Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Açısından AYM’ye Bireysel Başvuru Yolunun Etkililiği

The Effectiveness of Individual Application to the Constitutional Court with Regard to the Right to Liberty and Security

Ersan ŞEN, Erkan DUYMAZ

Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yolunun açılmasıyla birlikte İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) yapılan başvuruların sayısında ciddi bir düşüş yaşanmıştır. Hak ihlallerinin ulusal düzeyde tespit edilip giderilmesi konusunda AYM’nin kayda değer bir başarı gösterdiği açıktır. Bununla birlikte, AYM’nin bazı alanlarda aynı performansı sergilemediği görülmektedir. Bunların başında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlalleri gelmektedir. Nitekim İHAM, yakın dönemde, AYM’nin incelemesinden geçtikten sonra önüne gelen bir dizi başvuruda çok sayıda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlali tespit etmiştir. Bu çalışmada, İHAM’ın Aralık 2019 ila Aralık 2021’yi kapsayan iki yıllık dönemde verdiği ihlal kararlarından yola çıkılarak, AYM’ye bireysel başvuru yolunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bakımından etkililiği sorgulanacaktır.

Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı, Tutuklama, Bireysel Başvuru, Anayasa Mahkemesi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi.

With the introduction of individual application to the Turkish Constitutional Court (TCC), there has been a serious decrease in the number of applications lodged with the European Court of Human Rights (ECtHR). It is obvious that the TCC has achieved a remarkable success in detecting and redressing human rights violations at the national level. However, it is seen that the TCC does not achieve the same performance in certain areas. And the leading area is the right to liberty and security violations. Indeed, in the recent period, the ECtHR has found a large number of violations of the right to liberty and security in a series of applications that have been brought before it, after the TCC’s examination. In this study, the effectiveness of the individual application to the Constitutional Court with regard to the right to liberty and security will be questioned, based on the violations recorded by the ECtHR in the two-year period covering December 2019 to December 2021.

Right to Liberty and Security, Detention, Individual Application, Constitutional Court, European Court of Human Rights.

I. Giriş

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınması ile birlikte İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine verdiği ihlal kararlarının sayısında ciddi bir düşüş yaşanmıştır. AYM, 31.12.2021 tarihi itibarıyla toplam 25.857 başvuruda en az bir hakkın ihlal edildiğine karar vermiştir. İHAM’ın 1959 ilâ 2020 yıllarında İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne taraf bütün devletler hakkında en az bir hakkın ihlal edildiğine karar verdiği toplam başvuru sayısının 20 binin altında olduğu dikkate alındığında, AYM’nin 9 yıllık performansının oldukça etkileyici olduğu ve çok sayıda hak ihlalinin İHAM’dan önce AYM tarafından tespit edildiği söylenebilir.

Bununla birlikte, hak ihlallerinin tespiti konusunda AYM’nin gösterdiği başarının bütün haklar bakımından aynı düzeyde olmadığı görülmektedir. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi Anayasanın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkıdır. Nitekim AYM istatistiklerine göre, 31.12.2021 tarihi itibarıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlalleri toplam ihlaller arasında, sadece %1’lik bir yer (257 ihlal) tutmaktadır. İHAM tarafından verilen toplam ihlal kararlarında (47 devlet bakımından) bu oran %13,34’tür. İHAM 2020 yılı itibarıyla Türkiye’ye karşı toplam 787 kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlali tespit etmiştir. Bu sayı, Türkiye aleyhine verilen ihlal kararlarının yaklaşık %15,5’ine karşılık gelmektedir. Türkiye, Rusya’nın ardından söz konusu hakkı en çok ihlal eden ikinci devlet konumundadır.

II. AYM’nin İki Yıllık Performansı

AYM’nin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı konusundaki gerçek performansını gösteren en önemli veri ise, AYM tarafından incelendikten sonra İHAM önüne giden ve İHAM’ın hak ihlali tespit ettiği başvurulardır. Aralık 2019 ilâ Aralık 2021’de İHAM 15 önemli başvuruda AYM tarafından tespit edilemeyen veya tespit edilmesine rağmen giderilemeyen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlali saptamıştır. Bu başvuruların birçok ortak noktası bulunmaktadır. Öncelikle, bu başvurularda ileri sürülen şikâyetlerin 15 Temmuz darbe girişimiyle veya bunun ardından ilan edilen olağanüstü hal sürecinde yaşananlarla ilgili olduğu belirtilmelidir. Başvurucuların çoğu siyasetçi, gazeteci, yazar, iş insanı, yüksek yargı üyesi gibi tanınırlığa sahip veya hâkim/savcı gibi özel güvencelerden yararlanan kişilerdir. Öte yandan eski hâkimler/savcılar tarafından yapılanlar dışında birçok başvuruda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının yanında ifade özgürlüğü hakkının da ihlal edildiği saptanmıştır. Bu başvurularda İHAM tarafından tespit edilen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlalleri konularına göre şu şekilde tasnif edilebilir:

İHAS m.5/1’e göre kişi, ancak yasanın öngördüğü usule uygun olarak özgürlüğünden yoksun bırakılabilir. Bir tutuklama kararının bu koşulu sağlayıp sağlamadığı bireysel başvuru incelemesi kapsamında AYM ve İHAM tarafından denetlenmektedir. İHAM bu denetimi yaparken tutuklama tedbirinin ulusal mevzuata uygun olarak gerçekleşip gerçekleşmediğini incelemekte ve yeri geldiğinde iç hukuk kurallarını ulusal mahkemelerden farklı şekilde yorumlayabilmektedir.

İHAM 16.04.2019 tarihli Alparslan Altan kararında, “suçüstü hali” kavramının Yargıtay tarafından makul olmayacak ölçüde geniş yorumlandığını ve eski AYM üyesi olan başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bakımından sahip olduğu yasal güvencelerden yoksun bırakıldığını kaydetmişti.1 Nitekim Yargıtay, silahlı terör örgütü üyeliği suçunu kesintisiz (temadi eden) bir suç olarak kabul edip, bu suçu işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan hâkim/savcıların “suçüstü halinde” bulunduğunu ve bu nedenle genel hükümlere dayanılarak tutuklama yapılabileceğini kabul etmişti. AYM ise, suçüstü kavramının bu şekilde yorumlanmasının takdir hatası veya keyfilik içermediğini belirterek bu içtihadın devam etmesini sağlamıştı.2 Dahası AYM 31.10.2019 tarihli Genel Kurul kararında, suçüstü halinin varlığını darbe teşebbüsünün kendine özgü koşullarıyla açıklamış ve temadi eden suç argümanının yanında başka argümanlara da dayanmıştı.3

Buna karşın İHAM, Baş ve Tercan kararlarında AYM’nin aksi yönünde değerlendirmelerde bulunarak Alparslan Altan kararındaki tespitlerini yinelemiş ve “suçüstü hali” kavramının böylesine geniş yorumlanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sağladığı güvenceleri anlamsız kılacağını belirtmiştir.4 Bu iki kararın ardından aynı hukuki sorunu tekrar ele alan AYM Genel Kurulu eski pozisyonunu korumuş ve ulusal hukuk kurallarının yorumu konusunda ulusal yargı organlarının İHAM’a nazaran daha uygun bir konumda olduğunu ifade etmiştir.5 Böylece AYM, İHAM kararlarının bağlayıcılığını tartışma konusu yapmamakla birlikte, ilk kez açıkça İHAM’ın belirli bir konudaki yorumunu benimsemeyeceğini ifade etmiştir. Bunun ardından İHAM bir kısmı yüksek yargı mensubu olan 427 eski hâkim/savcı tarafından yapılan başvuruları birleştirerek 23.11.2021 tarihinde verdiği Turan ve diğerleri kararında bütün başvurucular açısından ilk tutuklama kararının iç hukukta öngörülen usule aykırı olarak verildiğini tespit etmiştir.6 İHAM öte yandan, AYM ve Hükümet tarafından dile getirilen, silahlı terör örgütüne üyeliğin kişisel bir suç sayıldığını, bu nedenle 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu kapsamına giren kişiler bakımından özel güvencelerin her halükarda uygulanmayacağı tezini dikkate almamıştır. Nitekim İHAM, kendisine sunulan tutuklama kararlarında görev suçu/kişisel suç ayrımı bakımından net bir değerlendirme yapılmadığını ve esasen suçüstü halinin düzenlendiği m.94’e dayanılarak başvurucuların Kanunda yer alan özel güvenceden yoksun bırakıldıklarını gözlemlemiştir. Suçüstü halinin bulunduğunu desteklemek amacıyla AYM tarafından geliştirilen tezler de İHAM’ı ikna etmemiştir. İHAM’a göre, AYM’nin yorumu “suçüstü” kavramını CMK m.2/j’de yer alan tanımın ötesine taşımaktadır.