Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yabancı Unsurlu İş Sözleşmelerinde Kamu Düzeni Müdahalesinin ve Doğrudan Uygulanan Kuralların Rolü

The Role of Public Policy Intervention and Overriding Mandatory Rules in Employment Contracts with a Foreign Element

Abdullah Harun KORKMAZ

Türk iş hukuku genel olarak zayıf tarafı (işçiyi) korumayı amaçlayan bir hukuk dalıdır. Bu nedenle yabancı unsurlu iş sözleşmelerinde, uygulanacak yabancı hukukun Türk hukukundan işçi lehine daha az koruma sağladığı hallerde ciddi bir duraksama meydana gelebilmektedir. Bu tür durumları ele alan bazı mahkeme kararlarında Türk hukukundaki daha yüksek koruma sağlayan hükmün ya kamu düzeni müdahalesi yöntemiyle ya da doğrudan uygulanan kural olarak nitelendirilerek uyuşmazlığa tatbik edildiği gözlemlenmiştir. Öğreti de bu duruma duyarsız kalmamış ve birçok yazarca Türk hukukundaki hangi kuralların bahsedilen yöntemler vasıtasıyla tatbik edilmesi gerektiği tartışılmıştır. Bunun neticesinde de birçok fikir ayrılığı ortaya çıkmıştır. Bahsi geçen tartışmalar özellikle 1992 tarihli ve Libya Kararı olarak anılan bir Yargıtay kararından beri devam etmektedir. Karardan beri ortaya atılan görüş yelpazesi genişlediği gibi Yargıtay uygulamasında da değişiklikler olmuştur. Bu çalışmada öncelikle kamu düzeni ve doğrudan uygulanan kurallar kavramları açıklanmıştır. Kamu düzeni farklı anlam ve işlevlere sahip olabilse de çalışmada kanunlar ihtilafı hukukunda ifade ettiği anlam esas alınmıştır. Daha sonra ise yukarıda bahsedilen öğreti görüşleri ve mahkeme kararları değerlendirilmiştir. En son kısımdaysa kendi görüşümüz paylaşılmıştır.

Milletlerarası Özel Hukuk, İş Hukuku, Kamu Düzeni, Doğrudan Uygulanan Kural, Zayıf Taraf, İşçi, Yabancı Unsur, İş Sözleşmesi.

Turkish labor law is generally aimed at protecting the weak party (worker). For this reason, serious hesitations sometimes occur in employment contracts with a foreign element when the applicable foreign law provides inferior protection to workers to Turkish law. It was seen in some court decisions which deal with such cases that the provisions providing superior protection are applied to the dispute either through public policy intervention or as overriding mandatory rules. The doctrine did not remain insensitive to this situation, and the question of which provisions of Turkish labor law can be qualified as such above was discussed by many authors, which in turn resulted in many divergences. These discussions emerged and are ongoing especially after a Turkish Court of Cassation dated 1992 which is known as the Libya Decision. Since the decision, the spectrum of opinions enwidened, and the court practice changed significantly. In this study, the concepts of public policy and overriding mandatory rules were explained. Even though public policy has different uses and meanings based on the relevant area of law, its meaning in the conflict of laws area was taken as the basis. Following this, the above-mentioned opinions in the doctrine and court practices were evaluated. Lastly, our perspective on the matter was shared with the reader.

Private International Law, Labor Law, Public Policy, Overriding Mandatory Rules, Weak Party, Worker, Foreign Element, Employment Contract.

Giriş

Son yüzyılda iletişim-ulaşım imkanlarının artmasıyla birlikte farklı milletlerden insanların iletişime geçmeleri de kolaylaşmış, buna paralel olarak farklı hukuk düzenlerini ilgilendiren hukukî ilişkiler ve dolayısıyla ihtilâflar da artmıştır. Bu hukukî ilişkilerden birisi de işçi-iş veren ilişkisidir. Öncelere nazaran ülkeler arası seyahatin kolaylaşması gibi sebeplerle yurtdışında çalışmak veya iş verenlerin vatandaşı olmadıkları bir ülkeye gelerek bir iş organizasyonu kurmaları günümüzde artık -görece- alışılmış olgular haline gelmişlerdir. Bu tür yabancı unsurlu, diğer bir deyişle birden fazla hukuk düzenini ilgilendiren hukukî ilişkilerde uygulanacak hukuk sorunu ortaya çıkmış ve bu sorun devletlerce kanunlar ihtilâfı kuralları getirilerek çözülmeye çalışılmıştır. Ancak bazen bu yöntem de tamamen yeterli olmamış ve uygulanacak hukuk ile mahkemenin kendi hukukundaki düzenlemeler arasında önemli derecede farklar olduğunda ne yapılması gerektiği hususunda tereddüt oluşmuştur. Bu tereddüt bilhassa iş hukuku gibi genel olarak zayıf tarafı (işçiyi) korumaya çalışan bir hukuk dalında meydana geldiğinde yabancı hukukun uygulanmasında ciddi bir duraksamaya neden olabilmektedir. Şüphesiz ki bu durum yabancı hukukun mahkemenin kendi hukukundan daha az koruma sağladığı ihtimallerde geçerlidir.

Türk hukukunun kanunlar ihtilâfı kurallarını içeren temel düzenlemesi olan 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun1 (MÖHUK) yabancı hukukun uygulanmasının mutlak olmadığını, Türk kamu düzenine aykırılık içeren istisnaî haller varsa yabancı hukukun uygulanmasından vazgeçilebileceğini düzenlemektedir. MÖHUK m.5’e göre “Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanır”. Ayrıca, MÖHUK m.54/1-c ve m.62 hükümlerinde de kamu düzeni kavramına değinilmiştir. Bu hükümlerdeyse yabancı bir mahkeme veya hakem kararının Türk kamu düzenine aykırı olması halinde tanınmayacağı/tenfiz edilmeyeceği belirtilmiştir. MÖHUK’taki bahsi geçen bu düzenlemelerden hareketle kamu düzeni kavramının ne anlama geldiği meselesi Türk hukukunda tartışılmıştır. Ancak hemen hemen her hukuk dalında kendisine yer bulan bu kavramı tanımlamak biraz tabiatı itibarıyla ve biraz da her hukuk dalında kullanılıyor olması sebebiyle kolay olmamıştır. Yine de en azından yaklaşık olarak hangi hallerde kamu düzenine aykırılık olgusunun meydana geleceğini tespit edebilmek MÖHUK’taki hükümlerin doğru uygulanabilmesi için bir zarurettir.

Öte yandan kamu düzeni kavramı kadar MÖHUK m.6’da bahsedilen “doğrudan uygulanan kurallar” da önem arz etmektedir. Mezkûr hükme göre “Yetkili yabancı hukukun uygulandığı durumlarda, düzenleme amacı ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren hâllerde o kural uygulanır”. Türk iş hukukundaki zayıf tarafı himaye kaygısı, kimi zaman yabancı unsurlu iş ilişkilerinde bazı Türk hukuku kurallarının doğrudan uygulanan kural olarak tatbiki yönünde bir reflekse sebebiyet vermiştir. Özellikle de 1992 tarihli ve Libya Kararı olarak bilinen bir Yargıtay kararı bu konuda tartışmalara yol açmıştır. Söz konusu karara öğretide farklı eserlerde değinilmiş ve isabetli olup olmadığı değerlendirilmiştir. Daha sonrasında konuya karardan bağımsız bir ilgi gelişmiş ve bazı iş hukuku hükümlerinin doğrudan uygulanan kural olduğu, dolayısıyla iş ilişkisi yabancı hukuka tâbi olsa dahi uygulanmaları gerektiği ileri sürülmüştür. İşte bu sayılanlardan ötürü doğrudan uygulanan kurallar hakkında da bir değerlendirme yapılmalı ve iş hukukunda hangi kuralların doğrudan uygulanan kural olarak nitelendirilebileceği incelenmelidir.

Yargıtay’ın Libya Kararı’ndaki yaklaşımının ve öğretideki ilk tartışmaların üzerinden oldukça vakit geçmiştir. Güncel ve farklı görüşleri kapsayıcı bir değerlendirmenin gerekli olduğu düşüncesiyle, çalışmamızda iş hukuku kapsamındaki ne tür hükümlerin kamu düzeni ile yakından ilişkili ya da doğrudan uygulanan kural olarak telakki edildiği veya edilebileceği (ya da edilmemesi gerektiği) incelenmiştir. Belirtmek isteriz ki öğretide MÖHUK m.5, 54/1-c ve 62’de bahsedilen kamu düzeni kavramları arasında bazı ince farklar olduğu belirtilse de2 bunlar çalışmamız kapsamında hayatî önem arz etmediğinden aralarında bir ayrıma gidilmeden hepsi aynı düzlemde incelenmiştir.

I. Kamu Düzeni ve Doğrudan Uygulanan Kurallar Kavramları

Önceleri “amme intizamı” olarak anılan kamu düzeni köklü bir kavram olup hukukun birçok alanında kullanılmaktadır. Aldığı mana/işlev bulunduğu bağlama göre değişebilmekte, dolayısıyla bir kuralın kamu düzeninden sayılması farklı hukuk dallarında farklı anlamlara gelebilmektedir.3 Çok karşılaşılan bir kavram olmasına rağmen kanunî veya kesin bir tanımı bulunmamaktadır.

Bu ilk olarak kavramın öz yapısıyla alakalıdır. Teşekkül ettiği kelimeleri incelemek gerekirse kamu düzeni kavramı, Türk Dil Kurumu’na göre manalarından biri “bir ülkedeki halkın bütünü, halk, amme” olan “kamu” kelimesinden ve zaten gündelik hayatta sıkça kullanıp âşinâ olduğumuz “düzen” kelimelerinden meydana gelmektedir.4 Buradan hareketle kamu düzeni kavramının halkın/toplumun genel yapısına ve anlayışına yönelik bir vurguya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim anlamındaki değişkenlik de yine buradan kaynaklanmaktadır. Halk, aynı fikir ve nitelikteki bireylerden meydana gelen homojen bir yapı olmadığı gibi bir halkın/toplumun (ortalama) değer yargıları, anlayışları da zamanla değişebilmektedir. Günümüzdeki Türkiye toplumunun yapısının ve değer yargılarının yüzyıl önceki haline nazaran farklı olması gibi, yüzyıl önceki kamu düzeni anlayışıyla şimdiki arasında da farklar vardır. Kamu düzeni kavramı varlığını böyle değişken bir yapı üzerine bina ettiğinden tam olarak ifade ettiği anlamın sabitlenmesi pek kolay değildir. Bu zorluğun diğer bir sebebininse her hukuk dalında gündeme gelip farklı yorumlanabilmesi olduğu ileri sürülebilir ve ne anlama geldiğini tespit etmenin biraz da bu yüzden güçleştiği söylenebilir.5

Durum böyle olmasına rağmen yine de kamu düzeninin en azından yaklaşık olarak ne anlama geldiği belirlenmelidir; zira birçok hukuk dalında büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden birçok kamu düzeni tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazılarına değinmek gerekirse:

Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı Hukuk Sözlüğü’nde kamu düzeni “bir ülkedeki kurum ve kuralların, devletin güvenliğini, kamu hizmetlerinin iyi işlemesini ve bireyler arasındaki ilişkilerde huzuru, hukuk ve ahlak kurallarına uygunluğu sağlamasıyla oluşan düzen” olarak tanımlanmaktadır.6

Anayasa Mahkemesi’nin 1964 tarihli bir kararında7 kamu düzeniyle ilgili şu ifadeler kullanılmıştır:

(Kamu düzeni) deyiminin; toplumun huzur ve sükûnunun sağlanmasını, devletin ve devlet teşkilâtının muhafazasını hedef tutan her şeyi ifade ettiği, bir başka deyimle cemiyetin her sahadaki düzeninin temelini teşkil eden bütün kuralları kapsadığı sonucuna varılmaktadır”.