Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ekokırım Suçunun Tanınması

The Recognition of the Crime of Ecocide

Serkan KÖYBAŞI

Büyüme mantığı üzerine kurulu kapitalist ekonomik modelin, doğayı bir sömürü nesnesi olarak görmesi sonucunda artık ekolojik denge bozulmuştur. Dünya üzerindeki tüm canlı yaşamını yok oluşa sürüklemesine karşın bugün hâlâ hukuka uygun kabul edilen bazı faaliyetlerin, soykırım suçuyla aynı örüntüleri izlediğini görmek şaşırtıcıdır. Soykırımla benzer süreçlere sahip ekokırım, henüz bir uluslararası yargı organı tarafından hukuksal olarak tanımlanmamıştır. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne Haziran 2021’de sunulan bir öneriye göre ekokırım “”dir. Barış zamanlarında ekosistemlerin önemli şekilde zarara uğratılması ve yok edilmesine karşı bağlayıcı herhangi bir düzenleme bulunmaması nedeniyle, bu tür faaliyetlerde bulunanlar cezalandırılamamaktadır. Anayasalarda ve ulusal mevzuatlardaki çevrenin korunmasına ilişkin önlemler gerekli güvenceyi sağlamamakta ve ekolojik denge her gün daha da fazla zarar görmektedir. Bugünkü yönetim sistemleri gerek ulusal gerekse de uluslararası seviyede çevresel konularda zayıf bir model öngörmektedir. Mevcut uluslararası çevre hukuku rejimleri de zorlayıcı nitelikli bir çevre hakkı sağlayamamaktadır. Ekokırım suçunun kabul edilmesi ve Roma Statüsü’ne eklenmesi halinde, bugün sadece savaş zamanında suç olarak kabul edilen ekosistemlere zarar verilmesi, onların yok edilmesi veya kaybı artık barış zamanında da yasal olmaktan çıkacaktır. Bununla birlikte, ekokırımın bir suç olarak kabul edilebilmesi için öncelikle tanımlanması gerekir.

Ekokırım, Suç, Ekoloji, Roma Statüsü, Uluslararası Ceza Mahkemesi.

The global ecological balance has been deteriorated because the capitalist economic model treats nature as an object to be exploited based on a growth mentality. Even though genocide has a well-established international legal definition, ecocide does not, even as it has the potential to push all living beings on Earth to extinction. Ecocide, which consists of processes similar to genocide, has not been defined yet by an international legal body. Still, according to a proposal presented to the International Criminal Court in June 2021, it represents “”. Since there is no regulation against causing extensive damage and destroying ecosystems in peacetime, those who commit such activities cannot be punished. The measures taken in constitutions and national regulations do not provide enough protection, and environmental degradation continues unabated. Today’s governance systems envisage a weak model regarding environmental issues at both the national and international levels. Current international environmental law does not provide a binding right to a healthy environment. Were ecocide to be recognized as a crime and added to the Rome Statute, damaging, destroying, or otherwise harming the environment would also be punishable during peacetime. Nonetheless, the international community needs to first agree on a definition of ecocide.

Ecocide, Crime, Ecology, Rome Statute, International Criminal Court.

Giriş

Gidip bir kişinin evini, o kişi içerideyken yakmak ve onun ölümüne sebep olmak ağır bir suçtur. Yangını çıkaran kişi, öldürme kastı olsun veya olmasın uzun yıllar hapis yatar. Oysa hepimizin tek ortak evi olan dünyamızı ve “geleceğimizi yakan”1 şirketlere ve devletlere karşı elimizde hiçbir hukukî araç bulunmamaktadır. Bu makalenin konusu, bu durumun nasıl tersine çevrilebileceğini araştırmaktır.

Bildiğimiz anlamda Dünya’daki tüm yaşamı değiştirebilecek insan-kaynaklı bir ekolojik felaketin eşiğinde ve hatta içinde olduğumuza dair artık elimizde ikna edici kanıtlar bulunmaktadır.2 İklim sistemi üzerindeki insan etkisi artık çok açık ve insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı salımı tarihin en yüksek seviyesindedir. Atmosfer ve okyanuslar ısınmakta, kar ve buz tabakaları erimektedir.3 Daha önce şahit olunmayan sıklık ve büyüklükte yangınlar, kuraklık, seller ve tayfunlar görülmektedir. Her yıl giderek artan sayıda insan ve hayvan ölmekte, yerel ve küresel eko-sistemler çökmekte ve daha fazla yer yaşanmaz hale gelmektedir. Buna bağlı olarak biyo-çeşitlilik azalmakta4 ve insanlar, hayvanlar ve hatta ormanlar göç etmek zorunda5 kalmaktadır. Tüm bunların sorumlusunun, insanı diğer doğal varlıklardan üstün gören hümanist anlayış olduğu artık açık şekilde dile getirilmektedir. Bu anlayışta insan ve doğa birbirinden ayrı düşünülür ve insanların Dünya’yı kendi faydası için kontrol edebileceği varsayılır. Çevre, insanların kullanması için var olan doğal kaynakların toplamından başka bir şey değildir.6

20. yüzyılın sonuna kadar olağan kabul edilen bu anlayışın, nasıl çözeceğimizi tam olarak bilemediğimiz bir ekolojik krize neden olduğunun ve tüm canlı yaşamını tehdit ettiğinin bugün artık ayırdına varmış bulunuyoruz. Şimdiye kadar hak olarak görülen bazı eylemlerin aslında doğaya karşı işlenen suçlar olarak kabul edilmesi gerektiğinin farkına varıyoruz. İşte bu aydınlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan “ekokırım” kavramının mevcut hak anlayışları içerisindeki yeri ve nasıl bugünkü anayasal ve yasal düzenlemelerin ötesine geçtiği bu makalenin ilk bölümünün konusudur. İkinci bölümde ise önce ekokırım suçu önerisinin nasıl olgunlaştığı, ardındansa bir suç olarak hangi unsurlardan oluştuğu aktarılmaya çalışılacaktır.

I. Ekolojik Krize Bağlı Olarak Ekokırım Kavramının Ortaya Çıkışı

Mevcut küresel ve yerel hukuk sistemleri insanın doğaya üstünlüğü üzerinden şekillenmektedir. Bu durum, kökleri antik çağ Yunan felsefesine ve Batılı Hıristiyan-Yahudi kültürünün son 2 yüzyılda baskın hale gelmesinin bir sonucudur.7 Çoğu ülkenin ve uluslararası “toplumun” yönetim sistemleri, Dünya’nın insanlar tarafından sömürülmesini ve yıkımını kolaylaştırmak ve meşrulaştırmak için tasarlanmıştır.8 Bunların temelinde de burjuva devrimlerine ve kapitalist modele dayalı ekonomik sistem yatmaktadır. 18. yüzyılda yaşanan sanayi devriminden bu yana ekonomik alanda belirleyici olan bu sistemin sürdürülebilir olmayan üretim ve tüketim anlayışı Dünya’mızın dengesini bozmuştur. Bir başka deyişle, bugün krizdeki iklim, kapitalizmin tehlikeye attığı bir şeydir.9 Sermaye sahiplerinin doğal unsurları hammaddeye indirgemesi ve devletlerin de buna desteği veya izin vermesiyle doğa üzerinde yarattıkları geri döndürülemez önemli tahribatlar, bugün artık giderek daha fazla kişi tarafından, “soykırım” kelimesine atıfla, “ekokırım” olarak görülmektedir. Ekokırımın bir suç olarak tanınmasına yönelik talepler, iklim krizinin insan ve diğer tüm canlıların yaşamına daha fazla zarar vermeden engellenmesi çabalarının bir parçasıdır.

Büyüme fikri üzerine kurulu kapitalist ekonomik mantığın özünü doğanın ve insan-dışı hayvanların sömürülmesi teşkil etmektedir. Bu da bugün geçerli olan küresel ekonomik sistemle gezegenimizin eko-sisteminin bir savaş içerisinde olduğu anlamına gelir.10 Modernist bakış açısına göre insanın çıkarı diğer tüm canlı ve cansız varlıklardan daha önceliklidir ve yalnızca insanın saygı duyulası bir içsel değeri vardır. Etik, siyasal ve hukuksal değer, bu içsel değeri takip eder; dolayısıyla insan-dışı hayvanların ve doğanın diğer unsurları ne etik ne siyasal ne de hukuksal anlamda değer verilebilirdir. Bugünkü ahlâk anlayışına ve hukuk sistemlerine göre hayvanlar ve doğal çevre, yalnızca insanın amaçlarına ulaşmak için kullandığı araçlardır; bir başka deyişle, faaliyetlerinin arka planıdır. İnsanın ayrıksı olduğu, üstünlüğü ve doğayı kontrol gücü, modernizmin merkezinde bulunur. Doğa, yalnızca insana hizmet ettiği ölçüde değerlidir.11

Sanayi devriminden bu yana, büyüme mantığı üzerine kurulu kapitalist ekonomik modelin, doğayı bu şekilde bir sömürü nesnesi olarak görmesi sonucunda artık ekolojik denge bozulmuştur. Buradaki “büyüme” kelimesi aslında “büyüme yıkımı” şeklinde yazılmalıdır; çünkü endüstriyel anlamda insanlar için büyüme, aynı zamanda doğal dünya için bir yıkımdır.12 Bugün artık, içinde bulunduğumuz bu üretim ve tüketim anlayışının sürdürülebilir olmadığı anlaşılmıştır. Buna bağlı olarak, küresel çapta bir yok oluşa doğru sürüklendiğimiz bilim insanları tarafından artık daha yüksek sesle dile getirilmektedir.13 Dünya üzerindeki tüm canlı yaşamını yok oluşa sürüklemesine karşın bugün hâlâ hukuka uygun kabul edilen bazı faaliyetlerin, soykırım suçuyla nasıl da aynı örüntüleri izlediğini görmek şaşırtıcıdır.