Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tüketici Mahkemelerinde Yargılama Giderleri ve Adli Yardım

Judicial Expenses and Legal Aid in Consumer Courts

M. Ertan YARDIM

Devletin adalet hizmetini belirli bir harç veya masrafın ödenmesi karşılığında sunması temel hak ve özgürlüklere aykırı görülmemektedir. Özel hukuk uyuşmazlıklarında yargılama giderlerinin kısmen veya tamamen taraflara yüklenmesinin önemli işlevleri bulunmaktadır. Bu bağlamda, yargılama giderleri mahkemeye erişim hakkını ihlal edecek derecede yüksek olmamalı ancak yargılama giderlerinin işlevlerini ortadan kaldıracak kadar düşük olmamalıdır. Yargılama giderlerinin çok yüksek olması mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde olduğu gibi şartları çerçevesinde adli yardım sağlanmaması da mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğindedir. Bu bağlamda, etkin bir adli yardım sağlanması adil yargılanma hakkının bir alt unsuru olarak bir insan hakkıdır. Tüketici mahkemelerinin yapısı itibariyle yargılama giderleri hakkında tüketicilere lehine çok sayıda özel hüküm ihdas edilmiştir. Harç muafiyeti, bazı yargılama masraflarının devlet tarafından karşılanması, itiraz yargılamasında karşı taraf vekalet ücretinin tüketici lehine indirilmesi gibi özel hükümleri çalışmamız kapsamında ele alacağız. Bununla birlikte, tüketici mahkemelerinde adli yardıma dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu bağlamda, bu hususa dikkat çekerek bazı önerilerimizi ve düşüncelerimizi paylaşacağız.

Hak Arama Özgürlüğü, Yargılama Giderlerinin İşlevleri, Harç Muafiyeti, Yargılama Masrafları, Karşı Taraf Vekalet Ücreti.

It is generally accepted today that the state provides justice services in exchange for payment of a certain fee and cost. In private law disputes, there are also essential functions of imposing the costs of the proceedings partially or entirely on the parties. In this context, litigation costs should not be high enough to violate the right of access to court but should not be low enough to eliminate the functions of litigation costs. The fact that too high litigation costs violate the right to access the court and the inability to provide legal aid within the framework of its conditions also violates the right to access the court. In this context, providing effective legal aid is a human right as a sub-element of the right to a fair trial. Due to the structure of consumer courts, many special provisions have been made in favor of consumers. Within the scope of our study, we will consider special provisions such as fee exemption, payment of some legal costs by the state, and the reduction of the counterparty attorney fee in favor of the consumer in the appeal proceedings. However, there is no specific regulation on legal aid in consumer courts. In this context, we will share some of our suggestions and thoughts by drawing attention to this topic.

Freedom to Claim Rights, Functions of Legal Expenses, Fee Exemption, Litigation Costs, Counterparty Attorney Fee.

Giriş

Bir uyuşmazlığın, profesyonel bir üçüncü kişinin katılımı olmaksızın, taraflar arasında çözülmesi halinde herhangi bir ek gidere veya masrafa sebep olmadan sona ermesi muhtemeldir. Ancak çoğu zaman uyuşmazlıklar taraflar arasında çözülememektedir. Taraflar, bazen arabuluculuk veya tahkim gibi mahkeme dışı yollarla, çok daha sık karşılaşıldığı üzere mahkemeler nezdinde dava yoluyla uyuşmazlıkları çözmeye çalışmaktadır. Hukuk sistemimizde, alacaklı olduğunu iddia eden tarafın doğrudan icra dairesine de başvurduğu sıklıkla görülmektedir. Yargı teşkilatı veya üçüncü kişiler eliyle yürütülen uyuşmazlık çözüm prosedürleri sırasında çok farklı giderlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Yargı işleri sırasında ortaya çıkan giderlerin, hangi tarafa ne kadar yansıtılacağı, kimden hangi aşamada, ne oranda, nasıl tahsil edileceği gibi birçok soru genel hükümler yanında; mahkemelere, taraflara veya uyuşmazlığa özgü özel hükümler çerçevesinde cevaplanır. Yargı giderleri, adalete erişim ve adil yargılanma hakkı gibi temel insan hakları ile doğrudan bağlantılıdır. Mesela, ülkemizde, Harçlar Kanunu m. 28’de yer alan “Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilam verilmez.” hükmü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş1 ; akabinde yeni kanuni düzenleme yapılmıştır2 . Benzer şekilde, adli yardıma ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu (kısaca HMK) hükümlerinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda değişikliğe gidilmiştir3 .

Tüketici hukuku mevzuatının, konumuz bakımından dikkat çekici özelliklerinden biri yargılama giderleri hakkında birçok özel düzenleme içermesidir. Tüketici hukukunun tarafları ve konusu itibariyle, hem tüketici mahkemeleri hem de tüketici hakem heyetleri bakımından tüketici lehine çok sayıda özel düzenleme bulunmaktadır. Çalışmamız kapsamında, tüketici mahkemeleri nezdinde yapılan yargılama giderlerini genel ve özel hükümler çerçevesinde inceleyeceğiz. Öncelikle, yargılama giderleri kavramını, yargılama giderleri kalemlerini ve yargılama giderlerinin işlevlerini ele alacağız. Akabinde her bir yargılama giderini tüketici ve satıcı/sağlayıcı tarafı itibariyle ayrı ayrı inceleyeceğiz. Ancak tüketici hakem heyetleri nezdinde ortaya çıkan yargılama giderlerini çalışmamız kapsamı dışında bırakacağız4 . Çalışmamızda, tüketici mahkemeleri bakımından özellik arz eden hususlar üzerinde duracağız ancak yargılama giderlerinin paylaşılması, dava arkadaşlığı halinde yargılama giderlerinden sorumluluk gibi yargılama giderlerine dair genel konuları yine çalışmamız dışında bırakacağız.

Tüketici mahkemelerinde yargılama giderlerine dair birçok özel hüküm bulunmakla beraber adli yardıma dair özel bir hüküm bulunmamaktadır. Esasen, tüketici mahkemeleri yanında iş mahkemeleri, aile mahkemeleri gibi bazı mahkemelerde adli yardımın diğer mahkemelere göre daha fazla önem arz ettiği söylenebilir. Zira bu mahkemelerde hukuki himaye talep eden taraf, diğer tarafa göre birçok zaman maddi veya manevi olarak daha güçsüzdür. Bu durumu dikkate alan kanun koyucu tüketiciler lehine harç muafiyeti tanımıştır ancak adli yardıma dair özel hükümler öngörmemiştir. Adli yardım ödeme güçlüğü bulunan kişileri korumak ve bu kişilerin adalete erişim engelini kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak için kabul edilmiş bir kurumdur. Görüldüğü üzere, harç muafiyeti ve adli yardım arasında amaçları itibariyle yakın bir bağlantı vardır5 .

Tüketici mahkemelerinde görülen davaların çeşitliliği ve duruma göre yargılama giderlerinin varabileceği miktarlar dikkate alındığında, yargılama giderlerine dair özel hükümlerin yeterli olup olmadığı; ayrıca adli yardıma dair özel düzenlemelere ihtiyaç bulunup bulunmadığı düşünülebilir. Çalışmamızda adli yardım hakkında bazı temel hususları ele aldıktan sonra bu soruya cevap arayacağız. Adli yardım sistemine dair düşünce ve önerilerimizi paylaşacağız

I. Yargılama Giderlerine Dair Temel İlkeler

Öncelikle, yargı ve yargılama terimlerine kısaca değinmek yerinde olabilir. Yargı ve yargılama terimleri birbiri yerine de sıklıkla kullanılmasına karşılık özellikle kapsam itibariyle ayrılmaktadırlar. Yargı terimi, “Yargı Teşkilatı”, “Yargı Yolları/Kolları”, “Yargı Harçları”, “Çekişmeli ve Çekişmesiz Yargı” gibi başlıklarda olduğu gibi genellikle geniş ve kapsayıcı anlamda kullanılmaktadır. Örneğin, Yargı Harçları Tarifesi6 itibariyle yargı ve yargı işlemi terimi, mahkeme, tahkim heyeti, arabulucu, icra daireleri gibi farklı merciiler nezdinde gerçekleştirilen tüm işlemleri kapsamaktadır. Yargılama terimi ise dar ve teknik anlamda, mahkeme ve tahkim hakem heyeti nezdinde, sonunda kesin hüküm verilen uyuşmazlık çözümü yolunu ifade eder.

Muhtemelen yargı ve yargılama terimlerinin farklı anlamlarda kullanılmasına istinaden doktrinde de yargılama giderleri için farklı tanımlar yapılmıştır. Kuru/Aydın, yargılama giderlerini, kısaca bir davanın görülüp sonuçlanabilmesi için ödenen paraların tümüne yargılama harç ve giderleri denir şeklinde tarif etmiştir7 . Üstündağ ise muhakeme masraflarının geniş bir kavram olduğunu vurgulamış; kavramın taraflar için dava sebebiyle doğan masrafların tümünü ifade etmek için kullanıldığını belirtmiştir8 . Ancak bu tanımda “dava” teriminin kullanıldığı ve dava teriminin teknik ve dar bir anlamı olduğu dikkate alındığında tanımın kapsayıcı olduğunu ileri sürmek güçtür. Atalay, yargılama giderlerini, genel olarak bir yargısal koruma faaliyetinin yürütülebilmesi için ödenmesi gereken ve bu sebeple ortaya çıkan giderlerdir şeklinde tarif etmiştir9 . Rüzgaresen ise dava, çekişmesiz yargı veya tahkimde yargılama faaliyetinin başlangıcından sonuçlanmasına kadar, kişinin isteminin incelenip karara bağlanması için, taraflarca ve gerektiğinde hazinece ödenen paraların tümüne yargılama harç ve giderleri denir şeklinde bir tarif yapmıştır10 . Görüldüğü gibi doktrinde, yargılama gideri tanımı bakımından tam bir uyuşma bulunmamaktadır.

Yargılama giderlerinin kapsamı başlıklı, HMK m. 323 incelediğinde, dava vurgusunun yapıldığı ve dava nedeniyle yapılan giderlerin sayıldığı; ayrıca geçici hukuki koruma ve bazı noter masraflarının yargılama giderleri11 kapsamına dahil edildiği görülmektedir. HMK m. 385/I uyarınca, çekişmesiz yargı işlerinde, niteliğine uygun düştüğü ölçüde, basit yargılama usulü uygulanacağından yargılama giderlerine çekişmesiz yargı işlerini de dahil etmek gerekir. Esasen tahkimde yapılan giderler özel hüküm niteliğinde bulunan HMK m. 441’de sayılmış ve bu giderler de yargılama gideri olarak nitelendirilmiştir. Ayrıca yine bir özel hükümle, Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (kısaca HUAK) m. 18/A/XIII son cümlede, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücretinin de yargılama giderlerinden sayılacağı düzenlenmiştir. Gerçekten de HMK m. 323 uyarınca yargılama giderleri, dava prosedürü esas alarak belirlenmiş ise de geçici hukuki koruma, tahkim, çekişmesiz yargı işleri, arabuluculuk faaliyeti gibi diğer prosedürlerde yapılan giderlerin de yargılama gideri kapsamına gireceği özel hükümlerle kabul edilmiştir. Belirtilen hususlar dikkate alındığında, yargılama giderleri, hukuki himaye talebi uyarınca, uyuşmazlık çözüm prosedürlerinin yürütülmesi amacıyla ilgililerce ödenen tüm giderler şeklinde tarif edilebilir. Dikkat çekmek gerekirse, bir yargılama sırasında yatırılan veya ödenen her türlü bedel yargılama gideri değildir; örneğin HMK m. 84 uyarınca, muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak teminat gösterilmesi veya ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talepleri üzerine teminat yatırılmasına karar verilmesi ve bu bedelin mahkeme veznesine depo edilmesi yargılama giderlerinden değildir.

Yargı harçlarına dair (1) Sayılı Tarife’de ise durum biraz daha farklıdır. Tarife, HMK’ya göre çok daha geniş bir şekilde, sayılan yargılama giderlerinin dışında, icra ve iflas daireleri nezdindeki giderler ve ayrıca ticaret sicili, muhafaza, defter tutma harçları gibi çok farklı prosedürlerde uyarınca ortaya çıkan giderler de yargı gideri sayılmıştır. Burada sayılan tüm giderleri tarif etmek üzere ve sayılan tüm giderleri kapsar şekilde yargı giderleri terimi kullanılabilir. Keza icra iflas daireleri nezdinde ortaya çıkan karşı taraf vekalet ücreti de yargılama gideri değil; yargı gideri veya icra gideri başlığı altında incelenebilir. Bu bağlamda, yargı giderleri teriminin, yargılama giderlerini de kapsayan bir üst kavram olarak kullanılması yerinde olur kanaatindeyiz.

Yargılama giderlerine dahil olan kalemler farklı şekillerde kategorize edilmektedir. Yaygın bir ayrıma göre, yargılama giderleri harçlar ve dar anlamıyla yargılama giderleri olarak ikiye ayrılır12 . Başka bir ayrıma göre ise, yargılama giderleri muhakeme masrafları için yapılan masraflar ve taraf masrafları olarak ikiye ayrılabilir13 . Başka bir ayrıma göre ise yargılama giderleri, harçlar, yargılama masrafları ve karşı taraf vekalet ücreti olarak üçe ayrılabilir14 . Biz tabi olduğu esasların farklı olması ve daha rahat anlaşılabildiğini düşündüğümüz için üçlü ayrımı kullanmayı tercih edeceğiz.

Yargılama giderleri ve hak arama hürriyeti arasında önemli bir bağlantı vardır. Esasen Anayasa m. 36’da düzenlenen hak arama hürriyeti ise adalete erişim hakkı ile büyük oranda örtüşür; hak arama hürriyeti adalete erişim hakkını anayasal güvence altına alır15 . Yargılama giderlerinin çok yüksek olması halinde, hakkı ihlal edilen kişi mahkemeye başvurmaktan veya aleyhine ileri sürülen bir iddia karşısında kendini savunmaktan çekinebilir. Yargılama giderlerinin çok yüksek olması ve etkin bir adli yardım sistemi olmaması kişiyi hak aramaktan alıkoyabilir; bu durum sosyal devlet anlayışı ile bağlaşmaz16 .

Etkin bir adli yardım sistemi doğrudan sosyal devlet ilkesinin bir görünümüdür17 . Sosyal devlet ilkesi, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de kabul edilmiş ve Anayasamız ile düzenlenmiştir. Bir Anayasa Mahkemesi kararında, sosyal hukuk devletini, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet olarak tarif etmiştir18 . Yargı hizmetlerinden yararlanamayacak ölçüde ekonomik güçten yoksun kimselere kanun önünde eşitlik ve sosyal adalet ilkesine uygun hukuki koruma şartlarının sağlanması da bu anlamda devletin görevleri arasındadır19 . Yargılama giderlerinin ödenmesinin davacı veya davalının ekonomik gücünü aştığı durumlarda, haklarını kaybetme tehlikesi ile karşılaşmaları; ekonomik güçsüzlük nedeniyle dava açılamaması veya avukatlık hizmetinden yararlanamaması veyahut delillerin toplanamaması nedeniyle, haklı olunan bir davanın kaybedilmesi riski, yargılama sürecinin tamamında taraflara (belirli şartlar çerçevesinde) adi yardım sağlanması gereğini ortaya koymaktadır20 .

Adli yardım Anayasa ile düzenlenen evrensel kanun önünde eşitlik ilkesinin hayata geçmesi bakımından da önem arz eder. Keza, Anayasa m. 10’da, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu ve Devlet’in bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Aynı şekilde, Anayasa’nın başlangıç metninde, her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanacağı belirtilmiştir. Hak arama hürriyetinden ve özelde hukuki dinlenilme hakkından vatandaşların eşit şekilde yararlanabilmesi Devlet’in yükümlülükleri arasındadır. Bu sebeple, ödeme güçlüğü bulunan vatandaşların diğer vatandaşlar eşit şekilde hak arama imkanına sahip olması, açılan bir davada hakkını ileri sürmesi ve savunabilmesi etkin bir adli yardım sistemi ile gerçekleşebilir21 .

Bireylere mahkemeye erişim hakkı tanınması gerekli ancak yeterli değildir. Mahkemeye erişen bireylere hukuki dinlenilme hakkı da sağlanmalıdır. Yargılamanın en eski ve en önemli ilkelerinden biri olan22 hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçası, temel bir unsurudur23 . Hukuki dinlenilme hakkının ihlali tabii ki adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir.

Yargılama giderleri, esasen hukuki dinlenilme hakkından daha çok hukuki korunma talebi ve mahkemeye erişim hakkı ile ilgilidir. Bununla birlikte, yargılama giderlerinin çok yüksek olması kişinin yargı organı önünde yer alarak hukuki dinlenilme hakkına erişmesini de güçleştirecektir. Taraflar, gideri yatırmadığı için hakkından vazgeçmiş sayılırsa bu onun açıklama hakkının kısıtlandığı anlamına gelir24 .