Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Seyahat Acentalarının Hukuki Niteliği

Legal Characteristic of Travel Agents

Altan Fahri GÜLERCİ

Seyahat acentaları yürüttükleri faaliyetler bakımından turizm sözleşmelerinin merkezi konumunda yer alır. Bu önemi nedeniyle seyahat acentaları hakkında 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu adında özel bir kanun kabul edilmiştir. Bu kanun seyahat acentaları hakkında kuruluşundan faaliyetlerine kadar pek çok özel hüküm sevk etmiştir. Ancak bu hükümler seyahat acentalarının hukuki niteliğinin tespitinde birtakım zorluklara sebebiyet vermektedir. Seyahat acentalarının Türk Ticaret Kanunu’nda ifadesini bulan acentelik hükümleri karşısında neyi ifade ettiği çözülmesi gereken sorunların başında gelmektedir. Bu çalışmada seyahat acentalarının hukuki niteliği, bu acentaların türlerine ve faaliyetlerine göre ayrıştırılması suretiyle tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada ayrıca konuyla ilgili yargı uygulamasından da yoğun bir şekilde yararlanılmıştır.

Seyahat Acentaları, Acenta, Tacir.

Travel agencies are at the center of tourism contracts in terms of the activities they carry out. Due to this importance of the travel agencies, a special act named “the Act of Travel Agencies and Association of Travel Agencies” no 1618 on travel agencies has been adopted. This act has guided many special provisions, for travel agencies, from their establishment to their activities. However these provisions cause some difficulties in determining the legal characteristic of the travel agencies. What travel agencies mean in the face of agency provisions expressed in the Turkish Commercial Code is at the forefront of the problems that need to be resolved. In this study, the legal characteristic of travel agencies has been tried to be determined, by separating the travel agencies according to their types and activities. In the study, the judicial practice related to the subject was also heavily utilized.

Travel Agencies, Agency, Merchant.

Giriş

Türkiye’nin bir turizm ülkesi olmasının doğal sonucu olarak, turizm ilişkileri ayrıntılı ve özel düzenlemelere konu edinmiştir.1 Modern toplumlarda kişilerin refah seviyelerinin artması, çalışma koşullarının demokratikleşmesi özellikle de yıllık izin gibi imkânların yaygınlaşması, ortalama yaşam süresinin uzaması ile emeklilik sonrası gezgincilik faaliyetlerinin ortaya çıkması, ulaşım imkânlarındaki gelişmeler gibi pek çok neden, seyahat acentalarının gelişimini tetiklemiştir.2 Bir turizm müessesesi olarak seyahat acentaları da özel düzenlemelerle pek çok noktada genel ilkelerden oldukça farklı kurallara tabi tutulmuştur. Bu özel düzenlemelere olan ihtiyacın temelinde kuşkusuz seyahat acentalarının turizm alanında arz ve talep piyasalarının bir araya gelmesinde kilit role sahip olmasının etkisi büyüktür.3

Türkiye’de seyahat acentaları ile ilgili ilk düzenleme 6086 sayılı Turizm Endüstrisini Teşvik Kanununda yer alan, “Nakil vasıtaları işletenler müstesna olmak üzere, münhasıran bilet satışı ile iştigal eden turizm büro ve seyahat acenteleri Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünden ruhsatname almaya mecburdurlar” şeklindeki m. 34 hükmüdür.4 Daha sonra bu hükme dayanılarak çıkartılan 22.04.1968 tarihli 6/9947 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile seyahat acentalarının faaliyete geçebilmesi için belge alma zorunluluğu getirilmiştir.5

1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu ise seyahat acentaları açısından dönüm noktasını teşkil etmektedir. Zira seyahat acentaları, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununda (SASABK) ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.6 1618 sayılı Kanun bu anlamda seyahat acentaları ile ilgili özel kanun niteliğindedir. Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK), m. 102-123 hükümleri arasında acentelik hakkında hükümler sevk etmiş; ancak m. 102/3 hükmü ile de taşıma, deniz ticareti, sigorta alanlarının yanı sıra turizm alanına özgü özel düzenlemeleri saklı tutmuştur. 1618 sayılı SASABK’nın bir diğer önemli özelliği ise “acente” terimi yerine “acenta” terimini tercih etmesidir. Bu çalışmada, 1618 sayılı SASABK hükümleri açısından bu kanun tarafından tercih edilen kanuni terim niteliğindeki “acenta” terimini; 6102 sayılı TTK açısından ise TTK tarafından kullanılan “acente” terimini kullanacağız.

İkincil düzenleme olarak 1973 tarihli mülga Av Turizmi Yönetmeliği ve aynı tarihte yürürlüğe giren mülga Seyahat Acentaları Birliği Yönetmeliği öncelikle zikredilmelidir.7 Münhasıran seyahat acentaları ile ilgili olarak 1975 tarihli mülga Seyahat Acentaları Yönetmeliği8 ile 1996 tarihli mülga Seyahat Acentaları Yönetmeliği9 de konumuz açısından önem taşımaktadır. Halen yürürlükte olan Seyahat Acentaları Yönetmeliği (SAY) 2007 tarihli10 Seyahat Acentaları Birliği Yönetmeliği ise 2018 tarihlidir.11

Görüldüğü üzere seyahat acentaları, özellikle de turizm sektörü açısından kilit role sahip işletmelerdir. Seyahat acentalarının bu özelliği kanunkoyucu tarafından da öngörülerek hakkında özel bir kanun ve bu kanuna dayanılarak bir yönetmelik çıkartılmış, pek çok hüküm sevk edilmiştir. Bu çalışmada seyahat acentalarına ilişkin hukuki düzenlemelerin 6102 sayılı TTK bakımından bir değerlendirilmesi yapılacak ve daha sonra da seyahat acentalarının hukuki niteliği ortaya konulmaya çalışılacaktır.

I. Seyahat Acentalarının Temel Hukuki Özellikleri ve Bu Özelliklerin Türk Ticaret Kanunu Açısından Değerlendirilmesi

1618 sayılı Kanun m. 1/1-e bendi seyahat acentasını, “Kâr amacı ile turistlere turizm ile ilgili bilgiler vermeye, paket turları ve turları oluşturmaya, turizm amaçlı konaklama, ulaştırma, gezi, spor ve eğlence hizmetlerini görmeye yetkili olan, oluşturduğu ürünü kendi veya diğer seyahat acentaları vasıtası ile pazarlayabilen ticarî kuruluş” şeklinde tanımlamıştır.12

1618 sayılı Kanunun 4’üncü maddesine göre seyahat acentalarının Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde işletme belgesi almaları zorunlu kılınmıştır. Seyahat acentalığı faaliyetinin yürütülmesinde işletme belgesinin alınması zorunluluğuna çok büyük bir önem atfedildiğini belirtmek gerekir.13 İşletme belgesi alınması zorunluluğu çeşitli açılardan önem taşımaktadır. Her şeyden önce işletme belgesi alınmadan yürütülen tur düzenleme ve aracılık faaliyetleri nedeniyle meydana gelebilecek zararlardan sorumluluğun, hukuki dayanağının tespiti sorunu ile karşı karşıya kalınabilecektir. Yine işletme belgesi alınmadan çevrimiçi platformlar yoluyla yürütülen faaliyetlerin seyahat acentalığı faaliyeti niteliği taşıyıp taşımadığı sorunu gündeme gelecektir. Meselenin bir diğer önemli boyutu da işletme belgesi alınmadan yürütülen faaliyetlerin vergilendirilememesi, bu faaliyetlerden teminat alınamaması ve bu faaliyetlerin denetime tabi tutulamaması gibi nedenlerle; işletme belgesine sahip seyahat acentalarının, haksız rekabete maruz kalabilecek olmalarıdır. Ancak yargı uygulamasında bu konuda birbirinden farklı sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Örneğin Yargıtay 2004 tarihli bir kararında bu belge alınmadan yürütülen faaliyetlerin haksız rekabet sonucunu doğuracağı yönünde hüküm tesis etmiştir.14 Buna karşılık Yargıtay, TURSAB tarafından açılan bir başka davada, gerekçe göstermeksizin mahkemenin haksız rekabetin men’i talebini reddeden kararını onamıştır.15 Konuyla ilgili en güncel dava ise Booking.com davası olup, bu dava ile ilgili muhakeme süreci devam etmektedir.16 Mezkûr davada ilk derece mahkemesi turizmci bilirkişinin, bilirkişi heyet raporuna muhalefet şerhini hükme esas almıştır. Söz konusu muhalefet şerhinde şu açıklamalara yer verilmektedir: “TURSAB üyesi acentelerin yaptıkları iş ve reklam için KDV ödemelerine rağmen davalı ... şirketinin Türkiye içinde kazanç elde etmesine rağmen KDV ödemediği, ... sitesinin ülkemizdeki faaliyetlerinde vergi ödemeden rezervasyon yapması, vergi maliyetleri olmaması sebebi ile sitesinden konaklama için sunduğu fiyatlarında daha uygun şartlar ile rezervasyon imkânı sağlayabilmektedir. TURSAB”a bağlı acentelerin Turizm Bakanlığı tarafından denetlenmesi kendilerine para cezaları, kapatma, vergi gibi cezai işlemlere maruz kalmalarına rağmen ... şirketine bu konular ile ilgili hiç yaptırımda bulunulmaması nedeni haksız rekabetin oluştuğu kanaatine varılmıştır. Davalı şirketin tüm şirketler gibi seyahat acentesi hizmetleri vermiş olması nedeni ile davalı ... sitesinin yurtiçinde satış faaliyetlerini sürdürmek istiyorsa, Türkiye’de hizmet veren diğer tüm seyahat acenteleri gibi... Bakanlığı’ndan faaliyet belgesi alması, teminat ve vergi ödemesi, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliğine üye olmaları gerektiği kanaatine varılmıştır.”.

Ayrıca Booking.com platformu ile konaklama işletmeleri arasındaki sözleşme hükümleri ve platformun en iyi fiyat garantisi uygulamasının 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun m. 4 kapsamında bulunduğu gerekçesiyle Rekabet Kurulu tarafından ihlal kararı verilmiş ve para cezasına da hükmedilmiştir.17

1618 sayılı Kanunun 4. maddesi üçüncü fıkrasına göre seyahat acentalığı faaliyetine ilişkin olarak verilecek işletme belgeleri münhasıran tüzel kişilere verilebilecektir. Hemen belirtelim ki, seyahat acentalığı işletme belgesinin münhasıran tüzel kişilere verilebileceğine ilişkin bu düzenleme 1618 sayılı Kanunun m. 4 hükmünü değiştiren 5571 sayılı Kanunun18 m. 5 hükmü ile getirilmiştir. 1618 sayılı Kanun m. 4 hükmünün ilk halinde işletme belgesinin verilmesi bakımından gerçek kişi ve tüzel kişi ayrımı yapılmamış, gerçek kişilerin de işletme belgesi alabilmesine imkân tanınmıştır.

Seyahat acentalarının kuruluşu ile ilgili belirtilmesi gereken bir diğer husus da teminat verme yükümlülüğünün öngörülmüş olmasıdır (1618 sayılı SASABK m. 10/1-e bendi). Seyahat Acentaları Yönetmeliği m. 32 hükmü söz konusu teminatın, acentanın borçlarından dolayı icra dairesinin talebi üzerine acentadan alacaklı olanlara ödenebileceği ve başka bir alacak nedeniyle temlik, terhin ve haczinin mümkün olmadığı şeklinde bir düzenleme ihtiva etmektedir.

Seyahat acentası işleten tüzel kişilerin yönetim kurulu üyeleri ile yetkili yöneticilerinin 18 yaşından büyük olmaları, ticari itibarının yeterli olması, belirli bazı suçlar bakımından hapis cezasına mahkûm olmamak ve kanunun 30. maddesindeki müeyyidelere tabi tutulmamış olmak gibi niteliklere sahip olmaları gerekmektedir (1618 Sayılı Kanun m. 8).

Seyahat acentasının ticaret unvanı ve işletme adı her halükârda TTK’nın ticaret unvanının korunmasına ilişkin hükümleri ile korunacaktır.19 Bu anlamda tescilli bir ticaret unvanı TTK m. 52 ve TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri doğrultusunda, tescil edilmemiş ticaret unvanı ise münhasıran TTK’nın haksız rekabete ilişkin m. 54 vd. hükümlerine göre korunacak; işletme adı da TTK m. 52, haksız rekabete ilişkin TTK m. 55/1-a.4, m. 56 ve 60 hükümlerine ve ayrıca ismin korunmasına ilişkin Türk Medenî Kanunu m. 26 hükmüne göre himaye edilebilecektir.20 Uygulamada seyahat acentalarının ticaret unvanı marka olarak da tescil edilmekte ve marka ile ilgili mevzuata göre ve haksız rekabet hükümlerine göre de korunmaktadır.21

1618 sayılı SASABK ve Seyahat Acentaları Yönetmeliği, seyahat acentalarının ticaret unvanı ve işletme adına ilişkin birtakım hükümler ihtiva etmektedir. Gerçekten de, 1618 sayılı SASABK’nın “İşletmenin adı” başlıklı beşinci maddesi bu anlamda önem taşımaktadır. Bu maddenin birinci fıkrası, seyahat acentasının tescil edilmiş ticaret unvanlarının münhasıran kendisine ait olduğu ve aynı veya karışıklığa sebebiyet verebilecek şekilde benzetilmesi suretiyle de olsa başka bir seyahat acentası tarafından kullanılamayacağına ilişkindir. Görüldüğü gibi madde başlığı “İşletmenin adı” iken, maddenin ilk fıkrasında “tescil edilmiş unvan” ifadesi kullanılmıştır. Şu durumda kanunun beşinci maddesindeki bu düzenlemenin ticaret unvanı ile ilgili olduğu ve ayrıca ticaret unvanının işletme adı olarak tescil edilmesi durumunu da kapsadığı söylenebilir.22 1618 sayılı Kanunun beşinci maddesinin ikinci fıkrası ise turizm müessesesi belgesi niteliğindeki tesis isimleri bakımından da aynı durumun geçerli olduğunun altını çizmiştir. Sonuç olarak 1618 sayılı Kanunun beşinci maddesindeki bu düzenlemenin ticaret unvanı ile işletme adının farklılığını gözetmemesi nedeniyle kavram karışıklığına sebebiyet vermesi açısından eleştirilmesi mümkündür.

Burada kanunda ve yönetmelikte ifadesini bulan “acenta unvanı” ile neyin kastedildiği de ortaya konmalıdır. “Acenta unvanı” ifadesi ile ilgili olarak 1618 sayılı Kanun ve Seyahat Acentaları Yönetmeliği’ndeki düzenlemelere baktığımızda kavramın pek çok noktada işletme belgesi ile ilişkisi kurularak düzenlendiğini ifade etmek gerekir. Örneğin 1618 sayılı Kanun m. 4/III uyarınca işletme belgesinin acenta unvanından ayrı olarak devri mümkün kılınmış;23 ancak bakanlığın izin vermesi şartına bağlanmıştır.24 Aynı fıkraya göre, işletme belgesinin devredilmesi halinde belgede yer alan acenta unvanı veya iltibasa sebebiyet verebilecek benzerinin kullanılması on yıl süreyle yasaklanmış ve belgeyi devreden tüzel kişiliğin de üç yıl işletme belgesi alamayacağı hükme bağlanmıştır.25 Görüldüğü gibi, 1618 sayılı Kanun m. 4/III “işletme belgesinde yer alan acenta unvanı” ifadesine yer vermiş; Seyahat Acentaları Yönetmeliği ise, m. 22 hükmünde acenta unvanı değişikliği ve m. 23 hükmünde de ticaret unvanı değişikliği hususlarını düzenlemiştir. Yönetmeliğin 22. maddesine göre, acenta unvanı değişikliği bakanlığın iznine tabi tutulmuştur. Buna karşılık, her ne kadar madde metni farklı yorumlanmaya müsait ise de, m. 23 hükmü ticaret unvanı değişikliğini izne tabi tutmamış, sadece bu konuda bir bildirim yükümlülüğü öngörmüştür. Şu durumda, kanaatimizce, “acenta unvanı” ifadesi ile işletme belgesinde yer alan işletme adı kastedilmiştir. Gerçekten de uygulamada TURSAB tarafından verilen işletme belgelerinde acenta unvanı ile belge sahipliğinin (ve belge sahibinin ticaret unvanının) ayrı ayrı belirtildiği görülmektedir. Kanaatimizce “acenta unvanı” ifadesi, TTK’nın klasik kavramları ile karışıklığa yer verebilecek bir ifadedir. Bu nedenle, yapılacak bir kanun değişikliğinde bu durumun gözetilerek kavramların TTK ile uyumlu hale getirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.

İşletme belgesinin kullanılması haksız rekabet davalarına da konu edilebilir. Ancak bunun için muvazaalı bir kullanım bulunmaması ve işletme belgesinin kullanılmasına zımni olarak dahi muvafakat verilmemiş olunması gerekmektedir.26 Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi de 2018 tarihli bir kararında, “Taraflar arasındaki mail yazışmaları, tarafların ticari defter ve kayıtları ile belirlenen aralarındaki ticari ilişki, bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında, davacıya ait belge no.sunun davalı yanca kendi internet sitesinde davacının bilgisi ve zımni muvafakatı dahilinde ve davacıya müşteri bulmak suretiyle ve bu işlemden komisyon almak suretiyle kullandığı, MK 2. maddesi de gözetildiğinde davacı iddiasının yerinde görülemeyeceği...” şeklinde bir hüküm tesis etmiştir.27 Dolayısıyla, işletme belgesinin kullanılmasına örtülü şekilde dahi olsa muvafakat eden belge sahibinin, sonradan haksız rekabet iddiasında bulunması hakkın kötüye kullanımı olarak telakki edilecektir. Buna karşılık muvazaalı kullanımlarda ise mesele ispat hukuku açısından da değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muvazaalı işlemin ispatı bakımından; işlemin taraflarının HMK m. 200-201 hükümlerine göre senetle ispat zorunluluğu ve tanıkla ispat yasağına tabi olduğunu, üçüncü kişilerin ise muvazaa iddiasını her türlü delille ispat edebileceğini dikkate almak gerekir.28