Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Akıllı Sözleşmeler Kapsamında Tüketicinin Korunmasına İlişkin Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolu Olarak Çevrimiçi Uyuşmazlık Çözümü Yöntemi

Online Dispute Resolution as an Alternative Dispute Resolution Method Relating to Consumer Protection under the Smart Contracts

Güray TÜRKER

Bir sözleşmenin tamamını veya bir kısmını otomatik yürüten, kod satırlarına yazılan akıllı sözleşmeler nispeten yeni bir teknoloji olarak karşımıza çıkmaktadır. Akıllı sözleşmelerin bu özelliği bu sözleşmelerin geçerliliği ve düzenlenmesiyle ilgili birçok soruyu da beraberinde getirmektedir. Akıllı sözleşmelerin kullanımı finans sektöründe, kamu sektöründe, tedarik zinciri yönetiminde, otomobil, taşınmaz, sigorta ve sağlık endüstrisinde hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Akıllı sözleşmeler, sözleşmeleri ihlal edilemez hale getirmek için bilgisayarların kullanıldığı bir yoldur. Sözleşme taraflarının ifa için birbirlerine ya da aracılara güvenmelerine gerek bulunmamaktadır. Bu yüzden akıllı sözleşmelerde ifanın garanti edildiği kabul edilebilir. Akıllı sözleşmelerin bu özelliği akıllı sözleşmenin tüketiciler için de güvenli liman olduğu şeklinde bir izlenim uyandırabilir. Ancak, daha az güven daha fazla özgürlük, daha iyi anlaşma ve sorunsuz tüketici ilişkisi anlamına gelmemelidir. Sözleşme hukuku hem tarafların borçları ifa etmesinde zorlayıcı bir güç olarak hem de tarafların bozuk yapılı sözleşmelerden ve bunların haksız hükümlerinden kurtulmasını sağlayan değerli bir araç olarak hizmet görür. Akıllı sözleşmelerin bu koruyucu araçları kaldırıp kaldırmadığı tartışmalıdır. Bu koruyucu araçların kaldırıldığının kabul edilmesiyle tüketiciler katı ve haksız şartlar içeren sözleşmelerle bağlanabilirler. Bu çalışma akıllı sözleşmelerde klasik yargı yoluna alternatif olarak tüketicinin ne şekilde korunabileceği perspektifinden bakmaktadır. Bu analiz, uluslararası ve yerel perspektiften yazılmıştır. Akıllı sözleşmelere ilişkin düzenleyici hükümlerle ilgili belirsizlik önemli bir hukukî sorun olarak göze çarpmaktadır. Bu sebeple, akıllı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin başvurulabilecek yolların tüketicinin korunması yönünden tartışmaya açılması önemlidir. Bu çalışma, akıllı sözleşmeler ve tüketicinin korunması ilişkisini alternatif uyuşmazlık çözüm yolları çerçevesinde aydınlatmayı ve bu konudaki belirsizliği gidermeyi amaçlamaktadır.

Akıllı Sözleşmeler, Tüketici, Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolu.

Smart contracts, which are the contracts written into lines of code that automatically execute an agreement either partially or completely, are relatively new technology. By virtue of this nature, many questions have raised regarding smart contracts validity and formation. The use of smart contracts is rapidly expanding in the financial sector, public sector, supply chain management, automobile, real estate, insurance, and health care industries. Smart contracts are a way of using computers to make contracts unbreakable. Contracting parties do not need to trust one another to or rely upon intermediaries for performance. Therefore it can be concluded that performance is guaranteed by smart contract. This feature of smart contracts could create the impression being a safe haven for consumers. However, less trust shouldn’t mean more freedom, better bargains and issueless consumer relations. The law of contract serves both as a force compelling parties to perform their obligations and as a valuable tool ensuring the parties to avoid the consequences of ill-formed contracts and oppressive terms. It is controversial whether the smart contracts eliminate those safeguards or not. By accepting elimination of safeguards, consumers may be bound merciless and unfair contracts that lack of any virtue. This study looks from the perspective of how the consumer can be protected as an alternative to the classical jurisdiction in smart contracts. This analysis is written from the international and domestic perspective. The uncertainty regarding the regulatory provisions regarding smart contracts stands out as an important legal problem. Hence, in terms of consumer protection it is important to discuss the ways that can be applied to resolve disputes arising from smart contracts. This study aims to enlighten the relationship between smart contracts and consumer protection within the framework of alternative dispute resolution methods and eliminate the ambiguity in this regard.

Smart Contracts, Consumer, Alternative Dispute Resolution Method.

I. Giriş

Son yıllarda, mobil araç ve uygulamaların geniş kullanım alanlarına yayılmasına, data transferlerinin farklı dijital enstrümanlar kullanılmak suretiyle gerçekleştirilmesine tanıklık etmekteyiz. Bu dijital devrim birçok alandaki sosyal ve ekonomik ilişkileri ilgilendirmekte ve bunun sonucu olarak hukukî ilişkiler de bu dijital devrimden etkilenmektedir. Teknolojik ilerlemelere paralel olarak hukuk sistemlerinin de bu ilerlemeyi yakalayabilme ihtiyacı doğmakta ve yeni düzenlemelerin yapılması ya da mevcut düzenlemelerin değiştirilmesi gerekmektedir. Ancak, zaman zaman sosyal ve ekonomik ilişkiler onları düzenleyen hukukî normlardan çok daha hızlı şekilde gelişmektedir. Bunun en çarpıcı örneğini ise akıllı sözleşmeler ve bu sözleşmelerin oluşmasını sağlayan blokzinciri teknolojisi oluşturmaktadır.

Akıllı sözleşme kavramı1 esasen yeni olarak ortaya atılmış bir kavram değildir. Bu kavram ilk defa hukuk ve kriptografi alanında uzmanlaşmış Amerikalı bilim insanı Nick Szabo tarafından 1994 yılında kullanılmış ve tartışmaya açılmıştır. Szabo akıllı sözleşmeyi, sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesini sağlayan bilgisayarlaştırılmış bir işlem protokolü olarak tanımlamaktadır2 . Akıllı sözleşme olgusunun yeniliği ve ilişkili olduğu karışık teknoloji akıllı sözleşmenin hukukî olarak tanımının yapılmasında görüş ayrılıklarına yol açmaktadır. Akıllı sözleşmelerin hukukî niteliği ve işlevleri alt başlıklarda irdelenecektir.

Akıllı sözleşmelerin kullanımı finans sektöründe, kamu sektöründe, tedarik zinciri yönetiminde, otomobil, taşınmaz, sigorta ve sağlık endüstrisinde hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu bakımdan konularının durumuna göre dijital ürün pazarının dört segmente ayrıldığı görülmektedir3 . Bu segmentler, girişimciler/tacirler arasındaki alışveriş ya da pazara ilişkin olarak “Business-to-Business (B2B)”; girişimciler/tacirler ile tüketiciler arasındaki alışverişe ilişkin olarak “Business-to-Consumer (B2C)”; tüketiciler arasındaki alışverişe ilişkin olarak “Consumer-to-Consumer (C2C)”; girişimciler/tacirler ile kamu kurumları arasındaki alışverişe ilişkin olarak ise “Business-to-Government (B2G)” şeklindedir.

Bu tür ilişkilerde tüketicinin efektif olarak korunmasına ilişkin yollar bu çalışmanın inceleme konusunu oluşturmaktadır. Tüketiciler ile girişimciler/tacirler arasındaki hukukî ilişkiye geniş çerçeveden baktığımızda tüketiciler çoğunlukla bu hukukî ilişkideki zayıf tarafını oluşturmaktadır. Bu sebeple, tüketicinin menfaatinin korunması için ek garantilere ihtiyaç duyulmaktadır. Tüketicinin menfaatinin efektif olarak korunması modern dijital teknolojiler yönünden de dürüst, şeffaf ve rekabetçi bir pazar oluşturulması için büyük önem taşımaktadır. Bundan ötürü, akıllı sözleşmeler yönünden tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunmasının hangi yöntemler ile sağlanabileceği irdelenmesi gerekli bir konu olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışmada öncelikle akıllı sözleşmelerin hukukî niteliği mercek altına alınacak, bunun tespiti yapıldıktan sonra tüketicilerin akıllı sözleşmeler çerçevesinde hak ve menfaatlerinin nasıl korunabileceğine ilişkin çözümler ele alınacaktır.

II. Akıllı Sözleşmeye İlişkin Hukukî Tartışmalar

Blokzinciri teknolojisinin ortaya çıkmasından önce akıllı sözleşmeler günümüzde olduğu gibi tartışma yaratan bir kavram değildi. Blokzinciri teknolojisi tabanlı akıllı sözleşmelerin popülerlik kazanmasıyla akıllı sözleşmeler üzerindeki hukukî tartışmalar da paralel bir şekilde artmıştır. Bu kapsamda, akıllı sözleşmelerin hukukî geçerliliği ile hukukî niteliği ve yine bu sözleşmelerin yürürlükteki hukuk çerçevesinde yeri tartışma konusu olmaktadır.

Akıllı sözleşmelerin özellikle ulusal mevzuat yönünden belirli bir hukukî sistem içerisinde yer almasının gerekli olup olmadığı öncelikli tartışma konusu olmaktadır. Savelyev’e göre, akıllı sözleşmelerin bir hukukî sistem içerisinde yer almasına ihtiyaç bulunmamakta, bu sözleşmeler herhangi bir yasal çerçeveyi aşmadan çalışabilmektedir4 . Diğer bir ifadeyle, akıllı sözleşmelerin otonom bir yapıya sahip olması gerektiği ileri sürülmektedir.

Hukukî anlamda, daha da özele indirgersek borçlar hukuku anlamında akıllı sözleşmelerin sözleşme olup olmadığı öğreti ve uygulamada oldukça tartışmalıdır5 . Esasen buradaki sıkıntı şuradan doğmaktadır. Teknik toplum, hukukî terimleri o terimin hukukî anlamda ne ifade ettiğini anlamadan kullanmakta, hukuk toplumu ise teknik terimleri o terimin arkasındaki teknolojiyi kavramadan kullanmaktadır. Ortaya çıkan bu kavram yanılgıları yoğun bilimsel tartışmalara neden olmakta ve akıllı sözleşmeler de bunun somut örneğini oluşturmaktadır6 .

Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde değerlendirdiğimizde TBK m.1 düzenlemesine göre sözleşme, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı ile oluşan iki taraflı bir hukukî işlemdir. Buradaki tartışmanın odak noktasını akıllı sözleşmelerin hukukî anlamda bağlayıcı olup olmadığı oluşturmaktadır. Bu kapsamda, akıllı sözleşmenin tanımı öğretide tek bir şekilde yapılmamaktadır.

Szabo, akıllı sözleşmeyi, sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesini sağlayan bilgisayarlaştırılmış bir işlem protokolü olarak tanımlamakta, akıllı sözleşmenin görevinin hem sözleşmenin genel hükümlerini (ödeme, rehin, gizlilik ve hatta cebri icra) yerine getirmek hem de kötü niyetli ve kazara ortaya çıkabilecek borca aykırılıkları ve borcun ifası için ihtiyaç duyulan aracıları minimize etmek olduğunu ileri sürmektedir7 . Akıllı sözleşmelerin otomasyon özelliğine ek olarak bu sözleşmeler aynı zamanda değişmez (immutable) diğer bir ifadeyle, dışardan müdahale ile bozulmaz niteliktedir8 . Kendi kendini ifa etme ile bozulamama özelliğinin eş zamanlı çalışması borcun kaçınılamaz şekilde ifasını sağlar.

O’Shields ise akıllı sözleşmeyi, bilgisayar kodunda tasarlanmış kendi kendini icra eden ya da ifa eden (self-executing) elektronik talimatlar olarak tanımlamaktadır9 .

Raskin’e göre akıllı sözleşme, sözleşmenin yürütülmesini sağlayan bilgisayarla otomatikleştirilmiş koddur10 .

Jaccard’a göre, herhangi bir hukukî varlık şekli ve tanınması olmayan akıllı sözleşme, tarafları bağlamayan bir bilgisayar kodu olup sadece bir şeyin ispatına yarar11 .

Cuccuru, akıllı sözleşmelerin teknik anlamda hukukî bağlayıcılığı olan bir sözleşme olmadığını, bunların daha çok sözleşmeden doğan borçların ifasını sağlayan bir enstrüman olduğunu ileri sürmektedir12 .

Öte yandan aksi görüşteki yazarlar, akıllı sözleşmelerin borçlar hukuku anlamında sözleşme sayılacağını ve hukukî bağlayıcılığı bulunduğunu ileri sürmektedir13 . Meitinger, akıllı sözleşmelerin hukuki anlamda sözleşme olduğunu ve bilgisayar teknolojisi kullanılarak borcun ifasının garanti altına alındığını ileri sürmektedir14 . Kaulartz/Heckmann, akıllı sözleşmenin sözleşme hüküm ve koşullarını içeren bir yazılım olduğunu ve bu sebeple sözleşme sayılması gerektiğini savunmaktadır15 . Kanımızca, akıllı sözleşmelerin borçlar hukuku anlamında sözleşme sayılamayacağı görüşünün kabulü bu tartışmayı basite indirgemektedir. Borçlar hukuku, hukukun en dinamik şekilde gelişen alanlarından biridir. Buna paralel olarak, sözleşmelerin kuruluşunda farklı enstrümanlar kullanılabilmektedir. Örneğin elektronik imza ile sözleşmelerin akdedilmesi uygulamada sıkça başvurulan bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu çalışmada akıllı sözleşmelerin hukukî bağlayıcılığa sahip olduğu ve borçlar hukuku anlamında sözleşme sayılacağı görüşü kabul edilmektedir. Ancak bunun için, akıllı sözleşmelerin çeşit ve modeline göre değerlendirme yapılması gerekmekte16 ve bir akıllı sözleşmenin bir sözleşmenin kurulması için geçerli koşulları taşıması durumunda hukukî olarak bağlayıcı olacağı ve hukukî anlamda sözleşme olarak nitelendirileceği kabul edilmelidir17 . Öncelikle, akıllı sözleşmeler dijital varlıkların transferine ilişkin ilişkileri yönetmekte ve bunun sonucu olarak sözleşme tarafları arasındaki ekonomik ilişkileri yönetmektedir. Bu özelliği ile akıllı sözleşmelerin medeni hukukun konusuna girdiği düşünülmektedir. İkinci olarak, her ne kadar akıllı sözleşmelerin mevcut kullanımları gözetildiğinde ifanın otomatik olarak yapılmasını sağlasa da akıllı sözleşmenin yürürlükte olması sözleşme taraflarının iradelerinin bu yönde olmasını gerektirmektedir18 . Üçüncü olarak, sözleşmenin elektronik olarak yapılması onun borçlar hukuku anlamında sözleşme olmadığı sonucunu doğurmaz. Son olarak, akıllı sözleşmeler mevcut durumda bir ifa aracı olarak kabul edilse dahi gelişmesini hızlı şekilde sürdüren bu kurumun farklı tipte birçok sözleşmeyi vücuda getirebileceği göz ardı edilmemelidir.