Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sözleşmede Muacceliyet Bildirimi Belirlenmesi ve Sonuçları

Determination of a Due Notice in a Contract and Its Consequences

Melek BİLGİN YÜCE

Sözleşme kapsamında olan borçların ifası bakımından belirlemelerden biri de, borçların muacceliyetinin bir bildirime bağlanması hâlidir. Muacceliyet bildirimi olarak adlandırılan bu bildirim, sözleşme taraflarından birine verilebileceği gibi, üçüncü kişiye de verilebilir. İrade özgürlüğü kapsamında, emredici hükümlere aykırılık olmadıkça, bu şekilde yapılan belirlemeler geçerli olur. Muacceliyet bildirimi tek taraflı kullanılan yenilik doğuran bir haktır. Bildirim ifa zamanını belirleyerek, borcu muaccel hâle getirdiğinden borç ilişkisi bakımından yeni bir durum ortaya çıkarır; bu nedenle kurucu yenilik doğuran hak niteliğine sahiptir. Buna bağlı olarak, yenilik doğuran hakların kullanılmasına ilişkin kurallar bildirim bakımından da uygulanır. Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.117/II uyarınca muacceliyet bildiriminin varlığı hâlinde, ayrıca temerrüt ihtarına gerek yoktur. Çalışmada muacceliyet bildiriminin belirlenmesi, kime verildiğine ve kullanılmasına ilişkin özellikler, son olarak da temerrüde bağlı sonuçlar irdelenmiştir.

Muacceliyet Bildirimi, Yenilik Doğuran Hak, Borçlu Temerrüdü.

In a contract parties could determine the due time of a debt and one of these determinations is a debt being due according to a notification. This notification, which is called a due notice, may be given to one of the contracting parties, or it may be given to a third party who is not related to the contract. Within the scope of freedom of will, determinations made in this way are valid unless there is a contradiction to the mandatory provisions. Notification of due date is a formative right that is exercised unilaterally. Since the notification makes the debt due by determining the time of performance, it creates a new situation in terms of contractual relationship. Accordingly, the rules regarding the exercise of formative rights are also applied in terms of notification. In accordance with article 117/II of the Turkish Code of Obligations, there is no need for a further notice of default in the presence of a notification of due date. In this study, the determination of the due date, characteristics of due notice related the person to whom it is given and its exercise and finally the results of due notice related to the default are examined.

Due Notice, Formative Rights, Default of the Debtor.

Giriş

Bir sözleşme kapsamında ifa zamanı kurucu unsurlardan biri olmayıp, ikinci dereceden bir unsur olduğundan, tarafların ifa zamanını belirlemesi zorunlu değildir. Sözleşmede ifa zamanına ilişkin bir hüküm mevcut olmadığında kanunlardaki yedek hükümler devreye girer, ifa zamanı bu kurallara göre belirlenir. İfa zamanı konusunda belirleme yapılması hâlinde de, çeşitli görünümler karşımıza çıkmaktaysa da, biz bu çalışmada ifa zamanına ilişkin tarafların anlaştığı hâllerden biri olan, muacceliyet bildirimini inceleyeceğiz.

İfa zamanı genel hükümler çerçevesinde, TBK m.90 - 96 arasında düzenlenmiştir. Bazen de belli sözleşmeler açısından, TBK m.314, 362, 479 vb.’de olduğu gibi özel hükümlerle de düzenlendiği görülebilmektedir. İfa zamanına ilişkin hükümler, tamamlayıcı nitelikte yedek hükümlerdir1 .

Sözleşmede, tarafların iradesine bağlı olarak ifa zamanı belirlenmesi üç şekilde karşımıza çıkabilir. Borcun muacceliyeti için süre öngörülmesi hâlinde vade söz konusu olur. Belirsiz, belirlenebilir, belirli ve kesin vade, en temel ayrım olarak ifade edilmektedir. Bunun dışında, borcun muacceliyetinin geciktirici koşula bağlanması da gündeme gelebilir. Son olarak da, tarafların muacceliyeti bir bildirime bağlaması mümkündür2 .

Çalışmanın amacı, sözleşme ile ifa zamanının muacceliyet bildirimine bağlanması hâlinde, kuralları tespit etmek; bu belirlemeye dayalı olarak hakkın kimin tarafından kullanılacağını ve bu kişinin kullanmasına dayalı farklılıkları belirlemek; kullanılması ve buna ilişkin sorunlara değinerek, bu belirlemenin borçlu temerrüdü bakımından sonuçlarını göstermektir.

Çalışmada diğer ifa zamanı belirlemelerine değinilmeyeceği gibi, kanun hükmü ile muacceliyet bildirimi öngörülen hâller3 incelenmeyecektir.

Aşağıda, öncelikle konuya ilişkin terminoloji açıklanacak; diğer muacceliyet bildirimi, kaydı ve benzeri kullanımlardan çalışma konusu muacceliyet bildirimi ayırt edilecektir. Daha sonra kavram netleştirilip, niteliği ve özellikleri açıklanacaktır. Sonrasında hakkın kimin tarafından ve nasıl kullanılacağı, kullanılmadığı takdirde ne gibi sonuçlar doğacağı tespit edilecektir. Muacceliyet bildiriminin kullanılması hâlinde ne gibi sonuçlar doğacağı ise, ayrı başlıkta yer almaktadır. Son olarak muacceliyet ile ilgili bir belirleme olması nedeniyle ve temerrüdün ilk hükmü olan TBK m.117/II’de düzenlenmiş olması nedeniyle, borçlu temerrüdüne dayalı sonuçları tespit edilecektir.

I. Genel Olarak Muacceliyet Bildirimi

Muacceliyet bildirimi olarak adlandırılan kurumu incelemeye geçmeden önce, terimin kullanıldığı diğer durumları dışlamak isteriz.

Muacceliyet bildirimi ifadesi, en çok sözleşmelerden öngörülen muacceliyet kayıtlarıyla karıştırılır4 . Bir muacceliyet kaydı, genelde kısmî ödemelerin kararlaştırıldığı ya da dönemsel ödemelerin öngörüldüğü sözleşme tiplerinde, borçlunun temerrüdüne dayalı olarak henüz muaccel olmamış olan edimlerin hepsinin birden muaccel olmasını sağlar. Örneğin bir kredi sözleşmesinde borçlunun bir kredi taksitini ödememesi hâlinde, kalan borcunun tümünün muaccel olacağına dair kayıtlar bu şekildeki kayıtlardır.

Kanunlarda da bu tür muacceliyet kayıtlarına ilişkin örnekler söz konusudur. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) m.28/I5 ile tüketici kredilerinde, TKHK m.34/I6 ile konut kredilerinde muacceliyet kayıtları konulmasına ilişkin düzenleme içermektedir7 . Yine taksitle satışlarda, alıcının satış bedeline ilişkin taksitleri ödememesi hâlinde kalan borçların muacceliyetine ilişkin kayıtların nasıl ve ne koşullarda konulacağına ilişkin olarak TKHK m.19/I8 ile ve TBK m.259/II9 düzenlemeleri mevcuttur10 .

Sözleşmede henüz müeccel durumda olan diğer borçlarının tümünün, bu borca aykırılık sonrasında muaccel olmasını sağlayan kayıtların çoğunda bildirim yapılması öngörülmektedir. Elbette bunlar da muacceliyet bildirimi olarak adlandırılabilir; ancak borca aykırılığa dayalı yapılan muacceliyet bildirimi ile bir borca aykırılık olmaksızın bir borcun muaccel olmasını sağlayan bildirimlerin aynı olmadığı unutulmamalıdır.

İfa zamanının belirlenmesini hedefleyen alelâde bir muacceliyet bildirimi ile, borçlunun borca aykırılığı sonrasında alacaklının sahip olduğu ve tüm kalan borçların muacceliyetini sağlayan bildirimin terminolojik olarak ayrılması yerinde olabilir. Kanımızca buradaki açıklama da, temelinde bir yenilik doğuran hak niteliğinde bir irade açıklamasıdır. Buna rağmen, bu bildirimlerde aynı zamanda borçluyu uyarma içeriği de bulunur. Bu nedenle, TBK m.117/II’deki alelade muacceliyet bildiriminden ayırt edilebilmesi adına, “muacceliyet ihtarı/uyarısı” olarak adlandırılmasının yerinde olacağını düşünmekteyiz. Bu bağlamda, kredi sözleşmelerinde ya da kira sözleşmelerinde11 yer alan bu tür muacceliyet kayıtlarına dayalı yapılan bildirimler için “cezaî muacceliyet uyarısı (ihtarı)12 ifadesinin kullanılmasının tercih edilmesi, uygulamadaki terminolojik karışıklığı ortadan kaldırabilir.