Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

1917 Tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde Yer Alan Nişanın Sona Ermesi ve Buna Bağlanan Sonuçlara İlişkin Hükümler Üzerine Bir Değerlendirme

An Evaluation on the Provisions Regarding the End of the Engagement and the Consequences in the Law of 1917 Family Declaration

Gözde ÇAĞLAYAN AYGÜN

1917 Tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi gerek Osmanlı hukuku gerekse İslam hukuku bakımından önemli bir kanunlaştırma hareketidir. Osmanlı hukukunda 1917 Tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi ilk kez nişanlanmayı bir kurum olarak hüküm altına alan yasal düzenleme olması dolayısıyla büyük önem taşımaktadır. Kararname’de nişanlanmakla nikâh akdinin meydana gelmeyeceği ifade edilmektedir. Nişan, tarafların istediği zaman sonlandırabileceği bir hukuki ilişkidir. Bunun dışında nişanlılardan birinin ölümü hâlinde de nişanın kendiliğinden sona erdiği kabul edilmektedir. Nişanın bozulması durumunda tarafların birbirine vermiş olduğu hediyelerle, mehre mahsuben verilen şeylerin durumunun ne olacağı ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Kararname açıkça veya zımnen tazminat hakkı ile ilgili düzenleme yapmamıştır. Çünkü İslam hukukunda nişanlanma bir sözleşme olarak kabul edilmediğinden nişanın bozulması dolayısıyla tazminat istenmesi de uygun görülmemiştir. Günümüz hukukuna bakıldığında nişanlanmaya ilişkin hükümlerin Kararname ile genel anlamda paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan da Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen nişanlanmanın sona ermesi sebeplerinin ve ortaya çıkan sonuçların genel bir karşılaştırma yapılarak bir tespitte bulunulması çalışma açısından önem taşımaktadır.

Nişanlanma,Nikâh Akdi,Nişanın Bozulması,Mehir,Tazminat.

The 1917 Family Law Decree is an important codification movement in terms of both Ottoman law and Islamic law. In Ottoman law, the Family Law Decree of 1917 is of great importance as it is the first legal regulation that governs engagement as an institution. It is stated in the decree that a marriage contract will not occur by getting engaged. Engagement is a legal relationship that the parties can terminate at any time. In addition, in the event of the death of one of the betrothed, it is accepted that the engagement ends automatically. There are regulations regarding the gifts given by the parties to each other and the status of the things given as a deduction for the mahr in case the engagement is broken. The decree did not explicitly or implicitly make any provision regarding the right to compensation. Because the engagement is not accepted as a contract in Islamic law, it was not considered appropriate to demand compensation due to the breaking of the engagement. Looking at today’s law, it is understood that the provisions on engagement are in general parallel with the Decree. In this respect, it is important for the study to draw a conclusion by making a general comparison of the reasons for the termination of the engagement regulated in the Turkish Civil Code and the results.

Engagement,Marriage Contract,Break of Engagement,Mahr,Compensation.

GİRİŞ

Toplumun en küçük birimini oluşturan aile, her dönemde önem ve değerini koruyan bir kurumdur. Bu kurum da kişilerin bir evlilik birliğine dâhil olmaları ile ortaya çıkmaktadır. Evlilik birliğini kuracak olan kişilerin evlenmeden önce eşini tanıma ihtiyacı da nişanlanma olgusunu karşımıza çıkarmaktadır. Nişanlanmanın, evlenme niyetinde olan kişilerin birbirleriyle uyumlu olup olmadığının anlaşılması ve gerçekleşecek evlenmenin sağlam ve sarsılmaz bir zemine oturtulması bakımından önemi büyüktür. Dolayısıyla taraflara sağlıklı olarak gerçekleşemeyecek bir evlilik birliği içine girmeden, aradaki bağı sonlandırma fırsatı sunmaktadır.

Nişanlanmanın taşıdığı önem, İslam hukukunun evlenmeye atfettiği değer ve sözü edilen kurumun da bunun bir ön adımı olmasında kendini göstermektedir1. Bu önemi dolayısıyla hukuk sistemlerinde nişanlanmaya ilişkin pek çok hüküm getirilmiş ve bu kurum düzenleme altına alınmıştır. Nitekim Osmanlı hukuku esas olmak üzere İslam hukuku bakımından önemli bir yasal düzenleme olan ve Osmanlı Devleti’nin son yıllarına rastlayan 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi de nişanlanmayı ilk kez ayrı bir başlık altında düzenlemiştir2. Yapılan düzenlemede nişanlanmaya ilişkin hem doğrudan hem de dolaylı hükümler bulunmaktadır. Ayrıca Kararname’yle ilişkili olarak yayınlanan gerek mazbatalarda gerekse nizamnamelerde de nişanlanmaya ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.

Nişanlanma her ne kadar daha önce toplumda yaygın olan bir kurum olarak karşımıza çıksa da Kararname ile ilk kez yasal bir zemine kavuşturulmuştur. Kararname bu anlamda İslam hukukunda aslında uygulanagelen bir kurum olan nişanlanmayı, esaslarını çizerek düzenlemiştir. İslam hukukunda da evlenme akdi öncesi zorunlu olmasa da tarafların birbirini tanımak için geçirdiği ve evliliğe uygun olup olmadıklarını kendilerince tespit ettikleri nişanlılık dönemi bulunmaktadır ancak İslam hukukunda nişanlanma “hıtbe” kelimesiyle ifade edilmektedir. Her ne kadar Osmanlı hukukunda “hıtbe” kelimesi çok kullanılmayıp “namzet olmak” kavramı nişanlanma kurumunu karşılasa da3 Kararname’de nişanlı kimseler için “hâtıb” ve “mahtûbe” kavramlarının kullanıldığı dikkat çekmektedir4.