Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Hukukunda Bitmeyen Tartışma: Taşınır Mülkiyetinin Devren Kazanılmasında Tasarruf İşleminin Sebebe Bağlı Olup Olmadığı

The Endless Debate in Turkish Law: Whether the Disposition Transaction is Causal in Acquisition of Movable Property by Transfer

Esen KABAŞ TEZCAN

Türk/İsviçre hukukunda aynî hakkın kazanılmasında geçerli olan ayrılık ilkesi gereğince, taşınır mülkiyetinin devren kazanılması, borçlandırıcı işlem ve tasarruf işleminden oluşmaktadır. Tasarruf işlemi de hâkim görüşe göre, aynî sözleşme ve zilyetliğin devri ile gerçekleşmektedir. Tasarruf işlemine hukukî işlem niteliği veren aynî sözleşmenin, temelinde yer alan borçlandırıcı işlemin mevcut olmamasından veya geçersiz olmasından nasıl etkileneceği, başka bir ifadeyle tasarruf işleminin sebebe bağlı olup olmadığı hususu oldukça tartışmalıdır. İsviçre Federal Mahkemesinin 1929 yılında verdiği karardan (BGE 55 II 302) sonra, İsviçre hukukunda hâkim görüş, sebebe bağlılık görüşüdür. Türk hukukunda da Yargıtay ve doktrindeki yazarların çoğunluğu sebebe bağlılık görüşünde olsa da soyutluk görüşü de pek çok yazar tarafından savunulmaktadır. Bu çalışma ile aynî sözleşmenin gerekli olup olmadığı, sebebe bağlılık ve sebepten soyutluk görüşünün gerekçeleri ve bu gerekçelere yönelik eleştiriler ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir.

Taşınır Mülkiyetinin Devri, Aynî Sözleşme, Sebebe Bağlılık, Sebepten Soyutluk.

In accordance with the principle of separation, which is valid in acquiring the right in rem in Turkish/Swiss law, derivative acquisition of a movable property consists of a promissory transaction and dispositive transaction. According to the prevailing view, the contract in rem together with the transfer of possession forms the dispositive transaction. It is highly controversial how the contract in rem, which gives the a legal transaction nature to the dispositive transaction, will be affected by the absence or invalidity of the underlying promissory transaction, in other words, whether the dispositive transaction is causal or not. After the Swiss Federal Court’s decision in 1929 (BGE 55 II 302), the prevailing view in Swiss law is the view of causality. In Turkish law, although the Supreme Court and the majority of the authors in the doctrine are of the view of causality, the view of abstraction is also defended by many authors. In this study, whether the contract in rem is necessary, the grounds of the causality and abstraction view and the criticisms against these justifications were examined in detail.

Transfer of Movable Property, Real Contract (The Contract in Rem), Principle of Causality, Principle of Abstraction.

Giriş

Alman hukukunda, hem taşınır hem de taşınmaz mülkiyetinin devren kazanılması bakımından tasarruf işlemi sebepten soyut olarak düzenlenmiştir (BGB §873, BGB §925). Türk/İsviçre hukukunda ise taşınmaz mülkiyetinin devri, sebebe bağlı bir işlem olarak düzenlenmiştir (TMK m.1024/2 - ZGB Art.974, Abs.2). Buna karşılık taşınır mülkiyetinin devren kazanılmasında kanunkoyucu TMK m.763/1’de (ZGB Art.714, Abs.1), sadece zilyetliğin devrinden bahsetmiş ve fakat tasarruf işleminin sebebe bağlı olup olmaması noktasında herhangi bir hüküm sevk etmemiştir. Kanunda açık bir hükmün yer almaması, Medenî hukukun hiç bitmek bilmeyen, en uzun süreli ve hararetli ve her zaman güncel kalan sebebe bağlılık-sebepten soyutluk tartışmasına yol açmıştır.1

Taşınır mülkiyetinin devren kazanılması bakımından tasarruf işleminin sebebe bağlı olup olmadığı tartışması, İsviçre Federal Mahkemesi’nin 1929 yılında verdiği ve soyutluk görüşünü terk ettiği BGE 55 II 302 sayılı kararından2 sonra İsviçre hukukunda sebebe bağlılık yönünde hâkim görüşün oluşması3 ile biraz daha netleşmiş olsa da kanunda konuya ilişkin bir hükmün yer almaması dolayısıyla tartışma, hâlen daha güncelliğini korumakta ve tasarruf işleminin borçlandırıcı işlem ile ilişkisi incelenmeye devam edilerek sürekli yeni bir boyut kazanmaktadır.4

I. Genel Olarak

Taşınır mülkiyetinin hukukî işlemle kazanılması TMK m.763/1’de (ZGB Art.714, Abs.1) “Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir.” şeklinde ifade edilmiştir. Her ne kadar hükümde borçlandırıcı işleme hiç değinilmemiş olsa da Türk/İsviçre hukukunda aynî hakkın kazanılmasında geçerli olan ayrılık ilkesine (Trennungsprinzip) göre, taşınır mülkiyetinin devren kazanılmasında, borçlandırıcı işlem ve tasarruf işlemi olmak üzere iki aşamalı süreç söz konusu olur. Söz konusu hükümde, sadece zilyetliğin devri şeklinde cereyan eden tasarruf işlemi öngörülmüştür.5 Fakat Türk/İsviçre hukukunda hâkim olan görüşe göre, tasarruf işlemi, aynî sözleşme ve zilyetliğin devrinden oluşmaktadır. Bu bakımdan, taşınır mülkiyetinin hukukî işlemle devren kazanılması, borçlandırıcı işlem (hukukî sebep) ile aynî sözleşme ve zilyetliğin devri olmak üzere iki aşamalı ve fakat üç istasyonlu6 bir devir süreci ile gerçekleşir.7

II. Taşınır Mülkiyetinin Devren Kazanılması İçin Gerekli Olan Unsurlar

Taşınır mülkiyetinin devrini düzenleyen hükümde (TMK m.763/1’de) borçlandırıcı işlemden bahsedilmemiş ve dolayısıyla gerekli olup olmadığı açık bir şekilde düzenlenmemiş olsa da borçlandırıcı işlem, taşınır mülkiyetinin devri yoluyla yapılan kazandırıcı işlemin hukukî sebebini (Rechtsgrund) teşkil eder.8 Doktrinde temel işlem (Grundgeschäft) olarak da adlandırılan9 bu işlem, mülkiyeti devretme taahhüdünü içerir ve tasarruf işlemine yönelik ilk adımı oluşturur. Borçlandırıcı işlem ile taşınırın mülkiyeti devralana geçmez, bunun için tasarruf işlemin de yapılması gerekir.