Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Militan Demokrasi Anlayışı

Militant Democracy in the Context of the ECHR

Kürşat AKÇA

Militan demokrasi anlayışı İkinci Dünya Savaşı sonrasında tüm dünyayı etkisi altına alan bir demokrasi yaklaşımıdır. Demokrasinin kendini düşmanlarına karşı bir takım yasal tedbirlerle koruması anlamına gelen militan demokrasi anlayışının teorik temelleri Loewenstein başta olmak üzere muhtelif hukukçu ve siyaset bilimciler tarafından atılmıştır. Teorik olarak doğuşundan sonra başta Federal Almanya Anayasası olmak üzere birçok ülke anayasasında uygulamaya konmuştur. Özellikle siyasi parti yasakları uygulamada en etkin militan demokrasi anlayışı aracı olmuştur. Militan demokrasi anlayışının uygulaması sadece ülke anayasalarıyla sınırlı kalmamış uluslararası boyuta da taşınmıştır. Bu noktada Avrupa’da ortak bir demokratik düzen kurma amacının somut bir adımı olan ve taraf ülkelerin hukuk düzenlerinin bir parçası haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi önemli bir örnektir. Sözleşme metni ve sözleşmenin uygulamasını denetleyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında militan demokrasi anlayışının varlığına rastlanmaktadır. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin siyasi partilere ilişkin verdiği kararların, taraf ülkelerin hukuk düzenlerini yön vermenin ötesinde günümüz militan demokrasi anlayışının şekillenmesinde önemli etkileri olmuştur. Çalışmada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde militan demokrasi anlayışı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve doktrinin görüşleri ışığında inceleme konusu yapılacaktır.

Demokrasi, Militan Demokrasi Anlayışı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Siyasi Parti Yasakları.

The understanding of militant democracy is a concept of democracy that influenced the whole world after the Second World War. The theoretical foundations of the concept of militant democracy, which means that democracy protects itself against its enemies with a number of legal measures, were laid by various legal and political scientists, especially Loewenstein. After being put forward theoretically, it has been put into practice in the constitutions of many countries, especially the Federal German Constitution. Particularly, political party bans have been the most effective means of militant democracy in practice. The application of the militant democracy concept has not only been limited to the country’s constitutions, but has also moved to an international dimension. At this point, the European Convention on Human Rights, which is a concrete step towards the aim of establishing a common democratic order in Europe and becoming a part of the legal order of the party countries, is an important example. The existence of militant democracy can be found in the text of the convention and the decisions of the European Court of Human Rights, which oversee the implementation of the convention. In particular, the decisions of the European Court of Human Rights on political parties have had important effects on the shaping of today’s militant democracy understanding beyond directing the legal systems of the parties. In this paper, the concept of militant democracy in the European Convention on Human Rights will be examined in the light of the decisions of the European Court of Human Rights and the views of the doctrine.

Democracy, Militant Democracy Concept, European Convention on Human Rights, European Court of Human Rights, Political Party Bans.

GİRİŞ

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da birçok ülke anayasal demokrasiye geçiş yapmış ya da mevcut demokratik rejimlerini iyileştirme yoluna gitmiştir.1 Kuvvetler ayrılığı, düzenli aralıklarla yapılan seçimler, gittikçe tabana yayılan oy hakkı, farklı ideolojilerin siyasi parti örgütlenmeleri ve bunların seçim yarışları, seçilmiş temsilcilerden oluşan devlet kurumları, anayasalarda teminat altına alınan ve genişleyen temel hak katalogları o dönem demokrasilerin ve yeni devlet düzenlerinin belirgin özellikleri olmuştur. Ancak anayasal demokrasi adına atılan bu adımlar daha sonraki süreçte anti-demokratik hareketlerin elinde birer silaha dönüşmüştür. Özellikle Almanya’da demokrasi düşmanlarına dahi demokrasi arenasında yer verilmesini savunan değer göreceli demokrasi anlayışı,2 Hitler ve Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin iktidara gelmesinde önemli faktörlerden biri olmuştur.3 Bu ise demokrasinin kendisini yıkmasına sebep olan araçları yine kendisinin sağlaması anlamına gelen bir demokrasi paradoksu ortaya çıkarmıştır. Böylece Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da başlayan demokratikleşme dalgası, daha sonra ters dalgayla karşılaşmıştır.4 Avrupa demokrasisinde yaşanan bu süreç demokrasinin sorgulanmasına neden olmuş ve demokrasinin kendini çeşitli hukuki tedbirlerle savunması fikri yani militan demokrasi anlayışı doğmuştur.

Militan demokrasi anlayışı, teorik olarak doğduktan sonra ülke mevzuatlarında uygulamaya konulmuştur. Ülke anayasalarında ve kanunlarında demokrasiyi koruyacak hükümlere yer verilmiş ve iki dünya savaşı arası dönemine bir reaksiyon gösterilmiştir. Diğer bir ifadeyle geçmişin acı tecrübelerinin bir daha yaşanmaması için gerekli hukuki önlemler alınmaya çalışılmıştır. Başta siyasi parti yasakları olmak üzere bu tür hukuki önlemlere günümüzde Federal Almanya, Türkiye, İtalya Portekiz, Polonya gibi birçok ülke anayasasında rastlamak mümkündür.

Militan demokrasi anlayışının uygulamaya konuluşu ulusal düzenlemelere paralel olarak uluslararası mecraya da taşınmıştır. Uluslararası örgütlerin kuruluş metinlerinde ve imzalanan uluslararası antlaşmalarda demokrasinin korunması ve insan haklarının kötüye kullanılmaması temel gaye olmuş, bu gaye çerçevesinde bir takım müeyyide ve tedbirler öngörülmüştür. Militan demokrasi anlayışının uluslararası boyutunun en önemli örneği Avrupa Konseyi’nin Avrupa’da ortak demokratik bir kamu düzeni oluşturma hedefinin somut bir adımı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde karşımıza çıkmaktadır. Sözleşme, taraf ülkelerin iç hukukuna doğrudan etki etmekte ve sözleşmenin uygulaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından denetlenmektedir. Dolayısıyla hem AİHS’te hem de AİHM’in kararlarında demokrasiyi korumaya yönelik yaklaşımlar militan demokrasi anlayışı açısından önem arz etmektedir.

Çalışmada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde militan demokrasi anlayışı inceleme konusu yapılacaktır. Bu kapsamda özellikle AİHS’te temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasını yasaklayan m.17 hükmü ile örgütlenme hürriyetini düzenleyen m.11 hükmü üzerinde durulacaktır. Bu yapılırken AİHM’in konuyla ilgili içtihatlarına ve doktrin görüşlerine de yer verilecektir. Ancak onun öncesinde militan demokrasi anlayışının genel bir çerçevesinin çizilmesi faydalı olacaktır.

I. GENEL OLARAK MİLİTAN DEMOKRASİ ANLAYIŞI

Militan demokrasi, bir anlayış olarak ilk defa Alman kamu hukukçusu Karl Loewenstein tarafından Naziler Almanya’da iktidara geldiği dönemde ileri sürülmüştür.5 Bu yeni demokrasi anlayışının temel gayesi her şeyden önce anti demokratların demokrasiler içerisinde büyüyerek demokrasileri ortadan kaldırmasını engellemekti. Loewenstein’ın bu yaklaşımıyla Fransız İhtilaliyle meşhur olan “özgürlük düşmanlarına özgürlük yok” sloganı, demokrasi düşmanlarına yöneltilmiştir.6 Böylece yeni Hitler ve Mussolinilerin ortaya çıkması engellenmek istenmiştir. Loewenstein, militan demokrasi anlayışını o dönem tüm dünyayı etkisi altına alan Faşizm tehlikesini esas alarak üç temel husus üzerine oturtmuştur. Bunlar; faşizm tehdidi, demokrasilerin faşizme karşı savunmasızlığı problemi ve çözüm önerisi olarak militan demokrasidir. Bu üç husus birbiriyle bağlantılıdır. Yazar öncelikle faşizmi, demokrasinin zayıflıklarını kullanan, duygusal manipülasyon araçlarına başvuran ve belli bir ideolojisi olmadan ilerleyen sistemli bir teknik olduğunu ve demokrasiye karşı bir tehdit oluşturduğunu tespit etmiştir.7 Akabinde yazar, demokrasilerin bu tehdide karşı koyamadığını, hatta bu tehdide tolerans gösterdiğini ve bunun neticesinde faşizmin demokrasilerde büyüdüğünü ortaya koymuştur. Nihayetinde yazar söz konusu problemin çözümü olarak demokrasinin düşmanlarına karşı kendisini etkin bir şekilde korumasını yani militan demokrasi anlayışının kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur.8 Karl Loewenstein militan demokrasi anlayışını savunan ilk yazar olsa da o dönemde birçok yazar demokrasinin düşmanlarına karşı savunmada olması gerektiğini belirten muhtelif fikirler ileri sürmüştür.9 Tüm bu fikirler militan demokrasi anlayışının ortaya çıkmasında ve şekillenmesinde etkili olmuştur.

Militan demokrasi anlayışı, İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kabul gören bir demokrasi anlayışı olsa da doktrinde bu anlayışa mesafeli yaklaşanlar da olmuştur. Doktrinde kimi yazarlar militan demokrasi anlayışını sadece demokrasiye yeni geçmiş kırılgan demokrasiler için kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır.10 Zira bu tür demokrasilerde her zaman eskiye yani anti-demokratik rejimlere dönüş tehlikesi bulunmaktadır. Doktrinde başka bir grup yazar ise militan demokrasi anlayışını demokrasiyle uyumlu bir anlayış olarak görmemekte ve reddetmektedir. Bu görüşte olan yazarlara göre militan demokrasi anlayışı ile demokrasiye olan bağımlılığın zorla ve baskıyla sağlanacağı11 ve demokrasiye düşman olduğu gerekçesiyle halkın bir bölümünün dışlanacağı kabul edilmektedir.12 Doktrindeki mezkûr azınlık görüşlere karşın militan demokrasi anlayışı, geçmişin acı tecrübeleri ve demokrasi düşmanlarının farklı kapsam ve şekillerde her zaman var olacağı gerçeği hem doktrinin çoğunluğu tarafından kabul görmüş13 hem de ülke anayasalarında geçmişten günümüze uygulanmaya devam edegelmiştir.14

Militan demokrasi anlayışı günümüzde her ne kadar kabul gören evrensel bir demokrasi yaklaşımı olsa da bu anlayışın üzerinde ittifakla kabul gören bir tanımı bulunmamaktadır.15 Özellikle her ülkede bu anlayışın farklı şekillerde tatbik ediliyor oluşu genel geçer bir tanım yapmayı zorlaştırmaktadır.16 Yapılan kimi tanımlarda birtakım eksiklikler bulunurken kimi tanımlarda ise militan demokrasi anlayışının bazı unsurları ön plana çıkarılmaktadır.17 Bu zorluklarına karşın doktrinde Müller’in kabul gören bir tanımı bulunmaktadır. Yazara göre militan demokrasi; “demokrasiyi demokratik yollarla yıkmayı amaçlayanların demokratik rejimi yıkmasını önlemek için önleyici, ilk bakışta liberal olmayan tedbirler almaya istekli bir demokratik rejim fikri”dir.18 Tanımda militan demokrasi anlayışı, demokrasiyi demokratik yollarla yıkmayı amaçlayan demokrasi düşmanlarına karşı tedbirler alan bir demokrasi fikri olarak görülmüş ancak alınacak tedbirlerin mahiyetinden bahsedilmemiştir. Militan demokrasi anlayışının tarihi gelişimi ve uygulaması dikkate alındığında, Müller’in tanımındaki mezkur eksiklik giderilerek şöyle bir tanım yapılabilir:19

Militan demokrasi anlayışı; anayasal demokratik kurum ve temel hakları kötüye kullanarak demokrasiyi yıkmayı ya da ona zarar vermeyi amaçlayan demokrasi düşmanlarına karşı demokrasiyi korumak isteyen ve bunun için demokrasi düşmanlarının politik katılım haklarına ve/veya politik karar alma sürecine katılmasını sınırlamaya yönelik anayasal ve yasal önleyici tedbirler öngören bir demokrasi anlayışıdır.