Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sosyal Güvenlik Ödemelerinin Korunması Bağlamında Haczedilemeyen Emekli Aylıklarının Banka Alacaklarının Tahsiline Yönelik Hukukî İşlemlere Konu Olması Sorunu

Protection of Social Security Payments in the Context of the Problem of Dispositions on Unseizable Pension for the Collection of Bank Receivables

Evren KILIÇOĞLU

Sosyal güvenlik ödemeleri ve bu kapsamda en yaygın olarak ödenen sosyal güvenlik ödemesi olan emekli maaşları bakımından sosyal güvenlik mevzuatımızda haczedilemezlik koruması ile bunun istisnaları ve ayrıca temlik yasağı öngörülmüştür. Buna karşılık, sosyal güvenlik ödemelerinin alacak rehni, hapis hakkı, takas gibi maddî hukuk işlemlerine konu olmak suretiyle bir alacağın teminatlandırılması ve tahsili için kullanılıp kullanılamayacağı hakkında özel yasal düzenlemeler bulunmamaktadır. Bunun da etkisiyle, özellikle hak sahiplerinin bankalar ile akdettikleri kredi sözleşmelerinden doğan banka alacaklarının tahsili bakımından söz konusu maddî hukuk işlemlerinin geçerliliği konusunda yargı uygulamasında önemli tereddütler ortaya çıkmaktadır. Yargı kararlarında genellikle, doğrudan uygulanması gereken Türk Borçlar Kanunu’nun ve Türk Medeni Kanunu’nun alacak rehnine ve takasa ilişkin sınırlayıcı hükümleri ihmal edilerek; genel işlem koşulları denetimi, dürüstlük kuralı ve İcra ve İflas Kanunu’nun 83/a maddesinde öngörülen haczedilemezlikten önceden feragat yasağı kuralı temelinde çözüm aranmaktadır. Bu çalışmada, emekli maaşları başta olmak üzere mevzuatta haczedilemeyeceği öngörülen sosyal güvenlik ödemelerinin maddî hukuk işlemlerine konu edilmek suretiyle alacak tahsili için kullanılıp kullanılamayacağı meselesinden yola çıkılarak, sosyal güvenlik ödemelerine ilişkin icra hukuku ve maddî hukuk koruması yabancı hukuklardaki düzenlemelerle karşılaştırılarak ele alınmış ve Yargıtay içtihadı bu kapsamda değerlendirilip konuya ilişkin de lege feranda bir yasal düzenleme teklifi de sunulmuştur.

Sosyal Güvenlik Ödemesi, Emekli Maaşı, Haczedilemezlikten Feragat, Takas, Rehin Hakkı.

In the loan agreements made by the banks with their customers who receive social security payments, there are provisions of the contract stating that the bank has the right to pledge, exchange and lien on the social security payment. The rightfulness of whether the social security payments will be subject to dispositions of the retiree in disputes arising from the seizure of the pension within the scope of unpaid loan installments, the blocking of the salary payments deposited by the Social Security Institution to the account of the retiree at the creditor bank by the bank based on the right of pledge or lien, or the exercise of the right to barter, is carried out by the Court of Cassation through provisions of judicial control of general terms and conditions, waiver of non-seizure pursuant to Article 83/a of the Enforcement and Bankruptcy Law and partially abuse of right. In this study, whether social security payments may be subject to free disposition of the retiree has been examined within the scope of regulations in foreign legal systems, the case-law of the Court of Cassation on the subject has been evaluated, and solution proposals on the subject and a proposal for a draft law proposal have been presented.

Social Security Payment, Pension, Waiver of Seizure, Barter, Pledge.

Giriş

Ülkemizde güncel verilere göre Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan, dokuz milyonun üzerinde vatandaşımız yaşlılık aylığı (emekli maaşı), yaklaşık dört milyon vatandaşımız da diğer aylık ve gelirler (malüllük aylığı, iş göremezlik geliri, ölüm aylığı) olmak üzere toplamda yaklaşık on üç milyon kişi sosyal güvenlik ödemesi almaktadır. Bu sayılar, toplam nüfusumuzun yaklaşık %16’sına tekabül etmektedir. Söz konusu ödemeler, sosyal devlet ilkesi kapsamında vatandaşların muhtaç duruma düşmeden ve başkalarının yardımına ihtiyaç duymadan asgarî geçimlerini sağlayabilmeleri için aylık olarak yapılmaktadır. Bu ödemelerin belirli bir geçim standardının sağlanmasında yetersiz kalması ya da çeşitli nedenlerle daha yüksek miktarda toplu nakit ihtiyaçlarının ortaya çıkması nedeniyle vatandaşlar bu ihtiyacı bankalardan aldıkları kredilerle karşılamaya çalışmaktadırlar.

Sosyal güvenlik ödemelerinin hak sahibinin seçtiği bankadan ödenmesinin önünün açılmasıyla, bankalar hak sahiplerinin kendisini tercih etmesi ve belirli bir süre boyunca aylıklarını kendi nezdindeki mevduat hesabından almaya devam etmesi karşılığında “promosyon” ödemesi adı altında ödemeler yapmakta ve kendisine yatırılan aylıkları bir teminat olarak görerek, aylıklarını kendisinden alan hak sahiplerine kredi kullandırmaktadır. Kredi sözleşmelerinde bankanın emekli aylığı üzerinde rehin ve hapis hakkına, tahsil yetkisine, bloke koyma yetkisine sahip olduğuna, borç için kesinti yapma yetkisi olduğuna yönelik sözleşme hükümlerine de yer verilmektedir. Sosyal güvenlik ödemelerinin ve özellikle emekli aylıklarının banka alacağının tahsili için bu türden hukukî işlemlere konu olup olmayacağı hususunda yargı kararlarında ve öğretide bir görüş birliği olduğunu söylemek mümkün değildir. Yargıtay’ın konu ile ilgili kararları incelendiğinde, sosyal güvenlik ödemelerinin hukukî işlemlere konu edilmesi hususunun temelde genel işlem koşulu denetimi ve İcra ve İflâs Kanunu (İİK)’nun haczedilemezlikten önceden feragate ilişkin 83/a hükmü kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Çalışmamızda, sosyal güvenlik ödemelerinin icra hukuku ve maddî hukuk alanında korunmasına ilişkin Alman hukuk çevresindeki çözümler de incelenerek, Türk hukukundaki durum Yargıtay uygulaması eleştirilerek ayrıntılı olarak irdelenecek, sosyal güvenlik ödemelerinin mevcut hukukî duruma göre bir kredi teminatı ve tahsil aracı teşkil edip edemeyeceği tespit edildikten sonra bir yasal düzenleme önerisi sunulacaktır.

I. Genel Olarak Sosyal Güvenlik Ödemelerinin İcra Hukuku ve Maddî Hukuk Hükümleriyle Korunması ve Emekli Aylıklarına İlişkin İnceleme Konusu Sorunun Ortaya Konulması

Özel hukukta geçerli borçlunun malvarlığıyla sınırsız sorumluluğu kuralına rağmen, bu sorumluluğun cebri icra yoluyla bilfiil gerçekleştirilmesi aşamasına geçildiğinde, insan onuru, kişilik hakkı, ailenin korunması gibi anayasal temel hakları ve sosyal devlet ilkesini de dikkate alan cebri icra hukuku, borçluyu korumaya yönelik kamu hukuku karakterli normlarıyla, belirli mal, hak ve alacakların kısmen veya tamamen haczedilemeyeceğini (haczedilemezlik kurallarını) öngörmektedir1 . Böylece maddî özel hukuk alanından icra hukuku alanına gelindiğinde, sorumlu olunan malvarlığından cebri icra müdahalesine tâbi olan malvarlığına geçiş söz konusu olmaktadır2 . Ancak cebri icra engelleri, borçlunun korunması amacının gerektiği ölçüde hayata geçirilebilmesi için her zaman yeterli olmamakta, haciz yasağının yanı sıra o mal, hak veya alacağa ilişkin bazı maddî hukuk işlemlerini tamamen veya kısmen yasaklayan koruma hükümlerine de ihtiyaç duyulabilmektedir. Özellikle borçlunun hak ve alacakları hakkında icra hukukunda kısmen veya tamamen haczedilemezlik niteliği tanındığında, daha cebri icra aşamasına gelinmeden, söz konusu hak veya alacağın tahsile ve teminatlandırmaya yönelik temlik, rehin, takas gibi maddî hukuk işlemlerine konu olup olamayacağı sorunu da gündeme gelmekte; kimi zaman o hak veya alacakla ilgili haczedilemezlik kuralı yanında bazı hukukî işlem yasaklarının da mevzuatta açık biçimde yer aldığı görülmektedir3 . Bu maddî hukuk düzenlemeleri, borçtan sınırsız sorumluluğu sınırlayan düzenlemeler olmayıp, özellikle zayıf durumdaki borçlunun o alacağına ilişkin hukukî işlem özgürlüğü bakımından korunmasına4 hizmet eden hükümlerdir. Böylece icra hukuku borçlunun malvarlığındaki o alacağa ilişkin cebri icra müdahalesini engelleyerek, maddî hukuk da hukukî işlem özgürlüğüne sınırlama getirerek, birlikte ve karşılıklı tamamlayıcı hükümlerle borçluya bir koruma sağlamaktadır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93. maddesinin birinci fıkrasında, sigortalılara veya hak sahiplerine5 yapılacak sosyal güvenlik ödemeleri (aylık, gelir ve ödenek alacakları6 ) bakımından haczedilemezlik kuralı yanında temlik (devir) yasağı da öngörülmüştür7 . Temlik dışındaki hukukî işlemler, özellikle rehin ve takas bakımından ise -aşağıda inceleyeceğimiz bazı yabancı hukuklardaki sosyal güvenlik mevzuatlarından farklı olarak- Türk sosyal güvenlik mevzuatında özel hükümlere yer verilmemiştir.

5510 sayılı Kanun kapsamında sosyal güvenlik ödemesi (özellikle emekli aylığı) almakta olan ve kredi ihtiyacı bulunan kişiler sıklıkla, ödemenin Sosyal Güvenlik Kurumu’nca mevduat hesabına yatırıldığı8 banka ile kredi sözleşmesi akdetmektedirler. Bu bankalar, kredi talep edenlerin emekli aylıklarının kendi nezdindeki mevduat hesabına yatırılıyor olmasını da alacaklarının tahsili için genel anlamıyla bir teminat olarak görerek diğer bankalara nazaran kendi maaş müşterilerine daha uygun koşullarda (daha düşük faiz oranlarıyla, teminat aramadan) kredi imkânları sunabilmektedirler9 . Kredi veren banka kredi alan ile kredi sözleşmesi akdederken genellikle, kredi borcunun ödenmesini teminat altına almak üzere, bir yandan olası icra takibi için emekli aylıklarının haczine muvafakate ilişkin sözleşme hükümlerine yer verebilmekte ya da bu konuda ayrı bir taahhüt alabilmekte, diğer yandan da kredi borçlusunun emekli aylığı alacaklarını da kapsayacak biçimde rehin, hapis hakkı, takas, hatta kimi zaman temlik gibi maddî hukuk işlemlerine dair hükümlere kredi sözleşmesinde yer vermektedir10 .

Bu çalışmada inceleyeceğimiz asıl mesele, haczedilemez nitelikteki emekli aylığı alacaklarının (genel olarak 5510 sayılı Kanun kapsamındaki sosyal güvenlik ödemelerinin), kredi sözleşmelerinde yer verilen temlik, rehin, hapis hakkı, takas, mahsup, tahsil yetkisi, bloke, virman gibi işlemler yoluyla, kredi alacağının icra takibi dışında tahsiline ve teminatlandırılmasına hizmet edip edemeyeceği meselesidir. Bu bağlamda öncelikle, 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesinde sosyal güvenlik ödemeleri için öngörülen temlik yasağının amacı sorgulanıp, genel hükümlerden ve özellikle Türk Medeni Kanunu (TMK)’ndan doğan rehin yasağı ile Türk Borçlar Kanunu (TBK)’ndan doğan takas yasağının bulunup bulunmadığı ve bu kapsamda emekli aylığı alacakları bakımından söz konusu maddî hukuk işlemlerinin geçerli olup olmadığı incelenecektir. Ayrıca aşağıda yer vereceğimiz Yargıtay içtihadının meselenin çözümünde İİK m. 83/a hükmünü öne çıkarması karşısında, İİK m. 83/a hükmünde öngörülen haczedilemezlikten önceden feragat yasağının belirtilen türden maddî hukuk işlemlerine engel olup olmayacağı, yani maddî hukuk etkisi olup olmadığı da ele alınacaktır. Bunun yanında, 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesinin birinci fıkrasında borçlunun hacze muvafakat edebileceğinin öngörülmüş olmasının ve somut takipteki hacze muvafakatin, maddî hukuk işlemlerinin geçerliliği bakımından bir etki gösterip göstermediği de irdelenecektir. Bu konularda varılacak sonuçlara göre, meselenin -yargı kararlarında genellikle ele alındığı gibi- genel işlem şartlarıyla ve hakkın kötüye kullanılması yasağıyla ne ölçüde ilgili olduğu üzerinde de durmak gerekecektir.

5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi kapsamında, emekli aylığının haczine muvafakate ilişkin kredi sözleşmesindeki veya ayrı muvafakat belgesindeki irade açıklamasının geçerli olup olmadığı ve hacze muvafakate imkân veren bu yasal düzenlemenin yerinde olup olmadığı gibi konular burada doğrudan doğruya inceleme konumuzun kapsamında yer almamaktadır. Bu konuda sadece, borçlunun emekli aylığının haczine muvafakatinin ancak icra takibi kesinleştikten sonra verilmesi hâlinde geçerli olacağının, dolayısıyla kredi sözleşmesindeki buna ilişkin hükümlerin geçerli olmadığının kabul edilmekte olduğunu belirtmekle yetineceğiz11 . Haczedilemezlikten feragat yasağının ve bu yasağa takibin belirli bir aşamasından sonra istisna tanınmasının sosyal güvenlik ödemelerine ilişkin maddî hukuk korumasına etkisini ise aşağıda12 ayrıca inceleyeceğiz.

5510 sayılı Kanun kapsamında, kısa vadeli ve uzun vadeli sigorta kollarından sigortalılara ve hak sahiplerine şartları dahilinde çeşitli ödenek, gelir ve aylıklar ödenmektedir. Burada ele alacağımız hukukî mesele bakımından, 5510 sayılı Kanun kapsamında en yaygın olarak ödenen parasal edim olan yaşlılık aylığı (emekli maaşı)13 özelinde bir inceleme gerçekleştireceğiz. Ancak varılacak sonuçlar ve tespitler, bu Kanun kapsamında ödenen diğer aylık, gelir ve ödenekler bakımından da geçerli olacaktır. Zira özellikle parasal sosyal güvenlik edimlerinin icra hukuku ve maddî hukuk işlemlerine karşı korunmasına ilişkin genel bir mesele söz konusudur.

Bankacılık sözleşmelerinde kredi geri ödemelerinin sosyal güvenlik ödemeleri yoluyla tahsiline ve teminatlandırılmasına ilişkin sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığına dair varılacak sonuçlar, bu alandaki bankacılık uygulamasında kredi düzeninin ve teminat araçlarının şekillenmesinde de etkili olabilecektir. Aşağıda inceleyeceğimiz bazı yabancı hukukların icra hukuku ve sosyal güvenlik hukuku mevzuatlarına ilişkin tespitlerimizle birlikte, kanun koyucunun hukuk politikası tercihlerini de etkileyebilecek sonuçların ortaya çıkması mümkündür. Bu bağlamda sonuç kısmında bir yasal düzenleme önerisine de yer vereceğiz.

II. İsviçre ve Almanya Hukuklarında Sosyal Güvenlik Ödemelerine ve Özellikle Emekli Aylıklarına İlişkin Haciz, Temlik, Rehin ve Takas Engelleri

İsviçre Federal İcra ve İflas Kanunu’nun (İsviçre İİK) 92. maddesinin 9a bendine göre, zorunlu sigortalılık kapsamında ödenen yaşlılık (emekli) aylıklarının haczi mümkün değildir14 . Zorunlu sosyal sigortalılık kapsamında Yaşlılık Sigortası Hakkındaki Federal Kanun’un (Bundesgesetz über die Alters- und Hinterlassenenversicherung - AHVG) 20. maddesinde de bu Kanun kapsamındaki yaşlılık aylıklarının ve sigortalının geride bıraktıklarına ödenen aylıkların haczedilemeyeceği öngörülmüştür, bu konuda bir istisna da tanınmamıştır15 . Böylece Türk hukukunda da olduğu gibi, emekli aylığının tutarına ve borçlunun bakmakla yükümlü olduğu başka kişiler bulunup bulunmadığına bakılmaksızın bir haczedilemezlik kuralı öngörülmüştür. Söz konusu aylıkların amacı kişinin asgarî geçimini temin etmek olduğundan mutlak bir haczedilemezlik kuralı kabul edilmiştir16 . İsviçre İİK’nın 92. maddesinin 9a bendinde öngörülmüş olan aylıklar mutlak haczedilemezlik kuralına rağmen haczedilmişse, yapılan haciz yok hükmündedir17 .

Sosyal Sigortalar Hukukunun Genel Hükümleri Hakkındaki Federal Kanun’da (ATSG)18 , Kanun kapsamındaki edimlerin güvencesine ilişkin 22. maddeye yer verilmiştir19 . Genel hüküm niteliğindeki bu hüküm, Yaşlılık Sigortası Hakkındaki Kanun kapsamında ödenen emekli aylıkları bakımından da geçerlidir20 .

ATSG m. 22’nin birinci fıkrasına göre “Ödemelere ilişkin talep devredilemez ve rehnedilemez. Her türlü temlik veya rehin hükümsüzdür.”. Bu yasağa aykırılık hâlinde, kamu hukukunun emredici hükmüne aykırılık söz konusu olduğundan işlemin kesin hükümsüz olduğu ve hükümsüzlüğün herkes tarafından ileri sürülebileceği kabul edilmektedir21 .

Maddenin ikinci fıkrasında, sadece temlik yasağının istisnasına yer verilmiştir. Rehin yasağının ise istisnası bulunmamaktadır22 . İkinci fıkradaki bu istisna hükmüne göre, “Ancak sosyal sigortacının sonradan yapacağı ödemeleri (Nachzahlungen von Leistungen des Sozialversicherers), a. Avans ödemesi yapan işverene ya da kamusal veya özel sosyal yardım kurumuna, b. ön ödeme yapan bir sigortacıya, devredilebilir.”.

Bu istisna kapsamında, hak sahibinin kuruma geç başvurusu veya incelemenin tamamlanamaması gibi sebeplerle, geriye dönük olarak sonradan ödeme yapılmasının söz konusu olacağı hâllerde, sadece bu geriye dönük olarak ödenecek birikmiş alacakların (hak sahibi tarafından talep edilebilir olduğu andan itibaren sigorta kurumunun ödemekle yükümlü olduğu, yani doğmuş olmakla birlikte henüz ödemesi yapılmamış alacakların) temlik edilebileceği kabul edilmektedir23 . Kanun’a göre (m. 19), maaş gibi periyodik ödemeler, aylık olarak ve o ay için peşin biçimde ödenmektedir. Bu durumda bu periyodik ödemeler bakımından bir temlik söz konusu olamayacak; ancak hak sahibinin geç başvurusu veya incelemenin sürmesi nedeniyle geriye dönük olarak birikmiş aylıkların sonradan ödenecek olması hâlinde bunlar için bir temlik gündeme gelebilecektir. Bu temlik de ancak belirli kişilere ve belirli şartlarla yapılabilecektir. Söz konusu düzenlemeye göre, bir işveren veya kamusal ya da özel sosyal yardım kurumu hak sahibine avans ödemesi yapmışsa veya sigortacı ön ödeme yapmışsa, sosyal sigorta kurumunun geriye dönük yapacağı ödemeler söz konusu işveren veya sosyal yardım kurumuna ya da sigortacıya temlik edilebilir.

Böylece, hak sahibinin doğmuş olmakla birlikte henüz kendisine ödenmemiş olan, ileride geriye dönük olarak ödenecek sosyal güvenlik alacakları için, işveren, sosyal yardım kurumu, sigortacı gibi kişilerden ödeme alması (hak kazandığı sosyal güvenlik ödemesinin henüz ödenmemesini bu şekilde ikame etmesi) karşılığında, ödenmesi beklenen bu alacağını anılan kişilere devredebilmesinin yolu açılmıştır24 . Sosyal güvenlik ödemelerinin gelir yokluğunu ikame etme amacı vardır. Sonradan geriye dönük olarak birikmiş alacakların ödenmesi (Nachzahlung) hâllerinde ise, sosyal güvenlik ödemelerinin gelir yokluğunu ikame amacının ortadan kalktığı, sürekli aylık olarak ödenmekte olan ödemelerdeki gibi bir fonksiyon yerine getiremeyeceği düşüncesi de bu temlik istisnasının getirilmesinde etkilidir25 .

Sosyal edimlerin takasa konu olması bakımından da sınırlama öngörülmüştür. Takasın ancak temlik yasağının yukarıda açıklanan istisnasının varlığı hâlinde mümkün olacağı kabul edilmiştir. Tahsil yetkisine dayanarak ödemeyi alan kişinin, kendi alacağı için takas hakkını kullanamayacağı da açıkça düzenlenmiştir26 . Ayrıca özel olarak, yaşlılık aylıklarıyla ilgili Kanun’un (AHVG) 20. maddesinin ikinci fıkrasında, sadece muaccel aylık alacaklarının, ancak maddede sayılan sigorta kurumlarının alacaklarıyla takasının mümkün olabileceği düzenlenmiştir27 .

Buradaki temlik, rehin ve takas yasaklarıyla, üçüncü kişiye tahsil yetkisi verilmesinin (Inkassovollmacht) engellenmediği de kabul edilmektedir. Ancak bu yetkinin verilmesiyle temlik ve rehin yasağının aşılması çabasının da söz konusu olabileceği gözetilerek, her somut olayda buna ilişkin bir incelemenin yapılmasının da zorunlu olduğu belirtilmektedir28 .

Görüldüğü gibi İsviçre’de zorunlu sigortalılık kapsamındaki emekli aylıkları tamamen haczedilemez niteliktedir. Ayrıca emeklinin ileriki aylarda alacağı, yani henüz muaccel olmamış emekli aylıkları üzerinde temlik ya da rehin yoluyla geçerli biçimde tasarrufta bulunması veya bunların takasa konu olması da mümkün olmayıp sadece muaccel olup da henüz ödenmemiş olan maaş alacakları üzerinde sıkı şartlarda tasarruf imkânı vardır.