Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararlarının Gereğinin Yerine Getirilmesi Üzerine Denetim Mekanizması Önerisi: “Anayasa Mahkemesi İcra Kurulu”

Suggestion for a Control Mechanism on the Fulfillment of the Individual Application Decisions of the Constitutional Court: “Constitutional Court Enforcement Board”

Yasin AYDOĞDU

Anayasanın üstünlüğü ilkesinin denetim mekanizması olarak kurulan ve meşruiyetini bizzat anayasadan alan Anayasa Mahkemesi, siyasi iktidarın sınırlandırılması ve anayasal hakların korunmasını sağlamakla görevli “anayasanın bekçisi” olarak nitelendirilmektedir. Kendisine tanımlanan bu misyonu yerine getirebilmesi için anayasaya uygunluk denetimi kapsamında yasama ve yürütme organı tarafından çıkarılan kanun ve belirli düzenleyici işlemleri iptal etme yetkisi ile donatılan Anayasa Mahkemesine yine Anayasa tarafından farklı görev ve yetkiler tanınmıştır. Bu denli güçlü yetkilere sahip Anayasa Mahkemesi hakkında yakın zamana kadar mahkemenin demokratik meşruiyeti, üyelerinin göreve gelme usulü, mahkemenin kompozisyonu, yargısal aktivizm uygulamaları ve hakimler hükümeti gibi farklı tartışma konuları olmakla beraber; Mahkemenin kararlarına uyulmaması şeklinde bir sorun yaşanmamaktaydı. Dünyada, anayasa mahkemelerinin yasama sorumluluğunu işleterek parlamentoların denetimini sıklaştırma trendinin oluştuğu son yıllarda Türkiye’de Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvurular sonucu verilen bazı hak ihlali kararlarında konunun muhataplarınca, farklı gerekçelerle, kararların gereğinin yerine getirilmemesi hukuk devleti ilkesine zarar vermektedir. Çalışmada, bu probleminin çözümüne dair anayasal düzeyde belirli reformlar gerektiren birtakım önerilerde bulunulacaktır.

Anayasa Yargısı, Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru, Hak İhlali, İcra Kurulu.

The Constitutional Court that is founded as the control mechanism of the supremacy of the constitution principle and that takes its legitimacy directly from the constitution is characterized as the “guardian of the constitution”. Also, the Constitution confers various duties and powers on the Constitutional Court, which was endowed with the power to annul the laws and certain regulatory procedures enacted by the legislative and executive organs, within the limits of conformity with the Constitution, in order to ensure the fulfillment of the missions for which it is qualified. Until recently, there hasn’t been any problem of non-compliance with the Court’s decisions, although there have been various discussions on issues such as democratic legitimacy, the procedure for the assignment of the members, composition of the Court, the judicial activism practices and the government of judges regarding the Constitutional Court with such powerful authorities. In the recent years, there has been a trend in the world to tighten the control of parliaments by exercising the legislative responsibility of the constitutional courts, however, in Turkey, some of the decisions of the Constitutional Court on violation of rights rendered as a result of individual applications are not fulfilled by the addressees of the issue on different grounds, which harms the principle of the rule of law. This study will make a number of proposals for solving this problem, which require specific reforms at the constitutional level.

Constitutional Jurisdiction, Constitutional Court, Individual Application, Violation of Rights, Enforcement Board.

Giriş

Hukuk devleti anlayışının temel gereklerinden biri olan anayasa yargısı ya da anayasal yargı, anayasanın üstünlüğü ilkesinden hareketle başta parlamentolar tarafından çıkarılan kanunlar olmak üzere belirli hukuk normlarının anayasaya uygunluğu denetiminin yapılması gereği düşüncesi üzerine gelişmiştir. Denetim sürecinde anayasanın üstünlüğü tezinden hareket eden anayasa mahkemeleri, ilgili hukuk normunun hukuki olarak anayasaya aykırı olduğu kanaatine ulaşırsa, benimsenen anayasa yargısı modeline göre normu iptal edip ortadan kaldırabileceği gibi ihmal ederek davada uygulanmamasını sağlama yetkisine sahiptirler.

Anayasa mahkemelerine tanınan fevkalade güçlü yetkiler, anayasacılık gelişmelerinin temelinde yatan “siyasi iktidarın sınırlandırılması” düşüncesinin bir tezahürü olarak anayasal kurallara başta devlet erkleri olmak üzere herkesin uymasını sağlamak amacıyla tanınmıştır. Bu bakımdan anayasa mahkemeleri için “anayasanın bekçisi” nitelendirmesi yapılmaktadır. Anayasanın bekçisi olarak anayasanın üstünlüğü ilkesinden hareket eden anayasa mahkemeleri tarafından yapılan anayasallık denetiminin kamusal makamların anayasaya uygun hareket etmesini sağlamak ve birey hak ve özgürlüklerini korumak şeklinde temelde iki amaca hizmet ettiği ifade edilmektedir.1

Kamusal makamların anayasaya uygun hareket etmesi, doğrudan birey hak ve özgürlüklerinin korunmasına katkı sağlayacaktır. Zira devlet bireyin varlığını sürdürebilmesi ve özgürlüklerini güvenlik içinde kullanabilmesi için gerekli bir araç olmakla beraber aynı zamanda hak ve özgürlük ihlallerinin başlıca kaynağı olarak da gösterilir. Bu sebeple, bireyin herkesten önce kamusal makamlara karşı korunması anayasacılığın bir gereğidir.

Kamu gücü kullanan makamlar tarafından yapılan ihlallerin giderilmesi hukuk devletlerinde mahkemeler tarafından iptal ve/veya tazmin yoluyla telafi edilmektedir. Başta mahkemeler tarafından sebep olunan ihlaller olmak üzere kamu gücünü haiz tüm kurum ve kuruluşların sebep olduğu hak ihlallerinin giderilmesi için ayrı bir mekanizma olarak bireysel başvuru veya anayasa şikâyeti2 olarak adlandırılan farklı bir mekanizma geliştirilmiştir.

Çalışmada Türk Anayasa Mahkemesi nezdinde görülen bireysel başvuru davaları sonucunda tespit edilen hak ihlallerinin giderilmesi sürecinde Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ve icrai gücü üzerinden yaşanan belirli sorunlara işaret edilerek çözüm önerilerinde bulunulacaktır. Zira, 1961 Anayasası ile kurulan ve 1982 Anayasasında mevcudiyetini koruyan Anayasa Mahkemesi, kuruluşundan bu yana birçok tartışmalı karara3 imza atmakla beraber Mahkemenin kararlarının bağlayıcılığı meselesinde bireysel başvuru kararlarına değin ciddi bir sorun yaşanmamaktaydı. Ancak 1982 Anayasasında 2010 yılında yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine verilen yeni bir görev ve yetki olarak bireysel başvuruları karara bağlama işlemlerinin yaygınlaşmasıyla yakın dönemde farklı sorunlar doğmaya başlamıştır. Bu çalışmada öncelikle Türk Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuru dosyaları kapsamında verilen hak ihlali kararlarının gereğinin yerine getirilmesi, özellikle bu kararların ilk derece mahkemeleri (özellikle ceza mahkemeleri) üzerindeki etkisi, konusu ele alınacaktır. Çalışmada Türk hukuku özelinde sorun tespit edildikten sonra, karşılaştırmalı hukuk uygulamalarından da faydalanılarak sorunun çözümüne dair bir öneri sunulacaktır.

Yöntemsel olarak açıklama, tartışma ve yorumlama metotlarının kullanılacağı bu çalışmada öncelikle problemin ortaya çıkış sürecindeki temel aktör olarak Türk Anayasa Mahkemesinin verdiği kararların bağlayıcılığı meselesi ele alınacaktır. Anayasa Mahkemesi kararlarının hukuk düzeni ve muhataplar üzerindeki etkisi belirlendikten sonra problem olarak görülen “Anayasa Mahkemesinin belirli bireysel başvuru kararlarının gereğinin yapılmadığı” örnek vakalar üzerinden açıklamalarla sorun ortaya konulacaktır. Bu soruna çözüm önerisi olarak Mahkeme kararlarının icrai gücünü arttırmaya yönelik Anayasa Mahkemesine bağlı bir kurul (otorite) ve belirli yaptırımlar sunulacaktır.

I. Anayasa Mahkemesi Kararlarının Kesinliği ve Bağlayıcılığı

Varoluş ve kuruluş felsefesi olarak temelde parlamento tarafından çıkarılan kanunların anayasaya uygunluğu denetimini yapan4 ve anayasaya aykırı gördüğü kanunları iptal etme gücünü haiz olan Anayasa Mahkemesinin klasik misyonu dışında, belirli parlamento kararlarının hukuki denetimini yapmak, yürütme organı (Cumhurbaşkanı) tarafından çıkarılan düzenleyici işlemlerin anayasaya uygunluk denetimini yapmak, Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmak, siyasi parti kapatma davalarını karara bağlamak, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanını seçmek ve bireysel başvuru dosyalarını karara bağlamak gibi birçok anayasal görev ve yetkileri vardır.5

Anayasa Mahkemesi kendisine verilen görev ve yetkilerini yargılamalar sonucunda vereceği kararlarla kullanmaktadır. Bu kararların kesinliği ve bağlayıcılığı konusunda, kararlar arasında ayırım yapılmaksızın Anayasada kararların kesin olduğu belirtilmektedir (m.153/1). Ancak Anayasa Mahkemesi kararlarının hukuki etkisi karara konu dava veya başvurunun türüne göre farklılık arz edebilmektedir. Örneğin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, iptal kararı Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra kendiliğinden hukuk aleminden kaybolmaktadır.6 Yine Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yaptığı yargılamalar sonucu verdiği karar, mahkûmiyet yönünde ise adli makamlarca gereği doğrudan yerine getirilmek zorundadır. Aynı şekilde bir siyasi parti hakkında kapatma veya devlet yardımından yoksun kalma kararı doğrudan hüküm ve sonuç doğurmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu tür kararlarında “kesinlik” ve “bağlayıcılık” sorunu yaşanmamakta ancak bireysel başvuru mekanizmasının kendine özgü (sui generis) usulü uyarınca karar metninde belirtilen hak ihlallerinin ilgili kamusal makamlar tarafından doğrudan giderilmediğine yönelik uygulamada belirli sıkıntılar gözlemlenmektedir.7 Bu problemin çözümüne yönelik geliştirdiğimiz önerilere dair açıklamalara geçmeden evvel ilk olarak Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliği ve bağlayıcılığı meselesi üzerinde durulacaktır.

Bir mahkeme kararının kesinliği, bu karara karşı istinaf, temyiz gibi olağan kanun yollarına başvurulamaması anlamına gelir. Böylelikle mahkeme tarafından verilen hüküm hakkında başka bir mahkemeye başvuru imkânı kalmayacak ve ilgili karar ‘kesin hüküm’ haline gelecektir. Yani, kararların kesinliği, karara konu olan hukuki uyuşmazlığın aynı taraflarca aynı sebeplere dayanarak yeni bir dava konusu yapılamamasıdır.8