Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Çocuk ve Hukuk: Dördüncü Oturum: Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Boyutu Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Boyutu

Mahmut KAMACI

GİRİŞ

Çocukların hukuka aykırı olarak bir ülkeden diğer bir ülkeye götürülmesi veya alıkonulması uluslararası özel hukukun önemli sorunlarından biridir. Günümüzde ticaret, eğitim, kültürel ilişkiler iş ve çalışma gereklerine bağlı olarak insanlar, eskisinden daha çok ve yaygın olarak kendi ülkeleri dışında dünyanın başka ülkelerinde yaşamakta, bulundukları ülkelerde kendilerine yeni bir yaşam kurmakta iş ve aile ilişkileri oluşturmaktadırlar. Bunun sonucu hukuk uygulamaları ulusal sınırları aşmakta, medeni ilişkiler bazen iki veya daha çok ülkenin hukukuna temas etmektedir. Çağımızda iletişim önü alınamaz bir gelişme göstermekte, ulaşım giderek daha ucuz ve kolaylaşmaktadır. İletişim, ulaşım ve seyahat alanındaki baş döndürücü gelişmeler ve bunun getirdiği kolaylıklar, çocukların birkaç saat içinde bulundukları ülkeden diğer bir ülkeye götürülmesini mümkün kılmaktadır. Yer değiştirmeden en yoğun biçimde etkilenen de çocuklar olmaktadır. Öyle ki, yeri değiştirilen çocuk bir yandan ana ve babasının ayrılık veya boşanmasının yarattığı ruhsal travma ile karşı karşıya kalmakta diğer yandan da yerinin değiştirilmesinin yol açtığı olumsuzluklar nedeniyle derin uyum sorunları yaşamakta, hatta eğitimi ve tedavisi kesintiye uğramakta, buna bağlı olarak trajik sonuçlar doğmaktadır. Yaşanan bu olgu, hukuka aykırı olarak uluslararası alanda kaçırılan veya alıkonulan çocukların, kaçırılmadan veya alıkonulmadan önceki mutad meskenlerinin bulunduğu ülkeye iadesi sorununu uluslararası alanda gündeme getirmiştir. Ülkeler, çocuğu uluslararası alanda yer değiştirmenin zararlı etkilerinden korumak amacıyla çok taraflı anlaşmalar imzalamışlardır.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi; “kamusal ya da özel kuruluşlar, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yararının temel alınacağını” öngörmektedir (m. 3/1). Aynı Sözleşme, taraf devletlere yasa dışı yollarla ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi halleriyle mücadele için gerekli önlemleri alma yükümlülüğünü yüklemiş, bu amaçla taraf devletlerin iki ya da çok taraflı anlaşmalar yapmasını ya da mevcut anlaşmalara katılmasını teşvik etmiştir (m. 11/1-2).

Uluslararası alanda çocukların bir ülkeden diğer bir ülkeye hukuka aykırı olarak götürülmesi veya alıkonulmasının zararlı etkilerinden çocukları koruma amacını taşıyan, konuyu doğrudan düzenleyen anlaşma, 1980 tarihli Lahey Sözleşmesi olarak da bilinen “Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme”dir. Bu Sözleşme’nin öngördüğü sisteme ve işleyişine geçmeden önce, “yabancılık unsuru” taşıyan velayet uyuşmazlıklarında iç hukukumuzda yer alan düzenlemeye ve bu konuya temas eden Türkiye'nin taraf olduğu (çok taraflı) diğer Milletlerarası Sözleşmelere kısaca değinmekte yarar vardır. Çünkü yabancılık unsuru taşıyan velayete ilişkin uyuşmazlıklarda, bu uyuşmazlık Milletlerarası Sözleşmenin tarafı olan bir devletle bağlantılı ise, uyuşmazlığa öncelikle taraf devletler arasındaki Milletlerarası Sözleşme hükümleri uygulanacak, eğer ihtilaf, taraf olmayan bir devletle bağlantılı ise, velayete ilişkin yabancı unsurlu uyuşmazlık iç hukukun milletlerarası özel hukuk hükümlerine göre çözülecektir. Bu bakımdan iç hukukta yer alan düzenlemeye de kısaca değinmek gereklidir.