Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Taşıyıcı Annelikte Küretaj Hakkı

The Right to Abortion in Surrogacy

Yiğit İLTAŞ

Bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan yeni yardımcı üreme yöntemleri ile çocuk sahibi olmak isteyen kişiler bakımından pek çok farklı seçenek sunulmaktadır. Bu seçeneklerden birisi de nispeten yeni bir olgu olmasına rağmen zaman içerisinde daha da popüler hale gelen taşıyıcı annelik uygulamalarıdır. Günümüzde oldukça çok başvurulan bir yardımcı üreme yöntemi olarak taşıyıcı annelik uygulamaları etik bakımdan çok çeşitli perspektiflerden tartışılmaktadır.Yapılacak olan bu çalışmada öncelikle taşıyıcı annelik ve türleri kavramsal olarak kısa bir şekilde tanımlanacaktır. Ardından, taşıyıcı annelik uygulamalarında etik bakımdan en çok tartışılan konulardan birisi olan ve çalışmanın temelini oluşturan taşıyıcı annelikte küretaj hakkının daha iyi anlaşılabilmesi için sadece taşıyıcı anne odağında sıklıkla dile getirilen etik tartışmalara yer verilecektir. Daha sonra ise taşıyıcı annelikte küretaj hakkı, Türk Hukukundaki bazı yasal düzenlemeler de dikkate alınarak değerlendirilecektir.

Taşıyıcı Annelik, Taşıyıcı Anne, Taşıyıcı Anne ve Etik Tartışmalar, Küretaj, Taşıyıcı Annelikte Küretaj Hakkı.

Many different options are offered for people who want to have children with new assisted reproductive methods thanks to developments in science and technology. Surrogacy is one of these options. Although it is a relatively new phenomenon, it has become more popular over time. Today, surrogacy practices as a highly used assisted reproductive method are discussed from a broad variety of ethical perspectives.First of all surrogacy and its different types will be conceptually defined shortly in this study. Afterwards, within the intention of better understanding the right to abortion in surrogacy, that is one of the most debated ethical issues and forms the basis of the study, ethical debates which are frequently mentioned only in the focus of surrogate mother will be included. Then, the right to abortion in surrogacy will be evaluated taking account of some legal regulations in Turkish Law too.

Surrogacy, Surrogate Mother, Surrogate Mother and Ethical Debates, Abortion, The Right to Abortion in Surrogacy.

I. Giriş

Kısırlık ve üreme problemleri, insanlar üzerinde her zaman güçlü bir psikolojik1 ve davranışsal baskıya neden olmuştur. Elbette ki, bu sıkıntının büyük ölçüde sebebi, toplumsal normlar ve değerlerdir. Kişileri çocuk yapmaya zorlayan bu değer ve normlar, aynı zamanda çocuk sahibi olmanın da şeklini de belirlemekte ve bu hakkı büyük oranda evli çiftlere tanımaktadır. Çocuk sahibi olmanın evli çiftlere tanınmasıyla hedeflenen ise doğacak çocuğun genetik olarak evli anne ve babaya ait olmasıdır.2 Her ne kadar pek çok toplumda evli çiftlerin doğal yollarla çocuk sahibi olması daha çok kabul gören bir yöntem olsa da3 bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan yeni yardımcı üreme yöntemleri ile çocuk sahibi olmak isteyen ve fakat olamayan çiftler bakımından pek çok farklı seçenek bulunmaktadır.4 Bu seçeneklerden birisi de bir tür yardımcı üreme yöntemi olarak kabul edilen taşıyıcı annelik uygulamalarıdır.5 Söz konusu uygulamalar fiziksel, genetik ve tıbbi çok çeşitli nedenlerle hamile kalamayan evli kadınlar bakımından adeta bir nimet olarak ifade edilmektedir.6 Ancak yardımcı üreme yöntemleri ile birlikte üremek için cinsel ilişkinin gerekliliği ortadan kalktığından, toplumların üremeye yönelik bakış açıları değişmeye başlamış, bireysel üreme artık mümkün hale gelmiştir. Bu noktada taşıyıcı annelik uygulamaları, bireysel üremeyi tercih eden kişiler bakımından da uygulanan bir yöntem haline gelmiştir.7 Öyle ki günümüzde taşıyıcı annelik uygulamaları sadece evli fakat çocuk sahibi olamayan çiftler tarafından değil bekârlar, aynı cinsiyetten kişiler tarafından da başvurulan bir uygulamadır.8 Nispeten yeni bir olgu olmasına rağmen teknolojideki ilerlemelerle birlikte yaygınlaşan taşıyıcı annelik uygulamalarına başvurmak isteyen fakat bu uygulamaların yasal olmadığı ülkelerde yaşayan kişilerin söz konusu uygulamaların yasal olduğu ülkelere seyahat ettiği de bilinen bir gerçektir. Bu bakımdan taşıyıcı annelik uygulamalarının, uluslararası üreme turizminin en hızlı büyüyen kategorilerinden birisi olarak milyarlarca dolarlık küresel bir endüstriye dönüştüğü de sıklıkla ifade edilmektedir.9

Zaman içerisinde daha da popüler hale gelen ve günümüzde daha çok başvurulan taşıyıcı annelik uygulamaları dini ve hukuki yönlerden çok çeşitli açılardan tartışılmaktadır.10 Yine, söz konusu uygulamalar bu yolla çocuk sahibi olmak isteyen gönüllü ebeveyne/ebeveynlere, bu yolla doğan çocuklara ve taşıyıcı anne rolü üstlenen kadınlara ilişkin de çok farklı perspektiflerden etik tartışmalara konu olmaktadır.11 Yapılacak olan bu çalışmada öncelikle taşıyıcı annelik ve türleri kavramsal olarak kısa bir şekilde tanımlanacaktır. Ardından taşıyıcı annelik uygulamalarında etik bakımdan en çok tartışılan konulardan birisi olan ve çalışmanın temelini oluşturan taşıyıcı annelikte küretaj hakkının daha iyi anlaşılabilmesi için sadece taşıyıcı anne odağında sıklıkla dile getirilen etik tartışmalara yer verilecektir. Daha sonra ise taşıyıcı annelikte küretaj hakkı, Türk Hukukundaki bazı yasal düzenlemeler de dikkate alınarak değerlendirilecektir.

II. Taşıyıcı Annelik Türleri

Taşıyıcı annelik kavramsal olarak, en genel ifadeyle, bir kadının başka birisi ya da birilerinin büyütmesi maksadıyla doğumdan sonra teslim etmeyi kabul ettiği çocuğa hamile kalması şeklinde ifade edilmektedir.12 Ancak zamanla değişen toplum yapısına bağlı olarak geleneksel anne ve babadan oluşan aile anlayışı da değiştiğinden13 ve artık genleri kendisini doğuran ya da yetiştiren insanlardan farklı çocukların da dünyaya gelmesi mümkün olduğundan14 taşıyıcı annelik kavramsal olarak farklılaşmış ve değişik türlerde tanımlanmaya başlanmıştır.15

Temelde iki farklı taşıyıcı annelik türü vardır. Bunlarda ilki, geleneksel taşıyıcı anneliktir. Geleneksel taşıyıcı annelik, taşıyıcı annenin gönüllü baba veya bir donörden doğal yollardan hamile kalabildiği ya da taşıyıcı annenin yumurtası ile gönüllü babanın veya bir donörün sperminin yapay olarak döllendirilmesi suretiyle oluşan embriyonun taşıyıcı anneye transfer edildiği taşıyıcı annelik türüdür. Geleneksel taşıyıcı annelikte kullanılan yumurta bizzat taşıyıcı anneye ait olduğundan, doğacak çocuk ile taşıyıcı anne arasında genetik bir bağ bulunmaktadır.16

Gestasyonel ya da gebelik taşıyıcı annelik ise gönüllü ebeveynlerden veya donörlerden elde edilen oosit ve/veya spermin döllendirildikten sonra oluşan embriyonun taşıyıcı anneye transfer edildiği taşıyıcı annelik türüdür.17 Bahsi geçen taşıyıcı annelik türü yapılan tanımdan da anlaşıldığı üzere çok farklı ihtimallerde ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan ilki, genetik annenin yumurtası ile genetik babanın sperminin dış ortamda döllendirildikten sonra taşıyıcı anneye transfer edilmesi ihtimalidir.18 Yine gönüllü ebeveynlerden birisinin yumurtası ya da spermi ile donörden elde edilen bir oosit veya spermin döllendirilmesi suretiyle oluşturulan embriyonun taşıyıcı anneye transfer edilmesi durumunda da gestasyonel taşıyıcı annelikten bahsedilecektir. Diğer taraftan, gönüllü ebeveynlerin her ikisinin de üreme yeteneğinden yoksun olması da ihtimal dâhilindedir. Bu türden bir ihtimalde donörlerden alınan oosit ve spermin döllendirilmesi suretiyle oluşturulan embriyonun taşıyıcı anneye transfer edilmesi durumunda da gestasyonel taşıyıcı anneliğin varlığı kabul edilmektedir. Fakat bu türden bir ihtimalde doğacak çocuğun üç annesi ve üç babası olması gibi bir durum ortaya çıkabileceğinden gestasyonel taşıyıcı annelik ihtimallerinden en karışık olanın bu olduğu ifade edilmektedir.19 Gestasyonel tip taşıyıcı annelikte geleneksel taşıyıcı annelikten farklı olarak taşıyıcı anne bebeği sadece taşımaktadır. Bebeğin dünyaya gelmesi için kendi yumurtasını kullanmamaktadır. Bu nedenledir ki taşıyıcı anne ile bebek arasında herhangi bir genetik bağ bulunmamaktadır.20

Taşıyıcı annelik uygulamaları, taşıyıcı annenin söz konusu uygulamalara bir ücret karşılığında girip girmediğine bağlı olarak da bir ayrıma tabii tutulmaktadır. Özgecil ya da bir diğer adıyla fedakar taşıyıcı annelik olarak adlandırılan taşıyıcı annelik türünde taşıyıcı anne emeği için herhangi bir ödeme almamakta yalnızca hamilelikle ilgili masrafların geri ödenmesini talep etmektedir. Ancak, gönüllü ebeveynler tarafından taşıyıcı anneye hamilelikle ilgili tıbbi masraflara ek olarak sunduğu gebelik hizmetinin karşılığında bir ödeme yapılması da ihtimal dâhilindedir ki bu tür taşıyıcı annelik ticari taşıyıcı annelik olarak ifade edilmektedir.21

Avustralya, Kanada, Belçika, Hollanda, Yeni Zelanda, Birleşik Krallık gibi bazı ülkelerde ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) pek çok eyaletinde özgecil/fedakarlık esasına dayanan taşıyıcı annelik yasal olarak kabul edilirken, Kaliforniya gibi ABD’deki bazı eyaletlerde, Rusya, Ukrayna, Tayland, Gürcistan gibi bazı ülkelerde ticari taşıyıcı annelik uygulamaları yasal olarak kabul edilmektedir.22 Diğer taraftan, İspanya, İtalya, Fransa, İsviçre, İsveç, Avusturya, Almanya gibi ülkelerde ise her tür taşıyıcı annelik yasaklanmıştır.23

Bazı ülkeler taraftan tamamen yasaklanan bazı ülkeler tarafından sadece belirli türlerine izin verilen taşıyıcı annelik uygulamalarının pek çok tartışmayı beraberinde getireceği açıktır. Çalışmanın bir diğer kısmında, taşıyıcı annelikte küretaj hakkının daha iyi anlaşılabilmesi için sadece taşıyıcı anne odağında sıklıkla dile getirilen etik tartışmalara yer verilecektir.

III. Taşıyıcı Anne Odağında Etik Tartışmalar

Taşıyıcı annelik uygulamalarından taşıyıcı annenin kendisi, gönüllü ebeveyn/ebeveynler gibi doğrudan etkilenen kişiler olduğu gibi taşıyıcı annenin çocukları, ailesi, arkadaşları, tanıdıkları, gönüllü ebeveynlerin ailesi gibi dolaylı bir biçimde etkilenen kişiler de bulunmaktadır. Bu bakımdan taşıyıcı annelik uygulamaları karmaşık ilişkiler yaratmakta24 ve söz konusu uygulamalar bu yolla çocuk sahibi olmak isteyen gönüllü ebeveyne/ebeveynlere, bu yolla doğan çocuklara, taşıyıcı anne rolü üstlenen kadınlara ilişkin çok farklı perspektiflerden etik tartışmalara konu olmaktadır.25 Bu kısımda yalnızca bizzat taşıyıcı anne rolündeki kadınlar hakkında sıklıkla dile getirilen etik tartışmalara yer verilecektir.

Taşıyıcı annelik genellikle doğal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlere ebeveynlik sevincinin sunulması maksadıyla yardım etmeyi amaçlayan özgecil bir sistem gibi tasvir edilmesine rağmen esasında ticari taşıyıcı anneliğin yasak olduğu ülkelerde dahi kadınların iş, çeşitli ekonomik vaatler, duygusal baskı/tehdit gibi nedenlerle bu uygulamalara girmek zorunda kalabildiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda gönüllü ebeveynlerin, taşıyıcı annelere oranla genellikle daha eğitimli ve yaşlı, ekonomik bakımdan ise çok daha güçlü oldukları,26 taşıyıcı annelerin ise ağırlıklı olarak eğitimsiz, çok fazla kariyer beklentisi olmayan ve genellikle fakir kadınlardan oluştukları ortaya konmuştur. Kadınları taşıyıcı anne olmaya sevk eden motivasyonlardan bazıları ise ailesini geçindirmek, yaşayabilecekleri evi satın almak, çocuklarının yükseköğrenim ücretlerini karşılamak, kocaları için bir iş kurmak şeklinde ifade edilmektedir.27 Örneğin, uluslararası taşıyıcı annelik pazarının önemli bir yer tuttuğu Hindistan’da yapılan bir araştırmada sürece dâhil olan kadınların çoğunun fakir, eğitimsiz ve ülkenin kırsal bölgelerinde yaşadığı, çoğunun kliniklerde tutuldukları ve taşıyıcı anne olmak maksadıyla imzaladıkları belgeleri dahi okuyamadıkları ve hatta dili İngilizce olan belgeleri imzalamaya zorlandıkları ortaya konmuştur.28 Bu durumun ise taraflar arasında taşıyıcı anne aleyhine keskin bir güç dengesizliği yarattığı vurgulanmaktadır.29 Bu bakımdan da söz konusu uygulamalar ile fakir kadınların özel bir hamilelik taşıyıcı sınıfına dönüştürüleceği ifade edilmiştir. Dahası, kadınların esasen doğurdukları çocuklar hakkında özgürce hareket edemedikleri, herhangi bir nedenden dolayı süreç başarı ile sonuçlanmaz ise düşük ücret alacak olmaları,30 bu uygulamaların taşıyıcı annenin adeta gönüllü ebeveynlerin hizmetine girmesine neden olması gibi gerekçelerle söz konusu uygulamaların taşıyıcı anneleri köleleştirdiği de ifade edilmiştir.31

Taşıyıcı annelik uygulamalarının adeta merkezi haline gelen Hindistan’da32 2013 yılında yapılan bir araştırmada, Delhi’de yaşayan ve taşıyıcı anne olmayı kabul eden kadınların %88’inin, Mumbai’deki kadınların ise %76’sının taşıyıcı anne olarak yer aldıkları uygulamalardaki şartları bilmediği ve hatta Delhi’deki kadınların %92’sinin yapılan sözleşmenin bir kopyasına dahi sahip olmadıkları ortaya konmuştur. Yine aynı çalışmada, taşıyıcı anne olmayı kabul eden kadınların çoğunun erkek egemen bir aileden geldikleri ve bu durumun onların ancak kocalarının onayıyla taşıyıcı anne olabileceğini ya da taşıyıcı annelik anlaşmasına girmesinde kocasının itici güç olabileceğini büyük ölçüde ortaya koyduğu ifade edilmektedir. Öyle ki, sürecin genellikle gönüllü ebeveynler ve bu işe aracılık eden klinikler vasıtasıyla yürütüldüğü ve taşıyıcı anneler ile daha doğrusu bu kadınların kocaları ile klinik adına çalışan aracıların iletişime geçtikleri ve bu uygulamalardan elde edilen paranın çoğunu ise adları kağıt üzerine bile yer almayan aracıların aldıkları bilinmektedir. Taşıyıcı anne rolündeki kadınların ise belki de bir kaç yıllık kazanca eş değer bir gelir elde ettikleri, bu gelirlerin ise esasında hane halkının gelirinin baz alınarak hesaplandığı, avantajlı gibi görünen gelirin ise esasında düşük yaşam standartlarına kıyasla yüksek göründüğü ve bazen de ifade edilen vaatlere rağmen kadınların belirtilen miktarları alamadıkları, çok düşük paralara gebe kaldıkları da vurgulanmıştır. Bu bakımdan da süreçte yer alan kadınların adeta birer yetiştirici muamelesi gördükleri ve üreme kapasitelerinin birer meta olarak satıldıkları, evdeki ekonomik baskıyı hafifletmek için sürece zorlandıkları sıklıkla tartışılmaktadır. Tüm bu nedenlerle taşıyıcı annelik uygulamaları, kadınların esasında ekonomik başka seçeneklerinin olmadığından dolayı süreçte yer aldığı gerçeğiyle eleştirilmektedir.33

Taşıyıcı annelik uygulamaları ile ilgili en sık tartışılan konulardan bir diğeri ise söz konusu uygulamaların taşıyıcı anne rolündeki kadınların istismar edilmesine neden olduğudur. Taşıyıcı annelik uygulamalarının tıpkı fuhuşta olduğu gibi taşıyıcı annenin cinselliğinin satışını içerdiği ve bu uygulamalarla da üreme kapasitelerini pazarlamayı kabul eden kadınların kaçınılmaz olarak sömürüldüğü iddia edilmektedir.34 Taşıyıcı anneliğe karşı olan bu görüş, kadınların toplumdaki rollerinin tarihsel olarak sadece çocuk doğurabileceği biyolojik gerçeğiyle tanımlandığını, bu kapsamda erkeklerin kadınların bedenleri ve üreme kapasiteleri üzerinde kontrol sahibi olduklarını ve erkeklerin sırf kendi ihtiyaçları için bu uygulamaları kullanacaklarından korktuklarını ifade etmektedir. Anılan görüş, taşıyıcı annelik uygulamalarının kadınların özerkliklerini ihlal edeceğinden ve onların üreme kapasitelerinin erkek egemen bir toplumun çıkarlarını ilerletmek/büyütmek için kullanılmasına neden olabileceğinden endişe duymaktadır. Tıpkı fahişelikte olduğu gibi taşıyıcı annenin de üreme hizmetlerini bir ücret karşılığında sattığını ifaden eden bu görüş, söz konusu uygulamalarda üreme hizmetlerini satan kadının özgür seçim yapmadığını vurgulamaktadır.35 Taşıyıcı anneliği fuhuşla benzeten bir başka görüş ise, bu uygulamaların esasında taşıyıcı annenin bir tür rahminin satışı veya kiralanması üzerine odaklandığını ve bu bakımdan da kadının üreme hizmetini satarak sömürüldüğünü (sürece daha çok yoksul kadınların dahil olmasından kaynaklı fakirlik ile para kazanmak arasında para kazanmayı tercih ederek sömürüldüğünü) ve dolayısıyla da uygulamalara dahil olmak ya da olmamak noktasında taşıyıcı annelerin gerçek bir seçim yapamayacağını ifade etmektedir. Öyle ki taşıyıcı annelik uygulamalarında kadınların, çocukların üretimi için gerekli yaşamsal sıvıya sahip olan erkekler tarafından kontrol edilen ve onların genetik geleceğini ilerletmek maksadıyla meta olarak görülen birer fetal kaplar haline geldikleri iddia edilmektedir.36 Gerek taşıyıcı annelikte gerekse fuhuşta bir kadının fiziksel hizmet sunmakta olduğu, her iki durumda da gerçekleştirilen işlemin tamamlanması bakımından derin bir duygusal ya da kişisel ilişkiye gerek olmadığı ve sunulan hizmetler bakımından maddi bir bedel sunulduğu bu bakımdan da fuhuş ve taşıyıcı annelik uygulamaları arasından bir benzerlik bulunduğu yönündeki tartışmalardan yola çıkan bir başka görüş ise çeşitli gerekçelerle fuhuş ve taşıyıcı anneliğin birbirinden farklı olduğunu ifade etmektedir. Bahsi geçen görüş, fuhşun bir meslek olarak sistematik ve profesyonel bir ticaret olduğunu ancak taşıyıcı anneliğin meslek olarak hayal edilmesinin zor olduğunu ve bir kadının bunu bir meslek olarak her yıl yapmasının mümkün olmadığını ifade etmektedir. Yine taşıyıcı annelikte kadının sürekli tıbbi gözetim altında olması dolayısıyla taşıyıcı annenin sağlığına ilişkin risklerin en aza indirilmeye çalışıldığı, cinsel temas olup olmadığı, cinsel temasın var olduğu durumda dahi bu temasın sıklığı, ilişkinin amacı gibi noktalarda da fuhuş ve taşıyıcı anneliğin önemli farklılıklara sahip olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, taşıyıcı anneliğe başvurmadaki amacın bir çocuk sahibi olmak ve çoğunlukla aileyi tamamlamak iken fuhuşta ise amaçlananın bir kadınla cinsel doyuma ulaşmak suretiyle alınmak istenen zevk olduğu vurgulanmıştır.37 Benzer şekilde, taşıyıcı annelik uygulamalarının başka türlü doğamayacak olan bir çocuğun dünyaya getirilmesi maksadıyla tasarlandığından fuhuştan farklı olduğu, gönüllü ebeveynlerin de istismar edeceği bir kadın yerine, kendi ve rahmindeki çocuğun sağlığına gerekli özeni gösterecek, zeki, bağımsız düşünen bir kadın isteyeceği ifade edilmektedir. Üstelik, bu uygulamalar aracılığıyla talep edilen ücretin ise taşıyıcı annelere başka birinin çocuğunu doğurabilmek açısından kendilerine mükemmel bakabilmeleri için bir motivasyon sağlayacağı da belirtilmektedir.38

Gönüllü ebeveyn olarak bir kadının, fiziksel ya da psikolojik nedenlerle gebe kalamaması, doğum yapabilecek olmasına rağmen vücudunun gebeliğe bağlı bozulmasını istememesi, doğum yapmanın kariyer planını ya da mesleki veya sosyal yaşamını olumsuz etkileyeceğine inanması gibi çok çeşitli gerekçelerle taşıyıcı annelik uygulamalarına başvurdukları bilinmektedir.39 Ayrıca çalışan kadınların işverenlerinin, kendi işlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak maksadıyla kadınların hastalık izni, doğum izni, ebeveynlik izni gibi haklarını kullanmaları yerine taşıyıcı annelik uygulamalarına başvurmalarını teşvik ederek onların iş hayatında kalmalarını sağlayabileceği de ifade edilmiştir. Hatta işverenlerin, muhtemelen hastalık izni veya doğum / ebeveyn izni gibi masraflardan daha düşük olacağı için çalışanlarına taşıyıcı annelik masraflarını karşılayacak ek sağlık sigortası dahi verebileceği iddia edilmiştir.40 İngiltere’de İnsan Döllenmesi ve Embriyolojisi Sorgulama Komisyonu tarafından 1984 yılında hazırlanan Rapor’da, bir kadının gebeliğe fiziken elverişli olduğu ve fakat gebeliğe katlanmayı istemediği durumlarda yalnızca keyif için uygulanan taşıyıcı anneliğin etik bakımdan asla kabul edilemeyeceği, zorlayıcı tıbbi gerekçelerin varlığında dahi bir insanın başka bir kişi tarafından sömürülmesi ihtimalinin neredeyse her vaka açısından potansiyel yarardan daha ağır basacağı, sonucu ne kadar makbul olsa da insanların başkalarını kendi isteklerine alet etmelerinin daima ahlaksal itiraza konu olacağı ve işin içerisine maddi bir kazanç girince bir kişinin başka bir kişiye bu türden bir tavrının su götürmez bir sömürü haline geleceği gerekçeleriyle karşı çıkılmıştır.41

Kadının üreme seçimini ve sözleşme yapma özgürlüğünü savunan ve yapılan seçim kimseye zarar vermediği sürece kadınların taşıyıcı annelik de dahil olmak üzere çeşitli üreme alternatifleri arasından istediğini seçmekte özgür olması gerektiğini ifade eden görüş de bulunmaktadır. Anılan görüşe göre bir kadının mahremiyet ve üreme haklarının korunması en önemli önceliktir. Bu uygulamalarda bir taraftan gönüllü ebeveynlere yaşam armağanı olarak çocuk verilirken diğer taraftan da taşıyıcı annenin elde etmeyi amaçladığı yararının bulunduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla da bu uygulamalar ile tüm tarafların yararlanacağı şekilde bir koruma sağlanabileceği ifade edilerek taşıyıcı annelik olumlu bir şekilde nitelendirilmektedir.42 Bu uygulamaların yasaklanmasının, çoğunlukla bir ilişkide zayıf taraf olan kadının daha da zayıflatılmasına neden olacağı ifade edilerek, kabul edilemez olduğu da belirtilmektedir.43 Hatta bu uygulamaların yasaklanmasının kadınların yaptıkları seçimlere gereken saygının gösterilmediği anlamına geldiği ve kendi özgür iradesiyle çocuk yapmak maksadıyla bu tür uygulamalara giren kadınların seçimlerinin engellenmesinin ise ataerkillik ve küçük düşürücü olduğu,44 herhangi bir müdahalenin kadının kendi bedeniyle istediğini yapma özgürlüğünü kısıtlayacağı da ifade edilmektedir.45 Kaldı ki, kadınların kendi bedenleri üzerinde ancak kendilerinin söz sahibi olması gerektiği gerçeği de gözetildiğinde taşıyıcı annelik yoluyla vermiş olduğu hizmete karşılık ödeme almasının herhangi bir hak ihlaline neden olmadığı ifade edilmektedir.46 Diğer taraftan, bu uygulamalarla kadınların para karşılığında bir tür üreme kutusu/bebek makinası haline getirilerek kimliklerinin ve saygınlıklarının zedelendikleri, kendi iradesiyle serbestçe girdiği bir uygulama olması ihtimalinde dahi kendisine ait olmayan bir çocuğu doğuran taşıyıcı annenin ileride bu tarz bir durumdan dolayı pişmanlık duyabileceği, pişmanlık duyması halinde ise serbestçe verildiği varsayılan bu kararın kadının özerkliğini kısıtlayabileceği ifade edilmiştir. Bu nedenledir ki kadının kişiliğini zedeleyecek bu uygulamalara izin verilmemesi gerektiği vurgulanmıştır.47

Taşıyıcı annelikte kadınların üreme hizmetlerinin satıldığından/kiralandığından bahsedilerek, söz konusu uygulamaların esasında sperm satışına benzediği de ifade edilen görüşler arasındadır.48 Bu noktada erkeklerin spermlerini satmasına izin veren bir sistemin kadınların taşıyıcı anne olarak benzer bir uygulamaya katılmasını engellememesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Diğer taraftan, kadının sunduğu hamilelik hizmetinin uzun süreli olduğu, taşıyıcı anne ile fetüs arasında duygusal-fiziksel bir bağ bulunduğu ifade edilerek bu uygulamaların sperm satmak ile benzer olamayacağı vurgulanmaktadır.49

Taşıyıcı annenin bebekle doğumdan önce bir bağ kurabileceği, doğurduğu çocuğu terk etmesinin son derece üzücü olabileceği50 hatta psikolojik sorunlara yol açabileceği ve bu bakımdan da çocuğu gönüllü ebeveynlere teslim etmesinin oldukça zor olacağı belirtilmektedir. Dahası doğurduğu çocuğu bırakan kadınlar için doğum sonrası depresyon riski ile birlikte öfke veya suçluluk duygularının da ortaya çıktığı bilinmektedir. Ayrıca, taşıyıcı annenin, taşıdığı çocuğun kendisine ait olmadığı bakış açısıyla, henüz doğmamış bebekten kendisini uzaklaştırma eğiliminde olmasının da ihtimal dâhilinde olduğu böylesi bir kopmanın ise taşıyıcı annenin kendisini ve doğmamış çocuğun sağlığını riske atma olasılığını artırabileceği ifade edilmiştir.51 Tüm bu gerekçelerle taşıyıcı annelik uygulamalarının anne ve çocuk arasında doğumla kurulan ve son derece güçlü olduğu bilinen bağı da kopardığı iddia edilmektedir.52 Benzer şekilde, gönüllü ebeveynlerin doğumu takiben çocuğu taşıyıcı anneden erken ayırması ihtimalinde bu durumun taşıyıcı annenin çocuğu emzirmesini engellediği53 de ifade edilmiştir. Mevcut görüşlerin aksine, bu durumun doğurduğu çocuğu istemeyen ve evlat veren annenin durumundan çok da farklı olmadığını, evlat edinme sözleşmeleri yasal olarak düzenlenirken bu sözleşmelere karşı çıkılmasının pek de mantıklı olmadığını belirten görüş de bulunmaktadır.54 Bu noktada, özgürlüğün insanların ileride pişman olma ihtimalleri olan kararları almasını da kapsayacağı ifade edilmiştir.55

Taşıyıcı anne olmayı kabul eden kadınların, komşuları ve arkadaşları tarafından onaylanmayarak dışlanabileceği ve dolayısıyla sağlıklarının bozulabileceği,56 suni döllenme ile gerçekleştirilen taşıyıcı annelikte taşıyıcı annenin sperm sahibi erkeğe karşı hisler besleyebileceği, erkeğin bir başka kadının doğurganlığını mucize olarak algılayarak taşıyıcı anneye fazla değer yükleyebileceği gibi konular da bu uygulamaların eleştirilmesi nedenlerindendir.57

Her ne kadar taşıyıcı anne odağında pek çok etik mesele değişik bakış açılarından ele alınsa da taşıyıcı anne ve gönüllü ebeveynler hamilelik sırasındaki süreç bakımından pek çok durumda uyum içerisindedirler. Tıpkı diğer hamileler gibi taşıyıcı annelerin de sağlıklı ve başarılı bir hamilelik süreci geçirmek maksadıyla gerekli koşulları yaratmak için ellerinden gelenin en iyisini yaptıkları ifade edilmiştir.58 Ancak süreçte gönüllü ebeveynlerin küretaj yaptırmak isteyen bir taşıyıcı anneyi engelleyip engelleyemeyecekleri ya da tekil gebeliklerde taşıyıcı anneyi küretaja zorlayıp zorlanamayacakları, çoğul gebelik olması durumunda taşıyıcı annenin çoğul gebeliğe devam edip etmeyeceği veya bu konuda esas söz sahibinin kim olacağı gibi hususlar hala tartışılmakta ve yanıt beklemektedir.59