Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Velayetin Kaldırılması Sebepleri

Reasons for Revocation of Custody

Pınar GÜZEL

Kanunkoyucu, ergin olana dek çocuğu koruyup kollamak, terbiye etmek ve çocuğa eğitim aldırmakla görevli velinin velayet hakkını çocuğun yararını merkeze alarak kullanmasını; çocuğun kişi varlığı bakımından yararını veya gelişimini tehlikeye düşüren durumların varlığı halinde ise hâkimin çocuğun korunması için bir dizi tedbiri almasını öngörmektedir. Bu tedbirler öncelikle çocuğun korunmasına yönelik duruma uygun çeşitli emirler ve düzenlemeler olabileceği gibi, çocuğun bir kuruma veya aile yanına yerleştirilmesini içerebilir. Anılan tedbirlerden sonuç alınamaz veya sonuç alınamayacağı baştan belli olur ise, bir son çare tedbiri olarak velayet hakkının kaldırılması söz konusu olabilir. Ancak velayet hakkının kaldırılması, kanunda sınırlayıcı olarak belirtilmiş olan sebeplerin birinin varlığı halinde mümkündür. Bu sebepler, kural olarak velayet hakkını birlikte kullanan ana ve babanın deneyimsizlik, rahatsızlık, başka bir yerde bulunma ve benzeri bir sebeple velayet görevini gereğince yerine getirme hususundaki aczi ile çocuğa yeterli ilgi göstermeme veya çocuğa karşı velayetten kaynaklanan yükümlülüklerini ağır şekilde savsaklaması hallerinden ibarettir. Ayrıca velinin üçüncü kişiyle evlenmesi kural olarak velayetin kaldırılması sebebi olmamakla birlikte, duruma göre çocuğun yararı gerektiriyorsa velayetin kaldırılmasına yol açabilmektedir.

Velayet, Velayet Hakkı, Çocuğun Yararı, Çocuğun Korunması, Velayetin Kaldırılması.

The legislator provides that the parent, who is responsible for protecting, nurturing and educating the child until he/she becomes an adult, should use the right of custody by putting the child’s best interest in the centre; and the judge to take a series of measures in order to protect the child in case of situations endangering the child’s best interest or development in terms of his/her personality. These measures may include various orders and regulations regarding the protection of the child, as well as placing the child in an institution or family. If the aforementioned measures fail or it becomes clear from the beginning that no results can be obtained, the right of custody may be revoked as a last resort measure. However, the revocation of the right of custody is possible in the presence of one of the limited number of reasons specified in the law. These reasons consist of the inability of the parents, who use the right of custody together as a rule, to fulfil their custody duties due to inexperience, illness, being elsewhere and similar reasons and not showing enough attention to the child or severely neglecting their obligations to the child arising from custody. In addition, the marriage of a parent to a third party does not constitute a reason for the revocation of custody as a rule, but it may lead thereto if required in order to ensure the child’s best interest.

Custody, Custody Right, Best Interest of the Child, Protection of the Child, Revocation of Custody.

I. GENEL OLARAK

Ana babanın çocuğa (veya istisnai olarak kısıtlanmış bulunan ergin çocuğa) karşı üstlendikleri bakım, koruma, terbiye ve eğitim görevleri ile bu görevlerin gereğince yerine getirilmesi için sahip oldukları yetkilerin bütününü1 ifade eden velayet, bir başkasına sözünü geçirmeyi,2 bir başkası üzerinde hâkimiyet ve otorite sahibi olma yetkisini3 ifade etmek için de kullanılmaktadır. Velayet, kural olarak ana ve babanın veya bunlardan yalnız birinin çocuğun temsil edilmesi, kişi varlıklarının korunması, geliştirilmesi, mallarının yönetilmesi ile ilgili hak ve yükümlülüklerini içermektedir.4

Velayet hakkı, aile hukukundan kaynaklanan, ana ve babanın veya bunlardan birinin sahip olduğu kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır.5 Bununla birlikte, velayet hakkının kullanılmasında çocuğun yararı ilkesinin üstün tutulması sebebiyle, velayet birçok yazar tarafından, hatta zaman zaman ana babanın kişilik hakkı alanından soyutlanarak;6 hem bir hak, hem de bir ödev/görev veya yükümlülük7 kaynağı olarak nitelendirilmektedir.8 Sahibine menfaat sağlayan klasik hak kavramından farklı olarak, kendisine özgü bir hak olan velayet hakkı, hak sahibi olan velinin veya velilerin değil, çocuğun yararına kullanılır.9

Türk Medeni Kanunu (“TMK”)10 m.335/f.I uyarınca, çocuğun velisi anası ve babasıdır ve TMK m.336/f.I uyarınca evlilik devam ettiği sürece velayet kural olarak ana ve baba tarafından birlikte kullanılır. Ortak hayata son verilmesi, ayrılık, boşanma veya ölüm halinde velayet TMK m.336/f.II ve III gereği anaya veya babaya bırakılır.11 Evlilik dışında doğmuş bulunan çocuğun velisi ise TMK m.337/f.I uyarınca anasıdır. Evlat edinenin de evlat edinilen üzerinde velayet hakkı elde etmesi TMK m.314/f.I uyarınca evlat edinme ile mümkün olmaktadır.

Velayet kapsamında veli, çocuğun kişi varlığı ve mal varlığı ile ilgili hak ve yükümlülüklerle donatılmıştır. Velinin çocuğun kişi varlığını ilgilendiren görevleri, çocuğun toplumda bedensel, ruhsal, zihinsel, ahlaki ve sosyal bakımdan sağlıklı bir birey olarak yerini alabilmesine yönelik ilgi, sevgi, bakım, terbiye ve eğitimi almasını sağlamak ve çocukla ilgili meselelerde onun yararını ve özellikle kişilik haklarını göz önünde bulundurarak hareket etmektir.12 Bu kapsamda örneğin TMK m.340/f.I uyarınca velayet hakkını elinde bulunduran ana ve babanın çocuğun genel, mesleki ve dini eğitim almasını sağlaması velayet hakkına bağlı haklarından olduğu kadar, görevlerinden de biridir.13 Bu görevin gereğince yerine getirilip getirilmediği, ana ve babanın ekonomik imkânları ve çocuğun bireysel yetenekleri ve ilgisi ile orantılı olarak değerlendirilir.14 Çocuğun bireysel yetenekleri ve ilgisine uygunluk bakımından TMK m.340/f.II’de özellikle bedensel veya zihinsel bir engeli bulunan çocukların durumuna uygun genel ve mesleki eğitimi sağlama görevi özel olarak düzenlenmiştir. Çocuğa eğitim verme hakkının içeriği açısından Yargıtay yerleşik içtihadında velayet hakkını kullanan ana ve babanın verecekleri eğitim ile çocuğu dürüst, kötü alışkanlıklardan uzak, iyi ahlâklı, çalışkan ve bilgili bir insan olarak yetiştirmek hak ve yükümlülüğüne sahip bulunduklarını ifade etmektedir;15 bu ölçüt, yüksek mahkemenin velayetin kaldırılmasını gerektirecek sebeplerin varlığına ilişkin değerlendirmelerinde de sıklıkla tekrarlanmaktadır.

TMK m.339 vd. hükümleri uyarınca, çocuklarını yetişkin olana dek terbiye etmekle, yetiştirmekle, eğitim almalarını sağlamakla görevli olan ana ve baba, aynı zamanda bunları yapmaya yetkilidir.16 Bununla birlikte, velayet kurumunun modern toplumdaki esas amacı çocuk üzerinde egemenlik kurmak değil; bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişimini tamamlamaya doğru ilerleyen çocuğa belirli bir özerklik alanı tanımak suretiyle çocuğun korunması ve yararının gözetilmesidir.17 Velayet hakkı kullanılırken ve velayet hakkında bir düzenleme yapılırken18 gözetilecek olan en önemli ilke, çocuğun üstün yararının korunmasıdır.19 Velayet hakkı, çocuğun kendine yetebileceği ve kendi menfaatlerini savunabileceği fiziksel ve zihinsel olgunluğa erişmesine kadar, onu korumak ve kişiliğini geliştirecek biçimde yönlendirmek amacıyla sınırlı olarak kullanılmalıdır.20 Çocuğun olgunlaşmasına paralel olarak velayetin kapsamı daralacaktır.21 Her aşamada çocuğun üstün yararı gözetilerek işlemesi gereken ve kamu düzenini ilgilendiren bir özel hukuk müessesesi olan22 velayetin icrası devlet denetimine tabidir.23

Çocuğun yararı ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin24 (“ÇHS”) m.3/f.I ve m.18/f.I hükümleri uyarınca da gerek kamu makamları ile bireyler arasındaki ilişkilerde, gerekse velayet hakkının kullanılmasında merkez kavram olarak öne çıkmaktadır. Velayet müessesesinin merkez kavramı olan çocuğun yararı, çocuğu ilgilendiren bir karar alınırken, çocuğun fiziksel, düşünsel, duygusal, sosyal, ahlaki, hukuki ve ekonomik açılardan dengeli ve doğru şekilde gelişimine imkân veren seçenekler arasında, çocuğun doğasına en uygun olan ve çocuk bir seçim yapabilecek durumda olsaydı, kendi yararına hareket ederek makul ve ortalama zekâya sahip bir yetişkin gibi yöneleceği seçenek doğrultusunda hareket edilmesini ifade eder.25 Üstün yarar, çocuğun yaşı, bulunduğu çevre ve şartlara göre değişebilen, göreceli ve dinamik bir ölçüttür ve her somut olay ve her bir çocuk bakımından ayrıca değerlendirilmelidir.26 Hatta bu değerlendirmede çocuğun görüşünün de alınması27 gerekli olmakla birlikte, somut olayda hâkim, çocuğun yararının kendi beyanında ifade ettiği çözümden farklı bir çözümle elde edileceği sonucuna varabilir.

Velayetin çocuğun kişi varlığı ve malvarlığı üzerinde veliye tanıdığı geniş yetkiler aynı zamanda kötüye kullanılmaya da açık olduğundan, velinin velayet müessesesine uygun davranıp davranmadığı çocuğu yararı ölçütü ekseninde kamu makamlarının denetimine tabidir.28 Kanunkoyucu, çocuğun kişi varlığının29 korunması amacıyla, koruma önlemleri başlıklı genel bir düzenlemenin yanı sıra, çocuğun kuruma veya aile yanına yerleştirilmesi ve velayetin kaldırılması tedbirlerini öngörmüştür. TMK m.346 uyarınca, çocuğun yararının ve gelişiminin tehlikeye girdiği durumlarda, öncelikle ana ve babanın bir çare bulma arayışına girmeleri gerekir. Ana ve babanın bir çare bulamamaları veya çareye ulaşamamaları halinde, hâkim, TMK m.4 kapsamında takdir yetkisini kullanarak çocuğun korunmasına yönelik münasip önlemleri alır. Hükmün lafzı itibariyle, çocuğun korunması gerekliliğini tespit etmiş olan hâkim, uygun bir önlemi almak zorundadır.30 Bu hükme başvurulması için ana ve babanın kusurlu olmaları aranmaz.31

Koruma tedbirlerine hükmedilmesi için çocuğun zarara uğramış olması aranmaz, yakın bir tehlikenin varlığı yeterlidir.32 Hâkim, çocuğun yararının ve gelişiminin tehlikeye düşmüş olup olmadığını da somut koşullar ve çocuğun gereksinimleri ekseninde takdir eder; bu kapsamda özellikle çocuğun beslenme, eğitim veya sağlık, ihtiyaçlarının karşılanmaması, gereksiz şekilde cezalandırılması veya küçük düşürülmesi, çocuğa uygun olmayan davranışlarda bulunmaya zorlama gibi durumlar yer alabilir.33 Keza, ana babanın randevuevi işletmesi, tehlikeli bulaşıcı hastalıklara yakalanmış olmaları da tedbir alınmasını gerekli kılabilir.34 Ana babanın velayet hakkının kullanılması hususunda düşeceği anlaşmazlığın da çocuğun yararını ve gelişimini tehdit etmesi, koruma tedbiri alınmasını gerektirebilir.35 Hâkimin alacağı koruma önlemleri, ana ve babaya belirli yönde bir davranışta bulunma veya davranıştan kaçınma şeklinde olabilir.36 Bunun yanı sıra, ailenin danışman desteği alması, çocuğa kayyım atanması gibi tedbirler alınabileceği37 gibi; hâkimin uyarı veya talimatlarına uyulup uyulmadığını denetleyecek bir denetçi atanması38 da mümkündür. Çocuğun yararını gözetmek koşuluyla farklı şekillerde koruma tedbirleri alınabilir. Çocuk Koruma Kanununa Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkında Yönetmelik39 (“ÇKY”) m.5 hükmü ise, korunma ihtiyacı içinde bulunan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına yönelik tedbirleri, bakım, sağlık, barınma, danışmanlık ve eğitim, tedbirleri olarak sınıflandırmaktadır.

TMK m.347 ise, akli ve fiziksel gelişimi tehlikede olan veya manen terkedilmiş40 bulunan çocuk ile aile içinde kalması ailenin huzurunu kendilerinden beklenemeyecek ölçüde bozan çocuğun hâkim tarafından ana ve babadan alınarak bir aile yanına veya kuruma yerleştirilebileceğini öngörmektedir. Birinci ihtimalde çocuğun yararı, ikinci ihtimalde ise hem çocuğun hem de ailenin geri kalanının -bu kapsamda varsa diğer çocukların da- yararı gözetilerek bir hüküm verilir.

Çocuğun korunması amacıyla bir kuruma veya aile yanına yerleştirilmesi kararı, velinin velayet hakkını ortadan kaldırmaz, ancak çocuğu yetiştirme hakkı hâkim kararıyla velinin elinden alınmış olur.41 Bununla birlikte, çocuğun yararını veya gelişimini riske atan durumun bizzat ana babanın kusuruyla oluşması ihtimalinde, TMK m.346 uyarınca hâkimin emrettiği davranış değişikliği gerçekleştirilmezse veya bunun gerçekleştirilmeyeceği önceden belli ise, hâkim TMK m.348/f.I uyarınca velayetin kaldırılmasına hükmedebilir. Örneğin zekâ özürlü olması sebebiyle her iki ebeveynin de velayetini almaktan kaçındığı ve fiilen bakımını üstlenmediği çocuğa ilişkin velayetin ana veya babadan birine bırakılmasının çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığı için zararlı olacağı öngörülebilirdir.42 Öğretide, çocuğun suça teşviki hallerinde olduğu gibi velayet hakkının kötüye kullanımının etkisinin çocuğu aile yanına veya kuruma yerleştirme gibi tedbirlerle ortadan kaldırılamayacağı önceden anlaşılabiliyor ise hâkimin doğrudan velayetin kaldırılması tedbirine hükmedebileceği belirtilmektedir.43

Koruma tedbirleri, çocuğun yararının ön planda tutulması, koruma tedbirlerinin taliliği ve velinin velayetten doğan görevlerini yerine getirmedeki eksikliklerini tamamlayıcılığı ilkeleri ile çocuğun korunması gereken tehlike ile alınan tedbir arasında orantılılık ilkesi çerçevesinde uygulanır.44 Nitekim özellikle talilik, tamamlayıcılık ve orantılılık ilkelerine uygun şekilde, Çocuk Koruma Kanunu45 (“ÇKK”) m.4/f.I,b.j ve ÇKY m.8/f.XII uyarınca çocuğun korunması için alınacak tedbirler hafiften ağıra doğru bir sıra izlemelidir. Çocuğun korunmasına yönelik alınan tedbirler, tedbirin alındığı tarihten sonra koşulların değişmesi ihtimalinde yeni koşullara uydurulur (TMK m.351/f.I).

TMK m.348/f.I hükmünün lafzı gereği, velayetin kaldırılması, çocuğun yararı ve gelişimini tehlikeye düşüren durumlara karşı önlem alınmasına nazaran son çare olarak başvurulabilecek bir tedbirdir.46 Yani hâkim ancak diğer önlemlerin alınması tehlikeyi gidermemişse veya diğer önlemlerin yetersiz kalacağı önceden öngörülebiliyorsa, velayetin kaldırılmasına karar verir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin47 8. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın48 m.20/f.I hükmünde yer alan aile hayatına saygı ilkesi uyarınca, aile yaşamını oluşturan temel ilişkilerden olan velayet ilişkisine bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin kanunda öngörülmüş olması ve demokratik bir toplumda milli güvenlik, ekonomik refah, düzenin muhafazası, suça eğilimin önüne geçilmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin muhafazası için gerekli bir önlem olması ihtimalinde mümkündür. Nitekim TMK m.335/f.I,c.2’de kanuni bir sebep olmadıkça ana ve babadan velayetin alınamayacağını açıkça düzenlemektedir. Velayetin kaldırılması, çocuğun korunmasına ilişkin medeni hukuktan kaynaklanan koruma önlemleri arasında bireylerin haklarına en büyük müdahaleyi teşkil eder ve orantılılık prensibi gereği, ancak TMK m. 348/f.I,b.1 veya 2’de belirtilen bu hallerin birinin sabit olması halinde mümkündür.49 Diğer koruma önlemleri ile çocuğun korunması amacına ulaşılamamış olması veya ulaşılamayacağının baştan belli olması tek başına yeterli değildir.50 Bahsi geçen velayetin kaldırılması halleri kanunda sınırlayıcı olarak sayılmıştır,51 dolayısıyla genişletilemez.