Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Rekabet Hukukunda Etki Prensibinin Rekabet Kurumu Uygulamalarına Yansıması

Reflection of the Effects Principle to the Competition Authority in Turkish Competition Law

Rağbe YANKIN

Rekabet hukuku, teşebbüslerin mal ve hizmet piyasalarında birbirleriyle rekabet ettikleri, sürekli gelişim, dönüşüm ve etkileşime tanık oldukları doğal rekabet ortamını korumayı hedeflemektedir. Bu nedenle rekabeti engelleyen, bozan veya kısıtlayan anlaşma, karar ve uygulamalar kesin olarak yasaklanmaktadır. Ancak bazen rekabeti sınırlayan işlemler, malların üretiminde veya dağıtımında ve hizmet sunumunda da iyileştirmeler sağlayabilmekte, ekonomik veya teknik gelişmenin önünü açabilmektedir. Rekabet hukukunda mülkilik ilkesi geçerli olsa da, ülkeler ve bölgesel oluşumlar, etkileri kendi sınırları içinde meydana gelen teşebbüs faaliyetlerine müdahale etme gereği duymuşlardır. Etki doktrini bu nedenle doğmuş olup, sonuçları ülkelerin kendi sınırları içinde gerçekleştiği faaliyetlere müdahale olanağı vermiştir. RKHK m.2’de belirtildiği üzere Türkiye dışında kurulmuş teşebbüslerin yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu veya sınırlayıcı faaliyet ve davranışların RKHK kapsamında kabul edilebilmesi için, bahse konu faaliyet ve eylemlerin ülkemizdeki ürün ve hizmet piyasalarına olumsuz etkide bulunmalıdır. Ayrıca etki doktrinin; ihracat kartelleri, ihracat yasakları, hakim durumunu kötüye kullanılması ve yoğunlaşma işlemleri gibi faaliyetlerle yakın ilişkisi bulunmaktadır.

Rekabet Hukuku, Ülke Dışı Uygulama, Etki Prensibi, Hakkı Kötüye Kullanma, İhracat Kartelleri.

Competition law aims to protect the natural competitive environment in which enterprises compete with each other in goods and services markets and witness continuous development, transformation and interaction. Therefore, agreements, decisions and practices that prevent, distort or restrict competition are strictly prohibited. Sometimes, however, transactions that limit competition can also lead to improvements in the production or distribution of goods and the provision of services, paving the way for economic or technical development. Although the principle of ownership is valid in competition law, countries and regional entities felt necessary to interfere in entrepreneurial activities of which effects occur within their borders. This is why the effects doctrine has been emerged, and its results gave the opportunity to intervene in the activities that countries take place within their own borders. As stated in Article 2 of the Act on Protection of Competition, in order for the activities and actions that prevent, distort or limit competition by undertakings established outside of Turkey to be accepted within the scope of the Act on Protection of Competition, the said activities and behaviors must have a negative impact on the goods and services markets in Turkey. In addition, the effects doctrine is closely related to activities such as export cartels, export bans, abuse of dominant position and concentration transactions.

Competition Law, Extraterritorial Practice, Effects Principle, Abuse of a Right, Export Cartels.

I. Giriş

Rekabet hukuku, kural olarak, ülke sınırları içinde meydana gelen ihlallere uygulanır. Etki prensibi, bir ülkedeki rekabet hukuku kurallarının, bu ülkenin egemenlik alanında olmayan teşebbüslerin faaliyet ve anlaşmalarına uygulanmasıdır. Etki prensibi RKHK m. 2’de düzenlenmiş ve bu maddeye göre, Türkiye’de faaliyet göstermese de, yaptıkları davranış ve işlemlerle rekabet ihlaline sebep olan girişimlerin de RKHK’nın kapsamı içinde olduğu belirtilmiştir. Bu madde kapsamında Türkiye dışında kurulmuş teşebbüslerin yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu veya sınırlayıcı faaliyet ve davranışların RKHK kapsamında kabul edilebilmesi için, bahse konu faaliyet ve davranışların Türkiye’deki mal ve hizmet piyasalarına menfi etkide bulunması zorunludur. Türkiye dışında yerleşik teşebbüs, Türkiye’deki ortağı ya da bayilerinin veya Türkiye’deki bağlı şirketi tarafından yapılacak faaliyetler de teşebbüsün RKHK m. 2 kapsamına girmesine neden olacaktır.

RKHK’nın 4’üncü maddesinde ise belli bir mal ya da hizmet piyasasında doğrudan veyahut dolaylı şekilde rekabeti önleme, bozma ya da sınırlama hedefini barındıran ya da bu etkiyi meydana getiren veya meydana getirebilecek özelliğe sahip girişimler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve girişim birliklerinin bu çeşit karar ve faaliyetlerinin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Madde gerekçesinde ise rekabeti sınırlayıcı anlaşmaların dikey ya da yatay anlaşmalar olabildiği, yatay anlaşmanın, aynı düzeyde yapılan anlaşmalar olduğu ve bu tür anlaşmaların bizzat rekabeti bozucu etkilerinin bulunduğu ifade edilmiştir. Çalışmada bu tür anlaşmalardan olan ihracat kartelleri, ihracat yasakları, hâkim durumun kötüye kullanılması ve yoğunlaşma işlemleri gibi faaliyetlerin ve eylemlerin etki prensibi ile ilişkisi ve bu bağlamda hangi anlaşmaların rekabeti kısıtlayıcı anlaşma olarak kabul edileceğine ilişkin ilgili RKHK maddeleri ve Rekabet Kurulu kararlarından örnekler incelenecektir.

II. Etki Prensibi Kavramı

Etki prensibinden; rekabet kanunlarının, bu kanunları yasalaştıran kanun koyucuların hâkimiyet alanlarında olmayan girişimleri ve işletmeleri kapsamları içine alması anlaşılır.1 Başka bir deyişle, etki prensibi (doktrini), bir ülkedeki rekabet hukuku kurallarının, bu ülkenin egemenlik alanında olmayan girişimlerin faaliyet ve anlaşmalarına uygulanmasıdır.2

Etki doktrini şeklinde de kullanılan bu ilke, yabancı ülkelerdeki girişimlerin faaliyetleri ve anlaşmalarına dair yargı kararlarında en önemli güç özelliğine sahiptir.3 Etki prensibi, yargısal manada sınıflandırılamasa da bu prensibin, mülkilik ilkesinin daha geniş hali olduğu kabul edilmektedir.4 Etki prensibi çerçevesinde devletler, kendi ülkeleri haricinde yapılan faaliyet veya fiilleri, önemli neticeleri kendi ülkeleri içinde meydana geldiğinden, yargılama yetkisine sahip olurlar. Bu doktrinin, günümüzde küresel ekonomik faaliyetler açısından bakıldığında, uygulanmasının gerekli olduğu görülmektedir.5 Zira, pazarın rekabetçi yapısına zarar verecek girişimleri önemli ölçüde engellemeye çalıştığını ve piyasaların ekonomik büyümelere katkı koyduğu rekabet anlayışını korumayı hedeflediğini söyleyebiliriz.

Devleti oluşturan kavramlar olan ülke, egemenlik ve yargı arasında çok taraflı bir ilişki bulunmaktadır. Devletin olmazsa olmazı olan belli bir coğrafi bölge, bu bölge üstünde egemenlik yetkisi, bu yetki kapsamında ve bu sınırlar içinde şahıslar ve olaylara ilişkin yargılama yetkisi vardır.6 Bu yetkilere ek olarak, bazı durumlarda, sınırların da ötesine geçip mülki sınırları aşarak devletin kendi milli menfaatlerini, vatandaşının haklarını korumak için yetki kullanması gerekebilir. Bu kapsamda uygulanması benimsenen en yaygın ilke olan mülkilik ilkesi, yasaların yer bakımından uygulanması ve bulunduğu ülkede uygulanmasıdır.

Mülkilik prensibinin uygulanmasına ilişkin iki görüş bulunmaktadır. Birincisi olan sübjektif bölge prensibi uyarınca, eylemin yapıldığı yerde devletin yargılaması yetkisi bulunmaktadır. Objektif bölge prensibinde ise, eylemin gerçekleştirildiği yer değil; onun sonuçlarını meydana getirdiği doğurduğu yer önem arz etmektedir. Bu prensip ile eylemin unsurları ülke dışında gerçekleştirilmiş olsa bile sonuçları ülke içinde doğmuşsa, devletin yargılama yetkisi bulunmaktadır.7 RKHK8 m. 2’de asıl amacın, iç piyasada işlem ve eylem yapan girişimler olduğu görülmektedir. Bu bakımdan yasanın uygulama alanı, ülkemiz sınırları olduğundan, sübjektif bölge prensibinin benimsendiğini söylemek mümkündür.

RKHK’da, mal ve hizmet piyasalarındaki işletmelerin özgür şekilde ekonomik kararlar vermesi ve politikalar uygulamasını temin eden yarış şeklinde tanımlanan rekabet kavramı, rekabet ihlallerinin oluşması durumunda etkin bir korumaya gereksinim duymaktadır. Rekabet ihlallerine yönelik koruma verilirken yapılması gereken ilk husus RKHK m. 2’de ifade edildiği gibi, korumanın yer, konu ve kişi açılarından çerçevesinin tespit edilmesidir. Bu bakımdan düzgün bir rekabete sahip piyasanın oluşturulması ve devamı için ilk olarak göz önüne alınması gereken husus, rekabet hükümlerinin yer açısından kapsamının belirlenmesidir. Rekabet mevzuatının tatbikindeki temel kural, rekabet yasalarını çıkaran kurumların hukuki hâkimiyet alanlarında uygulanması ise de, bu yasalar, ilgili alanlar haricinde de uygulanma olanağı bulabilecektir. Kısaca, günümüzde bir ülkenin yargılama yetkisi belirlenirken bu sınırların dışına çıkıldığı da görülmektedir. Bunun sebebi, uluslararası ticaretin gelişmesi, çok uluslu şirketlerin sayısının artması ve teşebbüslerin faaliyetlerinin ülke sınırlarını aşmasıdır.

Bu çerçevede rekabet yasalarının yer bakımından uygulanmasındaki temel prensiplerden biri, etki prensibidir.