Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Anayasa Mahkemesi’nin Şaban Kurt Bireysel Başvuru Kararının Koruma Süresi Dolmuş Eser Üzerindeki Fikri Hakların Yeniden Canlanması Sorunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Evaluation of the Şaban Kurt Individual Application Decision of the Constitutional Court within the Framework of the Revival of Copyrights on the Work Whose Term of Protection Has Extinguished

Gülen Sinem TEK

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru talebi ile önüne gelen uyuşmazlıkta, Mehmet Âkif Ersoy’un eserlerinin kamuya mâl olduğu 1987 yılında işleme yolu ile “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir” isimli eseri meydana getiren Mehmet Ertuğrul Düzdağ, bu eser üzerindeki basım, çoğaltım ve dağıtım haklarını Şaban Kurt’a devretmiştir. Ne var ki 12.06.1995’te yürürlüğe giren 4110 sayılı Kanun ile koruma süreleri eser sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıla çıkarılmış, kanun gerekçesinde de bu düzenlemenin geçmişe etkili olduğu ifadesi yer almıştır. Mahkemeler de, eser sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıl dolmamış ise, kamuya mâl olmuş eserler üzerindeki fikri hakların yeniden canlanacağına yönelik kararlar vermiştir. Ne var ki 4110 sayılı Kanun’un dayandığı Avrupa Topluluğu’nun 93/98/CE Yönergesi’nde kamuya mâl olmuş eser üzerindeki fikri hakların yeniden canlanması açık bir düzenlemeye dayanmaktadır ve üye ülkeler arasındaki haksız rekabetin önlenmesi amacına hizmet etmektedir. Oysa makul bir amaca dayanan, sınırları belli ve açık bir düzenleme olmaksızın yeni kanunun geçmişe etkili olacağının kabul edilmesi hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesi’nin de Şaban Kurt bireysel başvuru kararında, hukuk devleti ilkesine vurgu yapıp açık bir kanuni düzenleme olmaksızın yeni kanunun geçmişte sona ermiş bir olaya uygulanacağını kabul etmesi hatalıdır.

Koruma Süresi, Kamuya Mâl Olmuş Eser, Fikri Hakların Yeniden Canlanması, Kanunun Zaman Bakımından Uygulanması, Kanunun Geçmişe Etkisi.

In the dispute that came before the Constitutional Court with the individual application request, Mehmet Ertuğrul Düzdağ who created by adaption the book entitled “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir” at the year 1987 when the works of Mehmet Âkif Ersoy laid within the public domain, transferred his rights of reproduction, publishing and distribution to Şaban Kurt. However with the 4110 numbered Law, which entered into force on 12.06.1995, the terms of protection were extended to seventy years from the death of the author and it was stated at the preamble that this provision was retroactive. The courts judged that if seventy years since the death of the author have not passed, the copyrights of the work whose term of protection was extinguished would be restored. But the Council Directive 93/98/CE, on which the 4110 numbered Law leans, has an explicit provision on the revival of copyrights of the work which lays within the public domain and this provision serves the purpose to prevent the unfair competition within the European Union. Though, accepting the retroactivity of the new law without an explicit provision based on a reasonable purpose is incompatible with the principle of the rule of law. For this reason, the decision of the Constitutional Court upon Şaban Kurt’s individual application which emphasizes the rule of law and then concludes that the new law will be retroactive without an explicit legal provision is erroneous.

Terms of Protection, Works within the Public Domain, Revival of Copyrights, Application of Law Ratione Temporis, Retroactivity of Law.

Giriş

Anayasa Mahkemesi 14.09.2022 tarihli bireysel başvuru kararında1 , koruma süresi dolmuş bir eser üzerindeki fikri hakların sonraki bir kanun değişikliği ile “yeniden canlanması” üzerine, eserin işlemesini yayımlayan Şaban Kurt’un mali hak sahibine tazminat ödemesinin hak ihlali teşkil ettiğine hükmetmiştir. Çalışmamızda söz konusu kararı, koruma süresi dolmuş ve serbest hale gelmiş eser üzerindeki fikri hakların yeniden canlanmasının mümkün olup olmadığını ortaya koyarak inceleyeceğiz.

I. Anayasa Mahkemesi’nin Şaban Kurt Bireysel Başvuru Kararı

1943 yılında, Ömer Rıza Doğrul tarafından 1936’da vefat eden Mehmet Âkif Ersoy’un şiirleri Latin alfabesi ile işlenerek Safahat isimli eser meydana getirilmiş ve eser üzerindeki mali haklar İnkılâp Kitabevi’ne devredilmiştir. Mehmet Ertuğrul Düzdağ da, Mehmet Âkif Ersoy’un eserlerinin kamuya mâl olduğu 1987 yılında, “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir” isimli eseri yayımlamıştır. Mehmet Ertuğrul Düzdağ, 04.01.1997 tarihli sözleşme ile “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir” isimli eserin basım, çoğaltım ve dağıtım haklarını başvurucu Şaban Kurt’un temsilcisi olduğu Çağrı Yayınları’na 99 yıl süre ile devretmiştir. Bu tarihten sonra söz konusu eser, Çağrı Yayınları tarafından basılarak yayımlanmıştır.

1997’deki sözleşme ile Mehmet Ertuğrul Düzdağ’dan “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir” isimli eserin basım, çoğaltım ve dağıtım haklarını devralan başvurucuya karşı İnkılâp Kitabevi mali haklarına sahip oldukları Safahat isimli eserin izinsiz basılıp dağıtıldığı gerekçesi ile suç duyurusunda bulunur. Zira, 1995 yılında yürürlüğe giren 4110 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca koruma süresinin eser sahibinin ölümünden itibaren yetmiş yıla çıkarılmıştır.

Başsavcılığın talebi üzerine hazırlanan bilirkişi raporunda, “Mehmet Akif Ersoy ve Safahat-Tam Metin ve Safahat Dışında Kalmış 54 Şiir” isimli eserin işleme eser vasfında olduğu ve İnkılâp Yayınevi’nin mali haklarına sahip olduğu esere göre bazı farklılıklar arz ettiği ortaya konulmuştur. Başsavcılığın ticaret hukuku alanında uzman bir öğretim görevlisinden istediği hukuki mütalaada da, 12.06.1995’te yürürlüğe giren 4110 sayılı Kanun ile koruma süresinin yetmiş yıla çıkarıldığı, ancak 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin ikinci fıkrasına dayanılarak, Mehmet Ertuğrul Düzdağ’ın eserinin koruma süresinin elli yıl olduğu dönemde yayımlanmış olması sebebi ile kazanılmış hakkının bulunduğu ve başvurucunun eserinin özgün bir işleme eser olup Ömer Rıza Doğrul’un eserinin taklidi olmadığı ifade edilmiştir.

Bunun üzerine başsavcılık, 27.07.2007 tarihinde suçun oluşmadığını belirterek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.