Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Bağlılık Kuralı Kapsamında Nitelikli Hallerin Suç Ortaklarına Etkisi

The Effect of Qualified Cases on Accomplices within the Scope of the Dependency Rule

Ali PEHLİVAN

Suçların çok büyük bir kısmı tek kişi tarafından işlenebilir. Bununla birlikte fail tarafından işlenen suça başka kişilerin de maddi veya manevi katkıda bulunması mümkündür. İşte böylesi bir durumda iştirak hükümleri gündeme gelir. İştirak hükümleri sayesinde, failin fiiline katkıda bulunan suç ortaklarının katkısı, suç tanımında gösterilen fiilin gerçekleştirilmesi niteliğinde olmasa da cezalandırılabilmektedir. Bu nedenle iştirak hükümlerinin gündeme gelebilmesi için failin kasten ve hukuka aykırı bir fiili işlemesi gerekir. Suç niteliğindeki bu fiil, suç ortaklarının sorumluluğunun dayanağını oluşturmaktadır. Suç ortaklarının, failin fiiline bağlı olarak cezalandırılmasını sağlayan kurala bağlılık kuralı denilmektedir. Ancak fail veya suç ortaklarının herhangi birisiyle ilgili kusuru kaldıran veya azaltan bir neden; kendisinde bu neden bulunan kişiyle sınırlı bir etki yaratacak, diğerlerinin sorumluluğunu etkilemeyecektir. Bağlılık kuralı, TCK m.40’ta açıkça düzenlenmiş ve koşulları gösterilmiştir. Kanun koyucu tarafından bağlılık kuralının açıkça düzenlendiği gerekçesiyle suçun temel şeklini değiştirmemekle birlikte, cezayı ağırlaştıran veya hafifleten kişisel nitelikli hal ve nesnel (maddi) nitelikli hal ayrımına yer verilmemiştir. Bu ayrıma yer verilmemesine bağlı olarak kişisel ve nesnel nitelikli hallerin suç ortaklarına etkisine dair bir düzenleme de yapılmamıştır. Bu durum, özellikle kasten öldürme suçlarında fail veya suç ortaklarında bulunan kişisel ağırlaştırıcı hallerin diğer suç ortaklarına etkisine ilişkin öğretide ve uygulamada görüş ayrılıklarına yol açmaktadır.

Suça İştirak, Fail, Suç Ortağı, Bağlılık Kuralı, Nitelikli Haller, Nitelikli Hallerin Suç Ortaklarına Etkisi.

A very large portion of offences may be committed by singular persons. However, it is possible that other persons contribute morally or materially to the offence committed by the offender. It is in these cases that involvement provisions come into consideration. By means of these involvement provisions, the contribution of the persons who participated in an offence may be sentenced to a penalty even though the said participation does not qualify as the commitment of an act shown in the definition of an offence. Therefore, in order for involvement provisions to come into consideration, the offender must have intentionally committed an unlawful act. This act, which constitutes an offence, forms the basis of the responsibility of parties to the offence. The rule that ensures an imposition of penalty on joint offenders depending on the act of the offender is called the dependency rule. However, any reason that eliminates or reduces a fault related to the offender or any of the accomplices will have an effect limited to the person who possesses this reason and will not affect the responsibility of others. The dependency rule is regulated explicitly in article 40 of Turkish Penal Code and its conditions have been stated. A distinction has not been made between personal qualified versions of an offence and objective (material) qualified versions of an offence which aggravate or mitigate a penalty although this does not alter the basic version of an offence as the dependency rule is explicitly regulated by the lawmaker. Since no distinction as such has been made, there is no regulation in regard to the effect of individual and objective qualified versions on accomplices. This results in differences of opinion both in doctrine and application in regard to individual aggravating conditions found in the offender accomplices especially in intentional homicide.

Complicity, Principal, Accomplice, Dependency Rule, Qualified Versions of Offences, Effect of Qualified Versions of Offences on Accomplices.

GİRİŞ

Suçların büyük bir kısmı tek kişi tarafından işlenebilir. Bu durum, gerek TCK’da gerekse diğer kanunlarda yer alan suçlar için geçerlidir. Bilindiği gibi suçu işleyen kişiye fail denir1. Yaşayan bir insan fail olabilir2. Suç tanımında fail, genellikle “kişi” veya “kimse” gibi sözcüklerle gösterilmektedir. Örneğin kasten öldürme suçunda, “bir insanı kasten öldüren kişi”; organ ticareti suçunda ise “kişiden organ alan kimse” suçun faili olarak gösterilmiştir (TCK m.81/1, TCK m.91/1)3. Bu itibarla birçok suç bakımından bir failin varlığı suçun oluşumu yeterlidir. Ancak bazı suç tanımlarında birden fazla kişi fail olarak gösterilmekte, buna bağlı olarak suçun oluşumu için birden fazla kişinin fiili aranmaktadır. Birden fazla kişinin fail olarak varlığını gerektiren bu suçlara, “çok failli suçlar” denilmektedir4. Çok failli suçlar, iştirakin bir şekli değildir; çünkü burada kanun koyucu tarafından birden fazla failin varlığı suç tanımında zorunlu olarak aranmıştır. Bir başka anlatımla bu suçlarda, faillerin çokluğu suçun kurucu bir unsurudur. Bu nedenle çok failli suçların, öğretide “gerçek olmayan iştirak” ya da “zorunlu iştirak” olarak adlandırıldığı da görülmektedir5.

Çok failli suçlar, öğretide yapıları bakımından “yakınsama suçları” ve “karşılaşma suçları” olarak ikiye ayrılmaktadır6. Yakınsama suçlarında, suçun işlenmesi için varlıkları zorunlu olarak aranan kişiler, hem aynı yönde hareket etmekte hem de aynı amacı gerçekleştirmeye yönelmektedirler7. Örneğin TCK m.220’de düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun oluşumu için en az üç kişinin, aynı amaca yönelik olarak bir araya gelmesi gerekir8. Yakınsama suçlarına, öğretide “aynı yönlü çok failli suç”9 veya “birleşme suçları”10 da denilmiştir. Karşılaşma suçlarında ise suçun işlenmesi için varlıkları zorunlu olarak aranan kişiler, aynı amacı gerçekleştirmeye yönelmekle birlikte, farklı yönlerden hareket etmektedirler; bu kişilerin suçun işlenişine yaptıkları katkılar da birbirinden farklı niteliktedir11. Belirtelim ki, karşılaşma suçlarının bir kısmında, korunmak istenen hukuki yarar gözetilerek suçun işlenişine katılan kişilerden bazılarının cezalandırılmaması öngörülmüş olabilir12. Örneğin TCK m.252’de düzenlenen rüşvet suçunda, hem rüşvet veren (birinci fıkra) hem rüşvet alan (ikinci fıkra) cezalandırılmıştır. Buna karşılık tefecilik suçunda (TCK m.241), ödünç para verenin cezalandırılmasıyla yetinilmiş, ödünç para alanın cezalandırılmaması öngörülmüştür.

Suçun oluşumu için kural olarak tek bir failin varlığı yeterli olmakla birlikte; başka kişiler de failin işlediği suça katkıda bulunabilirler. Örneğin A, B’yi öldürmek istemektedir. A, öldürmede kullanmak üzere C’den silah istemiş; C, silahını B’nin öldürülmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek A’ya vermiş, nihayetinde A, C’den aldığı silahla B’yi öldürmüştür (TCK m.81). Verilen örnekte olduğu gibi suç tanımında tek bir kişi tarafından işlenebilen suçun, ki suçların büyük bir kısmı böyledir, başka kişi veya kişilerin farklı nitelikteki katılımıyla işlenmesine suça iştirak denir13. Çok failli suçların da, suç tanımında gösterilen failler dışında kalan kişilerin katılmasıyla işlenmesi mümkündür. Bu itibarla suça iştirak, çok failli suçlar bakımından da gündeme gelebilir14. Birden fazla kişinin fail olarak varlığını gerektiren çok failli suçlar, istisnai niteliktedir15; dolayısıyla sayıca azdırlar. Çok failli suçların sayıca az olduğu gözetildiğinde, bu tür suçların iştirak halinde işlenmesinin nadir olacağı söylenebilir.