Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Covid-19 Sürecinde Alınan Önlemlerin Uluslararası ve İç Hukuk Kapsamında Değerlendirilmesi

Evaluation of the Measures Taken During the Covid-19 Process within the Scope of International and Domestic Law

Ali Sefa BAĞLICAKOĞLU

Covid-19 küresel salgını tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Bireyler ve devletler küresel boyuttaki salgın hastalık ile çeşitli önlemler alarak mücadele etmektedir. Mücadelenin dayanağı olan ve sınırlarını çizen Anayasalar, kanunlar ve idari düzenlemeler de mücadelenin hukuki boyutunu oluşturmaktadır. Uluslararası hukuk açısından da uluslararası anlaşmalar ve mahkeme kararları ile alınan tedbir kararlarının sınırları çizilmiştir. Türkiye açısından alınan tedbir kararlarının alınış ve uygulanışında hukuka aykırılık sorunu vardır. Alınan tedbir kararlarına dayanak olarak gösterilen kanunların da şu an ki durumları gereği Covid-19 tedbir kararlarına dayanak olmaları mümkün değildir. Öncelikle alınan önlemlerin hukuki bir zemine oturtulması gerekir. Gerekli yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması ve uygulanmaya koyulması şarttır. Ancak halihazırda böyle bir girişim bulunmamaktadır. Uluslararası hukuk açısından, sözleşmeler ve mahkeme kararları ile sınırları çizilen tedbir kararlarına uymayan devletler, ilerleyen süreçte hak ihlallerinden doğan davalarla karşılaşacaklardır. Uluslararası anlaşmalar nezdinde özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1966 tarihli Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi insanların temel hak ve özgürlüklerini korumak için ana iki sözleşmedir. Covid-19 önlemleri açısından da önemleri büyüktür. Bu açılardan bakılarak Covid-19 önlemlerinin ulusal ve uluslararası hukuk açısından değerlendirmesi yapılacaktır.

Covid-19, Covid-19 Önlemleri, Temel Hak ve Özgürlükler, Uluslararası Hukuk.

The Covid-19 global pandemic has affected the whole world. Individuals and states are struggling with the global epidemic by taking various measures. Constitutions, laws and administrative regulations, which are the basis and boundaries of the struggle, also constitute the legal dimension of the struggle. In terms of international law, the boundaries of international agreements and court decisions and injunctions are drawn. In terms of Turkey, there is a problem of unlawfulness in the taking and implementation of the injunction decisions. It is not possible for the laws that are shown as the basis for the precautionary decisions taken to be the basis for the Covid-19 precautionary decisions due to their current situation. First of all, the measures taken must be placed on a legal basis. It is imperative that the necessary legal arrangements be made and implemented immediately. However, there is currently no such initiative. In terms of international law, states that do not comply with the injunctions, the boundaries of which are drawn by conventions and court decisions, will face lawsuits arising from violations of rights in the future. Under international agreements, especially the European Convention on Human Rights and the United Nations Convention on Civil and Political Rights of 1966 are the two main conventions to protect people’s fundamental rights and freedoms. They are also of great importance in terms of Covid-19 measures. Considering these aspects, the Covid-19 measures will be evaluated in terms of national and international law.

Covid-19, Covid-19 Measures, Fundamental Rights and Freedoms, International Law.

GİRİŞ

Dünya var olduğundan beri insanlığın hastalıklarla mücadelesi sürmektedir. Hastalıklar kimi zaman bireysel kimi zaman küresel boyutta insanlığı tehdit etmiş ve etmeye de devam etmektedir. Toplumsallaşmadan önce bireysel boyutta süren bu mücadele toplumsallaşma ve devletleşme süreci ile başka bir boyuta taşınmıştır. Günümüz şartları ele alındığında ise mücadelemiz gerek ulusal gerek uluslararası boyutta varlığını sürdürmektedir.

Tarih boyunca insanoğlu var olan hastalıklara tedaviler aramıştır. Ancak bu her zaman mümkün olmamış, olduğu zamanlarda ise belli bir süreç gerektirmiştir. Bu zaman diliminde toplumsal yaşamı benimseyen insanların da birbirine karşı sorumluluğu doğmuştur. İnsanların özellikle toplumu ilgilendiren bulaşıcı hastalıklar açısından, birbirlerinin sağlığı için sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmesi toplumsallaşmanın da doğal sonuçlarındandır. Aynı şekilde uluslararası boyutta da devletlerin sorumluluğundan bahsetmek mümkündür. Dünyayı daha önceki süreçlerde tehdit eden veba, İspanyol gribi, SARS gibi küresel hastalıklar bize göstermektedir ki insanlık küresel boyuttaki salgın hastalıklarla mücadele konusunda yetersiz kalabilmektedir. Günümüz dünyasında ise Covid-19 salgını bizlere insanlığın salgın hastalıklar karşısında hala tıbbi anlamda yetersiz olduğunu göstermektedir. Devletler küresel salgınları ortadan kaldıracak bir çözüm üretemediğinde, her bireyin özgürlüklerini kısıtlama, toplum sağlığı için tedbirler alma, seyahat özgürlüklerini kısıtlama gibi bireylerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale ederek salgın sürecini yönetme yolunu tercih etmek zorunda kalmaktadırlar. Devlet tekeliyle gerçekleştirilen tek taraflı müdahaleler toplumsal etkisi yanında her bir bireyin özgürlüğünün de ayrı ayrı kısıtlanması sonucunu doğurmaktadır. İşte bu tür küresel kriz anlarını yönetebilmek adına modern toplumlar Anayasalarında açık kapılar bırakmak mecburiyetindelerdir.

Devletler bahsi geçen olağanüstü hâl durumlarının sınırlarını yalnızca devlet düzenlerinin temelini oluşturan Anayasalar ile değil uluslararası antlaşmalar ile de çizmelidirler. Çünkü devletler bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin en temel koruyucusu iken aynı zamanda en temel de ihlalcisi durumundadır.

Bu çalışmada ilk olarak ulusal ölçekte temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının Türk Anayasa’sındaki yerine ve Anayasa’nın olağan ve olağanüstü hallerde temel hak ve özgürlükleri kısıtlamasına ilişkin maddelerinin Covid-19 sürecinde uygulanma şekline değinilecektir. Sonrasında Covid-19 salgını süresince bireylerin hangi temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığının tespiti ve yerindiği değerlendirilecektir. Ardından süreç içerisinde çokça zikredilen ve kısıtlamalara dayanak olarak gösterilen Umumi Hıfzıssıhha Kanununun, İl İdaresi Kanununun ve Kabahatler Kanununun durumu incelenecektir. Son olarak da uluslararası hukuk açısından Covid-19 önlemlerinin değerlendirilmesi yapılacaktır.

I. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLANDIRILMASININ TÜRK ANAYASA’SINDAKİ YERİ

Covid-19 salgını Çin’den başlayarak1 zaman içerisinde dünyayı sarmıştır. Hastalığın yayılma hızı ve öldürücülüğü dikkate alınarak tüm dünyada tıp biliminin ışığında tedbirler alınmaya başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti olarak bizim de salgına karşı aldığımız çeşitli tedbirler yaşantımızda hala etkilerini göstermektedir. Süreç içerisinde alınan tedbirlere genel çerçevede bakıldığında sokağa çıkma yasakları, seyahat kısıtlamaları, işyerlerinin kapatılması, icra işlemlerinin durdurulması, eğitim hakkının kısıtlanması, işçilerin çıkarılması yasağı, ibadet yerlerinin kapatılması, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar getirildiğini görmek mümkündür. Konu başlığımız nezdinde inceleyeceğimiz husus 1982 Anayasası’nın temel hak ve özgürlükleri kısıtlamada öngördüğü iki ayrı sistem içeren 13. ve 15. maddeleri olacaktır.2

Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası ışığında temel hak ve özgürlükler ancak olağan dönem için 13. madde veya olağanüstü dönem için ise 15. madde uyarınca kısıtlanabilir. Olağan dönem için temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması sıkı kümülatif şartlara tabi tutulmuştur.

Olağanüstü dönem açısından sınırlamaların daha kolay getirilebilecek olması da durumun olağanüstülüğünün doğal sonucudur. Türkiye açısından değerlendirilmesi gereken bir diğer Anayasa maddesi ise olan olağanüstü hal ilan etme yetkisini Cumhurbaşkanı’na veren Anayasa’nın 119. maddesidir: