Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Güncel Yargıtay Kararları Işığında Adi Ortaklığı Sona Erdiren Kanuni Sebepler

Grounds for Termination of Ordinary Partnerships in Company with the Current Supreme Court Decisions

Sarp ŞAHANKAYA

Adi ortaklık; iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. Sürekli ve çok taraflı bir sözleşme olarak nitelenebilir. Adi ortaklığı sona erdiren nedenler TBK md. 639 hükmünde sayılmıştır. Sona erme nedenlerinin vuku bulması ile birlikte adi ortaklığın amacı tasfiye olarak değişmektedir. Adi ortaklık sözleşmesi ile kanunda öngörülenler dışında farklı sona erme sebeplerinin de öngörülmesi mümkündür ancak çalışmamız kanuni sona erme sebeplerinin incelenmesi ile sınırlı olacaktır. Çalışmamızda güncel Yargıtay kararlarına yer verilecek ve bu kararlar değerlendirilecektir.

Adi Ortaklık Sözleşmesi, Adi Ortaklık, Sona Erme, İnfisah, Fesih, Tasfiye.

Ordinary partnership is a contract in which two or more people obliged to combine their labor and/or commodity to reach a common purpose. It can be defined as a sustained and multilateral contract. The grounds for terminating ordinary partnership are counted in the Turkish Code of Obligations Article 639. With the occurrence of termination grounds, the purpose of ordinary partnership changes into liquidation. Partners can also agree on other termination grounds with ordinary partnership contract but our article will only examine the reasons counted in the Turkish Code of Obligations. The current Turkish Supreme Court decisions will also be given and evaluated in our study.

Ordinary Partnership Contract, Ordinary Partnership, Expiring, Dissolution, Termination, Liquidation.

Giriş

Türk Borçlar Kanununun 639’uncu maddesi, adi ortaklıklarda sona erme sebeplerini;

Ortaklık, aşağıdaki durumlarda sona erer:

1. Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma gelmesiyle.

2. Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin ölmesiyle.

3. Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir hüküm yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflası veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya çevrilmesiyle.

4. Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle.

5. Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin bitmesiyle.

6. Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla.

7. Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla.” şeklinde saymaktadır.

Adi ortaklığı sona erdiren sebepleri incelemeye geçmeden önce kısa şekilde “adi ortaklığın sona ermesi” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği ortaya konulmalıdır. Adi ortaklığın sona ermesi, ortadan kalkma veya yok olma (Alman ve İsviçre doktrininde “vollbeendigung”) anlamına gelmemektedir. Bu durumda ortaklığın feshedildiği ve münfesih duruma girdiği, iştigal konusunu gerçekleştirmek için aktif faaliyet gösteren ortaklığın artık tasfiye ortaklığına dönüştüğü anlaşılmalıdır. Bu bağlamda adi ortaklığın sona ermesini, amacının tasfiye amacına geçmesi/dönüşmesi olarak ele almak daha doğrudur.1

Adi ortaklık sözleşmesinde ortaklık malvarlığı üzerinde elbirliği mülkiyetinin söz konusu olması ve sürekli bir borç ilişkisi bulunması nedeniyle sözleşmenin ortadan kaldırılması basit bir muamele veya eylem ile sağlanamaz; ilişkinin tam anlamıyla sona erdiğinin söylenebilmesi için adi ortaklığın tasfiye edilmesi de gerekmektedir.2 Tasfiye işlemleri tamamlanana kadar ortakların oybirliği ile sona ermeyi iptal etme ve ortaklık ilişkisine devam etme imkânına sahip olduğu ise gözden kaçmamalıdır.3 Benzer olarak borca batıklık durumu varsa, tasfiye sonrasında dahi şirket ortaklarının üçüncü kişilere sorumluluğun devamı ve alacaklıların tatmin edildiği ölçüde ve paylar oranında rücu imkânlarının bulunduğu dahi ifade edilmelidir. Bu sebeplerle sona erme gerçek anlamda şirket ilişkisinin sona erdiği anlamına gelmemektedir.

Sona erme bu anlamda şirketin tasfiye amacına girmesi sonucunu yaratan sebeplerin oluşturduğu bütündür. İnceleme konumuz bu sebeplerden kanunda düzenlenmiş olanlarını kapsamaktadır.

Türk Borçlar Kanunu’nun 639. maddesinde düzenlenen sona erme sebeplerinin emredici niteliği her bir sona erme sebebi bakımından ayrı şekilde ele alınarak değerlendirilmelidir. TBK md. 639, kural olarak emredici niteliği haiz değildir. Ancak bu hükümde yer verilen sona erme sebeplerinden feshi ihbar hakkı ve haklı sebeple fesih isteme hakkı emredici niteliktedir.4

Kanunda sayılan sona erme sebepleri sınırlı sayı ilkesi ile oluşturulmamıştır. TBK md. 639 hükmünde sayılanlar dışında sözleşme ile farklı sona erme sebeplerinin tayin edilmesi de mümkündür.5 Bu sözleşmesel sona erme sebepleri çalışma konumuz dışında kalmaktadır. Açıklamalarımız TBK md. 639’da öngörülen kanuni sona erme sebepleri ile sınırlı olarak yapılacaktır.

Sona erme sebepleri doktrinde infisah (kendiliğinden/ipso jure) nedenleri ve fesih nedenleri olarak tasnif edilmektedir.6 İnfisah nedenlerinin vuku bulması halinde adi ortaklık, herhangi bir irade beyanına gerek olmaksızın kendiliğinden sona ermektedir. Fesih nedenlerinde ise irade beyanının bulunması gerekmektedir. Doktrinde üçlü bir ayrıma gidilerek iradi, irade dışı ve mahkeme kararı ile sona erme şeklinde tasnif yapıldığı da görülmektedir.7

Çalışma konumuz olan TBK md. 639 hükmü şahıs ortaklıkları bakımından genel hüküm niteliğini haizdir; TTK md. 243 uyarınca kolektif ortaklıklarda ve TTK md. 328 uyarınca adi komandit ortaklıklarda da uygulama alanı bulmaktadır.8

Aşağıda doktrinde yaygın olarak yapılan sınıflandırma esas alınacaktır.

I. İnfisah Nedenleri

Türk Borçlar Kanunu’nun 639. maddesinin ilk fıkrasında iki farklı sona erme nedenine yer verilmektedir. Bunlardan ilki müşterek amaca ulaşılmasıdır. Örneğin ihale ile alınan bir köprünün inşaatı için oluşturulan adi ortaklığın bu inşaatı tamamlaması durumunda müşterek amaca ulaşılmış olur. Bu fıkradaki ikinci sona erme nedeni ise müşterek amacın gerçekleşmesinin imkânsızlaşmasını ele almaktadır. Örneğin belirli bir köprünün inşaatı için oluşturulan adi ortaklık bakımından ihalenin iptal edilmesi durumunda imkânsızlık söz konusu olacaktır.9

Ortaklık amacının gerçekleşmesinden maksat, ortaklık konusunun gerçekleştirilmesidir. Tüm adi ortaklıkların nihai amacı esasen kazanç elde etmektir. Kazanç elde etme amacının gerçekleşmesi veya imkânsızlaşması ise söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle ortaklık amacından anlaşılması gereken, kazanç elde etme amacını elde etmek için kullanılan yol, yani ortaklık konusunun gerçekleşmesidir.10 Ortaklık amacı daha genel ve çatı bir kavramdır. Kazanç elde etmek için kullanılan yol ise daha spesifik olarak ortaklığın ne ile iştigal ettiği, ne iş yaptığı şeklinde anlaşılabilir. Bu açıklamanın geçici işler için kurulan adi ortaklıklar için yapıldığı ise gözden kaçmamalıdır. Sürekli işler için kurulan adi ortaklıklarda devamlı olarak kazanç sağlama ve bunun paylaşılması söz konusu olduğu için amacın gerçekleşmesine dayalı olarak son bulma gündeme gelmeyecektir.11 Benzer şekilde birden fazla iştigal konusu bulunan adi ortaklıklarda da bu amaçlardan sadece birisinin gerçekleşmesi ortaklığı sona erdirmeyecektir.12 Ortaklık amacının gerçekleşmesi konusunda ön ortaklıkların örnek olarak verilmesi mümkündür. Anonim ortaklık kurmak amacı ile bir araya gelen kişilerin kurduğu adi ortaklık, anonim ortaklığın kurulması ile birlikte amacını gerçekleştirdiği için sona ermektedir.13

Yargıtay 3. HD’nin “davacının dava dilekçesinden, inşaatın bitirilip dava konusu taşınmazların davalılar adına tescilinin de sağlandığının bildirildiğinin, böylece ortaklığın fiili olarak sona erdiğinin ve ortaklıktan beklenen fayda ve menfaatin ortadan kalktığının kabulü gerekir.14 ifadelerini içeren kararında inşaatın bitirilmesi ortaklık amacının gerçekleşmesi olarak ele alınmıştır. Tarafların şirketin kuruluşundaki amacının belirli bir inşaatın tamamlanması, tescilin sağlanması olduğunun kabulü, bu sonuca varmayı gerektirir.

Yine benzer bir kararda; “Davacılar; dava dışı Bayındırlık Bakanlığının 2000 yılında ihalesini yaptığı deprem konutlarına teklif vermeleri ve ihalenin uhdelerinde kalması halinde de ihale konusu işin %50 ortak olarak birlikte yapılması için davalılarla adi ortaklık oluşturduklarını, ihale konusu işin kendilerinde kaldığını, yüklenilen işi tamamladıklarını ve kesin kabulün 28/02/2002 tarihinde yapıldığı,”15 ortaklık amacının gerçekleşmesi olarak ele alınmış ve ortaklığın sona erdiğinin kabulü ile birlikte tasfiye aşamasına geçilmiştir.

Öngörülen amacın gerçekleşmesinin imkânsız hale gelmesi bakımından önem arz eden husus ise imkânsızlığın objektif nitelik taşıması ve devamlı olmasıdır.16 İmkânsızlığın ortaklık sözleşmesi yapılmasından sonra ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Eğer ortaklık sözleşmesi yapılmadan önce imkânsızlık hali bulunmakta ise zaten ortaklık kurulmuş olmayacaktır.17 İmkânsızlık maddi veya hukuki nedenlerden ve hatta bir ortağın davranışından/eyleminden kaynaklanmış olabilir.18 Ortaklık amacının gerçekleşmesine ilişkin yukarıdaki paragrafta yapılan açıklamalarla paralel olarak, ortaklığın birden fazla iştigal konusu var ise ortaklığın sona ermesi için bunların tamamının imkânsızlaşmış olması gerekmektedir.19 Ortaklığın imkânsızlık nedeniyle sona erdiğini iddia eden ortak hem ortaklık amacını ve hem de bu amacın imkânsızlaştığını ispat etmekle (beweislast) mükelleftir.20

ortaklık amacının elde edilmesinin imkansız hale gelmesi durumunda, ortaklık ilişkisi kendiliğinden sona erecektir. Ortaklık sözleşmesinin sona ermesine neden olacak imkansızlık devamlı, açık ve objektif bir imkansızlık olmalıdır. Buna karşılık subjektif imkansızlık ortaklığın sona ermesini gerektirmez. Ancak, ortaklar bu durumda haklı sebeple fesih davası açabilirler...21 ifadelerini haiz Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararında objektif ve sübjektif imkansızlık ayrımı ele alınmış ve etkileri belirlenmiştir. Yine aynı kararda; “ortaklık ilişkisinin kurulmasından kısa bir süre sonra taahhüt konusu işin, tamamen ortakların iradesi dışında, iş sahibi ... Büyükşehir Belediye Başkanlığının kararı ile durdurulduğunu, bu sebeple ortaklık inşa ve faaliyetlerinin de durdurul”ması sübjektif imkansızlık olarak ele alınmıştır. Sübjektif imkânsızlık temelde borçlu tarafından edimin yerine getirilememesi durumu olarak ele alınmaktadır.22 Bu kararda ise alacaklının kararı ile inşaat ve faaliyetlerin durdurulduğu göz önünde tutulmalıdır. Bu bağlamda imkânsızlığın ortaklık ile ilgili olmaması nazara alınarak objektif imkânsızlık değerlendirmesi yapılması bizce daha uygun olurdu.

Ortaklardan birisinin şahsında meydana gelen değişiklik ya da güçleşme kural olarak objektif veya sübjektif olarak imkânsızlaşmaya neden olmamaktadır ve dolayısıyla doğrudan sona erme sebebi teşkil etmemektedir. Buna karşılık, ortak şahsında birlikte çalışmayı imkânsız kılacak objektif bir durum (ortağın ciddi bir hastalığa yakalanması, bilincini kaybetmesi veya felç geçirmesi vb.) ortaya çıkmış ise haklı sebeple fesih değerlendirmesi yapılmaktadır.23

Bazı durumlarda imkânsızlık açık ve net şekilde oluşmaz ancak ortaklığın devamı çok güçleşir. İmkânsızlık bakımından çok yüksek bir olasılık söz konusu olsa da “imkânsızlık” söz konusu olmayabilir. Ortaklık amacı “tematik” olarak mümkün gözükse de gerçekleşmesinde fiili açıdan büyük zorluk bulunabilir. Handschin ve Vonzun, haklı olarak bu noktada çalışmamızın ilerleyen kısımlarında ele alınacak “haklı sebeple fesih” kurumunun uygulanmasının daha doğru olacağını belirtmektedir.24 Bu açıklamalar objektif imkânsızlık kurumu ve şartları ile de paralellik teşkil etmektedir.

Yargıtay 3. HD, “nakliye işi yapılarak kar edinilmesi amacıyla kurulan şirket bunu sağlayan çekici ve dorsenin davalı tarafça satılması nedeniyle şirket amacının gerçekleşmesinin imkânsız hale geldiği” gerekçesiyle “adi ortaklığın sona ermesi nedeniyle çekici ve dorsenin satışı sonucu müvekkilinin hissesine düşen 28.000,00 TL, son üç aylık karından müvekkili hissesine düşen 5.000,00 TL nin ve 2.000,00 TL vergi iadesi olmak üzere şimdilik toplam 35.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi25 talebi ile açılan davanın temyiz üzerine incelenmesinde tasfiyenin ne şekilde yapılacağını ele almış ve çekici ile dorsenin satılmış olmasını şirket amacının gerçekleşmesini imkânsız hale getiren bir sona erme sebebi olarak addetmiştir.26 Kanaatimizce bu olay bakımından adi ortaklığın başka bir çekici ve dorse satın alarak bu faaliyetlere devam edebileceği göz önüne alınmalı ve objektif ve devamlı bir imkânsızlık bulunmadığı düşünülmelidir. Bu durumda örtülü şekilde ortakların kararı ile ortaklığın sona erdirildiği de düşünülebilecektir çünkü ortaklık malvarlığı elden çıkarılmaktadır.

Yukarıda ele alınan Yargıtay kararlarında kendiliğinden sona erme sebebi olarak imkânsızlık yönünde yorum yapıldığı görülmektedir. Bizce objektif imkânsızlığın şartları dar değerlendirilmeli ve yorum bu şekilde yapılmalıdır.

Amacı gerçekleşen veya imkânsız hale gelen adi ortaklığın (ortaklarının faaliyete devam etmeleri) yeni bir amaç koyarak faaliyete devam etmesi, (böylece ortakların zımni olarak ortaklığın) amacını değiştirmesi mümkündür. Bu açıdan bakıldığında bu infisah nedenlerinin geri dönülmez, kesin şekilde ortaklığı sona erdireceği sonucuna varılmamalıdır. Zira amacı değişen adi ortaklık, yeni bir adi ortaklık olarak ele alınmamaktadır. Bu durumda ortaklık kararı ile ortak amacın değişmesi ve yenilenmesi söz konusudur.27

Ortaklardan birinin ölümü, ortaklık sözleşmesinin taraflarında istem dışı bir değişiklik meydana getirmektedir. Adi ortaklık sözleşmelerinin tarafları arasındaki sıkı ve karşılıklı güvene dayalı ilişkiyi göz önüne alan kanun koyucu, bu istem dışı taraf değişikliğini sona erme nedeni olarak tayin etmiştir.28 Buna karşın sermaye ortaklıklarında ölüm, bir sona erme nedeni teşkil etmemektedir.

Ortaklardan birinin ölümü halinde külli halefiyet ilkesi gereği ölen ortağın mirasçıları terekede yer alan adi ortaklıktaki paya (adi ortaklık payına) elbirliği ile malik olmaktadır. Mirasçılar, kalan ortaklarla birlikte tasfiye aşamasına geçmiş olan şirkette ortak ve tasfiye memuru sıfatını kazanmaktadır.29 Bir kimsenin ölüm karinesi ile ölmüş sayılması veya gaipliğine karar verilmesi durumunda da aynı sonuç doğmaktadır.30

Ortağın ölümü, ortakların iradesine bağlı olmayan kendiliğinden sona erme sebeplerinden birisidir. Bununla birlikte TBK md. 639/2 ve TBK md. 633’te açıkça belirtildiği gibi ortaklardan birisinin ölümü mutlak şekilde adi ortaklığı sona erdirmemektedir. Ortaklardan birinin ölümüne rağmen ortaklığın devam etmesi mümkündür. Bu olasılıkta adi ortaklık sözleşmesinin tarafları, sözleşmeye koyacakları bir hüküm ile mirasçıların ortaklığa devam etmesini sağlayabilmektedir (TBK md. 639/2). Bu anlaşma (kural olarak) bir şekil şartına tabi değildir.31 Ortaklık sözleşmesinde kayıt bulunmasa dahi ortakların mirasçılar ile ortaklığa devam etmeleri, zımnen bu anlaşmanın bulunduğu ve ortaklığın sona ermediği anlamına gelmektedir.32 Devam eden adi ortaklıkta ise çıkma ve çıkarma imkânları doğmaktadır.33

Tüzel kişiler açısından gerçek kişilerdeki ölüme eşdeğer olacak bir sona erme hali vuku bulduğunda TBK md. 633 hükmünün uygulanma imkânı olup olmadığı tartışmalıdır. Alman doktrininde Hueck ve Windbichler, adi ortaklık ortağı olan tüzel kişinin, ortaklığı ve dolayısıyla elbirliği mülkiyeti devam ettiği sürece tasfiyesinin tamamlanamayacağını belirtmektedir. Tasfiyesi tamamlanmaksızın tüzel kişi açısından ölüme eşdeğer sona erme durumu ise gerçekleşmeyecektir. Hueck ve Windbichler bu durumun kendiliğinden sona erme sebebi olan bir ortağın ölümü olarak değil haklı sebep olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.34Hızır da tüzel kişi ortağın tasfiyesinin tamamlanması ile adi ortaklığın sona ereceğini ve bu durumda ortaklıktan çıkma-çıkarma hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını dile getirmektedir.35 Burada tüzel kişi ortaklığın sona ermesi ve tasfiye haline girmesi sebebiyle, bu şirketin tasfiye memurlarının tüzel kişi şirketin tasfiye işlemleri kapsamında adi şirket ile olan ilişkileri sona erdirmeleri ve buna bağlı olarak adi ortaklık ilişkisini haklı sebeple veya eğer menfaat daha fazla olacak ise önelli olarak sona erdirmeleri gerekecektir. Yetkinin tüzel kişinin tasfiye memurlarında olduğu söylenebilir. Eğer tasfiye memurları bu konuda bir işlem yapmazlarsa, adi ortaklığın diğer ortaklıkları da, tüzel kişinin sona ermesine bağlı olarak haklı sebeple fesih talebinde bulunabilmelidir.

Ortaklık sözleşmesinde ölen ortak yerine mirasçının geçeceğinin (ardıllık klozu)36 mi yoksa mirasçılar dışlanarak diğer ortaklar arasında ortaklığın devam edeceğinin (devam klozu) mi kararlaştırıldığı öncelikle tespit edilmelidir. Ölüm halinde ortaklığın kalan ortaklar ile devam edeceği kararlaştırılmış ise mirasçılar sadece ölen ortağın payının değerini alabilir. Ardıllık klozunda ise ortaklığın tüm mirasçılarla değil mirasçılardan bazıları ile devam edilebileceği şeklinde anlaşma da yapılabilmektedir.37

Ortaklığın mirasçılarla devamını öngören sözleşme hükmü üçüncü kişi lehine şart olarak nitelenebilmektedir.38 Sözleşmedeki devam hükmü, mirasçılara ortaklıkta kalma zorunluluğu yükleyemez; istemeyen mirasçı sözleşmedeki hükme rağmen ortaklığa girmeyebilir/ortaklıktan çıkabilir. Mirasçıların ortaklığa girmek istemesi ve sözleşmede ardıllık klozunun bulunması durumunda ise sağ kalan ortakların veya miras ortaklığının onayına/kabulüne gerek yoktur.39

Ortaklık sözleşmesinde ortaklığın devam edeceğine ilişkin hüküm bulunmaması halinde ortağın öldüğünün mirasçılar tarafından ortaklığa bildirilmesi ile ortaklık, ölüm anından itibaren geçerli olacak şekilde infisah etmiş sayılmaktadır. Bu durumda geriye etkili bir sona erme hali oluşmaktadır.40 Ölümü bildirmekte geciken mirasçılar, doğan zarardan sorumlu tutulabilir.41 Mirasçıların bildiriminin açıklayıcı nitelik taşıdığı görülmektedir. Ortağın ölümü ve ölüm sonrasına ilişkin anlaşmalar ortaklarının iç ilişkisi açısından sonuç doğurmaktadır; dış ilişkide borçlar bakımından müteselsil sorumluluk devam etmektedir yani üçüncü kişi alacaklı bakımından risk doğmamaktadır.42

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin “Hemen belirtmek gerekir ki, BK’nın 535. hükmü gereğince, taraflar arasında başkaca bir kararlaştırma yoksa adi ortaklık ölüm ile son bulur. Davacının murisi ... 17.08.1999 tarihinde meydana gelen deprem sonucu öldüğüne göre, adi ortaklık bu tarihte sona ermiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, murisin ölümünden sonra adi ortaklığın taraflar arasında sürdüğü de kanıtlanamamıştır.”43 şeklindeki kararında adi ortaklığın ölüm sonrasında devam ettiğinin ispatı konusunda iddia edene yük getirilmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun “Her ne kadar bozma kararında, ortaklığın murisin ölümünden sonra da davacı mirasçılarla davalı arasında devam ettiği ve davalı inkar ettiği için güvene dayanan ortaklığın bu nedenle mahkemece feshine karar verilmesi gereğine işaret edilmiş ise de; davacıların miras bırakanın 1981 yılında ölümü ile, aksi kararlaştırılmadığından, Borçlar Kanununun 535/2. maddesi gereğince ortaklığın sona erdiği ve mirasçıların 1982 yılında bu fesih ve tasfiye davasını açtıkları anlaşıldığından, ortaklığın haklı nedenlerle ayrıca feshine karar verilmesine gerek kalmadan tasfiyesine karar verilmesi gerekir. Ortaklık ölümle sona ermiş ise de; gerek murisin ölümünden önce, gerekse ölümünden sonra ortaklığın taraflar arasında tasfiye edilmediği anlaşıldığından mahkemece tasfiyeye karar verilmelidir.”44 şeklindeki kararında ise ölüm ile infisah eden adi ortaklığın haklı nedenle feshinin istenemeyeceğine hükmedilmiştir.