Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kötü Muameleye Maruz Kalmış Kadın Reaksiyonu: Meşru Savunma Mı, Mazeret Nedeni Mi?

THE REACTION OF BATTEREDWOMAN: SELF DEFENSE OR EXCUSE?

Ozan Ercan TAŞKIN

Özet: ABD’de, kendisine kötü muamelede bulunulan kadının, söz konusu saldırgan davranışlar mevcut değilken saldırıda bulunanı öldürmesi durumunda, belirli koşulların varlığı halinde, hukuka uygunluk veya mazeret nedenleri kapsamında ele alınabileceği kabul edilmektedir. İstisnai olsa da bu eğilime uygun şekilde, Avrupa ülkelerinde de mahkeme kararlarıyla karşılaşılmaktadır. Türkiye’de de, çok daha sınırlı ve henüz kesinleşmemiş olsa da benzer mahkeme kararları bulunmaktadır. Bu çalışmada, konuya ilişkin ABD ve kısmen İtalya’da cereyan eden tartışmalar ele alınarak, meselenin ceza hukuku ve kriminolojik boyutu ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kötü Muameleye Maruz Kalmış Kadın, Meşru Savunma, Ev İçi Şiddet, Mazeret Nedeni, Kötü Muameleye Maruz Kalmış Kadın Savunması.

Abstract: In The United States, killing the assailant even there is no offensive conduct at that time by a battered woman, is accepted as an excuse and subject of legality, if some conditions exists. As an exception, we can see some court’s decisions related to this tendency in European countries. In Turkey there are also some limited court’s decisions. In this article, we would like to Express the discussions in USA and partly in Italy related with the subject and try to consider the issue according to criminal law and criminology.

Keyword: Battered Woman, Self Defense, Domestic Violence, Excuse, Battered Woman Defense.

1. GİRİŞ

“…Gülfidan K., olayın yaşandığı 5 Kasım 2011 sabahını ise bazen yutkunarak, bazen susarak, bazen de avukatlarının yardımını alarak anlatmaya çalıştı. Her şeyin ‘Macera Avcısı’ adlı filmi izlerken olduğunu söyledi ve başladı anlatmaya, ”Filmin sahnelerinden birinde aktör ormanda geziyordu, o sırada ağaçtan akrep düştü, aktör akrebi sırtından düşürmeye çalışırken akrep bu defa pantolonunun içine girdi. Aktör iç çamaşırını çıkarmak için hamle yaptığı sırada eşimin kıskançlık huyunu bildiğim için gözlerimi kapatarak sahnenin bitmesini bekledim. Gözümü açtığımda aktörün sadece üstü görünüyordu. Uğur, bir anda ‘Böyle şeylere bakmak çok mu hoşuna gidiyor, neden bakıyorsun, ben evde yokken sen böyle filmleri mi izliyorsun’ diyerek bağırmaya başladı. Hazırlanmamı istedi, ablasıyla beni köye göndereceğini söyledi, bir yandan da tekme ve yumrukla dövüyordu. Soba karıştırmaya yarayan ucu eğik bir sopa ile bana vurdu, çaresiz bir şekilde kapıdan dışarı çıkmaya çalışırken bana ‘üzerindeki elbiseleri ben aldım soyun’ dedi. Zorla çırılçıplak soydu ve o şekilde sokağa çıkarmak istedi. Karşı çıktım. Bu defa saçlarımdan sürükleyerek evin salonuna getirdi. 10 dakika boyunca dövdü. Sonra giyinmemi istedi. Elektrikli sobanın başına geçti. Sırtını koltuğa dayadı ve bir sigara yaktı. Gördüğü işkenceler gözünün önünden gitmeyen Gülfidan, eşini öldürme anını ise şöyle anlattı: “Uğur’un sigarasını bitirdiğinde tekrar bana eziyet edeceği düşündüm. Elektrikli sobanın kablosunu prizden çıkardım, ani bir refleksle yerde oturan Uğur’un boynuna dolayıp tüm gücümle sıktım. Yaklaşık 2 dakika boyunca sıktım. Sonra Uğur’un ağzından ve burnundan salya akmaya başlayınca korktum, Uğur da o anda yüz üstü yere düştü. Uğur’u yana çevirdim. Benden bir bardak su istedi, hemen getirdim. Suyu getirdiğimde Uğur’a ‘Sen benim sevgime ve namusuma inanamadın’ diye bağırıyordum. Bana ‘sus’ işareti yaptı. Kafasını sağa sola sallamaya başladı ve ‘Beni boğ, yoksa çok kötü olacak. İyi boğ ama’ dedi. Uğur’un bu sözünden sonra beni öldüreceğini düşündüm. İkinci kez hamle yaparak, Uğur’un boynundaki kabloyu tekrar elime doladım ve sıktım. Kendimden geçmiştim. Pişmanlık duydum yaptığımdan. Sonra Uğur’un nabzına baktım, kalp masajı yaptım. Ancak Uğur’un kesin olarak öldüğünü anlayınca evden çıktım ve ablam Meryem’e olayı anlattım. Sonra babam ve dayım beni alarak karakola götürdü… Sakarya Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava ise geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Mahkeme, ‘nefs-i müdafaa’ diyerek genç kadının beraatına karar verdi1.

“…Nafiye K., Hatay Dörtyol’daki bir portakal bahçesinde çalışıyordu. Portakal topladığı bir gün, bahçede bekçilik yapan 43 yaşındaki Ali K., bekçi kulübesinde tüfek ve köpekleri üzerine salma tehdidiyle genç kadına tecavüz etti. Daha sonra da defalarca görüntüsünü çekti, eşi ve ailesine göstereceği tehdidiyle zorla birlikte olmaya devam etti. Nafiye K., tecavüzlerden bıkıp 3 kez şehir değiştirdi. Ama o peşini bırakmadı nereye gitse buldu. Genç kadın sonunda kurtulamayacağını anladı, tecavüzcüsüne randevu verdi ve Gaziantep Şehirlerarası Otobüs Terminali’ne 21 Kasım 2011’de Ali Kalkan’ı 2 bıçak darbesiyle öldürdü. Cinayetin ardından bir taksiye binerek kaçtığı evde yakalanan K, tutuklandı. Hakkında da ’Tasarlayarak adam öldürme’ suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açıldı. İşte açılan bu davanın Gaziantep 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki karar duruşmasında yüreklere su serpen bir karar çıktı. Nafiye K., daha önceki duruşmalarda onu adam öldürmeye kadar götüren yaşadığı cehennemi şu sözlerle anlatmıştı: “Ali Kalkan sürekli beni telefonla tehdit ediyor, nereye kaçsam beni buluyordu. Eşim durumu öğrenince onu öldürmeye karar verdi ama bulamadı. 8-10 kez aynı şekilde tehdit ve şantajla bana tecavüz etti. Nevşehir’e kaçtım, beni buldu. Savcılığa şikâyetçi oldum, tutuklanmadı. Dörtyol Cumhuriyet Savcılığı’nda da şikâyetlerim var. Hepsinden de delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verildi. Ali Kalkan’ın taciz ve şantajlarından kurtulmak için eşimle karar verip Gaziantep’e taşındık. Ama burada da izimi buldu. Gaziantep’te de tacizleri sürdüğü için Cumhuriyet Başsavcılığı’na 4 kez şikâyet dilekçesi verdim ama yine tutuklanmadı. Son olarak beni arayıp, Gaziantep’e geldiğini, zorla aldığı nüfus cüzdanımla 2 kredi kartı ve telefon kartı çıkardığını, yanına gitmezsem kartlarla harcama yapıp, telefonlarımı herkese dağıtacağını söyledi. Kocama durumu söyledim. ’Kesinlikle gitme’ dedi. Ama ertesi gün eşim gidince yine beni aradı, tehdit etti. Gitmezsem beni rezil edeceğini söyledi. Yanıma ekmek bıçağını alıp otogara gittim. Eliyle taciz edince bıçakla sırtına vurdum, kaçtı. Onu yaralayıp, benden vazgeçmesini söyleyecektim. Öldürmek istemiyordum. Ama bana iki yılı zehir etti. Ben Diyarbakırlıyım. Namusuma saldırı olduğunda, bunu rızam dışında da olsa kimseye anlatmam, izah etmem mümkün değildi. Çünkü kadın olarak beni suçlu görürler. Mahkeme heyeti, Nafiye Kaçmaz’ın ’kendisine yönelmiş tekrar muhakkak bir haksız saldırıyı defetme zorunluluğuyla öldürme eylemini gerçekleştirdiği’ sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle beraatına hükmederken, mahkeme üyesi M. K. ise delillere göre eylemin meşru müdafaa sınırları içinde olmadığı gerekçesiyle karşı oy kullandı. Mahkeme, zanlının cinayeti işlediği bıçaktan dolayı 20 gün adli para cezasına çarptırılmasına hükmedip, bunun karşılığı 600 TL’lik cezasını da erteledi”2.

Altmışlı yılların sonundan itibaren Amerika Birleşik Devletlerinde kadın hareketleri mücadelesi, kamuoyunun duyarlılığını kadına karşı şiddet ve özellikle aile içi şiddet meselesine yöneltmiştir3. Bu yönlenmenin de tesiriyle ABD mahkemeleri, aile içinde kötü muameleye maruz kalmış kadının (batteredwoman4), kendisine bu muameleyi yapanı, saldırı mevcut değilken öldürmesini cezasızlık nedeni olarak kabul etmiştir. Söz konusu cezasızlık nedeninin bir hukuka uygunluk veya mazeret nedeni mi olduğu tartışması ABD hukukunda bitmiş de değildir. Birçok sorunlu sahası bulunsa da, erkek eşten kaynaklı ve alışkanlık haline gelmiş şiddeti tanımlamak üzere “kötü muameleye uğramış kadın” genel kabul gören bir terim halini almıştır. “Nizasız cinayet” olarak da adlandırılan söz konusu insan öldürmelerde, saldırgan eş; uyurken, maç seyrederken, akşam yemeği yerken, yani kadına karşı bir saldırı halinde değilken öldürülmektedir5. Bu durumlarda, geleneksel ceza hukuku yaklaşımı, kadının haksız tahrik indiriminden yararlandırılması yönünde olmaktadır6.