whose duty will be limited to protective measures in case they are assigned exclusively.

The Code on Criminal Procedure, Abrogation of Penal Courts of Peace, Penal Magistracies of Peace

I. GİRİŞ

TBMM tarafından çıkarılan ve yasa tekniği ile bağdaşmayan torba kanunlardan biri olan 18/6/2014 tarih ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ceza ve ceza muhakemesi mevzuatında da bir takım değişikliklere gidilmiştir1. Bu değişikliklerden Ceza Muhakemesi açısından en önemli olanı ise, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılıp, ceza mahkemelerini asliye ceza mahkemeleri ile ağır ceza mahkemelerine dönüştürülmesi ve koruma tedbirleri için ise, münhasıran görevlendirilmeleri halinde başka işlere bakmayacak olan sulh ceza hâkimlikleri oluşturulmasıdır.

Adli teşkilatta görev yapan ceza hâkimlerinin pek çoğu özellikle sulh ceza mahkemesi - asliye ceza mahkemesi ayrımına karşı olduğu ve bu yüzden sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak, sadece asliye ceza mahkemesi - ağır ceza mahkemesi şeklindeki ikili ayrıma gidilmesinden yana olduğu bilinmekteydi. Aslında üçlü mahkeme ayrımı Latin Hukuk sisteminden gelen cürüm, cünha ve kabahat ayrımına uygun düşen bir anlayışı sergiliyor ve sorgu hâkimliği de soruşturma evresinde hâkim güvencesini ifade ediyordu. Hâkim azlığı gerekçesiyle önce sorgu hâkimliği zayıflatıldı ve ardından da kaldırıldı. Gerçekten sorgu hâkimliği başlangıçta lise düzeyinde bir eğitim gören “müstantik”lerden oluşuyordu. Her kararı da asliye ceza mahkemesinin onayına tabiydi. Daha sonra bu göreve getirilen büyük şehirlerdeki hâkimler ise, çoğu zaman meslekte ilerleyemeyen hâkimlerden oluşuyordu. Önce suçüstü hallerinde asliyelik ve ağır cezalık suçların, C.savcıları tarafından doğrudan soruşturmalarının yapılıp, sorgu hâkimliğine intikal ettirilmeden ilgili mahkemede kamu davasının açılmasının önü açılmıştı. Ardından işlevsiz hale geldiği düşünülerek sorgu hâkimliği kaldırıldı. Böylece soruşturma evresindeki koruma tedbirleri bakımından gerekli hâkim güvencesi sulh ceza mahkemesi hâkimlerine verildi. Bu uygulamayı da değiştiren bugünkü anlayış ise, sulh ceza hâkimliği görevini sulh ceza mahkemelerinden ayırıp, sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçları da asliye ceza mahkemesinin görevine dâhil etmektedir. Bu ise, idari cezalar konusunda da pek çok görev ifa eden sulh ceza mahkemelerinin ifa ettiği görevin anlamına değer vermeme anlayışını da gündeme getirmektedir. Zira böyle bir düzenleme, bu mahkemelerin basit suçlara baktıklarından dolayı duruşmalarında C.savcılarının bulunmaması uygulamasının asliye ceza mahkemesine de yansıtılması sonucu, sulh ceza mahkemelerinin fiilen asliye ceza mahkemesi düzeyine çıkarılması yerine, bu mahkemelerin de sulh ceza mahkemesi düzeyine indirgenmesi şeklinde bir durum yaratmaktadır. Çünkü asliye ceza mahkemeleri önünde asliye cezalık suçlarla ilgili yapılan yargılamalarda CMK’nın 217/1. maddesine göre delillerin tartışılmasında müdahil de yoksa iddia makamı da bulunmadığı için bugün diyalektiği sağlayacak bir makam kalmamıştır.

Ayrıca hukuk mahkemelerinde sulh hukuk mahkemeleri konurken, ceza mahkemeleri arasında sulh ceza mahkemelerinin korunmamasının mantıki bir açıklaması da yoktur.