Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Cezalandırmada Bir Paradigma Değişikliği Olarak Onarıcı Adalet Felsefesi: Bir Sentez Denemesi-ı

Restorative Justice Philosophy as a Paradigm Shift in Penal Justice: An Attempt at Synthesis

Öznur SEVDİREN

Özet: Onarıcı adalet, Türk ceza ve ceza muhakemesi hukuku reformu ile başta fail-mağdur uzlaşması kurumu olmak üzere, son derece kapsamlı bir biçimde pozitif hukuka ithal edilmiştir. Ne var ki, uzlaşma kurumuna izafe edilen mağdurun menfaatlerinin korunması, failin yeniden suç işlemesinin önlenmesi ve toplumla bütünleşmesinin sağlanması, ceza adalet sisteminin yükünün azaltılması ve kaynakların tasarrufu gibi amaçlara rağmen, uzlaşma uygulamasının bu amaçları pratiğe tercüme etmekten henüz uzak olduğu görünmektedir. Konunun uzmanları, finansman ve nitelikli personel istihdamının uzlaşma kurumunun daha geniş ölçüde benimsenmesi ve uygulanması için zorunlu olduğu konusunda hemfikir olduklarını belirtmektedirler. Her iki bağlam bakımından atılacak adımların Türkiye’de uzlaşma pratikleri açısından önemine katılmakla beraber, yazar, uzlaşma kurumunun ilham aldığı onarıcı adalet düşüncesi farklı veçheleriyle anlaşılmadan uygulamadaki sıkıntıların sadece pragmatik önlemlerle aşılamayacağını savunuyor. Onarıcı adalet kavramının bu itibarla önemini vurgulayan bu çalışmada, öncelikle karşılaştırmalı hukuk perspektifinden onarıcı adalet düşüncesinin kökleri, tanımına ilişkin sorunlar ve onarıcı adalet pratiklerinin hukuksal niteliği ele alınıyor. Onarıcı adalete ilişkin temel tartışmaların kapsamlı ve eleştirel bir biçimde irdelendiği bu bölümün ardından, ikinci bölümde de Türk ceza adalet sistemi bakımından bu temel tartışmaların muhtemel anlam ve sonuçları üzerine kimi değerlendirmelerde bulunuluyor.

Anahtar Kelimeler: Onarıcı Adalet, Uzlaşma, Cezanın Amaçları, Çocuk Suçluluğu, Alternatif Taslak 1992

Abstract: Recent penal reform has widely incorporated the notion of restorative justice into Turkish law, in particular, through the enactment of victim-offender-mediation. However, despite ambitious claims by the legislature such as greater reintegration of offenders into the law-abiding community, prevention of recidivism, and reducing the workload of courts and the associated costs, in fact, victim-offender mediation has lagged far behind in translating these legislative intentions into practice. Commentators agree that without a sizable investment in personnel training and development, and the necessary infrastructure changes, it will be difficult to change the fate of victim-offender mediation in Turkey. While appreciating the significance of such issues, the author is of the view that without an appropriate understanding of the notion of restorative justice, the present inertia in criminal justice cannot be overcome. To this end, an attempt is made in this article to identify some of the significant themes of restorative justice from a critical comparative perspective in order to gain a better understanding of the notion of restorative justice. After a general introduction to the origins of restorative justice, its definitional problems and the outline of various views on the nature of restorative justice practices; some reflections will be made on the possible implications of these issues for the Turkish criminal justice system.

Keywords: Restorative Justice, Victim, Offender Mediation, Purposes of Punishment, Juvenile Criminality, Alternatif Draft 1992

I. GİRİŞ

İrade özgürlüğü kavramından hareketle cezayı kendinde bir amaç olarak tarif eden klasik okulun muhtelif yaklaşımları ile bu yaklaşımları reddeden pozitivist okul(lar) arasındaki mücadele tarafından belirlenen çağdaş ceza felsefesinin, onarıcı adalet kavramının gelişimi ile yeni bir boyut kazanmış olduğu görünüyor.1 Gerçekten, failin suç ile meydana getirdiği zararın (pozitif) bir edim ile bütünüyle ve önemli ölçüde telafisini vazeden onarıcı adalet düşüncesinin, cezalandırmaya atfedilen ödetme, öç alma, acı çektirme amaçlarını en azından söylem düzeyinde “anakronikleştirdiği2 ve genel ve özel önleme amaçları bağlamında da radikal bir içerik değişikliğine yol açtığı söylenebilir. Failin kusurlu fiili veya tehlikelilik halinin yerine, suç mağduruna ve meydana gelen zararın tazmini ve telafisine öncelik veren bu ‘yeni’ yaklaşım 1990’lı yıllardan itibaren konuya ilişkin literatür enflasyonu ile beraber etkisini arttırmakta ve sıklıkla küresel bir akım olarak ifade edilmektedir.3 Özellikle, Anglo-Saxon literatüründe suç giderek ve daha fazla temelde ve öncelikle devlete karşı işlenmiş bir fiil olarak değil, söz konusu fiil ile bireyler arası ilişkilerin bozulması ve zarar görmesi olarak değerlendirilmektedir.4

İlginçtir, bu yaklaşımlar sadece Anglo-Saxon hukuk sistemlerinde ve İskandinav ülkelerinde itibar görmemiş, kıta Avrupasının tamamını da etkisi altına almıştır.5 Cezanın amaçları bakımından mutlak teorilerin baskın ağırlığının olduğu ve bu çalışma bakımından temel referanslardan birini oluşturan Alman hukukunda dahi, yaptırım sisteminin onarıcı adalet felsefesi doğrultusunda yeniden yapılandırılmasına ilişkin tasarı ve taslaklar, ceza sisteminin temeli kabul edilen iki izlilik sistemine üçüncü bir izin dâhil olduğu yönünde tartışmalara ilham vermektedir. Bu tartışma ve gelişmeler Türk hukukunda özellikle ceza ve ceza usül kanunun kodifikasyonu sırasında önemli etkiler bırakmış ve kavram mevzuata olabilecek en geniş hali ile ithal edilmiştir.

Paradoksal bir biçimde, kavramın bu sınır aşan ünü ve itibarına ve kendisine izafe edilen mağduriyetin giderilmesi, faillerin kendi davranışlarının sebep ve sonuçlarını kavramaya ve anlamlı bir sorumluluk almalarına izin verme, toplumun suçun altında yatan sebepleri anlamasını sağlama ve suçun önlemesine katkıda bulunma gibi amaçlara rağmen, esas itibariyle, onarıcı adalet kavramının tam olarak neyi ifade ettiği konusunda bir birlik bulunmamaktadır.6 Genel olarak kavram onarıcı adaletin ‘karşıt anlamlısı’ olarak kavramlaştırılan suç davranışına odaklanmış, devletin ceza yargılama ajanları tarafından yürütülen ve cezalandırmaya dayalı geleneksel adalete referans verilerek tanımlanmaktadır.7Fakat cezalandırıcı adalet ile bu tarz bir dikotominin ötesinde, onarıcı adalet pozitif içerikli bir tanım ve sistematik bir teorik çerçeveden henüz yoksun bulunmaktadır.8 Türk hukukunda ise konuya ilişkin az sayıda akademik incelemenin dışında9 konu henüz bakir bir alana işaret etmektedir.