Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Güvenlik Tedbirleri ve Kabahatler Hukukundaki 
ilkesel ve Fiili Sorunlar Karşısında Tüzel Kişilerin
 Ceza Sorumluluğu

Fadime Eda BAYSAL

Tüzel kişilerin ceza hukuku bakımından suçun faili olup olamayacağı tartışmasında sorun, tüzel kişiliği temsil eden gerçek kişi yerine ya da gerçek kişiyle birlikte tüzel kişinin de ceza hukuku bakımından sorumlu olup olamayacağı, bunun kabul edilip edilemeyeceği noktasındadır. Sorunun çözümü ceza siyasetini doğrudan ilgilendirdiği kadar hukuk sistemlerinin ceza hukuku bakımından benimsediği temel ilkelere de bağlıdır. Tarihsel süreçte bu sorun, toplumların ve devletlerin ceza siyaseti ile hukuk düzeninin temel karakterine uygun olarak çözümlenmeye çalışılmıştır ve gerçek kişilerin cezalandırılmasının yeterli olduğu görüşleri daha baskındır. Ancak günümüzde, ekonomik gelişmeler, şirketleşmenin ve çok uluslu şirketlerin ticari hayattaki rol ve etkinliklerinin artması, teknolojik değişimler nedeniyle hızla artan kişi farkındalıklarının ekonomik suçların geçmişe nazaran daha planlı ve organize işlenmesine yol açması gibi faktörlerle, gerçek kişi/ler yanında tüzel kişilerin de tek başlarına veya kendilerini temsil eden organ kişiler yanında ceza sorumluluklarının kabul edilmesi ve yargılanmaları gerekliliklerinin tartışılmasına yol açmış ve ceza kanunlarında açıkça tüzel kişilerin cezai sorumlulukları yer almıştır. 

Tüzel Kişi, Kabahat, Güvenlik Tedbiri, Para Cezası, Şirketlerin Cezai Sorumluluğu, Etkililik.

The issue in the debate of whether legal persons can be a perpetrator of a crime or not in terms of criminal law is about whether it shall be accepted that a real person who is a representative of a legal person shall be held liable along with or instead of a legal person with respect to the criminal law. The resolution of the problem is concerned both with the penal policy and the fundamental principles of law systems with respect to the criminal law. Historically, the issue has strived to be resolved in pursuance of the characteristics of communities, criminal policies of states as well as legal regimes. In addition, it has been found sufficient to punish real persons. Having said that, the reasons such as economical developments, the increase in the roles and activities of multinational companies in commercial life as well as the technological changes that enlightened the awareness of persons and thus brought about more planned and organized economical crimes in comparison to the past; lead to a debate upon the acceptance of punishment of legal persons singly or along with the real persons in addition to the real persons and result in acceptance of corporate criminal liability in criminal law regimes. 

Legal Persons, Misdemeanour, Security Measures, Fine, Corporate Criminal Liability, Effectiveness.

GİRİŞ

Gerek Türk Hukukunda gerek ise yabancı hukuk sistemlerinde eskiden beri tartışılagelen tüzel kişilerin cezai sorumluluğu konusu, 21. Yüzyılın globalleşen ticaret hayatında özellikle ekonomik suçlar ile ve yolsuzlukla mücadele konusunda çok önemli bir tercih meselesi haline gelmiştir.

Şüphesiz, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi, Fransız devriminden bu yana, modern ceza sistemlerinin temel özelliklerinden biri olmuştur. Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi, kişinin ancak kendi fiilinden dolayı sorumlu tutulabileceğini ifade etmektedir. Başka bir deyişle, bir kişinin kendisinin işlemediği bir suçtan ve/veya başkalarının işlediği bir suça iştirak etmedikçe, ceza sorumluluğunun bulunmadığı anlamına gelir. Tüzel kişilerin ceza sorumluluğu konusu da, uzunca bir süre, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi kapsamında ele alınmıştır. Bununla birlikte tüzel kişilerin cezai sorumluluğunu kabul etmeyen pek çok sistem bakımından başkaca bazı çekincelere ek olarak aynı anlayış devam etmektedir.

Tüzel kişilerin ceza hukuku bakımından suçun faili olup olamayacağı tartışmasında sorun, tüzel kişiliği temsil eden gerçek kişi yerine ya da gerçek kişiyle birlikte tüzel kişinin de ceza hukuku bakımından sorumlu olup olamayacağı, bunun kabul edilip edilemeyeceği noktasındadır. Sorunun çözümü ceza siyasetini doğrudan ilgilendirdiği kadar hukuk sistemlerinin ceza hukuku bakımından benimsediği temel ilkelere de bağlıdır. Tarihsel süreçte bu sorun, toplumların ve devletlerin ceza siyaseti ile hukuk düzeninin temel karakterine uygun olarak çözümlenmeye çalışılmıştır ve süreç içerisinde gerçek kişilerin cezalandırılmasının yeterli olduğu görüşleri daha baskın olmuştur. Ancak günümüzde, ekonomik gelişmeler, şirketleşmenin ve çok uluslu şirketlerin ticari hayattaki rol ve etkinliklerinin artması, teknolojik değişimler nedeniyle hızla artan kişi farkındalıklarının ekonomik suçların geçmişe nazaran daha planlı ve organize işlenmesine yol açması gibi faktörlerle, son 20-25 yıldır gerçek kişi/ler yanında tüzel kişilerin de tek başlarına veya kendilerini temsil eden organ kişiler yanında ceza sorumluluklarının kabul edilmesi ve yargılanmaları gerekliliklerinin daha sesli savunulmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, belirtmek gerekir ki tüzel kişilerin cezai sorumluluklarının kabul edilmediği sistemlerde dahi, idari yaptırımlar ve para cezaları veya tüzel kişilerin özelliklerine uygun idari yaptırımların tüzel kişinin suçu işleyen gerçek kişi organlarının yanında ayrıca tüzel kişiler için de uygulandığı görülmektedir. Ancak bu durum, şüphesiz, adli sistem ile idari sistemi farklı yargılama usullerine tabi kılmış olan ülkeler bakımından, idari yaptırımı denetleyen idari yargılama usulünde ceza hukukuna özgü temel hak ve güvencelerin ispat ve usul ilkelerinin farklı uygulanmasına yol açmaktadır.