Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ulusal Mahkemeler ve Avrupa Birliği Hukuku’nun İcrası

National Courts and Enforcement of European Union Law

A. Fusün ARSAVA

Ulusal mahkemeler AB Hukuku’nun icrasında başlangıçtan itibaren merkezi bir rol oynamaktadır. AB Hukuku’nun etkinliği AB Hukuku’nun üye devletlerin üçüncü gücü (yargı) tarafından mütecanis olarak uygulanmasından ileri gelmektedir. Ulusal mahkemeler Birlik yargısıyla beraber arada geçen zaman içinde AB Hukuku’nda içtihat birliği gerçekleştirmişlerdir. Bu içtihat kimi temel prensiplere istinat etmektedir. Bu prensiplerin uygulanması ve dogmatik strüktürü makalede ele alınmaktadır. Almanya örneğinde Birlik Hukuku’nun doğrudan uygulanmasının (horizontal) esasları ve bireyler bakımından bundan doğan hak ve mükellefiyetler, Birlik Hukuku’nun önceliği, Birlik Hukuku’nun prensibi olarak karşılıklı güven konularına makalede ışık tutulmaktadır.

Yatay Etki, AB Hukuku’nun Önceliği, Hukuk Devleti Krizi, Karşılıklı Güven Prensibi, Yargı Bağımsızlığı.

National courts play a central role in the enforcement of EU Law from the outset. The effectiveness of EU Law comes from the homogeneous application of EU Law by the third power (judiciary) of the member states. The national courts, together with the Union judiciary, have realized a unity of jurisprudence in EU Law in the intervening time. This jurisprudence is based on some basic principles. The application of these principles and their dogmatic structure are discussed in the article. In the example of Germany, the principles of the direct application of the Union Law (horizontal) and the rights and obligations arising from it in terms of individuals, the priority of the Union Law, the mutual trust as the principle of the Union Law are shed light in the article.

Horizontal Effect, Priority of EU Law, Constitutional State Crisis, Mutual Trust Principles, Judicial Independence.

GİRİŞ

AB Hukuku’nun icrası bağlamında doğan sorunlar Almanya’da sadece adlî mahkemeleri ve uzman mahkemeleri değil, son yıllarda Federal Anayasa Mahkemesi’ni de meşgul etmiş ve AB Hukuku’na ilişkin bugün hala önemli sayılan kimi kararlar verilmesine yol açmıştır.1 Federal Alman Anayasa Mahkemesi Birinci Senatosu’nun 2019 sonunda AB Temel Haklar Şartı’nın rolü ve doğrudan uygulanması konusunda iki önemli kararı “Recht auf Vergessen I” ve Recht auf Vergessen II bu bağlamda güncel örnekler olarak önem taşımaktadır.2

Birinci Senato’nun açık şekilde AB Hukuku yanlısı kararlarına karşılık İkinci Senato’nun PSPP kararı farklı bir yaklaşım ortaya koymuştur.3 Üye devletlerin yargı sisteminin kuramsal yapısı Birlik Hukuku’nun mütecanis uygulanmasının garantisini oluşturmaktadır. Birlik Hukuku’nun icrası bağlamında üye devletlerin yargı sistemlerinin bireyler lehine etkin hukuki koruma temin etmesi ve ulusal mahkemelerin önkarar başvuru mükellefiyetlerini yerine getirme olanağına sahip olması bu çerçevede önem taşıyan konular olarak karşımıza çıkmaktadır. Federal Anayasa Mahkemesi son yıllarda tarihinde ilk kez AB Adalet Divanı’na iki başvuru yapmıştır. Bunun dışında Alman mahkemeleri genelde AB Adalet Divanı’na önkarar başvurusu konusunda AB Hukuku yanlısı bir tutum içindedir. Bu şekilde ulusal ve AB yargısı işlevlerinin iç içe geçmesi söz konusu olmaktadır. Ulusal mahkemeler ve AB Adalet Divanı ilişkisi Almanya perspektifinden olumlu gözükmektedir. Alman Anayasa Mahkemesi bu ilişkiyi açık bir çerçeveye oturtmak istemektedir. Federal Anayasa Mahkemesi’nin Alman hukuk ve yargı sistemindeki yönlendirici rolü (her iki senatonun kararlarında uyum olmasa da) kararlarının adlî mahkemeler, uzman mahkemeler ve aynı zamanda diğer üye devlet mahkemeleri tarafından örnek alınmasına yol açmaktadır.

I. AB HUKUKU’NUN ÜYE DEVLET MAHKEMELERİ TARAFINDAN BİREYLER ARASINDAKİ İLİŞKİLERDE DOĞRUDAN (YATAY) UYGULANMASI

Birlik Hukuku’nun hangi koşullarda ve hangi kapsamda bireylere doğrudan hak ve yükümlülük getirdiği konusu ile Alman yargısı uzun yıllardır iştigal etmektedir. AB Adalet Divanı çok erken bir şekilde Birlik Hukuku’nun klâsik uluslararası hukuktan farklı olarak supranasyonal niteliğine istinaden koşullara göre doğrudan uygulanabilirliğini kabul etmiştir.4 AB Adalet Divanı’nın içtihadına göre Birlik Hukuku emredici ve yeterli ölçüde açık ise doğrudan etki doğurma özelliğine sahiptir.5 Bu tür Birlik Hukuku normlarından bireyler için doğrudan yükümlülük istihraç edilmektedir. Diğer bir ifade ile böyle bir durumda Birlik Hukuku’nun bireylere belli bir davranış yapma/yapmama konusunda doğrudan bir mükellefiyet getirmesi mümkündür. Bu yükümlülüklerin hangi koşullarla bireyler arasındaki özel hukuk ilişkilerinde doğrudan geçerli olacağı belli değildir.6