Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İş Sözleşmesinin Sona Ermesinde İşçi Sendikası Üyeliğinin ve Sendikal Faaliyetin Güvencesi

Assurance of Workers’ Union Membership at the Termination of the Employment Contract

Nezihe Binnur TULUKÇU

İşçilerin sendikal hak ve özgürlükleri gereğince, işverenin iş ilişkilerinin devamı süresince sendikaya üye olan işçiler ile olmayan işçilere veya farklı sendikalara üye olan işçilere ve sendikal faaliyete katılan işçilere çalışma koşulları bakımından farklı işlemde bulunması, çalıştırmaya son verme bakımından herhangi bir ayrım yapması yasaktır. Bu düzenlemeler ile, sendika üyeliği güvence altına alınmıştır. İşverenin sendikal ayrımcılık yapması hâlinde işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir. İşçinin sendikal tazminata hak kazanabilmesi için sözleşmesinin sendikal faaliyete katılmış olması nedeniyle feshedilmiş olması zorunlu değildir. İş sözleşmesi sendikaya üye olduğu için feshedilen işçi de sendikal tazminata hak kazanır. İşçilerin sendikal hak ve özgürlüklerini kullanmaları yani sendikaya üye olmaları veya olmamaları ya da sendikal faaliyette bulunmaları nedeniyle işveren tarafından sözleşmelerinin feshedilmesi, sendikal nedenle fesihtir; işçi sendikal tazminata hak kazanır. Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında ya da işverenin onayı ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak iş sözleşmesinin feshi açısından geçerli neden olarak kabul edilemez.

İş Sözleşmesi, Sendika Üyeliği, Sendikal Faaliyet, Sendikal Güvence.

In accordance with the trade union rights and freedoms of the workers, it is forbidden for the employer to treat the workers who are members of the union and the workers who are not members of the union, or the workers who are members of different unions and the workers who participate in the union activities, in terms of working conditions, and to make any distinction in terms of termination of employment. With these regulations, union membership is guaranteed. If the employer discriminates against a union, union compensation is awarded, not less than the employee’s annual wage. In order for the worker to be entitled to union compensation, it is not obligatory that his contract has been terminated due to his participation in union activities. The worker whose employment contract is terminated because he is a member of a union is also entitled to union compensation. The termination of the contract by the employer due to the use of the workers’ union rights and freedoms, that is, their membership or non-membership of a union or their involvement in union activities, is termination for union reasons; The worker is entitled to union compensation. Union membership or participation in union activities outside working hours or during working hours with the employer’s approval cannot be considered as a valid reason for termination of the employment contract.

Employment Contract, Union Activity, Union Security

Giriş

İş Hukuku, iş sözleşmesine dayanarak ücret karşılığı bir başkası (işveren) için ve ona bağlı olarak çalışanlar (işçi) ile bunların arasındaki iş ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Temel amacı, işçilerin korunması ve dolayısıyla sosyal adaletin ve toplumsal dengenin sağlanmasıdır. Sürekli bir iş ilişkisi kapsamında işverene bağımlı olarak çalışması, işverene nazaran zayıf konumda olan işçinin korunmasını ve bu suretle taraflar arasında dengenin sağlanmasını gerektirir. İşçi açısından, kendisinin ve ailesinin geçimi için tek gelir kaynağının işveren tarafından ödenen ücret olması, işverene karşı ekonomik ve hukuki olarak bağımlı olmasına sebep olur. Bu sebeple iş ilişkisinin devamı özellikle işçi açısından son derece önemlidir.

Ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişmelerden yapısı gereği en çok etkilenen hukuk dalı olan İş Hukuku, öncelikle işçi sayısının çoğalması ile birlikte, bu kişilerin korunması ihtiyacından doğmuş; işveren karşısında daha zayıf konumda olan işçinin haklarını koruyan, haklar arasında dengeyi sağlayan bir hukuk dalı olarak kabul edilmiştir. İş Hukukunun tarihsel süreç içerisinde bir hukuk dalı olarak ortaya çıkmasının temel sebebi, kapitalizmin işçiler açısından sebep olduğu olumsuz çalışma koşullarının işçi lehine değiştirilmesi zorunluluğudur. 18. yüzyılın sonlarında sanayileşme ile birlikte işçi sınıfının ortaya çıktığı dönemde hâkim olan iktisadi liberalizmin etkilerinin sonucu olarak, işçi ve işveren taraflarının sözleşme serbestîsi içinde ücret ve tüm çalışma koşullarını serbestçe belirleyebilmeleri mümkün olmuştur.

İşveren, serbest piyasa ekonomisi içinde, serbest rekabet unsurları olan mal ve diğer ekonomik değerlerde olduğu gibi, işçinin emeğinde de serbestçe tasarruf etmeye başlamıştır. İşçilerin birleşip meslek kuruluşlarını kurmalarının yasak olduğu bir ortamda, pazarlık gücüne sahip olmamaları sebebiyle, işverenler diledikleri gibi çalışma koşullarını belirlemişler ve iş ilişkisini serbestçe sona erdirebilmişlerdir.

Kapitalist ekonomi düzenini uygulayan Batı Avrupa ülkelerinde liberalizmin yerine sosyal devlet ilkesinin benimsenmesiyle birlikte Devlet, işçi-işveren ilişkilerine müdahale etmek suretiyle çalışma sürelerinin sınırlandırılması, kadın ve çocuk işçilerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasının yasaklanması, ücretin asgari sınırının belirlenmesi, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınması, işveren tarafından iş sözleşmesinin feshinin sınırlandırılması gibi işçiyi koruyucu düzenlemeler yapmıştır. Ayrıca ekonomik açıdan zayıf olan işçilerin pazarlık gücüne sahip olabilmek için örgütlenmek suretiyle birlikte hareket etmeleri, sendikalaşma girişimlerine sebep olmuştur1 .

İş Hukukunda işin devamının sağlanabilmesi açısından feshe karşı güvence, işçinin korunması gereğinin en önemli unsurlarından birini oluşturmaktadır. Nitekim işçinin geçim kaynağı olan ücretin kazanılması için işverenin emrinde çalışmaya devam edebilmesi, işçinin korunması ilkesi içinde değerlendirilmektedir; bu nedenle işçilerin iş güvencesi ve sendika özgürlüğü güvencesinin sosyal devlet ilkesi gereğince emredici hukuk kuralları ile insan onuruna uygun bir şekilde düzenlenmesi gereği ortaya çıkmıştır. İşçi sendikası üyeliğinin güvencesi 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda işe girişte, iş ilişkisinin devamında ve iş sözleşmesinin sona ermesinde düzenlenmiştir (m.25). Sendikal özgürlüğün amacını gerçekleştirebilmesi için, mutlaka sendikal güvencelerle desteklenmesi gerektiğinden, çalışmamızda öncelikle genel olarak sendika özgürlüğünün kapsam ve sınırları ele alınmış, sonrasında sendikal güvenceler kapsamında iş sözleşmesinin sona ermesinde işçi sendikası üyeliğinin ve sendikal faaliyetlerin güvencesi Yargıtay kararları ve öğreti görüşleri çerçevesinde değerlendirilmiştir.

I. Genel Olarak Sendika Özgürlüğünün Kapsamı ve Sınırlandırılması

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 2/1,ğ maddesinde sendika kavramı tanımlanmıştır2 . Buna göre, sendika, “İşçilerin ve işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek için en az yedi işçi veya işverenin bir araya gelerek bir işkolunda faaliyette bulunmak üzere oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları” ifade eder. Sendika, işçilerin toplu olarak, dayanışma içerisinde hareket etmek suretiyle, özellikle çalışma koşulları ve ücret konusunda işveren karşısında pazarlık gücüne sahip olabilmek amacıyla kurdukları mesleki birliklerdir. Sendika özgürlüğü temel bir insan hakkı olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Sosyal Şartı, Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Hakkında 87 Sayılı Sözleşme, Örgütlenme ve Toplu Pazarlık İlkelerinin Uygulanmasına İlişkin 98 Sayılı Sözleşme, Tarım İşçilerinin Örgütleri ve Bu Örgütlerin İktisadi ve Toplumsal Gelişmelerdeki Rolleri Hakkındaki 141 Sayılı Sözleşme, Kamu Kesiminde Örgütlenme Hakkının Korunması ve Çalışma Koşullarının Saptanması Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşme, Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi birçok uluslararası belge ve sözleşmede düzenlenmiş ve güvence altına alınmıştır3 .

Sendikaların, kuruluş amaçlarını gerçekleştirebilmesi, sendikal hak ve özgürlüğün sağlanması ile mümkündür4 . Sendika özgürlüğü, bir sosyal ve ekonomik hak olup, 1982 tarihli Anayasa’nın “Temel Haklar ve Ödevler” başlığını taşıyan ikinci kısmının “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığını taşıyan üçüncü bölümünde düzenlenmiştir. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” başlığını taşıyan 51. maddesinde sendika hakkı ve özgürlüğü ifade edilmiştir. Buna göre, “Çalışanlar ve işverenler, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme hakkına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”. Bu hüküm ile bireysel sendika özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Nitekim serbestçe sendika kurma, kurulmuş sendikalara üye olma, sendikal faaliyette bulunma, sendika üyesi olmama ve sendika üyeliğinde çekilme bireysel sendika özgürlüğü kapsamında hem olumlu hem de olumsuz sendika özgürlüğünü kapsamaktadır. 6356 Sayılı Kanun’un 17/3. madde hükmünde bireysel sendika özgürlüğüne ilişkin olarak, “Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz.” ifadesine yer verilmiştir.

Bireysel sendika özgürlüğünün amacına ulaşabilmesi için, sendikaların kendi varlıklarını koruması, serbestçe faaliyette bulunabilmesi ve bağımsızlığı son derece önemlidir. AY 51 ve STİSK 17/3’te kolektif sendika özgürlüğü de özellikle düzenlenmiş ve güvence altına alınmıştır5 .

Anayasa’nın 13. maddesine göre, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”. AY 51/2’ye göre ise, “Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.”.

Sendika özgürlüğünün sınırlandırılabileceği haller, Anayasa’da sayılmıştır; bunların dışında başka bir sebep veya gerekçe ile sınırlandırılması mümkün değildir.