Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İlim ve Edebiyat Eserlerinde Eser Sahiplerinin Mali Haklarına Tecavüzün Cezai Boyutu

Criminal Aspect of Authors’ Economic Rights Infringement in the Science and Literary Works

Melih SÖNMEZ, Ercan YAŞAR

Telif hukuku en genel anlamıyla iktisadi ve ekonomik değer taşıyan ve şekillendirilmiş fikri ürünleri koruyan bir hukuk dalı olarak tanımlanabilir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerinde önemli bir rolü olan bu alanın tarihsel süreç boyunca gerek küresel çapta gerekse ülkemiz özelinde giderek önemini arttırdığı gözlemlenmektedir. Fikri ürünler ülkelerin kültürel faaliyetlerinin gelişmesine pozitif katkılar sağladığı gibi ülkelerin ekonomik olarak gelişmesine de imkân vermektedir. Küresel çapta rekabet edebilir kalıp fikri ürünlerin kendi ülkesinde geliştirilmesini tesis etmek isteyen bir ülkenin, söz konusu alandaki kanuni düzenlemelerine gerekli hassasiyeti göstermesi zorunluluk teşkil etmektedir. Bu bakımdan kanaatimizce telif hukukunun başarısında “hukuki caydırıcılık ilkesi” anahtar bir rol oynamaktadır. Fikri haklar, kanun koyucu tarafından öncelikle tazmin, zoralım ve benzeri özel hukuk norm ve müesseseleriyle korunmaya çalışılmaktadır. Ayrıca cezai müeyyideler öngören kanun hükümleriyle birlikte, bu haklara tecavüz halinde caydırıcılık sağlanmaya çalışılmaktadır. Fikri haklara yönelik tecavüz bir haksız fiil teşkil etmektedir. Özellikle teknolojinin gelişmesi bu alandaki hak ihlallerini (haksız fiillerin gerçekleştirilme ihtimallerini) gittikçe kolaylaştırmaktadır. Bu durum kişilerin fikri haklarına tecavüzleri sıklaştırdığı gibi toplumsal barışı da tehlikeye sokmaktadır.

İlim ve Edebiyat Eserleri, Eser Sahipliği, Mali Haklara Tecavüzün Cezai Boyutu.

Copyright Law can be defined as one of the branches of law, which carries economic values and protects shaped intellectual products. It is observed that this field, which plays a key role in the development levels of countries, has gradually increased its importance both globally and in Turkey throughout its historical process. Intellectual products not only have a positive impact on the development of cultural activities but also help to improve economic development of countries. In this respect, a state that wants to survive the global competition war needs to show the essential sensitivity to the legal regulations on this area. Hence, in our opinion, the legal deterrence principle plays a key role in the success of the copyright law. It can be observed that intellectual rights are protected by private law norms and institutions. In addition, it tries to provide legal deterrence by including the provisions about criminal sanctions. Violations of intellectual property rights constitute a tort. In particular, the advancement of technology makes it increasingly easier to abuse rights in this area (the possibilities in tort). This situation not only violates people’s intellectual property rights, but also endangers the social peace.

The Science and Literary Works, Authorship, Criminal Aspect of Economic Rights Infringements.

I. Giriş

Fikri mülkiyet hakları, insanların zihinlerindeki soyut düşünceyi fikri ürünlere dönüştürdükten sonra, o ürünler üzerinde ortaya çıkan kazanımlar olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle, fikri mülkiyet haklarını korumayı amaçlayan bu hukuk dalı zihinsel emeği korumak üzerine kurulmuş bir sistemdir. Fikri haklar soyut görünümlü olmakla birlikte, koruma kalkanı, ilgili soyut düşüncenin cismani ürünlere dönüştüğü varlıklar üzerinde devreye girmektedir. Bu soyut düşünceler, bir şairin kaleminden bir şiir olarak yansıyabileceği gibi bir mühendisin elinden yeni bir icat veya bir sanatkârın elinden bir güzel sanat eseri olarak da dış dünyada yerini alabilmektedir.

Burada cevaplandırılması gereken en önemli soru fikri ürünlerin korunmasına ihtiyaç olup olmadığıdır. Fikri mülkiyet haklarının tarihsel gelişimi incelendiğinde teknolojik gelişmelere paralel olarak gelişme gösterdiği ve korunması gerektiği fikrinin güçlenmeye bu dönem ile birlikte başladığı iddia edilebilir. Modern hukukun öncüsü sayılan Roma Hukuku uygulamasında fikri hakların yeterince ele alınamadığı görülmektedir.1 Matbaanın icadı ile birlikte kabul edilen basım imtiyazları fikri mülkiyet hakları için bir dönüm noktası olmuş ve fikri ürünlerin de sahiplerine birtakım haklar sağlaması gerektiği düşüncesi yaygın şekilde kabul görmeye başlamıştır.2 Günümüzde fikri ürünlerin hukuk araçları ile korunması gerektiği fikri genel kabul görmektedir.

Fikri mülkiyet haklarının ülkelerin gelişiminde önemli bir rolü bulunmaktadır.3 Gelişmiş yahut gelişmekte olan ülkelerin tespitinde ülkelerin sahip olduğu fikri ürünlerin sayısı da diğer etkenlerin yanı sıra pozitif bir etkiye sahiptir. ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerin fikri ürünler konusunda öncü olması, dünyadaki diğer ülkelere kıyasla sahip oldukları mevcut konumlarını olumlu yönde etkilemektedir. Fikri mülkiyet ürünleri toplumun katma değer sağlayan sermayeleridir. Mevcut fikri mülkiyetlerin gelecekteki tüm fikri ürünlerin temel yapı taşını oluşturduğunu söylemek mümkündür. Bu bakımdan anılan ülkelerin üretim hacimlerinin fikri mülkiyet haklarına verilen önem ile paralellik gösterdiği görülmektedir. Kısacası, bir toplumun ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan gelişmesinde fikri ürünlerin önemli bir rol oynadığı aşikardır.

Fikri alandaki ürünler yirmi birinci yüzyıl sanayi devrimini sonlandırmış ve bilgi toplumu denilen yeni bir çağın başlamasını tetiklemiştir. Günümüz dünyasında başarı artık bilgi ile sağlanmaktadır. Bu bilgiyi üreten ve koruyabilen devletler gelişmekte olan ülkeler ile aralarındaki makası giderek açmaktalar. Bu yüzden bilgiyi üretemeyen, sadece tüketim odaklı kalan toplumlar rekabetçi olamadıklarından değer üreten toplumların bir nevi bağımlısı olmaya mahkûm olmaktadırlar.

Fikri ürünlerin önemi ile ilgili bu iddialarımız gelişmiş ülkelerin borsa değerleri ile de ispatlanabilmektedir. Fikri mülkiyet ürünlerinin başarısı yüksek kâr marjlı çok uluslu şirketlerin doğmasına neden olmuştur. Müzik, sinema ve bilgisayar programları gibi alanlarda meydana getirilen fikri ürünler milyar dolarlık yeni sektörlerin oluşturulmasını sağlamıştır. Google, Microsoft, Apple gibi şirketlerin bilgi toplumu üzerindeki başarısı mali açıdan gelişmekte olan birçok ülkenin ekonomisini geride bırakmıştır. Örneğin Apple, 2018 yılı itibariyle ABD’de piyasa değeri 1 trilyon dolar olan ilk şirket olma unvanını kazanmıştır.4 Bu bilgiler ışığında, günümüz bilgi toplumunda ancak sermayesini bilgiye dönüştürebilmiş olan ülkelerin ayakta kalabileceği savunulabilir.

Madalyonun diğer tarafına baktığımızda ise hem fikri ürünlerin kâr marjının artması hem de teknolojinin ilerlemesi, bu ürünler üzerindeki koruma kalkanının genişletilmesi ve daha sağlam bir hukuki zemine oturtulması ihtiyacını gündeme getirmektedir. Bu ürünlerin dünya çapındaki önemi ve cazibesi, kimi zihinlerde yeni ürünlerin meydana getirilmesini teşvik ederken, kimi zihinlerde ise taklitçiliği ön plana çıkartarak fikri mülkiyet hakları ile ilgili ihlallerin artmasına neden olmaktadır. Fikri haklarda meydana gelen bu tecavüz olayları ciddi miktarda mali kayıpların yaşanmasına neden olmakta; bunun sonucu olarak da fikri mülkiyet ürünlerinin yenilikçi olma ve gelişme hızları düşmektedir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu problemleri azaltabilmek için hukuki zeminde çeşitli önlemler alınmaya çalışıldığı gözlemlenmektedir. Bu minvalde fikri ürünlerin öncelikli olarak çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulduğu (eser ve sınai mülkiyet) ve uluslararası anlaşmalarla korunmaya çalışıldığı ifade edilebilir.

Fikri Mülkiyet Hukuku fikri ürünleri teşvik ettirmek ve sayısını arttırmak için eser ve buluş sahiplerine özgülenmiş birtakım haklar bahşetmektedir. Bu haklar mali ve manevi haklar şeklinde ikili bir sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Burada üzerinde durulması gereken önemli hususlardan bir tanesi, bütün hukuk dalları arasındaki ahenk ve uyuma özen gösterilmesi gereğidir. Fikri Mülkiyet Hukuku’nun Ticaret Hukuku, Rekabet Hukuku gibi diğer bazı hukuk alanları ile yakın bir ilişkisi olduğu söylenebilir. Örneğin Rekabet Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hukuku birlikte değerlendirildiğinde aralarında bir çatışma olduğu izlenimi uyanabilir. Bu izlenime sebebiyet veren durumlardan biri olarak, Rekabet Hukuku’nun tekel ve kartel faaliyetlerine karşı düzenlemeler içermesi, Fikri Mülkiyet Hukuku’nun ise hak sahiplerine tekel niteliğindeki (yalnızca eser sahibinin tasarrufunda bulunan) haklar kazandırması örnek verilebilir. Fakat bu iki hukuk dalı arasındaki ilişki incelendiğinde aslında bu hukuk dallarının birbirleri ile çelişmedikleri aksine birbirlerini tamamladıkları görülmektedir. Fikri Mülkiyet Hukuku eser ve buluş sahiplerine tekel niteliğindeki haklar sağlarken, Rekabet Hukuku ile uyum çerçevesinde bu haklar belirli bir süreye tabi tutulmuştur. Aşağıda bu süreler detaylı bir şekilde incelenecektir.

Yukarıda da ifade edildiği üzere bu çalışmada öncelikli olarak eser kavramından ne anlaşıldığı, kanunda sınıflandırılmış eser çeşitlerinin neler olduğu analiz edilecektir. Daha sonra bu eser çeşitlerinden “ilim ve edebiyat eserlerinden” ne anlaşılması gerektiği, eser yahut hak sahibinin kimler olduğu ve haklarının neler olduğu açıklanacaktır. Akabinde bu haklara tecavüz halinde, söz konusu bu haksız fiillere uygulanacak hükümler Türk Ceza Kanunu genel ve özel hükümleri çerçevesinde değerlendirilecektir. Konu öncelikli olarak 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ve uluslararası sözleşmeler ve kuruluşlar çerçevesinde incelenecek olup, ayrıca, ilim ve edebiyat eserleri ve hak sahipleri için mevzuatta bulunan düzenlemeler ulusal ve uluslararası boyutta karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir.

II. Fikri Hukukta Eser ve Eser Sahipliği Kavramı

Fikri hakların temel yapı taşı olan eser, yukarıda ifade edildiği üzere insanoğlunun soyut düşüncesini cismani bir varlığa dönüştürdüğü ürün olarak tanımlanabilir. Diğer bir ifadeyle eser, bir fikri düşüncenin biçimlendiği varlıktır. Bundan dolayı kişinin kültürel ve bilimsel tecrübesi ve bakış açısının bir arada somutlaştığı fikri emek ürünü olan eser, sahibine korunmaya değer birtakım haklar kazandırmaktadır.5

Eser kavramı FSEK m. 1-B/1-(a) bendinde tanımlanmıştır. Bu tanımına göre eser: “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade etmektedir.

Burada tartışılması gereken önemli hususlardan bir tanesi her ürünün eser olarak kabul edilip edilemeyeceği sorunudur. Herhangi bir emek harcanmamış, herkes tarafından kolaylıkla meydana getirilebilecek olan fikri ürünlerin eser olarak kabul edilmesi ve özel koruma hükümlerinden yararlandırılması hem maliyetli hem de gereksiz olacaktır. Ayrıca eserler bakımından bir standardın ya da genel kriterlerin belirlenmemiş olması kültürel faaliyetlerdeki kalitenin de düşmesine neden olacaktır. Bu bakımdan bir fikri ürünün eser olarak belirlenmesinde birtakım unsurların bulunması şarttır.

Fikri ürünlerin eser olarak kabul edilmesinin üst çerçevesi toplumun kültürüne katkıda bulunma ve geliştirme kriterlerine dayanılarak çizilebilir.6 Daha geniş bir perspektifte ise eser kriterleri dört başlık altında toplanabilir. Buna göre:

Ortada fikri bir ürün olması gerekir.

Bu fikri ürünün bir şekle bürünmüş olması gerekir.

Fikri ürünün sahibinin hususiyetini yansıtması gerekir.

(Bu ürünün) FSEK’de öngörülen eser türlerinden birisine girmesi gerekir.7