Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.05.2012 Tarihli 
(e. 2011/6-340, K. 2012/209) Kararı Bağlamında 
suça Teşebbüsün Objektif Unsuru Olarak 
“icra Hareketlerinin Başlaması”

“THE INCEPTION OF INTENT TO COMMIT” AS A OBJECTIVE ELEMENT OF ATTEMPTING TO COMMIT WITHIN THE CONTEXT OF A DECISION OF SUPREME COURT

Fatih BİRTEK

Özet: Suç yolu (iter criminis) içerisinde yer alan düşünce evresi hiçbir şekilde cezalandırılmamakta; hazırlık hareketleri ise ancak istisnai hallerde (müstakbel ciddi suçların işlenmesini önleyebilmek için) cezalandırılmaktadır. Ceza hukuku bakımından cezalandırılabilir alan, suçun icra hareketlerinin gerçekleştirilmesiyle başlamaktadır. Bir kimse, ceza kanunlarında yer alan bir suçu işlemek niyetiyle, bir eyleme girişir ve bu eylem hazırlık hareketi boyutunu aşar ise, suçu teşebbüs etmiş olur. Bu çalışmada, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararından hareketle, suçun hazırlık hareketleri ile icra hareketlerinin ayrılması konusu ele alınmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Suç, Teşebbüs, Suçun İşlenmesi, Hazırlık Hareketi, İcra Hareketinin Başlaması.

Abstract: Thinking processs is not punishable within the criminal way (iter criminis) and also, preparatory act is not punishable generally. However, preparatory act may punishable in the some exceptional stuations in the cause of prevention of serious crime. Thus, punishable sphere is start to set out of a crime. Anyone, intent to commit an offence to within the penal code, a person does an act which is more than merely preparatory to the commission of the offence that he is guilty of attempting to commit the offence. In this study, the notion of attempt to crime, preparatory act and intent to commit are deal within the context of a decision of Supreme Court.

Keywords: Crime, Attempt, Commiting of Crime, Preparatory Act, Inception of Intent to Commit.

GİRİŞ

Suç düşüncesinin oluşmasıyla birlikte fail suç yoluna girmekte, işlemeyi düşündüğü suçu gerçekleştirebilmek amacıyla hazırlık hareketlerini gerçekleştirmekte ve nihayet icra hareketlerini gerçekleştirerek kanun koyucunun ilgili suç tipinde aradığı neticeye yönelmektedir. İcra hareketlerini gerçekleştirmek amacıyla tipik neticeye yönelen fail bakımından, söz konusu neticenin gerçekleşmesi halinde failin ilgisi suçtan dolayı ceza sorumluluğunu tespit etmede herhangi bir güçlük bulunmamaktadır.

Ancak, tipik neticeye yönelen failin, bütün gayretine rağmen icra hareketlerini tamamlayamaması veya icra hareketlerini tamamlamakla birlikte tipik neticenin meydana gelmemesi halinde “suça teşebbüsten” söz edilir ve fail kural olarak tamamlanmış suça nazaran daha hafif bir ceza ile cezalandırılır. Fail hakkında suça teşebbüs hükümlerinin uygulanabilirliği ya da diğer bir deyişle failin eyleminin suça teşebbüs olup olmadığının tespiti konusunda, mutlak bir kural koyabilmek mümkün değildir. Oysa failin cezai sorumluluğu bakımından bu yönde bir tespitin yapılması son derece önemlidir. Çünkü ceza hukuku bakımından birkaç istisna dışında1 hazırlık hareketleri cezalandırılmaz iken; icra hareketleri teşebbüs hükümleri bağlamında cezalandırılmaktadır. Bu yönüyle hazırlık hareketleri ile icra hareketlerinin ayrılması kişi hak ve özgürlükleri bakımından da son derece önemlidir2.

Suç yolunda ilerleyen failin, suçun maddi unsuru ya da cezayı ağırlaştıran nitelikli halini teşkil eden hareketleri gerçekleştirmesi halinde, işlemek istediği suça teşebbüs ettiği hususunda kuşku bulunmamakla birlikte; tipik hareketin yapılmadığı durumlarda hangi hareketin hazırlık hareketi, hangi hareketin icra hareketi olduğunun tespiti bakımından kesin bir kural koyabilmek mümkün değildir3. Bu nedenle, failin hangi eyleminin icra hareketi, hangisinin hazırlık hareketi olduğu hususunda gerek öğretide ve gerekse uygulamada öne sürülen değişik görüşler etrafında yoğun tartışmalar yaşanmaktadır. Hazırlık hareketi ile icra hareketlerinin birbirinden ayrılması ve failin hangi aşamada “doğrudan doğruya” icraya başladığının tespiti güç bir uğraş olup, bazı hallerde bu ayrımı yapmak neredeyse imkânsızdır4. Nitekim Ferri’nin, 1927 yılında Varşova’da düzenlenen “Ceza Hukukunu Tevhid Birinci Beynelmilel Konferansı’nda, “Ne Bürüksel Konferansı ve ne de bir asır ceza ilmi, ihzari hareketi icrai hareketten tefrik etmeye muvaffak olamamışlar” sözü,5 hazırlık hareketleri ile icra hareketlerinin ayrımı konusunun ne derece güç bir uğraş olduğunu göstermektedir.