Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Hukuku, Mağdur ve Toplum: Çağdaş Ceza Hukuku Teorisi'nde "Biz" Gölgesi ve Toplumun Kavramsal Dahli

Nina PERSAK

Makalede "ceza hukuku uyuşmazlığı"nın sahibinin toplum (veya toplum ve fail) olduğunu ileri süren Lernestedt’in düşünceleri ve önerdiği teorik ceza muhakemesi modeli ele alınmıştır. Böylesi bir modelin meşruiyetine ilişkin sorunlar dört iddia üzerine yoğunlaşılarak tartışılmıştır. İlk olarak, Lernestedt’in devlet, birey ve ceza hukukunun eski/yeni teorileriyle ilgili varsayımlarının topluma bağlı olduğu belirtilmiştir. İkinci olarak, faili çoğu zaman dışlayan toplum kavramı ve özellikle de Lernestedt tarafından ortaya konan toplum kavramı ile ilgili sorunlara dikkat çekilmiştir. Üçüncü olarak, ceza muhakemesi hukukunda ve teorisinde yer alan bir aktör olarak toplumun kavramsal dahilinin gerekliliği (ya da bir değer olarak eklenmesi) sorgulanmıştır. Son olarak, "bizim temsilcimiz" olan mağdur fikrinden, mağdurun temsili üzerine olası arzu edilemeyen taleplerden ve sınırlardan ve ayrıca mağdurun kişiliğine saygı duyulması konularını içeren bazı olası problemlerden bahsedilmiştir.

Ceza Hukuku, Toplum, Mağdur, Kriminalizasyon, Fail, Devlet, Uyuşmazlık.

GİRİŞ

Claes Lernesstedt, düşündürücü ve ilginç bir niteliğe sahip olan çalışmasında (2013) birçok konuyu ele almıştır. Kriminalizasyon teorisinde son dönemdeki gelişmeler ve "mağdur konusunun yükselişi" ile birlikte, mağdur konusunu daha doğrusu mağdurun ceza muhakemesi sürecindeki mevcut durumunu, rolünü ve katılımını tartışmaya açmıştır. Ceza hukuku mekanizmalarının ve uyuşmazlıkların karakterize edilmesi için daha uygun bir yolu ve bu uyuşmazlıkların uygun "sahiplerini" ortaya koymak, çalışmasının temel amacını oluşturmuştur. Lernestedt, ceza hukuku uyuşmazlığının sahibinin kim olduğunu kendi vizyonuyla bizlere sunmakta ve dolayısıyla ceza hukuku teorisindeki yerini bulmaktadır. İkinci bölümde kısaca İsveç sistemine değinmiştir. Üçüncü bölümde ise kriminalizasyon (kriminalizasyonun ne anlama geldiği, neden bazı davranışların suç olarak düzenlendiği gibi hususlar) ve ceza hukuku teorisinin, failin fiilini suç olarak nitelendirirken nasıl bir yöntem izlemesi gerektiği üzerine yoğunlaşılmıştır. Daha somut olarak, failin fiilinin mağdura mı, devlete mi, norm sistemine mi yoksa başka bir şeye karşı yöneltilmiş bir davranış olarak mı dikkate alınması gerektiği hususu açıklanmaya çalışılmıştır. Olası sekiz hedef listelenerek söz konusu olasılıklara bakılmış ve her birinin ortak noktasını "toplum" ya da "biz" kavramlarının oluşturduğu görülmüştür. Failin hepimizi koruyan normları ihlal ettiği için cezalandırıldığı söylenmektedir. "Biz" kavramıyla uyuşmazlığın tarafının toplum olduğunu, Nils Cgristie (1977)’nin belirttiği gibi mağdur ve fail olmadığını ifade etmektedir. Mağdur rolünün sadece ceza muhakemesi içinde yer aldığı (veya hem kamu davasının hem de şahsi davanın mümkün olduğu İsveç’te olduğu gibi ceza davasının taraflarının) bir sistemi önerse de bu "biz" kavramının yani, toplumun temsilinden başka bir şey değildir. Sonuç bölümünde, Lernestedt’in önerdiği bazı olası sonuçlar kısaca taslak halinde verilmiştir. Benim yorumlarım ise çoğunlukla ceza ve ceza muhakemesi hukukunda; toplumu önemli bir aktör, kanuni, bağımsız bir taraf ve mağdur olarak kendisini gören bir ceza hukuku modeli oluşturmanın mümkünlüğü ve çekiciliği konusuna odaklanmıştır.

SOSYAL GERÇEKLİK VE SOSYAL GERÇEKLİĞİN KÜLTÜREL BAĞIMLILIĞI

Lernestedt’in görüşüne göre, ceza hukukunun daha eski bir yolla tanımlanması devletle birey arasındaki çatışmayı ve devletin neredeyse (potansiyel) bir kötülük olarak tasvir edildiği, faillerin devlete karşı korunmaya muhtaç olarak görüldüğü ve mağdurun ceza muhakemesi hukukunun yanı sıra ceza hukukunda da ötekileştirildiğini göstermektedir. Günümüzün sosyal gerçekliği ise Lernestedt’in de belirttiği gibi çok farklıdır.

Eski modelin "indirgemeci betimler"inden bahsedilmesi, Lernestedt’e göre modası geçmiş bir olgudur; eski model çoğunlukla (ya da büyük ölçüde) mağdurların "yeniden sahnede yer almaları" nedeniyle değiştirilme ve zenginleştirilme sürecindedir. Genellikle çeşitli siyasi gündemler için kullanılan mağdurun soyut olarak idealleştirilmesini eleştirmekteyse de genelde bu durumun gerçeklikle, mağdurla, mağdurun istek ve menfaatleriyle olan benzerliği azdır. Ceza hukukunun daha kapsayıcı ve daha doğru bir şekilde anlaşılması yönündeki eğilimleri hoş karşılamaktadır. Ceza hukukunun "genişletilmiş modeli" olarak da adlandırılabilecek bu yeni modelde kendi bakış açısına göre diğer aktör olan "toplum"un ve mağdurun oynamaları gereken rolü açıklamaya çalışmıştır. Bu arada belirtilmelidir ki, onun bu girişimi bir yanıyla tanımlayıcı ve normatiftir.