Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Eski Vakıfların Tüzel Kişiliği

Legal Entity of Old Foundations

Mustafa YILMAZ

Vakıf, çok eski bir yardımlaşma ve hayır kurumudur. Günümüz hukuk sistemlerinde vakıflar, genel olarak özel hukuk tüzel kişisi olarak kabul edilmektedir. Vakıflara, Eski Roma’da tüzel kişilik tanınmamıştır. Alman, Fransız, İngiliz ve Amerikan hukukunda 19. Yüzyılda vakıflara tüzel kişilik tanınmış, çok sayıda vakıf modeli oluşturulmuştur. Eski Osmanlı ve Türk hukukunda da adı konmasa da, vakıflar bir tüzel kişilik olarak kabul edilmiş, çoğunlukla özel hukuk tüzel kişisi, bazen de kamu tüzel kişisi olarak birçok kamu hizmetini yürütmüşlerdir. Osmanlı döneminde 1912 yılında çıkarılan Kanunla binlerce vakfın tüzel kişilikleri kabul edilmiş ve taşınır-taşınmaz mal edinmelerine izin verilmiştir. Yeni Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte vakıfların hukukî rejimleri değişmiştir. Vakıfların çok önemli kısmı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne (1924) devredilerek bu kamu tüzel kişiliği tarafından sevk ve idare edilmiş, denetlenmişlerdir. 1935 yılında 2762 sayılı Kanunla, 1926 yılından önce kurulan ve faaliyet gösteren vakıflar eski vakıf, 1926 yılından sonra kurulan vakıflar yeni vakıf olarak nitelendirilmiştir. Yaklaşık 42.500 tane eski vakfın tüzel kişiliği bulunmakla birlikte, tüzel kişiliğinin niteliği tartışma konusu olmuş, vakıf yönetimleri ve vakıf mallarının çok önemli bir kısmı, kimi zaman kamu hukuku kurallarına göre, kimi zaman özel hukuk kurallarına göre VGM tarafından yürütülmüştür. 1935’ten günümüze kadar 5.900 yeni vakıf kurulmuştur. 2008 yılında çıkarılan 5737 sayılı kanunla eski ve yeni tüm vakıflar, özel hukuk tüzel kişisi olarak kabul edilmektedir.

Eski Vakıf, Yeni Vakıf, Tüzel Kişi, Kamu Tüzel Kişiliği, Özel Hukuk Tüzel Kişiliği.

Foundation is an ancient solidarity and charity organization (some religion and charitable purpose). In today’s legal systems, foundations are generally accepted as private legal entities. Foundations were not recognized as legal entities in Ancient Rome. In the 19th century, legal personality was given to foundations in German, French, English and American law, and many foundation models were created. Although not named in the old Ottoman (Ottoman) and Turkish law, foundations were accepted as a legal entity, and they carried out many public services, mostly as private legal entities and sometimes as public legal entities. With the Law enacted in 1912 during the Ottoman period, the legal entities of thousands of foundations were accepted and they were allowed to acquire movable and immovable property. With the establishment of the new Turkish Republic, the legal regimes of foundations changed. A very important part of the foundations were transferred to the General Directorate of Foundations (1924), and they were managed and supervised by this public legal entity. With the Law No. 2762 in 1935, foundations established and operating before 1926 were defined as old foundations and foundations established after 1926 as new foundations. Although there were about 42,500 old foundations with legal personality between 1935 and 2008, the nature of their legal personality has been the subject of debate, and a very important part of foundation management and foundation properties were carried out by the VGM, sometimes according to the rules of public law and sometimes according to the rules of private law. Since 1935, 5,900 new foundations have been established. With the Law No. 5737 enacted in 2008, all old and new foundations are accepted as private legal entities.

Old Foundations, New Foundations, Legal Entity, Private Legal Entities, Public Legal Entities.

I. Tüzel Kişi (Hükmi Şahsiyet) Kavramı

Hukukta kişi denilince, hak sahibi olabilen borç altına girebilen varlıklar olarak tanımlanır. Bunlar gerçek kişiler olabileceği gibi, insanların kurduğu ve ona bir kişilik tanıdığı tüzel kişilerin de bir hükmi şahsiyetleri bulunmaktadır. Birden fazla kişi veya mal topluluğunun bir araya getirilmesi ile o kişi ve topluluklardan bağımsız, ayrı bir varlığa sahip, hak sahibi olabilen borç altına girebilen varlıklar oluşturulur, bunlara da tüzel kişi (hükmi şahsiyet = legal person, juristic person) denilir.

Tüzel kişilikler, özel hukuk tüzel kişileri olabileceği gibi, kamu tüzel kişilikleri de olabilir. Özel hukuk kişileri, insanların serbest iradeleriyle kurdukları ve bir takım özel yararları veya kamu yararına gözeterek faaliyet gösteren hükmi şahsiyetlerdir. Özel hukuk tüzel kişileri, şirket, dernek gibi insan toplulukları şeklinde kurulabildiği gibi, vakıflar olarak mal toplulukları şeklinde de kurulabilir.

Kamu tüzel kişileri ise, özel hukuk kişilerinden farklı olarak, gerçek kişilerin iradeleri ile değil, devlet tarafından kanunla veya benzeri düzenlemeler sonucu kurulmaktadır. Kamu tüzel kişileri, özel hukuk kişilerinden farklı olarak kamu gücü ve otoritesini kullanmakta, gerçek kişi ve özel hukuk kişilerin yürüttüğü faaliyetler üstün kabul edilmektedir.

Vakıf kurumu temelinde ve günümüzde genel olarak kişilerin kurduğu özel hukuk tüzel kişileridir, mal topluluklarından oluşan bir hükmi şahsiyettir. Ancak tarihsel süreçte bir tüzel kişilik (hükmi şahsiyet) olarak ortaya çıkması, vakıf tarihi açısından daha sonraki devirlere rastlamaktadır.

Türk hukukunda vakıf kurumunun bir tüzel kişilik olarak kabulü, Cumhuriyet öncesi dönemde gerçekleşmiş, Cumhuriyet döneminde de tüzel kişilik statüsü devam edegelmiştir. 1935 yılında eski ve yeni tüm vakıflarla ilgili 2762 sayılı Vakıflar Kanunu çıkartılarak Osmanlı Devletinden tevarüs eden binlerce eski vakıf ile yeni kurulacak vakıfların hukuki statüsü, rejimi belirlenmiştir. Eski vakıfların tüzel kişiliğinin varlığı konusunda sorun olmamakla birlikte tüzel kişiliklerinin niteliği ve özel hukuk - kamu hukuku rejimlerinden hangisinin uygulanacağı tartışma konusu olmuştur. Çünkü eski vakıfların önemli bir kısmı kamu hizmeti sunmakta ve bir Bakanlık (Şer’iye ve Evkaf Vekaleti) tarafından bu hizmetler verilmekte idi. Daha sonra bu Bakanlık kaldırılarak Vakıflar Umum Müdürlüğüne devredilmiştir, bu kamu tüzel kişiliği tarafından binlerce eski vakıf sevk ve idare edilmiştir. 1935 tarih ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle özellikle çok sayıda mazbut vakıfların tüzel kişiliğinin nasıl nitelendiği, özel hukuk tüzel kişisi mi, yoksa kamu tüzel kişisi mi olduğu doktrin ve yargı içtihatlarında tartışma konusu olmuştur. Ayrıca mazbut vakıfların tüzel kişiliğinin Vakıflar Genel Müdürlüğünden ayrı olup olmadığı, ayrı ise kamu tüzel kişiliği mi yoksa özel hukuk tüzel kişisi mi olacağı, değilse nasıl bir tüzel kişilik olduğu ve bu vakıfların özel hukuk - kamu hukuku rejiminden hangisine tabi olacağı tartışma konusu olmuştur. Eski vakıflar konusu, sadece özel hukukun değil, idare hukukunun da ele aldığı konulardan birisi olduğu için biz de bu tartışmalara idare hukuku bakış açısıyla değinmeye çalışacağız.

II. Vakfın Tanımı

Vakıf (foundation = fondation, waqf = vaqf, stiftung) kavramının iki türlü anlamı bulunmaktadır. Organik açıdan, bir kurumu, bir müesseseyi, bir kuruluşu, bir tüzel kişiliği, bir tesisi anlatmak için kullanılmaktadır. Fonksiyonel açıdan ele alındığında ise “bir malı başkalarının müdahalelerinden men etme (prevent), bir şeyi daimî surette durdurma (stop, stand), hapsetme,1 hareketten alıkoyma (restrain), dinlendirme anlamlarına gelmektedir.2

Vakıf müessesesinin kökeni çok eskilere dayandığından tarihsel süreçte farklı anlamların yüklendiği görülmektedir. Bu yüzden vakıf müessesesi konusunda İslam’ın fıkıh imamlarından yakın tarih İslam bilginlerine kadar, bu alanda birçok eseri kaleme alan müellif, yazar ve düşünürün yaptığı tariflerden kanunlardaki düzenlemelere kadar birçok tanımlama yapılmış, etimolojik ve hukukî tanımlarının yanı sıra sosyolojik, ekonomik, siyasî, millî ve dinî referanslara vurgu yapılan tanımlara da sıkça rastlanılmıştır.

Vakıf, genel bir tanımlama ile “Menfaati ibadullaha (Allah’ın kullarına) ait olmak üzere bir aynı (malı) Cenab-ı Hakkın mülkü hükmünde olmak üzere temlik ve temellük etmektir”.3

İslâm hukukunda çeşitli mezhepler (fıkıh ekolleri) tarafından da vakfın tanımı yapılmıştır. Ancak tüm mezheplerdeki vakıf tanımlamalarına bakıldığında, “belirli bir malın (property), dinî ve hayır amaçlı olarak (religion or charitable purpose) Allah yolunda (belong to God) tahsis edilmesi, harcanması, (dedication)” şeklinde ortak bir tarif görülmektedir.4

Bir başka tanıma göre vakıf, “bir malı, menfaati (kendisi ve/veya geliri) hayrî bir hizmetin görülmesine tahsis edilmek amacıyla ve hizmetin ebediyete kadar devamı niyetiyle, vakfeden kişinin mülkiyetinden ve özel mülkiyete konu olmaktan çıkararak hususî (nev’i şahsına münhasır) bir mülkiyet kategorisine aktarma ve o kategoride tutma” şeklinde ifade edilmiştir.5

Onar’a göre, “vakıf, menfaati insanlara ait olmak üzere bir aynı Allah’ın mülkü olarak saklamak, temlik ve temellükten men etmektir”.6

Sosyo-kültürel açıdan yapılan bir tanımlamada “Türk-İslâm kültür sistemi unsurlarından birini, bu topluma mensup bir kişiyi harekete geçirerek onun özel mallarından bir kısmını kamu hizmeti görecek kuruluşlara dönüştürmesi eylemi”;7 bir başka tanımda da “insanlarla beraber mevcut olan karşılıklı dayanışma ve başkalarına iyilik yapma duygusunu hukukî statüye kavuşturan ve ona süreklilik sağlayan, tüzel kişiliğe sahip hukukî ve sosyal bir müessese8 olarak tanımlanmıştır.

2001 tarihli 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu’nda m. 101/1: “Gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır” denmiştir. Görüldüğü üzere tarihsel süreçte vakfa yüklenen misyon ile günümüzdeki vakıf anlayışı arasındaki farklılık tanımına da yansımıştır.

Vakıf müessesesi yargı kararlarında da tanımlanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun eski vakıflarla ilgili kararlarında “vakıf, bir İslâm hukuku müessesesi olup insanlar tarafından yararlanılmak üzere bir aynı, Allah’ın mülkü hükmünde olmak şartı ile temlik ve temellükten hapis ve men eylemektir” tanımlama yapılmış,9 Anayasa Mahkemesi tarafından da “kökü İslâm hukukuna dayanan ve bir sosyal yardım kurumu olan vakıflar, bir mülkün menfaatlerinin sosyal ve kültürel hizmetlere tahsis edilmek üzere, özel mülkiyetten çıkartılarak temlik ve temellükten yasaklanmak suretiyle kamu yararına özgülenmesi” şeklinde tanımlanmaktadır.10