Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Roma Hukukunda Alım-satım (emptio-venditio) Sözleşmesinde Satıcının Hukukî Ayıplardan (evictio) Sorumluluğu

The Seller’s Liability Arising From the Legal Defect (Evictio) Within the Framework of the Purchase and Sale (Emptio-Venditio) Contract in Roman Law

Emine MINDIZ

Hukukî ayıp, malın hukukî durumunda mevcut olan bir düzensizlik sebebiyle, o mal üzerinde üçüncü bir kişi tarafından aynî hak iddiasında bulunulmasıdır. Roma Hukuku’na göre, satıcının hukukî ayıplardan sorumluluğu ayıbın ortaya çıkmasından itibaren değil, malın üçüncü bir kişi tarafından zapt () edildiği andan itibaren başlardı. Zira satıcı, mülkiyeti değil rahat zilyetliği sağlamakla mükellefti. Çalışmamızda satıcının, malın zapt edilmesi halindeki sorumluluğunun Roma Hukukundaki gelişim evreleri üzerinde durulacaktır.

Zapt (evictio), Actio Auctoritas, Stipulatio Habere Licere – Stipulatio Duplae, Actio Empti.

According to Roman law, emptio-venditio did not imply a warranty of title. If the vendor was not the owner of the sold goods, he was not able to transfer ownership to the emptor. In Roman Law, the vendor was not under obligation to transfer ownership. He was only obliged to Grant the purchaser undisturbed possession.

Seizure (evictio), Actio Auctoritas, Stipulatio Habere Licere – Stipulatio Duplae, Actio Empti.

I. ALIM-SATIM SÖZLEŞMESİNİN HUKUKÎ NİTELİĞİ

Rızaî bir sözleşme olan alım (emptio-venditio) ile satıcı bir malı alıcıya nakletmek, alıcı ise buna karşılık olarak bir miktar para (semen-pretium) ödemek borcu altına girerdi. Bu nedenle alım-satım karşılıklı edimlerin mübadelesini hedef alan yani tam iki tarafa borç yükleyen (sinallagmatik) bir akittir. Alım-satım sözleşmesi borçlandırıcı bir muamele olduğundan, akdin kurulmasıyla birlikte mülkiyet alıcıya intikal etmez, fakat satıcı o malı alıcıya devretme yükümlülüğü altına girer. Bu nedenle, sadece borç doğuran bir işlem olan alım-satım akdi ile bu akit neticesinde yapılması gereken mülkiyeti nakil muamelesini birbirinden ayırmak gerekir. Eski ve klasik Roma hukukunda res mancipi olarak nitelendirilen malların mülkiyetinin nakledilebilmesi için şekle tâbi muameleler olan mancipatio ve in iure cessio’ya başvurulması gerekirdi. Res nec mancipi olarak nitelendirilen malların mülkiyeti ise sadece traditio (teslim) muamelesi ile nakledilebilmekteydi. Klasik hukuk devri boyunca devam eden bu ayırım, Iustinianus tarafından açıkça kaldırılmış ve bütün malların mülkiyeti traditio ile nakledilmiştir1. Sonuç olarak satıcının (venditor), sattığı malın mülkiyetini alıcıya (emptor) nakletmek için alım-satım akdinden sonra bu nakil muamelelerinden birine başvurması gerekirdi2.

Eski Roma Hukukunda alım-satım, peşin alım-satımdı ve akdin kurulmasıyla birlikte mülkiyet alıcıya intikal ederdi. Bu dönemde madenî para henüz mevcut olmadığından para yerine geçen maden külçeleri mancipatio yoluyla tartılarak satıcıya verilir ve bu muamele ile alıcı, satıma konu olan malın mülkiyetini iktisap ederdi. Bu nedenle mancipatio bu devirde peşin bir alım-satım olup malın mülkiyetini de naklederdi. Ancak basılmış paranın ortaya çıkmasıyla birlikte semenin fiilen ödenmesi mancipatio’dan ayrıldı. Fakat ius civile’nin şekilci muamelelerini yalnız Roma vatandaşları kullanabildikleri ve yabancılar bu muamelelere taraf olamadıkları için Roma’daki ticari ilişkilerin artmasıyla birlikte, alım-satım akdinin geçerli bir şekilde kurulduğundan söz edilebilmesi için sadece alıcı ve satıcının iradelerinin uyuşmasının (consensus) yeterli görülmesi zorunluluğu kendini gösterdi. Böylece alım-satım, borçlandırıcı bir muamele olarak mancipatio’dan ayrıldı ve mancipatio sadece mülkiyetin nakledilmesini sağlayan bir tasarruf muamelesi halini aldı3.

II. SATICININ MALDAKİ HUKUKÎ AYIPLARDAN (ZAPTTAN-EVİCTİO’DAN) SORUMLULUĞU

Hukukî ayıp, malın hukukî durumunda mevcut olan bir düzensizlik yüzünden, üçüncü kişinin o mal üzerinde bir aynî hak iddiasında bulunmasıdır4. Alıcının amacı, satın aldığı malın mülkiyetini iktisap etmek ve kimse tarafından rahatsız edilmemektir. Satıcı, alıcıya satıma konu olan malın mülkiyetini ve rahat zilyetliğini sağlayamıyorsa, bu durumdan sorumlu tutulması gerekir. Başka bir ifadeyle, alıcı elde ettiği hukukî durumun sağlam olmasını ister. Satıcının sağlamış olduğu hak durumunda bir bozukluk varsa, o alım-satım hukukî bir ayıbın mevcut olduğu sonucuna varılır5.